Çağdaş bir fabl! Yunus Bekir Yurdakul’un yazısı...

Karaca Olmak İsteyen Tilki’de anlatının tamamını, yapıtın girişinde baykuşun seslendirdiği ölçütlere oturtmuş Kirsten Boie, Mine Kazmaoğlu da Türkçemizde yeniden var etmiş bu duyarlı, incelikli sevgi yolculuğunu... Neredeyse her sayfayı doğanın, yaşamın renkleriyle bezeyen Barbara Scholtz’un resimlerini de unutmayalım. Kısacası heyecan verici, komik ve azıcık acıklı ama sonuçta herkesin yine mutlu olduğu bir hikâye ama aslında sıkı bir toplumsal eleştiri bu.

Çağdaş bir fabl! Yunus Bekir Yurdakul’un yazısı...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.07.2021 - 00:02

Her geçen gün daha çok insan daha çok katılıyor şu yargıya: Şu koca evrende topluiğne başı kadar bile yer tutmayan dünyamızda yaşayan ve ona zararı dokunan tek canlı türü insandır.

Öteki türlerin - ki milyonlarcadır - yaşam alanlarına yönelik bitip tükenmez saldırılarımızla, yarattığımız kirlilikle, kendimizi üstün görme hallerimizle dahası ilişkilerimizle yazık ki her gün yeniden doğruluyoruz bu yargıyı.

Bilim sanat emekçilerinin, duyarlı insanların, çocukların... bütün çabalarına karşın insanın şu koca dünyayı gittikçe hızlanan bir yok oluşa sürüklemesinin önü yazık ki alınamıyor.

Alman edebiyatının çağdaş ustalarından Kirsten Boie, bir fabl roman diyebileceğimiz Karaca Olmak İsteyen Tilki’de, dünyamızın bu durdurulamayan gidişine, insanın kararlılıkla sürdürdüğü kirletme eylemine, sevgi ve anlayıştan yoksun hallerimize, alabildiğine incelikli bir seslenişle ve çocukların ortaklığında ayna tutuyor.

İYİ BİR HİKÂYE...

Kitabın adı, daha kapağını açmadan epeyce düşündürdü beni. Nasıl bir anlatıyla buluşacaktım? Bu, bildiğimiz anlamda “başka birisi olmaya soyunan” tilkinin öyküsü olamazdı. Kendimiz olamama hallerimiz mi sorgulanıyordu acaba?

Sonra sayfalar arasında şöyle bir dolaştım. Dilimize çevirenin Mine Kazmaoğlu oluşu yine iyi bir kitap okuyacağımın güvencesiydi. Ya o, neredeyse her sayfayı doğanın, yaşamın renkleriyle bezeyen Barbara Scholtz’un resimleri!..

Ve kitaba, anlatıya, serüvene çağıran ilk tümce: “‘İyi bir hikâye bin kelimeden az olmamalı,’ diyor baykuş.”

Burada durup fabl türüyle tanışıklığıma kısa bir yolculuk eyledim. Hayvan dostlarımızın “kahraman” olduğu öyküleri La Fontaine’le, onu da Orhan Veli’nin Türkçesiyle tanımıştım. Karaca Olmak İsteyen Tilki’yle yolculuğumda da ah o La Fontaine, bir an olsun ayrılmadı yanı başımdan.

Dönelim hikâyeye... “Yeşil çayırlıklardan karlı ormanlara varıncaya kadar, buraların en zeki, en bilge hayvanı ve en iyi hikâye anlatıcısı baykuş”, hikâye için şunları da söylüyor:

“Hem, heyecan verici olmalı bir hikâye ve komik. Bazen de ama gerçekten yalnızca bazen(!), azıcık da acıklı. Çok azıcık... Sonunda da herkes yine mutlu olmalı.”

Anlatının tamamını, baykuşun seslendirdiği ölçütlere oturtmuş Kirsten Boie, Kazmaoğlu da Türkçemizde yeniden var etmiş bu duyarlı, incelikli sevgi yolculuğunu...

Kısacası bin sözcüğü epeyce aşmış, heyecan verici, komik ve azıcık da acıklı bir hikâye bu. Sonuçta herkesin yine mutlu olduğunu da söyleyeyim. Neler olup bittiğine gelince onu kendiniz görmelisiniz. Ben bu hoş anlatıya ilişkin kimi başka ayrıntılardan açacağım sözü.

Resimleyen: BARBARA SCHOLZ

ÇALILAR, ÇİÇEKLER, HAYVANLAR...

Hem sizi mutlu eden bir okuma yolculuğuna çıkmayı hem de doğanın o güzelim yeşil dokusunu var edenlerden akdiken, alıç, aslanağzı, civanperçemi, çalıdikeni, fındık, gelincik, gürgen, haşhaş çiçeği, hindiba, kanola, karahindiba, kızılcık, kuşburnu, mısır, mürver, papatya, peygamberçiçeği, tavşanağzı, yabangülü ile karşılaşmayı istemez misiniz? Aralarında bilmediklerim vardı, onları da buldum hemencecik.

Sonra ormanın gezip dolaşan, sürünen, uçan kimi sakinleri; ağaçkakan, atmaca, ayı, baykuş, doğan, geyik, gugukkuşu, ispinoz, karaca, karatavuk, kelebek, kirpi, kukumav, kunduz, kurt, nar bülbülü, porsuk, susamuru, sülün, şahin, tarlafaresi, tarlakuşu, tilki, yabanarısı, yabandomuzu, yarasa... Hepsini, marifetleriyle çıkarıyor sahneye yazar.

Ve başka tanışlarımız; inek, kurt-köpek ve kedi. Bir de Anne Karaca’nın, “Biz bunları çözemiyoruz, ne yapacakları belli olmaz. Onlardan sakınmak zorundayız...” dediği, Ay’ın ışığını çalan ikiayaklılar...

Birbirini kovalayan, hayvanları zevk için öldüren, “dört ağızlı” yuvarlakayaklılar ve siyah şerit!

Kirsten Boie, anlatısını; başta yavru Tilki ve anne Karaca olmak üzere hayvanların ağzından kurmayı yeğlemiş.

Aralarda okura doğrudan seslendiği kısacık bölümlerle de öykünün gülen yüzüne renk katmış.

Anlatıya konuk ettiği hayvanların dünyayı, yaşamı algılayışlarını aktarırken tutturduğu dil bir yanıyla kocaman bir sevgi iklimi oluştururken bir yanıyla da şu gezegene yapıp ettiklerimiz üzerine yeniden düşünmeye, yapabileceklerimizi gözden geçirmeye çağırıyor.

DÜŞÜNSEL DERİNLİK

Kitabı değerli kılan bir başka öğe de yazarın metnin arayüzüne ustaca yerleştirdiği düşünsel derinlik.

Ansızın bastıran yağmur sırasında kuru ağaçlardan birini bulan yıldırımın yol açtığı yangın ormanı bir anda dehşet ortamına çevirir. Ailesini yitirmiş Yavru tilkiyi kimse sahiplenmek istemez. Anne Karaca içinse şimdi yardım zamanıdır.

Boie’nin, yangın için doğal nedeni yeğlemesi, insan eliyle yakılan ormanlar gerçeğine de sıkı bir gönderme aslında.

Yavru tilki için herkesin sorumluluk almaktan kaçışıysa aklımıza, nerdeyse her konuda göreve hazır olduğumuzu söyleyip sıra eyleme gelince kırk dereden su taşımalarımızı getirdi.

Anne Karaca ve arkadaşlarının yaşadıklarından öğrendiklerini özetleyerek koyalım mı noktayı?

Yaşam bu, bazen güçsüzler de güçlülere yardım edebilirler... Hedefe ulaşmanın çeşit çeşit yolları vardır; yeter ki kendimize en uygun olanını seçelim.

Yaşamdaki önemli şeyler ancak zamanla olur. Korkmak her zaman ödleklik değildir. En heyecan verici yenilik bile gün gelir sıkmaya başlar...

Sahi üzgünken doğru dürüst düşünülemez mi ve koşmak bile mümkün değil midir? Korku olsun, sevinç olsun, duygulara söz geçirmek sahiden zor mudur?

Zor zamanlarınızda yalnız değilseniz iyi arkadaşlarınız var demektir çünkü “arkadaşlar asla birbirini yüzüstü bırakmaz.”

Karaca Olmak İsteyen Tilki / Kristen Boie / Resimleyen: Barbara Scholz / Çeviren: Mine Kazmaoğlu / Günışığı Kitaplığı / 200 s. / 10+ / 2021.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon