CHP'li Toprak: İktidar, Albayrak ve kadrolarının izlerini silme telaşında
CHP Genel Başkan Başdanışmanı Erdoğan Toprak, İktidarın, görevinden istifa eden eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ve kadrolarının izlerini silme telaşına düştüğünü belirterek, "Ülke ekonomisinin liyakatsiz bir eski bakan ve atadığı bürokratlara emanet edilmesinin, deneme-yanılma yöntemiyle ekonomiye verdikleri olağanüstü zararların hesabı, izler silinmeye çalışılsa da günü geldiğinde mutlaka yasal zeminde ve halk nezdinde sorulacaktır" dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, hazırladığı Haftalık Değerlendirme Raporu’nda ülke ve dünya gündemine ilişkin gelişmeleri ele aldı. Toprak’ın raporu özetle şöyle:
HESABI GÜNÜ GELDİĞİNDE SORULACAK
İktidar, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ve kadrolarının izlerini silme telaşına düştü. İktidarın ekonomi yönetiminde kendi içinde yaşanan kavgalar ve giderek sertleşen bürokratik etkinlik mücadelesi artık gözle görülür, elle tutulur hale geldi. Albayrak dönemi ekonomi politikalarını sahiplenmeyen ve sanki bir başka iktidarın politikalarıymış gibi muhalif bir tutuma yönelen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Albayrak sonrası göreve getirdiği isimler, süratli bir silme süpürme operasyonuna girişti. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda bir gecede görevden alınan Albayrak dönemi bakan yardımcıları tasfiye edilirken, son hamle TÜİK’te geldi. TÜİK’in verileri makyajladığı, verileri önceden Albayrak’a sızdırdığı ve buna göre yeniden düzenleme yapıldığı iddialarıyla iyice itibarsızlaştırılması sonrasında TÜİK Başkanı görevden alındı. Görevden alınan 9 aylık TÜİK Başkanının yerine kurumun içinden yetişen ve bugüne kadar TÜİK’in çeşitli kademelerinde görev yaptıktan sonra başkan yardımcısı olan ODTÜ’lü Ahmet Kürşad Dosdoğru getirildi. TÜİK’in itibarsızlaştırılması ve verilerinin güvenilirliğinin yok olmasında eski Bakan Albayrak’ın Kurumu siyasallaştırıp, partizanlaştırmasının etkisi büyüktü. Anlaşılan yeni ekonomi yönetimi şimdi bu itibarı geri kazanmak istiyor. Albayrak izlerini silme ve unutturma icazetinin en somut sonucu Ocak 2021 Bütçe Uygulama sonuçlarında kendisini gösterdi. Ocak ayında bütçenin 24,1 milyar TL açık verdiği açıklandı. Rekor tutardaki bu aylık açık tutarı geçen yılın Ocak ayında eski bakan Albayrak tarafından 21 milyar TL fazla olarak açıklanmış ve bunun bütçe-maliye politikalarında elde edilen olağanüstü başarıdan kaynaklandığı duyurulmuştu. Bakan Lütfi Elvan ve MB Başkanı Naci Ağbal bu ‘hülle’ yöntemini uygulamayı kabul etmediler, reddettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ikna ettiler. Böylece Albayrak’ın ‘bütçe makyajlamayla sanal fazla verme’ formülü devreden çıktı, bütçenin gerçeği kamuoyuna açıklandı. Ülke ekonomisinin liyakatsiz bir eski bakan ve atadığı bürokratlara emanet edilmesinin, deneme-yanılma yöntemiyle ekonomiye verdikleri olağanüstü zararların hesabı, izler silinmeye çalışılsa da günü geldiğinde mutlaka yasal zeminde ve halk nezdinde sorulacaktır!
GİDEREK DOZU ARTAN NEFRET SÖYLEMİ
İktidarın, hamaset ve hakaret ekseni üzerinde siyasi mücadeleyi sertleştirme ve nefrete dönüştürme hedefi iyice açığa çıktı. Gara’ya yönelik rehine kurtarma operasyonundaki başarısızlığın üzerini örtme çabasındaki iktidar bu nedenle yargıyı devreye sokarak gözdağı vermeye yönelirken, AK Parti Genel Başkan Yardımcısının CHP’ye oy veren seçmenleri lanetlemesi siyasette nefret dilinin zirve noktasıdır! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın parti kongrelerinde, grup toplantılarında ve açılış törenlerinde yaptığı konuşmalarda giderek dozunu artırdığı hamaset, hakaret, nefret söylemi iktidar ittifakının siyasi mücadelesini şiddet ekseni üzerine oturtmaya yöneldiğini ve bundan medet umar hale geldiğini göstermektedir. Cumhurbaşkanının bu tutumu AK Parti yöneticileri ve sözcüleri tarafından da örnek alınarak, başta CHP olmak üzere tüm muhalefet partilerine, yöneticilerine ve seçmenlerine yönelik bir hakaret, aşağılama, nefreti körükleme harekâtı adeta fiilen siyaset sahnesine sürülmektedir. Giderek bu kervana iktidar bürokratları, atanmış memurları da katılarak kendilerini halkın, toplumun dışında üstün ve ayrıcalıklı bir sınıf olarak konumlandırmaktadırlar.
BENİM VALİM, BENİM BAKANIM
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘benim valim, benim savunma bakanım, içişleri, sağlık bakanım’ tarzındaki ifadeleri, devletin kurumsal yapısını kendisiyle özdeşleştirdiğinin, kendisini devlet yerine koyduğunun, toplumu ve atadığı yöneticileri de tebaası olarak gördüğünün en somut dışa vurulmasıdır. Aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı unvanını da taşıdığı için AK Parti yöneticileri de kendisini emsal alıp, adeta halkı, kendilerine oy vermeyen seçmeni aşağılama ve hakaret etme yarışına girmiş durumdadır. Nitekim Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kaybeden AK Parti Kayseri Milletvekili, Genel Başkan Yardımcısı, katıldığı açılış töreninde, CHP’ye ve HDP’ye oy veren seçmenleri hedef alıp, ‘Onlara oy verenlere lanet olsun’, ‘Allah onların oylarının belasını versin’ diyerek seçmen iradesine saygısızlığını, demokrasiye inançsızlığını, seçim sonucuna ilişkin hazımsızlığını sergilemektedir. 2019 seçimlerinde seçimi CHP kazanırsa, Ankara Belediyesine 15 bin PKK’lının alınacağı, su sayaçlarını okumak için evlere belediye memuru olarak teröristlerin gönderileceği yalanına sarılan da çocuğa cinsel tacizden mahkûm olan senet sahtekârının (N. Kesgin) seçim kampanyasında kahraman olarak ekranlara çıkartan da aynı kişidir.
FIRSATI KAYBETMİŞ OLMANIN ÖFKESİ
Şayet Gara operasyonu başarıyla sonuçlanmış olsa, askerlerimiz, polislerimiz şehit edilmeden sağ salim ülkeye getirilerek ailelerine kavuşabilselerdi, Erdoğan ve AK Parti bundan bir siyasi nema çıkartma yoluna gidecekti. Operasyondan üç gün önce Erdoğan’ın AK Parti il kongresinde 10 Şubat’ta Millete Sesleniş konuşmasında güzel ve müjdeli haberler vereceğini dile getirerek, o konuşmayı mutlaka izlemeleri için herkese çağrıda bulunması, rehineler üzerinden siyasi çıkar sağlama hesaplarının, önceden hazırlandığı anlaşılan senaryoların ifadesidir. Bu kızgınlık ve hırçınlığın, hakaret ve hamaset yağmurunun arkasında, şehitlerimizin acısını yüreğinde hissetmek yerine, hiçbir insani ve vicdani tavırla bağdaşmayan şekilde, kendilerine siyasi nema sağlamasını planladıkları bir fırsatı kaybetmiş olmanın öfkesi yatmaktadır. Bu çok ayıptır, izahı yoktur ve siyasi akıl tutulmasıdır. Mezarlıkta şehit oğlunun cenazesini defneden acılı anneyi AK Parti Rize İl Kongresi’ne telefonla bağlatıp konuşturmak, gündelik siyaset, parti ve makam uğruna her türlü insani, vicdani ve manevi değeri yok sayan, acıların istismarından bile medet uman, acımasız bir tavırdır.
İLİŞKİLERİN ZORLU DÖNEME GİRECEĞİNİN SİNYALLERİ
Doğu Akdeniz'deki gerginliklerin de ele alındığı görüşmede ABD tarafı, NATO müttefikleri Türkiye ile Yunanistan arasındaki istikşafi görüşmelere desteğini bildirdi. Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Bakan Blinken’in Kuzey Irak’ta 13 Türk vatandaşının ölümünden, net ifadelerle PKK’yı sorumlu tuttuğunu Türk mevkidaşına ilettiğini de resmi açıklamada yer verdi. Açıklamada, ‘Bakan Blinken, Irak’ın kuzeyindeki Türk rehinelerin ölümünden dolayı taziyelerini iletti ve bundan PKK’lı teröristlerin sorumlu olduğu yönündeki görüşümüzü teyit etti’ ifadeleri yer aldı. ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Çavuşoğlu ile görüştüğü aynı gün Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile de telefon görüşmesi gerçekleştirmesi oldukça dikkat çekici! ABD’nin Türkiye-Yunanistan arasında denge gözetmeyi benimsediği öngörülebilir. Ancak ABD Dışişleri’nin Blinken - Dendias görüşmesi hakkındaki resmi açıklamada ABD-Yunanistan arasında ikili ilişkilerin güçlendirilmesinden duyulan memnuniyetin belirtilmesi, Yunanistan’a methiye ve övgüler düzülmesi, ilginç! İsrail-GKRY-Yunanistan ve ABD arasında 3+1 ittifakının vurgulanması önemli ve Türkiye’ye de mesaj niteliğindedir. Batı Balkanlarda Yunanistan’ın ‘liderliğine’ övgüde bulunulması, aynı bölgede Türkiye’nin etkinliğinin önünü kesmeye dönük bir yaklaşım olarak görülmelidir. Genişletilmiş Doğu Akdeniz Bölgesi’nin istikrarı vurgusu ise Yunanistan’ın Doğu Akdeniz Enerji Forumu (EASTMED) ile Doğu Akdeniz Dostluk Forumu girişimlerine övgü ve destek anlamına geliyor. Her iki oluşumda da Türkiye dışlanırken, Mısır, İsrail, Ürdün, Filistin dahi yer alıyor. Son olarak Atina’da gerçekleştirilen Dostluk Forumu’nda ise Irak, Suudi Arabistan, BAE ve Ürdün de yer aldı. Antony Blinken-Çavuşoğlu ve Blinken-Dendias görüşmelerinden yansıtılan atmosfer, ABD’nin Türkiye-Yunanistan dengesini gözettiği şeklinde yorumlansa da bu dengenin Yunanistan ağırlığını daha fazla gözettiğini söylemek yanlış olmaz. Ayrıca Biden yönetiminin Türkiye’ye ve iktidara yaklaşımı açısından ilişkilerin zorlu bir döneme gireceğinin sinyalleri veriliyor.
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Elazığspor'dan maça çıkmama kararı!
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Trabzonspor'da ayrılık!
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!
- Al Nassr'dan Talisca açıklaması!