Can Dündar ve Erdem Gül için tahliye talebi

Adana ve Hatay’da Ocak 2014’te Suriye’ye silah taşıyan MİT TIR’larıyla ilgili haberlerinden dolayı tutuklanan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün avukatları tahliye talebinde bulundu.

Can Dündar ve Erdem Gül için tahliye talebi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.12.2015 - 15:12




Suç oluşturduğu ileri sürülen yayın eyleminin hakimlikçe, basın özgürlüğü ve haber verme hakkı çerçevesinde değil, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delil olarak değerlendirildiği belirtildi. Dilekçede, Dündar ve Gül’e yöneltilen ve her birinden ayrı ayrı haklarında tutuklama kararı verilen üç ayrı suç olduğu aktarılarak, bunlardan birincisinin “örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçlaması diğer iki suçlamanın da “siyasi ve askeri casusluk”, “gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçları olduğu anımsatıldı. Bu üç suçlamadan “örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçlamasının Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100. maddesinde düzenlenen tutuklama nedenleri arasında yer alan katalog suçlar arasında yer aldığı, diğer iki suçlamanın bu katalog suçlardan olmadığının altı çizildi. 26 Kasım tarihli tutuklama kararında katalog suçlar arasında yer almayan “siyasi ve askeri casusluk” ve “gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçlamalarından da tutuklama kararı verildiği anımsatılarak, bu suçlar bakımından tutuklama nedeninin varlığının nasıl tespit edildiği soruldu. Bu suçlardar verilen tutuklama kararında nedenin varlığından soyut olarak bile söz edilmediği vurgulandı.

Dünyanın yuvarlak olduğu kadar yalın

Dilekçede, Dündar ve Gül’ün kaçma şüphesini gösteren somut olgular ya da delilleri karartma şüphesini gösteren davranışları olduğunun iddia edilemeyeceği kaydedilerek, “Can Dündar ve Erdem Gül bakımından bir tutuklama nedeninin olmadığı, tabiri caizse güneşin her sabah doğudan doğup her akşam batıdan battığı ya da dünyanın yuvarlak olduğu gerçeği kadar yalın bir olgudur” denildi. Dündar ve Gül’ün kaçma şüphesini gösteren somut olguların olmadığı bir yana, tersine kaçmayacağını gösteren açık ve somut olguların varlığına işaret edilerek, “Bu durumda ise ‘örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım etmek’ maddesindeki suç bakımından bile katalog suçlardan olduğu gerekçesiyle kaçma şüphesini var saymak, kanunun ruhu ile bağdaşmaz. Bu şartlar ve somut olgular bağlamında, tutuklama tedbiri, müvekkiller bakımdan bir yargılama tedbiri olmanın ötesinde peşin bir ceza niteliğine dönüşmektedir” ifadelerine yer verildi.

“Dava açılamaz”

Basın Kanunu’nun 26. maddesine göre, “Ceza davalarının bir muhakeme şartı olarak, günlük süreli yayınlar yönünden dört ay içinde açılması zorunludur” hükmü anımsatılarak, “Tutuklamaya neden olan haberlerin yayın tarihinden bugüne kadar geçen süre dört ayı çoktan aşmıştır. Diğer bir deyişle, artık bu yayın eyleminden dolayı dava açılamaz. Dava açılamayacak bir suçlamadan dolayı müvekkillerin hâlâ tutuklu olması hakkaniyet ve adalet ilkesini zedelemekte, kamu vicdanında kabul görmemektedir” denildi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi

Dilekçede, tutuklama kararında yer alan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) savaş suçuyla yargılanmasını sağlamak amacıyla MİT’in Suriye’ye gönderdiği yardım malzemelerini taşıyan TIR’lara kumpas kurarak, yasal bir soruşturma görüntüsü altında yasa dışı bir operasyon yaptıkları iddiasına da yer verildi. UCM’nin statüsü ve tüzüğüne bakıldığında bu mahkemenin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yargılamasının kesinlikle mümkün olmadığı belirtildi. Bu mahkemenin devletleri değil, ancak belirli kişileri yargılama yetkisine sahip olduğuna vurgu yapılarak, “Dolayısıyla, iddianın temeli çürüktür, hukuken sakattır. Üstelik bu mahkeme yalnızca Türkiye Cumhuriyeti Devletini değil, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu yurttaşları da yargılama yetkisine sahip değildir. Çünkü, UCM yalnızca mahkemenin yargı yetkisini kabul eden devletlerin yurttaşlarını yargılayabilir. Türkiye ise bu sözleşmeye taraf değildir ve mahkemenin yetkisini kabul etmemiştir” denildi. Dilekçede, AİHM’in kararlarında yer alan “Demokratik toplumlarda, mahkemeler de boşlukta çalışmazlar, kamuoyu denetiminden onlar da masun değildirler’ cümlesi anımsatılarak, “Türkiye’nin dış ilişkilerinde ve iç gündeminde kilitlenmeye neden olacak şekilde bir ağırlık taşıyan bu tutuklamanın kaldırılmasında kamu yararının olduğu bir noktaya gelinmiştir. Müvekkillerin salıverilmesi istemi değerlendirilirken, hukuki nedenlerin yanında bu sosyal, siyasi gerçekliğin de dikkate alınması adaletli bir karara ulaşılmasında yardımcı olacaktır” denildi.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler