Bu ne iştah Yâ Rabb!

Nedense, her Ramazan, öncü ressamlarımızdan Hoca Ali Rıza’nın ( 1858-1939) “İftar Sofrası” tablosu hatırıma gelir.

Yayınlanma: 18.06.2015 - 00:15
Abone Ol google-news

“On bir aya sensin serdâr

Kulları afv eder Settâr

Mağfûr olur vakt-i iftâr

Ey mâh-ı sultan merhaba “

18. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’lu Emir Mustafa adlı bir ozanın yazdığı ve Âmil Çelebioğlu’nun günümüze kazandırdığı ünlü Ramazannâme’den alıntıladığımız bir maniyle bir ay sürecek “ Sofra Sohbetleri” mizi açıyoruz. Oruç tutan ya da tutmayan herkese, Hayırlı Ramazanlar!

Nedense, her Ramazan, öncü ressamlarımızdan Hoca Ali Rıza’nın ( 1858-1939) “İftar Sofrası” tablosu hatırıma gelir. Bir ahşap tabure üzerine yerleştirilmiş sinili yer sofrasında bir ailenin iftariyelikleri top atımını bekler gibidir. Küçük bir kâse içinde, siyah zeytinler, biraz beyaz peynir, altın renkli bir simit , yanındaki bıçakla kesilecek bir somun ekmek, dumanı tüten bir süzme mercimek çorbası ve limonu. Yine ufak kâselerde reçeller.Tabak, çatal yok, ikisi ahşap biri kemik üç kaşık. Allah’ın verdiği nimetler ancak bu denli bir sadelik ve yücelik içinde canlandırılabilir.

Ne var ki, günümüz iftar sofralarında aynı ölçü ve sadeliği bulmak çok zorlaştı. Tüketim toplumu Türkiye, Ramazan ayında nedense daha da oburlaşıyor. Herkes bütçesine göre, market raflarınını nerdeyse yağmalayıp evine getirdiği binbir çeşit yiyeceklerle iftar sofralarını hazırlıyor. Akşam olunca da kıtlıktan çıkmış gibi, çerezliklerden, çorbasından etlisine, zeytinyağlısına, tatlısına dalıyor adeta. Bu ne iştah Yâ Râbb!

Tabii, bu genel izlenimlerim her mümini bağlamaz; zira iftar sofralarını abartmayan insanlarımız da var. Ne var ki, daha Ramazan’ın onbeşi gelmeden başlıyan iftar davetlerinde, özellikle, büyük restoran ve otellerde yapılanlara, yine de bir israf abidesi olarak bakmaktan kendimi alamıyorum. Oruçlu olan olmayan davetlilerin katıldığı bu sofralarda, kimilerinin dinsel görevini yerine getirmenin huzuruyla nefis körletmekten çok, tıka basa yemek yemelerini doğrusu anlıyamıyorum. Hele bir de sahurda yiyeceklerini, sonra da orucu ibadet yerine öğleden sonraya kadar sürebilecek derin ve uzun bir uykuya emanet edeceklerini düşününce…

Doğma büyüme Üsküdar’lı Ressam Hoca Ali Rıza Bey benim için bu yüzden de değerli. Çünkü onun “ İftar Sofrası”, Allah’a hamdedilen gerçek bir Ramazan sofrası gibi duruyor. Belki arkadan sebzeli ya da etli bir yemek daha gelebilir. Ama işte o kadar…Çeşit çeşit zeytin ve peynirli,hurmalı, ballı, kaymaklı, pastırmalı, kavurmalı, daha sonra da dolma ya da sarmalı, acılı kebaplı, ekmek kadayıflı, şöbiyetli günümüzün süslü ve “ serpmeli” iftar sofralarına kıyasla ne denli yabancı duruyor değil mi ?

Ramazanda ölçüyü kaçırmamak gerek, derim. Hele iftar sofranıza yoksul birilerini de davet ederseniz, orucunuzun sevabı daha da artacaktır. Kısacası, bana göre en mükemmel iftar sofrası, gereğinden fazla yiyeceklerle donatılmayan, ağırbaşlı ve başkalarıyla paylaşılan bir sofradır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler