"Bu dava ancak milletle yürütülür"

Erzurum Kongresi öncesinde yaşananlar, liderlik seçimi, yapılan gizli toplantılar ve önemli konuşmalar, gerçekleşecek Kongre kadar önem taşımaktaydı. Kongrenin kaderinde belirleyici oldu.

Yayınlanma: 22.07.2019 - 21:02
Abone Ol google-news

Mustafa Kemal ve Erzurum Kongresine katılan delegeler toplu fotoğraf çekimi.

"İNGİLİZLERE SÖZ VERDİM, LÜTFEN İSTANBUL'A DÖNÜN"

Mustafa Kemal, Erzurum’a geleli sadece iki gün olmuştu. Yeni Harbiye Bakanı Ali Ferit Paşa 5 Temmuz’da Mustafa Kemal’den “İstanbul’a dönme hareketinin çabuklaştırılmasını” istedi.
Açıkça, İstanbul’daki I. Dünya Savaşı galip Devletleri temsilcilerinin ısrarları karşısında bu isteminin yinelendiğini kendisinin “Padişah’a ve yabancı temsilciliklere İstanbul’a dönmeyi sağlamak yönünde güvence verdiğini ve kendisinin mahcup duruma düşmemesi için lütfen hemen dönmesini” diliyordu.

<haber-dikey:1500452>

Harbiye Nazırı yalvarıyor, “İngilizlere söz verdim, Padişah’a söz verdim beni mahcup duruma düşürmeyin, lütfen İstanbul’a dönün” diyordu.

İNGİLİZLER SAMSUN'A ASKER ÇIKARIYOR

İstanbul’la Mustafa Kemal arasında geri dönüşle ilgili bu tatsız iletişim sürerken, İngilizler, Batum’dan çektikleri 150 kişilik bir askeri gücü, 5 Temmuz’da Samsun’a çıkardılar.

Mustafa Kemal, bu duruma sert tepki gösterdi. 7 Temmuz 1919’da İstanbul’a sadrazama gönderdiği telgrafta, İngilizlerin Batum’un kısmen tahliyesini bahane ederek Samsun’daki kuvvetlerine ek olarak kasabaya 150 Hint askeri çıkardıkları ve Batum’dan daha 1000 kişi getireceklerini bildirdiklerini belirtiyor, bunun kabul edilemeyeceği ve bundan sonra tek bir neferin dahi karaya ayak basmasına izin verilmeyeceğini İngilizlere bildirildiğini belirtiyordu.

Mustafa Kemal telgrafında “Bu konuda gerekli askeri önlemler alınmıştır Herhangi bir girişim olursa, bunun çok ağır sonuçlar yaratacağının tebliğ edilmesi gerekir. Bu hususta son derece kararlılık ve şiddet gösterilmesini arz ederim.” diyordu.

Mustafa Kemal hem İngilizleri tehdit ediyor, hem de Sadrazam'a yol gösteriyordu.

BARDAĞI TAŞIRAN DAMLA

Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkan İngiliz birliklerine karşı verdiği emir adeta bardağı taşıran damla olmuştu.

İstanbul hükümeti, bu emrin İngilizler üzerinde nasıl ters bir etki yaratacağını biliyordu. Hükümet çökmüştü, İngilizler kızdırılmamalıydı. Hemen önlem alındı.

Bakanlar Kurulu acele toplandı ve Mustafa Kemal’in görevine son verilmesi kararını aldı. Mustafa Kemal’in İngiliz yetkili makamlarının istekleri doğrultusunda görevden alındığı bu kararda açıkça belirtiliyordu.

Bu karar bir lekedir ve tarihe not düşmek açısından aşağıya çıkarılmıştır.

  •  Asayişin bozulduğu yerlere I. Dünya Savaşı galip Devletleri askerlerinin gönderileceği kendisine hatırlatıldığı ve istifa edip İstanbul’a dönmesi birçok kez istendiği halde, bunları dinlemeyip kışkırtmaları sürdürmesi,
  •  Ordu müfettişi olarak etrafa tehlikeli emirler göndermesi,
  •  Son olarak Samsun’a çıkan İngiliz birliğine karşı savunmaya geçercesine emirler vermesi,
  •  Böylece Mustafa Kemal sorununun İngiltere ile önemli anlaşmazlıklara neden olacak derecede tehlikeli sonuçlara doğru yol alması...”

Bu karar, İstanbul Hükümetinin, İngilizlere bağlılığını gösteren bir utanç belgesidir.
Bu Bakanlar Kurulu kararı aynı gün Padişah Vahdettin’in onayına sunuldu ve Padişah'ın iradesi aşağıdaki cümle ile gerçekleşti ve resmi gazetede yayınlandı:

“Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın görevine son verilmiştir.”

Bu kararıyla İstanbul Hükümeti İngilizlere karşı şirin görünüyor ve hükümetin başına bela kesilen Mustafa Kemal derdinden kendilerine göre kurtulunuyordu.

PADİŞAH'IN TELGRAF BAŞINA ÇAĞIRMASI

Aynı gece, (8/9 Temmuz 1919) saat 10.30’da Saray Başkatibi Ali Fuat Türkgeldi, Mustafa Kemal’i Erzurum PTT’sine makina başına davet etti.

Mustafa Kemal’in Ordu müfettişliği görevine son verildiğine ilişkin Padişah onayı, 8 Temmuz günü dönemin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi’de yayımlanmıştı. resmi gazetedeki söylem şöyledir:
“Üçüncü Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın memuriyetine hitam verilmiştir. İşbu irade-i seniyyenin icrasina Harbiye Nazırı memurdur.” 
8 Temmuz 1919
Harbiye Nazırı Ferid 
Sadrazam Vekili Mustafa Sabri

Mustafa Kemal PTT Müdürlüğüne giderken, yanında Rauf Orbay, Eski Bitlis Valisi Mazhar Müfit Kansu, Eski İzmit Kaymakamı İbrahim Süreyya Yiğit vardı.
Mazhar Müfit Kitabında “Mustafa Kemal’i makine başına çağıran doğrudan doğruya padişahtı. Muhabere (iletişim) Saray’la cereyan ediyordu.” diye yazıyor.

Saray Başkatibi Ali Fuat Türkgeldi, Mustafa Kemal’e “Durumun gereği olarak görevlerine son verildiğini” açıkladı. Ayrıca, İstanbul’a dönmesinin padişahın buyruğu olduğunu tekrarladı.
Bu kararın 8 Temmuz gecesi, Saray Başkatibi tarafından kendisine bildirilmesi üzerine, Mustafa Kemal saat 11.45’te padişaha aşağıdaki istifa telgrafını gönderdi.

“... sadece şu anda bulunduğum görevime değil, pek çok sevdiğim askerlik hayatıma veda etmek suretiyle özveride bulunduğumu arz ederim.”

SONA EREN GERİYE ÇAĞIRMA KOMEDİSİ

8 Temmuz’u 9 Temmuz’a bağlayan gece gerçekleşen, Mustafa Kemal’in askerlikten azli kendisinin de askerlikten istifa ettiğini bildirmesi ile bir olay noktalanıyordu. Hüsrev Gerede’nin anlatımıyla başkente “geri çağırma komedisi” sona eriyordu.

Atatürk Nutuk’ta olan biteni bir cümle ile yalın bir biçimde şöyle anlatıyor:
“...Sonunda, 8/9 Temmuz 1919 gecesi, sarayla açılan bir telgraf başı görüşmesi sırasında, birden bire perde kapandı ve 8 Haziran’dan 8 Temmuz’a kadar bir aydır süregelen oyun sona erdi.”

SİNE-İ MİLLET'TE BİR FERD-İ MÜCAHİT 'MİLLETİN BAĞRINDA SAVAŞAN BİR BİREY'

Mustafa Kemal, görevden alındığı kendisinin de askerlikten istifa ettiği gece, Kolordu Komutanı Kazım Karabekir’in aracılığı ve yardımıyla tüm Anadolu’ya, il ve ilçelere bir genelge göndererek istifasını bildirdi ve buna yol açan nedenleri şöyle açıkladı:

“Kutsal vatanı ve milleti parçalanmak tehlikesinden kurtarmak, Yunan ve Ermeni emellerine kurban etmemek için açılan milli savaşın uğrunda milletle birlikte özgür çalışmaya resmi ve askeri kimliğim engel olmaya başladı.

Bu kutsal amaç için milletle birlikte sonuna kadar çalışmaya kutsal saydıklarım adına söz vermiş olduğumdan, pek aşıkı olduğum yüksek askerlik mesleğine bugün veda ve istifa ettim. Bundan sonra milletimizin kutsal amacı için her türlü fedakarlıkla çalışmak üzere sine-i millet’te bir ferd-i mücahid (ulusun bağrında savaşan bir birey) suretiyle bulunmakta olduğumu arz ve ilan ederim.”

Erzurum Kongresi sırasında çekilen kayıtlı tek fotoğraf.

M. KEMAL ASKERLİKTEN AYRILMA KARARI SONRASI, "ARKADAŞLAR, ÇALIŞMAMIZIN EN CİDDİ VE EN AÇIK DÖNEMİ İŞTE ŞİMDİ BAŞLIYOR" DEDİ

‘Çalışmalar şimdi başlıyor’

Mustafa Kemal askerlikten ayrılma kararını saraya ulaştırırken yanındakilere, “Arkadaşlar, çalışmamızın en ciddi ve en açık dönemi işte şimdi başlıyor” demişti. 

Bu önemli olay üzerine, Erzurum’da 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir, Mustafa Kemal’e eskisi gibi emirlerine bağlı olacağını bildirdi. Karabekir’i Ankara’da bulunan 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Cebesoy izledi, bağlılığını bildirdi, gerektiğinde resmi görevinden ayrılıp kendi yanında yer alacağını bildirdi.

Rauf Orbay, Mustafa Kemal’e “istifa ederek mevki ve saygınlığınız bir kat daha arttı” diyerek olumlu tavır sergiledi.

Bu arada Erzurum Mevki Komutanlığına atanan Mustafa Kemal’İn Kurmay Başkanı Albay Kazım Dirik, Erzurum kalesi muhafızlığına ait küçük bir binayı Mustafa Kemal’in kullanımına verdi.

İLK GİZLİ TOPLANTI

Bu istifadan hemen sonra, kale muhafızlığına ait binada tarihi ve önemli bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya, Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Albay Kazım Dirik, Binbaşı Hüsrev Gerede, Dr. Binbaşı Refik Saydam, Erzurum Valisi Münir Bey (Akkaya), Eski Bitlis Valisi Mazhar Müfit Kansu, Eski İzmir Mutasarrıfı Süreyya Yiğit katıldılar.

Mustafa Kemal, Nutuk’ta “... arkadaşlarımla ciddi bir konuşma yapmayı uygun buldum. Kendilerine genel ve özel durumumu açıklayarak tutulması gerekli olan yolları anlattım” diyor.
Mustafa Kemal, o geceden itibaren askerlikle ilişkilerini sona erdirmişti. İstanbul hükümeti bu durumu da yeterli görmemiş, ikinci bir kararname ile Mustafa Kemal’in tüm rütbelerini geriye almıştı.

Mazhar Müfit, anılarında, bu toplantı için “adeta gizli bir cemiyet kurmuşçasına ilk toplantı yapıldı.” diyor.

Milli Mücadele yazımında pek dikkate alınmamış olan, üzerinde pek fazla durulmamış olan bu toplantı çok önemliydi. Bu nedenle bu toplantının öyküsü anlatılacak ve özet bilgi verilecektir.

"MİLLET PERİŞANLIK İÇİNDE"

Sessizlikten sonra, konuşmaya Mustafa Kemal başladı. Mustafa Kemal Paşa, toplantıya katılanlara, memleketin içinde bulunduğu durumunu anlattı. I. Dünya Savaşı galiplerinin Osmanlı vatanını da, devletini de ortadan kaldırmaya karar verdiğini, Padişah'ın ünvanını korumak için her şeye razı olduğunu, milletin perişanlık içinde olduğunu açık bir dille anlattıktan sonra Kurtuluş çareleri üzerinde durdu.

Bu mücadeleyi götürecek ve “millete önder olacaklarını, her ne pahasına olursa olsun bu amaçtan dönmemeleri, son nefeslerini verinceye kadar bu amaç uğrunda çalışacaklarına karar vermeleri gerekir...” dedi.

EL ALTINDAN YÜRÜTÜLEMEZ

Mustafa Kemal, "bu görev resmi makam ve üniformaya sığınarak, el altından yürütülebilecek türden değildir. Bu model bir dereceye kadar sürdürülebilir. Fakat, artık, o devir geçmiştir. Açıkça ortaya çıkmak ve milletin hakları adına gür sesle bağırmak ve bütün milleti bu sese ortak etmek lazımdır.” dedi.

Mustafa Kemal, görevden alındığını kendisiyle işbirliği yapacak kişiler için de aynı sonuçların gelebileceğini, ancak hareketin liderliği için bir arkadaşın getirilmesini istedi.

Bu açıştan sonra Mustafa Kemal memleketi kurtarmak, günün felaket ve acı gösteren şartlarından kurtulmak için ne yapmalıyız" diye sordu.

Herkes bir şeyler söylemeye çalıştı. En son Mustafa Kemal “arkadaşlar, tek önlem, millet egemenliğine dayanan bağımsız bir Türk Devleti kurmak ve bu hedefe ulaşmaktır.” dedi.

Mustafa Kemal bu yoldaki güçlükleri şöyle özetledi:

  •   İdealimizi gerçekleştirmek için şahıs olarak yükleneceğimiz görevler ağırdır, hatta tehlikelidir.
  •   Saray ve hükümet, yabancı güçler ilk andan itibaren karşı önlemler alacaklardır.
  •   İsyanlar çıkaracaklar, milleti kandıracaklar, bu gibi hareketlerle milli mücadelenin aleyhinde çalışacaklardır.

Mustafa Kemal 1919’dan 1923’e kadar olacakları adeta teker teker sıralıyordu. Şöyle devam etti:
“Milli Mücadele’yi tüm milletin büyük çoğunluğuna dayandırmak ve süratle örgütlemek zorundayız.”

Kansu şöyle yazıyor:

“Paşa, sözünü bu noktada birden kesti ve hepimizi ayrı ayrı dikkatli bakışlarıyla süzdükten sonra devam etti:”

VİCDANINIZLA BAŞ BAŞA KALIN

“Görüyorsunuz ki, arkadaşlar; yürüyeceğimiz yol tehlikelerle, çetinliklerle, hatta ölmek ve öldürülmek olasılıkları ile doludur. Sarp ve haşin (kırıcı) bir yoldur.

Bu tehlikelere göğüs germeye kendisinde güç, azim, imkân ve cesaret görmeyen arkadaşlarımız varsa aramızdan ayrılabilirler.

Ancak bu saydığım tehlikeleri, olasılık ve yorgunlukları göze alabilenlerdir ki benimle birlikte çalışmayı kabul etmiş olurlar. Hiçbir arkadaşımın vaziyetinin gerekleri üzerinde etki yapmak istemem. Her arkadaş vicdanı ile baş başa kalarak özgürce düşünmeli, karar almalıdır. Vaktimiz var. Hemen karar almak mecburiyetimiz yoktur. Sonradan herhangi bir bozgunculuğa yer kalmaması için bu noktaların iyiden iyiye düşünülmesi hepimiz için temel şarttır.”

BU DAVA GİZLİ YÜRÜTÜLEMEZ

Gece yarısını geçmişti. Mustafa Kemal durmaksızın ve hiçbir yorgunluk göstermeden konuşuyordu. Önemli bir noktaya işaret etti, şöyle ki:

“Büyük bir vatan ve millet davasına atılıyoruz. Bütün bir milletin maddi ve manevi seferberliği, mücadelesi, savaşması ve zafer kazanması gereklidir. Böyle muazzam bir dava gizlice görülemez ve yürütülemez. Millet davası ancak millet huzurunda görülüp yürütülebilir. Bunun için ortaya çıkmak, meydana atılmak, bir millet ferdi olarak çalışmak gereklidir.
Mustafa Kemal, “böyle büyük bir davayı başarmak girişimini ele alacak örgütlenmenin ve bu milli görevin başına geçecek kişinin kim olacağı hakkında bu aşamada sizlerin, ondan öteye aşama aşama milletindir.” dedi.

Mustafa Kemal, açıkça Milli Mücadelenin temel düşüncelerini, amaçlarını ve evrelerini dile getiriyordu. Sabah olmak üzereydi. Konuşmanın temel iki noktası vardı:

  • Mustafa Kemal Paşa ile işbirliği yapıp yapmamak,
  • Bu, büyük milli davayı örgütleyecek lideri seçmek.

Toplantıda bulunanlar, konunun önemini zaten kavramış olan kişilerdi. Bu noktada derin bir sessizlik toplantıya egemen olmuştu. Mustafa Kemal suskunluğu görünce: “Arkadaşlar vakit bir hayli geç. Uzun uzun düşünmenize ve karar almanıza fırsat vermek için bu geceki görüşmeleri yeterli buluyorum.”

Mazhar Müfit bu noktada şöyle yazmış:

“Mustafa Kemal Paşa’nın milli tarih huzurunda Türk milletinin kurtuluşu için başkanlık ettiği ilk komite toplantısı bu şekilde sona ermiş oluyordu.

 İKİNCİ TOPLANTI: ŞEF SEÇİLİYOR
Milli Mücadele’ye girişmek üzere yola çıkan arkadaşların karar alma aşaması uzamadı. Ertesi gece ikinci toplantı yapıldı.
Toplantıda, 'Paşam, arkadaşlarla hep birlikte düşündük, kararımızı verdik amaç uğrunda ölmeye ve göreve hazırız' dediler. Mustafa Kemal’in şef olarak tanınmasına karar verilmişti.
Mustafa Kemal, kendisine gösterilen güvene teşekkür etti ve bu kararı veren arkadaşlarını da tebrik etti. Ve şunları söyledi:
'Üzerime aldığım sorumluluğu bir şarta bağlamak istiyorum. Emirlerimin bir komutan emri olarak kabul edilmesini isterim. Başarı için bu şarttır.'”

Bu toplantıdan sonra adım adım Erzurum Kongresi çalışmalarına başlandı ve kongre gerçekleşti. Daha sonra Sivas Kongresi, TBMM’nin açılması, her türlü zorluğun aşılması ve İstiklal Savaşı’nın zafere ulaşması aşamaları gerçekleşti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler