Brüksel’de ‘şehir ışıkları’

“Brüksel’de insanlar, Noel ağacını ve meydanın tarihi binalarına yansıtılan ışık gösterisini görmek için kent merkezindeki Grand Place’a akın etti. Yetkililer koronavirüs salgını tehlikesi nedeniyle meydana ve alışveriş caddesine giriş çıkışı sınırlamak için polisten yardım istedi” haberindeki “meydana akın edenlerden” biri de bendim.

Yayınlanma: 06.12.2020 - 02:00
Abone Ol google-news

28 Kasım Cumartesi günü, yürüyüşümü parklar ve doğa güzellikleri arasında yapmak yerine tarihi, turistik kent merkezi hattında gerçekleştirdim. Küçük bir fotoğraf molası verip içine hızlıca bakıp çıktığım Merkez Tren İstasyonu’nun yanından tempolu bir şekilde aşağıya doğru Agora Meydanı’na inerken ağaçların ışıklandırılarak lapa lapa kar yağışının canlandırıldığını fark edince hemen sanki ilk kez böyle bir ışıklandırma görüyormuşum gibi fotoğrafını çektim.

Grand Place’a vardığımda ışıkların renk cümbüşü beni bekliyordu. Kalabalıktan kendime fırsat yaratıp meydanın ortasına dikilen 18 metre yükseklikteki rengârenk ışıklandırılmış Noel ağacıyla selfie çektim. Bir an alandaki kalabalığı ve virus salgını riskini unuttum. Alandaki tarihi binalar ışıklarla dans ediyordu. İçimden “kent merkezini özlemişim” diye geçirdim. Gözlerim parladı. 

Korona tehlikesi falan umrumda değildi, ışıkların binalarla cilveleşmesini izlemek için tüm tarihi binaları hızlıca dolaşmaya başladım. Öyle ya 22.00’de sokağa çıkma yasağı başlayacaktı ve bu saatte evde olmalıydım. 

Tekdüze yaşamımıza geçici de olsa bir renk katmıştı Noel ışıkları. Bu sene 8.incisi düzenlenen ve 24 Kasım’da başlayan “Brussels By Lights” Noel ışıkları 10 Ocak’a kadar başkentin 142 caddesini aydınlatacaktı. Bu yıl etkinliğe 11 yeni cadde ve yeni bir mahalle eklenmişti. Etkinlikle, 16.4 km’lik ışıklı dekorasyonlar ve 8.8 km’lik çelenklerle şehrin sokakları, alışveriş caddeleri aydınlatılıyor. Brüksel kent yönetimi, bu etkinlik için birkaç anıtsal origami kreasyonu yaratmak için Belçikalı tasarımcı Charles Kaisin ile birlikte çalıştı. Lanetli 2020 yılının bu son döneminde, içimizi ısıtacak, gri günleri renklendirecek ışık gösterileri bir boşluğu dolduruyordu. Her zamankinden daha fazla ve daha parlaktı ışıklar bu yıl. 

Marx’a Noel ışıkları

Tüm bunları bu gelişimde gezmek imkânsızdı. Alandan hemen tarihi Borsa binasının önüne geçecek, oradan da trafiğe kapalı yayalara ve bisikletlilere ayrılmış ana bulvardan kent merkezinden uzaklaşıp evin yolunu tutacaktım. Sallanmanın sırası değildi. Zamanla yarışıyordum. Grand Place 9 numaradaki “La Maison du Cygne” adlı binanın önüne gelince durdum. Karl Marx, Brüksel’de sürgünde yaşadığı yıllarda 1847 yılını 1848’e bağlayan gece, yeni yıl kutlamasını kurucusu olduğu Alman İşçiler Derneği ve başkan yardımcılığını yaptığı Demokratlar Derneği ile burada kutlamıştı. Brüksel’de yaşadığı 1845-1848 yılları arasında Engels ile birlikte meşhur Komünist Manifesto’yu da burada yazmış Marx. Komünist Manifesto’nun yazıldığı şimdi lüks restoran olan bina, kapitalizmin Noel ışıklarıyla ışıklandırılıyordu. 

Karşıda 26-27 numarada 1852 yılında Victor Hugo’nun sürgünde oturduğu ve  Sefiller romanını tamamladığı bina da ışıklandırılmıştı. Kapitalizm bu. Hugo ya da Marx falan dinler mi hiç ? Komünizmin fikir babası Karl Marx’ın Londra’daki mezarını ziyaret edebilmek için 2  yıl önce sanırım 4 sterlin ödeyip mezarlığa giriş bileti almıştık. Önce lüks bir restorana çevrilen bina şimdi de Noel ışıklarına bezenmişti. Daha fazla duramadım. İnşaat halindeki borsa binasının önünden, ana bulvardan Place de Brouckère Meydanı’na doğru koşar adım yürüdüm. Bulvarın ışıklandırması göz kamaştırıyordu. Sanki dev binaların kuytu köşelerinde yere sere serpe uzanmış yatan evsizleri ve dilencileri göremememiz için özellikle ışıklandırılmıştı şehir. 

Köşede anne ve babası ile soğukta dilenen çocuğu görebilmek için ışıklardan uzaklaşıp özellikle yaklaşmak gerekiyordu. Bulvarda bir an sanki görme engelli çiçekçi bir kız gördüm gibi geldi. “Şehir Işıkları” görmeme engel oluyordu. Tarihi Hotel Metropole’un önündeki serseri yoksa Charlie miydi? “Şehir Işıkları” öteki Brüksel’i görmememiz için görevini yerine getiriyordu. Yandaki, benim “Brüksel’in İstiklal Caddesi” adını verdiğim Rue Neuve alışveriş caddesine uğramadan olmazdı. Mağazaların duvarlarına dayanmış kaldırımdaki evsizler ve dilenciler ışıklara rağmen çok net görünüyordu.

Ölürken de eşit değil...

Kapitalizm virüsten daha azgındı. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyordu. Yaşarken eşit olmayan insanlar ölürken de eşit değildi. Ölüm hep yoksula düşüyordu. Salgın döneminde yoksulların durumu daha da kötüleşmişti. Havalar gittikçe soğuyor, evsizleri zor günler bekliyordu. Kışın çetin günleri için evsizlere Brüksel’de 3224 yataklık kalacak yer ayarlanmış. Bunun 200 tanesi olası koronalı evsizler için ayrılmıştı. 2018 yılında yapılan sayıma göre, Brüksel’de 4 bin evsiz vardı. Bu sayının zor koşullar nedeniyle 5 binlere doğru çıktığını düşünmememiz için ortada hiçbir mantıklı gerekçe yoktu. Neresinden bakarsan bak 800-1800 evsiz bu kış Noel’in parlak ışıklarıyla aydınlanmış Brüksel’in sokaklarını kendilerine ev edinecek, gökyüzü de yorganları olacaktı.

“Brüksel’in İstiklal Caddesi”nden tekrar Place de Brouckère’a geçtim. Bu kez çiçekçi kızın gözü görmeye başladı. Yanına bir serseri yaklaştı. Çiçekçi kız serseriye acıdı. Bir beyaz gül vermek istedi. Biraz da para. Serseri uzaklaşırken peşinden gitti kız. Serserinin avucuna koydu bozuk parayı. Çiçekçi kız eline dokunduğu kişiyi hatırladı. “Sen” diye sordu. Serseri gözleriyle onayladı. “Şimdi görebiliyorsun” dedi serseri. Kız “Evet şimdi görebiliyorum” diye yanıtladı. Birbirlerine ışıldayan ve gülümseyen gözlerle ve sevgiyle bakarken ışıklar karardı. Şehir ışıklarından uzaklaşmış, mahallemize gelmiştim.

[email protected]


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler