Boko Haram'la anılsa da Nijerya'ya da kadınlar var!

İnsan üzülüyor. Bu ülkenin asıl görülmesi gereken edebi, kültürel birikiminin, geleneksel zenginliklerinin önünü kapatan Boko Haram gibi “yapılarla” anıyoruz nedense Nijerya’yı. Oysa bu ülke toplumu demokratik/paylaşımcı bir toplum. Şu anda bile ülkede son derece isyankar, son derece bağımsız bir medya var

Boko Haram'la anılsa da Nijerya'ya da kadınlar var!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.10.2020 - 10:48

Hiç de hak etmiyor bu uğursuz örgütle anılmayı. Koskoca, kelimenin tam/tüm anlamıyla devasa bir ülke Nijerya. 200 milyona yakın nüfusu olduğu tahmin ediliyor. Şimdi zor durumda olsa da Afrika kıtasının en gelişmiş ekonomisine sahipti bir zamanlar.

Sinema tutkunlarımız acaba bu ülkede üretim açısından Hindistan’ın Bolywood’undan sonra ikinci sırada gelen bir film endüstrisi olduğundan haberdarlar mı? Dünya edebiyatını izleyenlerimiz Chinua Achebe, Wole Soyinka Buchi Emecheta gibi dünyaca ünlü yazarların bu ülkeden çıktığını biliyorlar mı? Fela Kuti gibi olağanüstü bir müzisyenden kaçımızın haberi var?

Marksist yazarların 1980'lerde çok ses getiren eserleri yayınlanmıştı. Sovyetler Birliği'nde eğitim görmüş olan Festus İyayi’nin “Şiddet”, “Sözleşme”, “Kahramanlar” adlı olağanüstü üç kitap örneğin. Ifeoma Okoye’nin Bulutların Arkası ve Kulaksız Adamlar’ı da 1980’lerin başında yayınlandı. Buchi Emecheta’nın 1970'lerin ortalarında, Birleşik Krallık'a göç eden Nijeryalıları anlattığı İkinci Sınıf Vatandaş'ı da çok övülen bir kitaptır.

Chimamanda Ngozi Adichie

ADİCHİE’Yİ BİLMEMİZ LAZIM

Ülkemiz kadın hareketinin, Nijerya’da cinsiyet ilişkileri alanında olağanüstü değişimler gerçekleştirmiş dünyaca ünlü yazar (1971 doğumlu, ne kadar genç) Chimamanda Ngozi Adichie’yi bildiğini düşünüyorum. Ülkenin en büyük sol kuruluşlarından NLC'nin (Ulusal Liberal Kongre) yüzde 30 kadın kotası var, yani sosyalist-feministler de Nijerya solunun çok önemli bir parçası. Nijeryalı kadınların sömürgecilikten önce bile Batı'dakinden daha fazla siyasi ya da kişisel güce sahip olduğu biliniyor.

Nijerya’nın çok ünlü şarkıcısı Fela Kuti’nin annesi Funmilayo Ransome-Kuti, ülke İngiliz yönetimi altındayken ilk kadın örgütünü kurmuş bir feministti.  Ülkede araba kullanan ilk kadındır da. Kendisi gibi aktivist olan oğlu Fela’nın evindeyken, askeri yönetim sırasında eve baskın yapan askerlerce pencereden atılarak öldürüldüğünde 77 yaşındaydı.  

GÜÇLÜ BİR MARKSİST GELENEK

İnsan üzülüyor. Bu ülkenin asıl görülmesi gereken edebi, kültürel birikiminin, geleneksel zenginliklerinin önünü kapatan Boko Haram gibi “yapılarla” anıyoruz nedense Nijerya’yı. Oysa bu ülke toplumu demokratik/paylaşımcı bir toplum. Şu anda bile ülkede son derece isyankar, son derece bağımsız bir medya var. Bazı açılardan başka ülkelerle kıyaslanamayacak kadar gelişmiş bir emek hareketi, başlangıcı 1930’lara kadar giden bir Marksist solu da var. Nijeryalı egemenler o kadar antikomünistti ki, başkent Lagos'ta bir Sovyet Büyükelçiliği'nin açılmasına bile tahammül edememişlerdi. Komünist devletlerde okumak isteyen öğrenciler için bürokratik engeller koydu yıllarca yöneticiler. 1976’da sendikalardaki Marksistlere karşı baskıcı tedbirleri artırdılar, hatta Marksist olmayan sendikal faaliyetleri bile kısıtladılar, solculuğa kayarlar korkusuyla.

Ama bunların hiçbiri Nijerya'nın en otantik Marksizm okullarından birine sahip olmasını engelleyemedi. Ülkenin dünya çapında bilinen Marksistlerinden Frank Macaulay, Nijerya milliyetçiliğinin babası olarak bilinen Herbert Macaulay'ın oğludur. Nduka Eze, Mayirue Kolagbodi, Gogo Chu Nzeribe, Peter Ayodele Curtis Joseph de çok iyi bilinen, adı saygıyla anılan Marksistlerdir.

Nijerya İşçi Kongresi (NLC), 1970'lerin sonlarından bu yana işçi haklarının kalesiydi, ancak Sani Abacha hükümeti, 1990'larda faaliyetlerini yasaklamıştı. Sahra Reporters'ın kurucusu Omoyele Sowore adını bilmemek büyük günah olur. Çok önemli bir insan hakları aktivistidir. Bir ara 2019 başkanlık seçimlerinde radikal solun adayı olmuştu.  

Sanat alanında adını duyuran önemli Nijeryalı figürlerden biri de Erhabor Emokpae'dir. Leonardo da Vinci’nin ünlü İsa’nın Son Yemeği (The Last Supper) tablosunu 1960'ların başlarından modern tarzda kendi yorumuyla yaptı. Müthiş bir Hıristiyanlık eleştirisidir denir Emokpae'nin bu tablosu için.

Funmilayo Ransome-Kuti

BOKO HARAM VAR, ÇÜNKÜ…

Böylesi bir alt yapı ya da arka plan varsa Boko Haram nereden çıktı denebilir. Ülke çok büyük. Müslüman nüfusun yoğun olduğu kuzeyde güçlü bir feodalite var. Buraları merkezin denetiminde olmak koşuluyla Emirler, Şeyhler tarafından yönetiliyor. Buralarda etkili olan Boko Haram gibi örgütlerin ortaya çıkması/çıkarılması için koşullar hayli uygun yani. Ülkede okuryazarlığın artmasından rahatsız olan İslamcı örgütler “tağuti” (putpereset) dedikleri eğitime karşı çıkıyorlar yıllardır. Şu lanet Boko Haram da Türkçe’de “Eğitim Haram” demek zaten.

Neyse. Nijerya deyince sadece Boko Haram gelmesin akla. Büyük haksızlık gerçekten. Belirteyim istedim.






Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon