Charlie Kaufman’ın yeni filmi ‘her şeyi bitirmeyi düşünüyorum’ Netflix’te gösterimde

Hollywood’un ayrıksı ismi Charlie Kaufman’ın son filmi “her şeyi bitirmeyi düşünüyorum” (“i’m thinking of ending things”) Netflix’te izleyiciyle buluştu. Düşsel atmosferi ve entelektüel referanslarla bezeli diyaloglarıyla öne çıkan film kolay kolay bir kategoriye sığmayan özel işlerden.

Charlie Kaufman’ın yeni filmi ‘her şeyi bitirmeyi düşünüyorum’ Netflix’te gösterimde
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 06.09.2020 - 16:13

Charlie Kaufman detayları ince ince işleyen bir yönetmen; kumaşı ilmek ilmek dokuyan… Senaryolarında da ayrıntılara çok önem verirdi şüphesiz ama görselliği ve oyuncuları kontrol etme safhasında iyiden iyiye titizlendiğini hatta obsesifleştiğini görmemek imkansız. Netflix’te izleyiciyle buluşan yeni filmi “i’m thinking of ending things”in otomobil sahnelerine bakın örneğin; Lucy’nin (Jessie Buckley) kaşının hareketine kadar planlanmış olduğunu düşündürtecek planlarla bezeli. Ya da evde, kapısında “Jake’in çocukluk odası” yazan odadaki kitaplara, resimlere ve DVDlere göz atın; hepsi de filmde karşımıza çıkan referansların ipuçları aslında. Tabii ki tüm bunları hemen yakalamak, algılamak mümkün değil; bir ihtimal ikinci, üçüncü izleyişte… Bir ihtimal.

Jessie Buckley ve Charlie Kaufman çekimler sırasında.

Kaufman’ın dilimize “her şey bitirmeyi düşünüyorum” diye tercüme edilen son filmiyle ilgili en çok duyup okuyacağınız yorumlardan biri bu olacak aslında: “Birden çok izlemenizde fayda var, bir çok şeyi tekrar izlediğinizde daha iyi kavrayacaksınız.” Bunun, örneğin bir Marvel filmi için söylendiğini duyduğunuzda ticari bir taktik olduğunu anlaıyorsunuz hemen, ama bu film için maalesef doğru; bir seferde tam anlamıyla tatmin olmanız pek muhtemel değil. Neden maalesef peki? Çok basit, bir film kendini ilk seferde ele vermiyorsa ve bunun için birden fazla izlemeniz gerekiyorsa yönetmen (ya da senarist, ki bu sefer ikisi birlikte) kendini fazla ciddiye alıyor demektir. Gizemli bir dünya kurmuş ama onu anlamayacağınızı düşünerek oraya buraya çeşitli yanıtlar serpiştirmiştir. Yine de Kaufman için tam anlamıyla bunun geçerli olduğunu da düşünmüyorum (umuyorum diyeyim ya da), haksızlık etmeyeyim, çok zorlanan izleyiciler yararına bir hayli açıklayıcı bir makale için çok sayıda ipucunu bizzat vermiş zira (https://www.indiewire.com/2020/09/charlie-kaufman-explains-im-thinking-of-ending-things-1234584492/).

Jesse Plemons, Jessie Buckley, Toni Collette, David Thewlis (soldan sağa).

SINAVI GEÇMEK…

Evet ben de okudum yazıyı ve örneğin çok aşina olmadığım “Oklahoma!” müzikali ile ilgili referansları ya da izleyip de aklımın karanlık dehlizlerine hapsederek unutmayı tercih ettiğim “A Beautiful Mind” filmine yapılan direkt atıfları anlamış oldum. Pauline Kael’in ve David Foster Wallace’ın (filmde adı geçen kitap vardı neyse ki bende, yazımı yazmaya başlamadan hemen alıp bir karıştırdım, bahsedilen makaleye bir daha göz attım) adlarının geçtiği bölümdeki diyaloglar (ki burada John Cassavettes’e de doğrudan atıflar vardı, neyse ki bildiğim, izlediğim bir filmdi orada bahsi geçen) ise fazla yabancı olmadığım yerden gelmişti de sınavı orta notla da olsa verebildiğimi hissettim. 


Tüm referanslar ve ipuçları bir yana, Charlie Kaufman’ın Iain Reid’in aynı adlı romanından beyazperdeye uyarladığı “i’m thinking of ending things” bir yol filmi her şeyden önce; gerçeküstü ve fanteziyle örülmüş bir yol filmi. Son derece evrensel ve hayati temalar etrafında dönüyor bir yandan da: Yalnızlık, yaşlılık, yaratıcılık. Yalnız ve yaşlı bir adamın yarattığı karakterler var hikâyenin odağında ( ki o karakterler bir noktada yaratıcının esaretinden kurtulup kendi kaderlerine yürümeye de muktedirler ilginç bir şekilde) ve çok katmanlı bir bulmaca gibi her yeni katman başka bir gerçekliğe (hayale) açılıyor. (Bir yap-boza da benzetmek mümkün filmi, sonunda bazı parçaların elinizde kaldığı ve bir türlü bitiremeyeceğiniz…) Sevgilisinden ayrılmayı düşünen genç bir kadınla (Lucy?) topu topu 7 haftadır (?) birlikte olduğu Jake’in (Jesse Plemons) karlı bir günde yaptıkları otomobil yolculuğu filmin giriş bölümünü oluşturuyor ve ardından uzunca bir ev bölümü geliyor. Bu bölümlerde domestik dramaların (ve gerilimlerin) aranılan oyuncusu olmaya başlayan Toni Collette ile Britanya asıllı muhteşem oyuncu David Thewlis zaman oyunlarının işin içine girdiği güçlü performanslar sunuyor ve film gerilimle komedi arasında sezdirmeden yaptığı geçişlerle iyiden iyiye hipnotize ediyor izleyiciyi. Sonrasında ilkinden daha uzun bir geri dönüş yolculuğu ve “Oklahoma”nın yeniden yorumlanışına da uzanan bir fantezi bölümü var; ki filmin tonu değil belki ama havası bir hayli dönüşüyor, izleyici başka bir aleme savrulduğunu hissediyor. Nihayet bir şeylerin gerçekten bitmiş olabileceğine inanmaya başlıyorsunuz, tam olarak nerede nasıl olduğunu anlayamasanız da.


USTALIK DEDİĞİN…

Charlie Kaufman, kabul edelim, ayrıksı bir sinemacı. Onu “Eternal Sunshine of the Spotless Mind”, “Being John Malkovich”, “Adaptation” gibi filmlere yazdığı senaryolarla sevdiğimizde de ayrıksı olduğunu biliyorduk doğrusu ama sonrasında yönetmen koltuğunu oturup “Synecdoche New York” ve “Anomalisa”yı önümüze koyduğunda iyice emin olmuştuk. Üstelik artık uyarlama yaptığında kendisini çok daha rahat ve iyi hissettiğini de itiraf ediyor, “yeter ki istediğim gibi eğip bükebileyim” notunu düşerek elbette. Burada da Iain Reid’in romanını kendi meşrebince uyarlamayı tercih etmiş ve romanı okumuş olanların bile şaşıracağı değişiklikler yapmış (ben okumadım doğrusu ama yapılan yorumlar bu yönde). En başa dönecek olursak, detaylara gösterdiği özen (filmin en başından itibaren kullandığı çiçekli duvar kağıtlarından tutun da benzer motiflerin bulunduğu gömlekler de dahil olmak üzere yarattığı renk paletinin muhteşemliğini de bu detaycılığına borçluyuz bence) ve yüklediği anlam onu senarist kimliğinin de ötesinde çok güçlü bir görsel üslupçu olarak da tescilliyor artık, özellikle bu son filmiyle. Uzun sahnelerde atmosfer yaratma ustalığı ise hem filmin bir rüya gibi akıp gitmesini sağlıyor hem de izleyiciyi farklı ruh hallerini birinci elden deneyimlemeye zorluyor. Diyalogların bulmacasından koptuğunuzda bile sizi filmin içinde tutan tam olarak bu aslında; ‘ustalık’ dediğiniz de işte böyle bir şey olsa gerek.

FİLMİN NOTU: 8/10


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler