Burcu Biricik: Ülkemizde ya da dünyada gördüğüm yanlışları dile getirmeye çalışıyorum

Burcu Biricik "Bu toplumda, daha doğrusu bu dünyada yaşayan bir birey olarak ülkemizde ya da dünyada kendimce gördüğüm yanlışları dile getirmeye çalışıyorum" diyor.

Yayınlanma: 14.09.2021 - 14:20
Abone Ol google-news

Burcu Biricik sadece son bir yılda canlandırdığı karakterlerle bile günümüzün yıldız oyuncuları arasına girmeyi hak ediyor; öncesi ve sonrası hep yanımıza kâr kalır. Belli ki bundan sonra rol aldığı her film ve diziyi (hatta onun da çok istediği gibi tiyatro oyununu) merakla bekleyeceğiz.

Ekranların en güzel yıldızlarından olmasına rağmen ciddi riskler alarak birbirinden çok farklı karakterleri canlandırmaktan çekinmeyen Burcu Biricik, sergilediği güçlü performanslar sayesinde sivrilmesini bildi.

Özellikle “Fatma” dizisinde canlandırdığı ters köşe karakter son zamanlarda izlediğimiz en iyi performanslar arasındaydı. Şu sıralar salonlarda izleyiciyle buluşan son filmi “İnsanlar İkiye Ayrılır” ve yine ikinci sezonu henüz birkaç gün önce başlayan “Camdaki Kız” adlı diziyle gündemde olan başarılı oyuncuyla uzaktan bir söyleşi yaptık.

ALMASI KEYİFLİ BİR RİSK

Geçen yıl sizin için bir hayli yoğun geçti. “Fatma” ve “Camdaki Kız” adlı dizilerde izledik sizi ve şimdi de “İnsanlar İkiye Ayrılır” adlı filminiz vizyonda. Bu filmdeki rol hangi yönleriyle çekti sizi, önce oradan başlayalım mı?

Beni ilk çeken görmeye alışık olmadığımız hikâyesi, bunu anlatma şekli ve hikâyedeki sert virajları oldu. Sonrasında da oynadığım “Duygu” karakterinin 3 farklı dönemindeki farklı psikolojileri hem de film boyunca duygularını gizlemesi gereken bir poker face olma durumuydu.

BluTV ve Bir Film ortak yapımcılığındaki “İnsanlar İkiye Ayrılır” sinemamızda benzeri çok fazla olmayan bir gerilim filmi...

Bu filmin konusuna psikolojik gerilim demek çok yanlış olmaz herhalde. Psikolojiler üzerinde oynanan oyunlar, hem hikâyedeki karakterlerin hem de seyircinin. Evet bu bir risk ama alması keyifli bir risk.

Kurumsal bir şirkette, beyaz yakalı bir kadını oynuyorsunuz. Tanıdığınız, aşinalığınız olan bir çevre midir bu yoksa role hazırlanmak için bir ön çalışma yaptınız mı?

Filmdeki karakterimin çalıştığı tahsilat şirketleri üzerine özel bir çalışma yapmadık ancak karakteri çıkarmak için yönetmenim Tunç Şahin’le uzun bir prova sürecimiz oldu. Duygu, yer yer ortak duygular beslediğim, hepimiz için tanıdık biri. Hayat içinde verdiği mücadele onu köşeye sıkıştırmış ve yapmaktan mutlu olmadığı bir işi yapıyor. Sorumlulukları ile vicdanı arasında kalmış, gözlem gücü kuvvetli, kendini savunmak için her attığı adımdan on adım sonrasını planlamak zorunda kalmış genç bir kadın. İsminin aksine duygularını belli etmeyen ve ajandası belli olmayan birini oynamanın belirli nüansları vardı. Tunç’la beraber karakteri oturtup ekonomik, minimal bir oyunculuk üzerinde, epeyce hummalı bir çalışma yaptık.

Kadro aslında tam bir “ensemble” ruhu sergiliyor. Uyum sağlamak zor oldu mu diğer oyuncularla ve tabii yönetmen Tunç Şahin’le çalışmak nasıldı?

Hem oyuncular hem de ekip olarak birbirimize uyum sağlamakta hiç güçlük çekmedik. Prova süreci sayesinde hem birbirimizi daha iyi tanıdık hem de Tunç’u daha iyi anladık. Bu ekiple Tunç’la ve oyuncu kadrosuyla bu şekilde paslaşarak oyun alıp vermek benim için büyük keyifti.

Burcu Biricik ve Pınar Deniz, ‘İnsanlar İkiye Ayrılır’ filminde. 

SORGULADIĞIM OLUYOR

Oyuncu olmasanız siz de böyle bir plaza insanı olur muydunuz, özellikle bu filmden sonra nasıl bakıyorsunuz bu dünyaya, onu da merak ediyorum aslında?

Kendi hayat yolculuğum beni hiçbir anda beyaz yakalı bir yaşama doğru itmedi. Oyunculuğu büyük bir tutku ve mutlulukla yapıyorum ve mesleğimi hiçbir koşulda değiştirmek istemem. Ancak “beyaz yakalı plaza çalışanı” olarak tabir edilen yaşam deneyimini de kendimden çok uzak, anlaşılmaz bir olgu olarak görmüyorum. Günün sonunda, oyuncu da olsak, bir banka çalışanı da olsak yer yer kurallarını başkalarının koyduğu bir düzen için, kendi doğrularımız dahilinde yaşamaya çalışıyoruz. Filmdeki karakterler gibi benim de işleyişiyle ilgili kafamda soru işaretleri olduğu, içinde kendimi nasıl var edeceğimi düşündüğüm, hangi sorumlulukları ne adına aldığımı sorguladığım durumlar olabiliyor.

Sinemamızda sizin gibi sarışın yıldızlar görece azdır, akla ilk gelen isim Filiz Akın elbette. Her şeyden önce bu durum sizi hiç korkuttu mu ve kendinize idol olarak aldığınız yıldızlar olmuş muydu, yerli ya da yabancı?

Filiz Akın’a tabii ki ben de hayranım ve neredeyse tüm filmlerini izlemişimdir fakat kendime dönecek olursak oyuncu olarak bir role çalışırken mümkün olduğu kadar kendi fiziksel özelliklerimi unutarak başlamayı tercih ediyorum. Saçımın rengi, giydiğim kıyafet bunların hepsi karakteri canlandırmak için kullanılabilecek araçlar ve değişkendirler. Çoğu zaman bunlarla ilgili ne yapılacağına dair kararları, hikâyeyi anlatan departmanlara bırakıyorum. Bir oyuncu olarak beni tanımlayan şeyin fiziksel özelliklerimden ziyade yaptığım seçimler olmasını umut ediyorum.

Özellikle “Fatma”daki oyunculuğunuz yılın en iyi performansları arasına girdi bence. Çok farklı bir roldü, açıkçası nasıl oynayacağınızı çok merak ederek oturdum ve büyük bir şaşkınlıkla kalktım... Nasıl hazırlandınız “Fatma”ya?

Fatma’nın da hazırlık süreci olması gerektiği gibi uzun uzun yapıldı her şey çok ince düşünülmeye ve planlanmaya çalışıldı. Orada da şansım Özer Feyzioğlu ve Özgür Önürme gibi değerli ve en az benim kadar heyecanlı iki yönetmenle çalışmak oldu. Onlarla yaptığımız uzun çalışmanın yanı sıra Fatma için bir psikolojik danışmanlık aldım. Sahnelerden ve oynamaktan çok Fatma’yı iyi tanıma ve anlama üzerine eğildik. Ve hem Fatma’da hem de bu filmde gördüğüm “Bu işler bir iki okuma provası yaptık 4 haftada da çektik” zihniyetiyle olmuyor. Ortaya iyi bir işin çıkması için gerekli zaman ve mesai verilmek zorunda.

DİRENMEK VE REDDETMEK

Sizce Türkiye’de kadın olmanın ya da Fatma olmanın bedeli neden bu kadar ağır?

Fatma cinsiyet rollerinin ve sınıf bariyerlerinin çok acımasız şekilde tezahür ettiği bir kültürde büyümüş bir kadın. Toplum içinde görülmediği, görüldüğünde de istismar edildiği, anlaşılmadığı bir hayattan geliyor. Böylesi bir yaşamın yükünün ağır olmaması beklenemez. Fatma yaşadığı bütün olumsuzluklara çocuğu için katlanıyor. Bu kendini ailesine, çocuğuna adama hali de toplumsal olarak kadına atanan bir görev. Bütün bu yükün altındaysa çok büyük ve haklı bir öfke var. Fatma’yı farklı kılan onun direnme gücü ve artık ezilen, görünmeyen, duyulmayan kişi olmayı kabul etmemesi ve herkesin ona etiketlediği “görünmezlik” durumunu kullanarak onu özel gücü haline getirmesi. Metotları onaylanacak gibi olmasa da değişimin reddetmek ve direnmekten geldiğinin farkında.

HEY!

Bir röportajınızda siyasete fazla girmediğinizi söylemiştiniz, oysa sosyal medyada fikirlerinizi açıklamaktan çok da çekinmiyorsunuz. Son zamanlarda tavrınız mı değişti?

Yoo tavrım hiçbir zaman değişmedi. Bu toplumda, daha doğrusu bu dünyada yaşayan bir birey olarak ülkemizde ya da dünyada kendimce gördüğüm yanlışları dile getirmeye çalışıyorum sadece. Ve enteresan olan bu söylemlerin hep siyasi bir yere çekilmesi ki ben siyasetten anlamam. Zaten genel olarak sıkıntımız insanların ne dediğimle değil bunu kime dediğimle ilgilenmesi. Oysa ben diyorum ki “Hey orda bir yanlış var ve bunu hepimiz için düzeltmeliyiz.”

WES ANDERSON BENİ BUL!

Her oyuncuya sorulur, “Çalışmak istediğiniz yönetmenler hangileridir” diye... Sizinkileri de merak ediyorum.

Çok şahane yönetmenlerle çalışma fırsatı buldum ve elbette yaptığı işe çok saygı duyduğum, birlikte çalışsak ne güzel olur dediğim pek çok da yönetmen var. Lakin sizin aracılığınızla buradan sesleneyim: Wes Anderson beni bul! (Gülüyor)

Mesleğinizle özel hayatınızın birbirini kısıtladığı oluyor mu hiç ve oluyorsa nasıl çözüyorsunuz bu ikilemi?

Çok şükür ki böyle bir problem yaşamadım şimdiye kadar.

Yakında sizi sahnede izleyebilecek miyiz?

Beni, ruhumu ve oyunculuğumu beslemesi adına o kadar çok istiyorum ki umarım en kısa zamanda olur.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler