Cumartesi Anneleri'ne saldırı: Bitmeyen zulüm, bitmeyen direniş!

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini öğrenmek için her cumartesi Galatasaray Meydanı’nda oturan Cumartesi Anneleri’ne 700. haftalarında polis saldırdı. Beyoğlu Kaymakamı’nın son anda verdiği emirle gösteriyi dağıtmak isteyen polis, Cumartesi Anneleri’ne desteğe gelenleri ve kayıp yakınlarını darp etti, yerlerde sürükledi. Polis, gözaltılara direnenlere de plastik mermi ve biber gazı ile müdahale etti. Aralarında kayıp yakınları Maside Ocak, Besna Tosun ve gazetemiz Sorumlu Yazıişleri Müdürü Faruk Eren’in de bulunduğu onlarca kişi ters kelepçe takılarak gözaltına alındı. Polis İstiklal Caddesi’nin ara sokaklarına ve pasajlarına da biber gazı sıktı. Akşam saatlerinde gözaltına alınanların bazıları bırakıldı. Cumartesi Anneleri ve annelere destek veren milletvekilleri, 701. hafta için çağrı yaptı.

Cumartesi Anneleri'ne saldırı: Bitmeyen zulüm, bitmeyen direniş!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.08.2018 - 23:15

<video:1064382>


Fotoğraf: Hayri Tunç

23 yıl önce kaybedilen Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak’ı da gözaltına alan polis, tepkiler üzerine Ocak’ı serbest bıraktı. Emine Ocak 1997’de de gözaltına alınmış, Ahmet Şık da gazeteci olarak bu anı fotoğraflamıştı.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak için her cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta eylemi, eyleme 1 saat kala yasaklandı. Cumartesi Anneleri’ne desteğe gelenlere sert müdahalede bulunan polis, yurttaşları yerlerde sürükledi, milletvekillerini darp etti. Gazetemiz Sorumlu Yazıişleri Müdürü Faruk Eren’in de aralarında bulunduğu onlarca yurttaşı gözaltına alındı.

Cumartesi Anneleri her hafta Galatasaray Meydanı’nda saat 12.00’de gerçekleştirdiği oturma eylemi için dün sabah saatlerinde İnsan Hakları Derneği’nde (İHD) bir araya geldi. Ancak Beyoğlu Kaymakamlığı bir saat kala eylemi yasaklandı. Bunun üzerine 20’nin üzerinde otobüsle meydana yığınak yapan polis, Cumartesi Anneleri’nin meydana girişini engelledi. Alana takviye polis birlikleri çağrılırken Cumartesi Anneleri ise 699 hafta olduğu gibi bu hafta da bu alanda oturacaklarını belirtti. Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in ablası İkbal Eren, “700. Hafta olduğu için oturamazsınız diyorlar, ben bu hafta da oturacağım, gelecek hafta da... Biz onların keyfi için oturmuyoruz” dedi.

Emine anneye gözaltı

Aralarında Maside Ocak, Besna Tosun ve gazetemiz Sorumlu Yazıişleri Müdürü Faruk Eren’in de bulunduğu onlarca yurttaş ters kelepçe takılarak gözaltına alındı.12 Eylül’de kaybedilen ağabeyi Hayrettin Eren’i arayan Faruk Eren gözaltına alınıken, “Ben abimi arıyorum” dedi. Polis, alandakilere de plastik mermi ve biber gazı ile müdahale etti. Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak’ı da gözaltına alan polis, çevredekilerin ve milletvekilerinin tepkisi üzerine Ocak’ı serbest bıraktı. Eylem saati yaklaştıkça alana gelmek isteyen yurttaşlara polis müdahale etti. Sık sık müdahalelerin olduğu İstiklal Caddesi’nin ara sokaklarına ve pasajlarına giren yurttaşları polis sıkıştırarak plastik mermi attı. Polis CHP Beyoğlu İlçe Başkanlığı’na da girmek istedi ancak milletvekilleri kepengi kapattırarak buna engel oldu.

Polis milletvekillerine de sert müdahelede bulundu. HDP milletvekilleri Garo Paylan, Ahmet Şık, Hüda Kaya, Erkan Baş ve Mithat Sancar ile CHP milletvekilleri Onursal Adıgüzel, Ali Şeker ve Sezgin Tanrıkulu sık sık polisle karşı karşıya geldi.

Katledilen gazeteci Hrant Dink’in oğlu Arat Dink ve milletvekillerinin de arasında bulunduğu grup oturma eylemi yaparken polis müdahalesiyle karşılaştı. Polis memuruyla tartışan Ahmet Şık ise “Sizin hükümetiniz ve bakanınız yasadışıdır. Ama sanmayın ki bu işin hesabı sorulmayacak. Suç işlediniz. Sizden de hesap sorulacak” sözleriyle müdahaleye tepki gösterdi.


Müdahalelere rağmen Galatasaray Meydanı’nda oturarak açıklama yapan milletvekilleri, 701. haftada da Cumartesi Anneleri’nin yanında olacaklarını belirterek, gelecek haftaki eylem için çağrı yaptı. Gazetemiz Sorumlu Yazıişleri Müdürü Faruk Eren ile gözaltına alınan yurttaşlar sağlık kontrolü ve ifadelerin ardından serbest bırakıldı.
Muhabire gazlı mermi

Eylemi takip eden DHA muhabiri Özgür Deniz Kaya da, polisin attığı 2 gazlı mermiyle yaralandı. TGC saldırıyı kınarken DHA Genel Müdürü “Muhabirimizi hedef alarak art arda ateş etmesinin arkasındaki motivasyonu merak ediyoruz” açıklamasını yaptı.

MAZLUMDER Başkanı Ahmet Faruk Ünsal “OHAL’i olağan yasalarla hayata geçirerek yasaklarını genişletmek istemelerinin bir örneği yaşanıyor” ifadelerini kullandı.

<video:1064200>

Hani OHAL kaldırılmıştı?

Cumartesi Anneleri’ne destek olmak için Galatasaray Meydanı’na gelen milletvekilleri de müdahalelerin ardından gazetemize açıklamalarda bulundu:

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan: Annelerin sessiz çığlığından korkan bir ülke yaratıldı. Bu kadar büyük bir ahlaksızlık yapılamaz. Bugün tek başıma dahi olsam o meydanda oturacağım.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli: Bu ülkenin geçmişinin adaletsizliği burada teşhir edilmekte ve gelecekte ne tür adaletsizlikler olacağını tam da burada izlemekteyiz. Eğer gelecek kuşaklara adaletli bir toplum bırakmak istiyorsak öncelikle burada adaleti bulmamız lazım.

CHP Milletvekili Ali Şeker: 700 haftadır 23 yıldır anneler sessizce oturup çığlıklarını duyurmaya çalışıyorlar. Duymadılar, duyduklarında gelip yeni gözaltılar yarattılar. 23 yıldır bu ülkeyi yönetenler bu katliamın suç ortaklarıdırlar.

HDP Milletvekili Garo Paylan: 699 hafta barışcıl bir şekilde evlatlarının yalnızca kemiklerini isteyen annelere ve onların faillerinin bulunması isteyenlere karşı yapılan bu vicdansızlık, Türkiye tarihinin en karanlık günlerinden biri olarak tarihe geçecektir.

HDP Milletvekili Hüda Kaya:  Ayakta kalamazsınız İktidar ülkeyi geriye taşıyor. Hakkı müdafaa etmek en büyük ibadettir. Kim olursa olsun, zalime karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana ezilenler kardeştir. Tüm ötekilestirilenler omuz omuza zalimlere karşı direniyoruz, direneceğiz. Cumartesi Anneleri’ne saldırı, bu memlekete bu halka saldırıdır. İktidar haddini bilmeli. Zalimler de birdir. Dilleri, dinleri, ırkları ne olursa olsun mazlumlar da birdir.

HDP Milletvekili Erkan Baş: Bugün gazlarıyla, silahlarıyla, gözaltılarıyla belki insanların omuz omuz durmasını engellediler ama yüreklerimizin yan yana olmasını engelleyemeyecekler. Yüreklerimizi, güçlerimizi birleştireceğiz ve mutlaka kazanacağız. Asla teslim olmayacağız.

CHP Milletvekili Onursal Adıgüzel: Türkiye’deki adalet, hak arayışı çığlığına kulak versinler. OHAL kalktı diyorlar. Soruyorum buradan OHAL kalkmış mı fiili hale mi getirilmiş? OHAL birilerinin iki dudağı arasında.

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu: Bu meydan aynı zamanda bir vicdan meydanı, adalet meydanı. Ama bugün kendi tarihinde en ağır adaletsizliği gördü, copla, gazla ve gözaltılarla karşılandı Cumartesi Anneleri... Biz haftaya da burada olacağız.

Fotoğraf: Vedat Arık

HDP Milletvekili Ahmet Şık: Ayakta kalamazsınız

Bu ülkede devlet kendisine ve yarattığı hukuksuz düzene itaat edenler dışında kalanlar için varlık koşulunu ve sözümona haklılığını her daim zulümden, işkenceden, baskıdan ve kandan almış bir pratiğe sahip. Çocuklarını öldürmek, yok etmek, örselemek, yaralamak, travma sahibi etmek konusunda doymak bilmez bir açlığa sahip. Dolayısıyla eşitlik, hukuk, barış ve adaletten yoksun olarak var kalmaya çalışıyor.

Türkiye’de devletin ne olduğunun özeti evlatlarının kemikleri peşine düşen analar ve yaşadıklarıdır. Ancak mevcut iktidar da kendilerinden öncekiler gibi, zulümle şiddetle Cumartesi Anneleri’ni ısrarından vazgeçireceği ahmaklığına sahip.
Cumartesi Anneleri’nin nezdinde bu ülkede devletin ceberutluğuyla mücadele edenler haysiyetin ete kemiğe bürünmüş halidir. Haklılardır. Bu nedenle mevcut iktidardan ve mirasçısı oldukları faşistlerden daha güçlüdür.

Ya hesap sorulması mümkün olmayan bir otoriterliğe, yalanlarla sıvanmış talana ve suçlarını gizlemenin aracı haline getirdikleri şiddete teslim olan bir ülke, ya da hukuka ve demokrasiye sahip çıkan bir ülke olacağız. Hak etmediğimiz bir hayat bize dayatılıyorsa o hayatı reddetmek ve haklı olanın yanında mücadele etmek bir tercihtir. İnsani ve ahlaki bir zorunluluktur. Değilse de olmalı. Haysiyetli veya haysiyetsiz olmak konusundaki bir tercih, nihayetinde çocuklarımızın nasıl bir ülkede yaşayacağına içkin sorumluluk yükleyen bir tercihe de evrilir. Geçmişten bugüne yaşadıklarımızın ve ne için mücadele ettiğimizin özeti budur. Kalıcı barışı sağlayıp, evrensel hukuk ve demokrasi normları üzerinde yükselmiş bir devlet kurulana kadar kimse kendi muktedir haline güvenmesin. İktidar olmanın kibiri ve hesap sorulamayacak olmanın yanılgısıyla demokrasiyi, insan haklarını ayaklar altına alıp hukuku yerle yeksan edenler bilsin ki daha sonra esecek fırtınada ayakta kalamayacaklar.

Ve Mevlana’dan bir anımsatmayla noktalayalım:

“Ey zulmüyle kuyu kazan! Sen kendi kuyunu kazıyorsun, bari bo­yunca kaz!”
Son bir not: Çocuklarının, sevdiklerinin akıbetini öğrenip hesap sorulmasını isteyenler ve yaşatılan zulümlerle ilgili sosyal medyada yazdıklarıyla İktidarın suçlarını, günahlarını dahi sahiplenenlerin tıyneti konusunda söyleyecek söz bulmak güç değil ama söylemeye utanırım. Bu ayıp da onlara yeter.

Arat Dink: İktidar ülkeyi geriye taşıyor

Yakınları gözaltında yani devlet eliyle kaybedilmiş insanların 700 haftadır süren barışçıl eylemlerini yasaklamak, yaşlı çoluk çocuk demeden copla plastik mermiyle gazla gözaltına almak...
Bugün olanlar tarihe böyle gececek. 701. hafta yine aynı yerde olunacak. Cumartesi insanları yalnızca kendi kayıplarının akıbetini sormakla kalmadılar. Bunu yaparken belki yüzlerce binlerce insanın aynı akıbete uğramasını yarattikları farkındalıkla engellediler. Cumartesi insanları bu ülkeyi ileri götürürken iktidar yüz yıllık devlet geleneğine sırtını yaslayarak geriye taşıyor. Şu parantez kapama iddiaları aklıma geliyor da yapılanın parantez içinde daha derin parantezler açmak ve demokrasiyi daha da ertelemek dışında bir işlevi yok. Copu gazı bir tarafa bozkurt işareti yapan vatandaşlarla ağız birliği edip ana avrat söven ardından da gidin bu ülkeden diye bağıran polis memurlarını izlerken gerçekten bunu istiyor olabilirler mi diye düşünürken buldum kendimi. İktidarı destekleyen dindarlar bu ülkede faşistlerle yalnız kalmak istiyor olabilirler mi?

YERDEYKEN VURDULAR

Gezi gazisi Aydın Aydoğan müdahale sırasında kolundan ve sırtından yaralandı. Müdahale sırasında yere düştüğünü ve polisin jopla kendisine vurmasıyla kolundan yaralandığını söyleyen Aydoğan, “Oradan giderken de plastik mermi ile vurdular sırtıma. Pasajın içinde otururken bizi bu hale getirdiler” dedi.

<haber-yatay:1064282,1064052,1063804,1063811,656807>


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler