Çağın gerisine düştük!
Seçim ateşi içinde bir karalama ortamında yaşıyoruz. Kirli çamaşırların ortaya dökülmesi Türk toplumunun imgesini, hem kendi sağ duyumuzda, hem yurtdışında küçük düşürüyor. Ağzından çıkanı kulağı duymayan politikacılar çağında yaşıyoruz.
Fakat artık alıştığımızı sandığımız bu kargaşanın yanında Türkiye elektrik sistemi 10 saat iflas etti. Halk pek sorgulamadı ama, bu bir savaşa girme tehlikesi kadar ciddi. Çünkü, milyonlarca vatandaşın yaşamını karartacak, milyonlarca vatandaşı tedirgin edecek enerji aksamaları devreye girerse, bu ülkenin yaşamını tehdit edecek bir kırılganlık işaretidir.
Bu ciddi teknolojik gerilik işaretinin politikacıların sözleriyle kamufle edilecek tarafı yok. Nedenlerini hükümet sorumlularından öğrenemiyoruz. Ne de ülkede var olduğunu sandığımız teknisyenlerimiz ve akademisyenlerimiz anlatıyor. Bu kaynaklar olmayınca, en iyi medya da yetersiz kalıyor.
Seçim yarışı için sokağa dökülmüş muhalefetin olması gereken uzmanlarından, ne yüzlerce üniversitedeki bilim adamlarından (pardon akademisyenlerden!) bir şey öğrenemedik. Ciddi bir idarede sorumlu bir enerji bakanlığı uzmanı hemen nedenini söyler. Bunu yapamayan bir toplum umutsuz bir durumdadır. Kanımca ülkenin başında bundan daha büyük bir dert yoktur. Bu Türkiye’nin teknolojide uçurum kenarında dolaştığını gösteriyor. Ne var ki bu işin doğasında ise, yağmur duası gibi teknoloji duasına çıkmamız teknolojik geriliği ortadan kaldıramıyor. Türkiye bu marifeti hangi nedene borçlu. Bütün ülkeyi karanlığa ve kargaşaya boğan bir enerji krizinin neden olduğunu halka açıklayamayan bir devletten söz ediyoruz.
Bir savaş ya da deprem olursa halk ne yapacak? Kışın birkaç günlük bir elektrik kesintisinin neye mal olacağını, açlığı, hastalığı, gıda ulaşımını ve dağıtımını, hastaneleri hayal edebiliyor musunuz?
Bu geçirdiğimiz teknolojik felaket, bir terör olayı (onu da anlayabilene aşk olsun!), bay Erdoğan’ın üniversitesi, güncel ölümler ve demokrasiden daha önemli! Bu toplumun yaşamını doğrudan tehdit ediyor.
BÜTÜN KAVRAMLAR YOZLAŞTI
Gelişmemiş bir kent kalabalığı oluştu. Kentte yaşayan milyonların kentlilik yani ortak yaşama ve insana saygı bilinci yetersiz. Bilinçli çağdaş bu kalabalığın belki yüzde biri. Kentlerde her şey var. Fakat adı ile var. Gerçek varlığı ile yok! Ne belediye sarayı ile belediye, ne adalet sarayı ile adalet. Bütün bu saraylarla demokrasi eşdeşleşmiyor. Üniversite adı altında üniversite yok, okul adı altında okul yok. Ekonomi adı arkasında belirsizlik, işsizlik ve fakirlik var.
Bizim bundan yarım yüz yıl önce var olduğunu savladığımız ve onlara güvenip övündüğümüz bütün kavramlar yozlaştı. Sözlüklerde duruyorlar. Bunların en acıklısı insanlara olan güvensizlik. Biz öğretmene, namuslu mahalle imamına, orduya, millet meclisindeki bazı üyelere, bazı bakanlara, üniversite hocalarına, hatta polis ve bekçiye bile güvendiğimiz bir ülkede yaşadık. Fakir, fakat sağlam köylümüz yok oldu. Bugün senin gibi konuşan adama bile inanmıyorsun. Toplumların toptan yozlaştığını kabul edemem. Çünkü güvendiğim adamlar tanıyorum. Fakat bu şüphe yaygın.
Bu durumu kendimize kabul ettirmek için “Bütün dünya da böyle oldu!” diyoruz. Bu kendimizi aldatmadır. Sadece ‘Sürünenlerle birlikte sürünüyoruz’ anlamına geliyor. Toplum ne kadar kırılgan olduğunun farkında değil. Herkes çıplak ama, üzerinde sahte bir kaftan var. Medya hediye ediyor.
YA KESİNTİ 4 GÜN SÜRERSE?
Sevgili okuyucular, Toplum 10 saatlik elektrik kesintisinin dehşetini fark etmedi, ekonomiye zarar 1.5 milyar TL. Hükümet nedenini açıklamıyor. Bu kendi başına dehşet verici bir tutum! Kimse bir sayısal sonuç çıkardı mı? Yollarda kalanlara ne oldu? Hastanelerde ne oldu?
Sebebini açıklayamadığımız ülke çapında bir elektrik kesintisi 4 gün sürerse ne olacak? Karda ve kışta 18 milyonluk, 5 milyonluk bir kentte deprem olsa ve elektrik kesilse İstanbul da, Ankara da ne olabileceğini düşünmek ister misiniz? Yoksa ölmeyi mi tercih edersiniz? İhtiyarlar, çocuklar, okullar, fakirler yıkılmış saraylar Türkiye ne olur acaba? Bu 2. Dünya Savaşı’nda Berlin bombardımanından kötü olabilir.
Bizim insanlar terörle meşgul, çünkü gündem şiddet ve kafa kesmek gibi rating yapan konularla dolu. Zaten seçim de şiddet hikâyesi ile bulandırılmak isteniyor.
Sevgili okuyucular,
Bu senaryo bir hayal değil, bu senaryo kapıda. Okul açılmış, AVM açılmış, tören yapılmış, kadınlarınerkeklerin boğazı kesilmiş, bilmem ne partisi seçilmiş, bilmem kim başkan ya da milletvekili olmuş! Yıllardır entelektüel içeriği olmayan, malayani ile günlük politikanın politik olmaktan çıkmış hikâyeleri ile bu cahil toplum uyutuldu. Bunun temel ajanı, ödevi bu propagandayı yapmak olan gazeteler bile olsa, daha ciddi gazeteler, muhalif partiler de söylemlerini içi boş konuların deşifre edilmesi üzerinde yoğunlaştırdılar. Okuma yazması kıt olan halk için ülke haberi demek, partilerarası ağız dövüşü anlamına gelmeye başladı. Hırsızlık, soygun mu? A böyle dedi, B böyle dedi. Cinayet mi, B böyle dedi, A böyle dedi. Kötü idare mi? A böyle dedi, B böyle dedi.
Ülke sorunları safsatalar üzerinde tartışmaya dönüştü. Okumayan bir toplum için kahve konuşmasının en ekstrasını medya sağladı. Köyden gelmiş fakir fukara için cinayetin elektrik kesintisinden daha fazla ilgi çekeceği açık. Devlet de halkı böyle uyutuyor. Politika da buna indirgendi.
Oysa bir deprem nedeniyle elektrik kesintisinin ülkede yaratacağı sıkıntı ve dehşet toplumu yıllarca sarsabilir. Güya %70’i kentlerde oturan halkın bu denli vurdumduymaz olması malayani ile geçen yıllardır. Bunun da politikacıdan kaynaklandığını artık herkesin öğrenmiş olması gerek!
AKLA DAVET
Sevgili okuyucular, sevgili yazarlar, İpini koparmış olana çağrıda bulunamıyorum. Toplumu ve kendimizi yeniden “akla” davet etmek gerek. Bu çok zor bir görev. Yıllardır bu toplumun, tepeden tırnağa, akıl ile ilgisi kesik.
Elektrik kesintisi, fırtınadan önceki korkutucu gök gürültüsü idi. Bunun Türkiye için önemi, toplumun her gün azar azar akıtılan kanından, seçimden, bilmem ne sarayından daha önemlidir. Bu bir ölüm kalım çanıdır.
Eğer toplum bunun farkına varamayacak kadar sersemlemiş ise bunun üzerinde âlimane ya da hakimane makaleler döktürmek anlamsızdır. Cahil toplumun safsataları her şeyden tehlikelidir. Bu kayıtsızlık, alarm veren bir durum. Geleceği güvene almak için yapılacak şeyleri konuşan insanlar, uzmanlar, akıllı insanlar, okurları inandırabilecek iyi niyetliler halka ülkenin geleceğini açıkça anlatmak zorundalar.
‘Elle gelen düğün Bayram!’ diyenler egemen olacaksa, tezgahı kapamak daha doğru olabilir.
İyimserliğin sınırına ulaştık!
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Fikret Orman'dan Talisca yanıtı!
- Mustafa Kemal’in askerleriyiz!
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Salim Güran'ın ses kayıtları ortaya çıktı!
- Kazaya müdahale eden polislerden biri şehit oldu!
- Enes'in cezaevi konuşmaları ortaya çıktı
- Nevzat Bahtiyar'ın oğlu ilk kez konuştu
- 'Bedeli çok ama çok ağır olur'