Bunamayı yavaşlatmak, hatta engellemek elinizde!
Uzun yaşamayı herkes ister, ancak aklının başında kalması koşuluyla. Yaşlıların en büyük kâbusu, yaş ilerledikçe unutkanlığın bunama seviyesine çıkmasıdır. Neyse ki son bilimsel çalışmalar, bu korkuları giderecek nitelikte. Bunamanın hız kestiğini ortaya koyan bu çalışmalar, ayrıca bunamanın engellenebileceğini de gösteriyor.
Bundan 40 yıl önce bunama bugünkü kadar rahat konuşulan bir konu değildi. Yaşam beklentisi her geçen gün arttıkça ve Baby Boomer/Bebek Patlaması (1946-1964 arasında doğanlar) Kuşağı yaşlılığın eşiğine geldikçe, Batılı ülkeler “bunama tsunamisi” olarak nitelendirilen bir sorunla baş etmek zorunda kaldı.
UZUN YAŞAMIN CAZİBESİ KALMADI
Son yıllarda bu sorun o kadar ciddi boyutlara ulaştı ki, dünyanın en zengin ülkelerinin oluşturduğu G8 grubu, Londra’da bir araya gelerek, ilk kez bunama konusundaki araştırmalara öncelik tanınması ve işbirliği yapılmasını kararlaştırdı.
Bunama yaygınlaştıkça kamu sağlığı hizmetleri üzerinde ciddi bir yük oluşturan ciddi bir sağlık sorunu haline geldi. Örneğin İngiltere’de bunama teşhisi konulmuş bir hastanın yıllık bakım maliyeti ortalama ücretin üzerinde. Öte yandan bireysel açıdan da, böyle bir sonla karşılaşmak endişesi, insanlarda uzun yaşam arzusunu neredeyse yok etti.
BUNAMA HIZ KESİYOR
Bütün bu iç karartıcı tablo, bunama hızının eskisi gibi devam edeceği varsayımına dayanıyor. Bunamaya yol açan en önemli risk faktörünün yaşlanma olduğu düşünülürse, bunun mantıklı bir çıkarım olduğu söylenebilir. Ancak son yıllardaki bunama hızı rakamlarına baktığımızda, bu çıkarımın doğru olmadığı görüyoruz, çünkü gelişmiş ülkelerde bunama hızında belirgin bir düşüş söz konusu. Ama Batılı ülke vatandaşlarının yaş ortalaması yükseldiği için bunamadan etkilenen nüfusun toplamda sayısı düşmüyor. Ancak bireysel bazda bunama riskinde ciddi bir düşüş var.
Şimdi bilim insanları bu düşüşün nedenlerini araştırıyor. Bu şekilde bunamanın önünü almak hatta azaltmak mümkün olabilir.
ÖNEMLİ OLAN YAŞAM KALİTESİ
Yaşlılıkta beynimizin nasıl çalıştığı, yaşam kalitemizi belirleyen en önemli faktördür. Bilişsel yeteneklerimizde küçük bir azalma, yaşlanmanın kaçınılmaz bir sonucudur. Pek çok insan için zihinsel kıvraklıkta azalma rahatsız edicidir ama yaşam kalitesini çok da etkilemez.
Bunama, bellek, dikkat ve duygusal kontrolün parçalanmasıyla birlikte akıl ve kişilikte genel bir çöküşün meydana gelmesidir. Pek çok uzmana göre bunama yaşlılığa bağlı hastalıkların içinde en korkuncudur; hastanın kendisine büyük sıkıntı verdiği gibi, çevresindekileri de çaresizliğe iter.
BUNAMANIN NEDENLERİ
Bunama vakalarının üçte ikisine Alzheimer hastalığı neden olur. Alzheimer, protein birikimlerinin nöronları öldürmesidir. Bunamanın bir diğer nedeni ise beyindeki kan damarlarının bozulmasıdır; damarsal bunama olarak isimlendirilir. Çoğunlukla küçük inmelerin neden olduğu bir durumdur.
Bunama riskinin yaşlanma ile birlikte arttığı herkesin bildiği bir gerçektir. 60 yaşın altındakilerde bunama nadiren görülür. 60 ile 70 arası görülme sıklığı % 1’dir. Ancak bu noktadan sonra durum giderek vahimleşir. 70 ile 80 yaş arasında risk % 5’lere çıkar. 80’den sonra artış % 50’lere yaklaşır (Bknz: grafik).
Küresel olarak bunama hastalarının sayısının 2050 yılında üç katına çıkacağı söyleniyor.
İYİ HABER: BUNAMA GERİLİYOR
Son birkaç yıldır, gerçek rakamlar bu projeksiyonların çok altında kaldığı gibi, bilim insanları bunamanın gerilediğini söylüyor.
Lancet’te yayımlanan ve binlerce kişi üzerinde yapılan iki çalışma gerilemeyi somut olarak ortaya koyuyor. Çalışmalardan biri, İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nden epidemiyolog Carol Brayne önderliğinde 650 bin denek üzerinde 20 yıl ara ile yapıldı. İkincisi ise Danimarka’da University of Southern Denmark’tan epidemiyolog Kaare Christensen’in önderliğinde, 90’lı yaşlarının ortasında olan ve 10 yıl arayla doğan (1905-1915) denekler üzerinde gerçekleştirildi. İkisinden de şaşırtıcı biçimde benzer sonuçlar alındı.
GERİLEMENİN NEDENLERİ
Şimdi bu gerilemeye neyin yol açtığı araştırılıyor. Söz konusu iki araştırma aslında bu soruya yanıt aramıyordu, ancak çalışmalardan çıkan sonuç şöyleydi: Zenginliğin eskisine göre istikrarlı yükselişi, eğitim ve sağlıklı yaşam, bunamada gerilemeye yol açmış olabilir. Bütün bunlar beyni daha iyi durumda tutan girdilerdir.
Columbia Üniversitesi’nden nöro-psikolog Yaakov Stern, öğrenme ve düşünmenin bunamaya yol açan fiziksel hastalıklara karşı koruma sağladığı fikrinin tartışmalı olduğunu belirtiyor. Son 25 yıldır bunamanın nedenleri üzerine kafa yormakta olan Stern, 1980 yılında yüksek eğitim almış kişilerin Alzheimer’a yakalanma riskinde düşüş olduğunu ortaya koydu. Bu sonuçlara kuşkuyla yaklaşanlar, yoksulluk ve düşük eğitimin her zaman paralel bir yol izlediğine işaret ederek, bunların başka risk faktörlerini tetikleyebileceğine dikkat çekiyor.
BİLİŞSEL REZERV
Ne var ki ileri çalışmalar bu “başka” risk faktörlerinin geçersiz olduğunu ortaya koyuyor. Son yıllarda entelektüel faaliyetlerin bunamaya karşı esneklik kazandırdığı fikrini destekleyenlerin sayısı artıyor. “Bilişsel rezerv” olarak nitelendirilen bu zihinsel yedekleme sayesinde beyin hafif bir fiziksel çöküş karşısında dahi işlevini sürdürebiliyor. Stern’e göre, beyin diğer fiziksel sorunlara karşın çalışmasını sekteye uğratmamak için elinden geleni yapıyor.
Bilişsel yedekleme kuramını besleyecek şekilde, 20.yüzyılın ilk yarısında pek çok Batılı ülkede insanlar daha iyi eğitim aldı. Hem Brayne hem de Christensen, eğitimin, deneylerden elde ettikleri sonuçları açıklayan önemli bir faktör olduğuna inanıyor.
BU TREND DEVAM EDECEK Mİ?
Acaba bu gidişat devam edecek mi? Örneğin İngiltere’de eğitime nokta koyma yaşı yükselirken, yükseköğretime devam edenlerin sayısı artıyor. Bu gidişatın bir üst sınırının olup olmadığı şimdilik bilinmiyor.
Doğal olarak pek çoğumuzun aldığımız eğitimin düzeyi ile ilgili herhangi bir değişiklik yapma şansı bulunmayabilir. Fakat bilişsel rezervin okul ile bir ilişkisi yoktur; mesleki ve özel yaşamımızdaki entelektüel faaliyetlerimizden etkilenir. Uzmanlar bilişsel işlevin yaşam süresince değiştirilebileceğini, bilişsel yetenekleri kontrol altına almanın ve korumanın yaşı olmadığını öne sürüyor.
BEYİN EGZERSİZLERİ
Bugün bazı şirketler çalışanlarının zihinlerini zinde tutmak için bilgisayar oyunları yardımı ile beyin egzersizi yaptırtıyor. Bilgisayar oyunlarının beyni nasıl etkilediğini anlamak için bugüne dek yapılan çalışmalara göre, oyunlar dikkati arttırıyor ve çalışan belleği güçlendiriyor. Ancak bu uygulamanın gerçekten yararlı olup olmadığını kesinleştirmek için daha uzun süreli ve daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç var.
Bu arada bilişsel rezervi güçlendirecek daha az tartışmalı ve daha zevkli yollar da var. Örneğin briç oynamak veya bir müzik aleti çalmak beynin birçok merkezini aynı anda çalıştırır. Bir diğer çalışmaya göre de zengin bir sosyal yaşam bunamaya karşı koruyor.
Kaldı ki günümüzde cep telefonları üzerinden sürekli olarak multimedya bombardımanına maruz kalan insan, 50 yıl öncesine kıyasla daha fazla entelektüel uyarı alıyor.
SAĞLIKLI KAN DAMARLARININ ÖNEMİ
Fakat zihinsel uyarı beynin tek girdisi değil. Ayrıca kan damarları yoluyla taşınan oksijen, enerji ve besinler gibi fiziksel girdiler de söz konusu. Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar, sağlıklı kan damarlarının ileri yaşlarda bilişsel işlevlerin yolunda gitmesinde kritik bir rol oynadığını ortaya çıkartıyor.
1970’li yıllardan bu yana Batılı ülkelerde kalp damar hastalıklarının azaldığı görülüyor. Bunun nedeni büyük bir olasılıkla sigara, yüksek kolesterol ve hareketsiz bir yaşamın doğurduğu tehlikelerle ilgili daha büyük bir farkındalığın oluşması ve tansiyonu kontrol altında tutan ilaçların daha yaygın bir şekilde kullanılmasıdır. Bir çalışmada, bunama hızının düşmesi ile insanların beyinlerindeki kan dolaşımı (manyetik rezonans yardımı ile) karşılaştırıldı. Ve 1970’li yıllardan sonra doğan insanların daha sağlıklı kan damarlarına sahip olduğu görüldü (Neurology, vol 78, p. 1456).
İngiliz Dementia Strateji kurumunun belirttiği gibi “Kalp için yararlı olan, beyin için de yararlıdır.” Bu da şu anlama geliyor: Sigara içmeyin, formda kalın, tansiyon ve kolesterol düzeyini kontrol altında tutun. Bunun yanı sıra beyni zinde tutan egzersizi de yabana atmayın.. Bu konuda ileri çalışmalar yapılmamış olsa dahi, yaşamlarında egzersize yer verenlerde, ileri yaşlarda entelektüel çöküş riskinin daha az olduğu gözleniyor.
BESLENMENİN ÖNEMİ
Bütün bunların yanı sıra yediklerimiz ve içtiklerimiz de kan damarlarının sağlığını etkiliyor. Son yıllarda milli gelirin artması ve okullardaki beslenme destekleri gibi önlemler sayesinde insanların daha iyi beslendiği görülüyor.
Son yıllarda C ve E gibi antioksidan vitaminleri, omega-3 yağ asitleri ve bol miktarda balık yemenin bunama riskini azaltacağı yönünde yaygın bir görüşün bulunmasına karşın, bazı randomize deneyler, normal yediklerimize ilave edilen vitaminlerin yarar sağladığına ilişkin somut bilgi vermiyor. Bilim insanları şimdilik kaydı ile en ideal beslenme şeklinin meyve, sebze ve balık açısından zengin Akdeniz diyeti olduğunu söylüyor.
Bugün beslenme yetersizliğinin değil, aşırı beslenmenin yarattığı sorunlar bilim insanlarını daha çok ilgilendiriyor. 20. yüzyılın ilk yarısında doğan insanlardan farklı olarak daha sonraki nesiller giderek şişmanlıyor.
Bugün Batı şeker hastalığının yarattığı sorunlarla boğuşuyor. Şeker hastalığı ise son yapılan araştırmalara göre bunamayı tetikleyen çok önemli bir hastalık. Öyle ki bazı doktorlar Alzheimer’dan “beyin diyabeti” olarak bahsediyor.
GELECEKLE İLGİLİ TAHMİNLER
Kimse bunama hızının azalmasına yol açan nedenlerin –diyet, eğitim, sağlıklı yaşam- hastalığın ortaya çıkmasındaki katkısını tam olarak bilmediği için, bilim insanları bunamanın gelecekteki hızı ile ilgili projeksiyon yapmakta zorlanıyor. Ancak İngiliz epidemiyolog Marcus Richards’a göre obezite ve diyabetin artıyor olması büyük bir olasılıkla bunama hızını da arttıracaktır.
Bu koşullarda obezite ve diyabetin artış gösterdiği dünyamızda bunama hızının düşeceğini söylemek aşırı iyimserlik olacaktır. Kaldı ki yazının başında söz konusu edilen iki deneyde saptanan düşüş yalnızca iki nesil ile sınırlıydı.
İnsan ömrünün uzadığı günümüzde her ülkenin ulusal sağlık hizmetleri yetkilileri, bunamanın artış göstermesi tehlikesine karşı hazırlıklı olmak zorundadır.
Bunama konusundaki çalışmaların, diğer hastalıklarla karşılaştırıldığında oldukça ihmal edildiği biliniyor. Ancak bunamayı engelleyici önlemlerin büyük kamu yatırımları gerektirmesi de yöneticilerin belini büküyor.
Her şeye rağmen bireysel düzeyde herkes sağlıklı beslenerek, beden ve beyin jimnastiğine zaman ayırarak bunama riskini geciktirebilir, hatta engelleyebilir.
En Çok Okunan Haberler
- Hediye Güran'ın ifadelerinde 'Enes' çelişkisi
- Milyarlık vurgun iddiası!
- Hâkimin itirafı
- Görüntülerle ortaya çıkardı: Doktor gözaltında
- Ünlü fenomen adeta bir servet kazandı!
- Erdoğan'dan 'sürpriz' 10 Kasım kararı
- Galatasaray, Tottenham'ı sahadan sildi!
- Arbede çıktı, oturuma son verildi
- Köy tipi yoğurt diye yedirmişler!
- AKP’li vekil ateş püskürdü!