Bir Cumhuriyet de Kazakistan’da var

Gazetemize adını veren Atatürk, Kazakistan’ın en köklü gazetesine de ilham kaynağı

Bir Cumhuriyet de Kazakistan’da var
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 15.08.2019 - 21:26

100 yıllık gazete yönetiminde yer alanların fotoğrafları toplantı salonunda yer alıyor. 

Biz Türkiye’de bu yıl, Atatürk’ün Samsun’a çıkarak Milli Mücadele’yi başlatışının 100. yılını kutlarken, Kazakistan’ın en köklü gazetesi Egemen Kazakistan da kuruluşunun 100. yılını kutladı. Gazete 1919’da bir avuç vatansever tarafından kuruluyor. Kazak Türkü aydınlarının içinde bu gazeteden yolu geçmeyen yok gibi. Bu haliyle aynen 95 yılı geride bırakan gazetemiz Cumhuriyet’i anımsatıyor. O nedenle

“Bir Cumhuriyet de Kazakistan’da var” demek hata olmaz. İlerleyen yıllarda ülkedeki diğer gazeteler, yine Egemen Kazakistan’da yetişenler tarafından kuruluyor.

Gazetenin binası başkenti ikiye bölen Esil Nehri’nin sağında yani Nur Sultan’ın başkent olmadan önceki tarafında kalıyor. Esasında gazetenin merkezi başkent değişene kadar Almaatı. Başkentin değişmesiyle merkez de taşınıyor. Kurucu Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in açılışını yaptığı binada, 120’ye yakın muhabir çalışıyor. Gazetenin Almaatı ve yeni eyalet olan Türkistan ve daha birçok önemli bölgede de temsilcilikleri bulunuyor.


Gazete bugüne kadar, gazetecilerin yanı sıra pek çok ünlü Kazak siyasi isim, yazar ve şair tarafından yönetiliyor. Daha önce gazetenin başkanı; Komünist Merkez Komitesi’nin de üyesi oluyor. Bunun anlamı; gazete başkanının, bakanlardan bile daha üst bir konumda olması.


Egemen Kazakistan’ın bugünkü başkanı ise âlim ve yazar Prof. Dr. Darkhan Kydyrali. Gazetede beni; her yıl binlerce genci eğitim için farklı ülkelere gönderen Bolaşak Programı sayesinde Türkiye ve Londra’da gazetecilik okuyan muhabirler, editörleri ve gazetenin Başkan Yardımcısı Yerbolat Kamenov ağırlıyor. Gazeteyle aynı adı taşıyan caddede yükselen bina her ne kadar yeni olsa da Nazarbayev’le birlikte gazetenin 100 yıldır başkanlığını yapan isimlerin tek tek fotoğraflarının olduğu toplantı salonundaki tarihi havayı almamak mümkün değil.

Çalışanların yaş ortalaması 31.

'GAZETENİN ADININ İLHAM KAYNAĞI ATATÜRK'

Böyle köklü bir gazetenin yaş ortalaması da şaşılacak derecede düşük, yalnızca 31. Gazeteyi gezdiren meslektaşlarım gibi yine Bolaşak Programı sayesinde Türkiye’de okuyup gazetede çalışan birçok genç meslektaşımız var. Her biri en az iki dil biliyor.


Gazetenin adı, dönemin siyasi ortamına göre birkaç kez değişiyor. Gazete, 54 yıl boyunca Sosyalist Kazakistan adıyla yayın yapıyor. En büyük değişimini 90’lı yıllarda yaşayan gazeteye önce Egemendi Kazakistan adı veriliyor. Kısa süre sonra -di eki atılarak şu anki adını alıyor: Egemen Kazakistan... Gazetenin adında Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünden esinlenildiğinin altı özellikle çiziliyor. Gazetemiz Cumhuriyet’e adını veren Atatürk, Kazakistan’ın en köklü gazetesine de ilham kaynağı oluyor. Söz konusu son değişimde Kazakistan’ın bağımsızlığını kazanması temel neden. Kazakçada egemen aynı zamanda “bağımsız” anlamına da geliyor.

Gazetenin yeni binası

HALKLA KÖPRÜ
Genel olarak abone sistemiyle çalışan ve tirajı yaklaşık 200 bin olan gazete, bir yanıyla Türkiye’deki Resmi Gazete’yi anımsatıyor. Gazete, toplumsal, siyasi, ekonomik haberleriyle toplumu bilgilendirirken, hükümetin kararlarını da halka duyuruyor. Gazetenin üstlendiği sorumluluk, “Egemen Kazakistan, bir yandan devletin sesini halka ulaştırılıyor. Diğer yandan da halkın sorunlarını devlete iletiyor. Dolayısıyla arada bir köprü vazifesi görüyor. Egemen Kazakistan sayesinde karar mekanizmalarına sorunlar ulaşıyor ve çözüme kavuşturuluyor” şeklinde ifade ediliyor.

Gazetenin başkan yardımcısı Kamenov, gazeteyle ilgili bilgiler verdi. 

3 DİLDE YAYIN 
İnternet sitesinin de aktif şekilde kullanıldığı gazete, internet haberlerini İngilizce, Rusça ve Kazakça yayımlıyor. Yayınlarda Türkiye gündeminden de haberlere yer veriliyor. Gazetenin 100 yıllık arşivi de elektronik ortama aktarılmış durumda. Bu 100 yıllık geçmişin en önemli olayları, tarihi dönüm noktaları ise kısa süre önce 10 cilt olarak kitaplaştırılmış. Bu 10 ciltte Türkiye ve Kemalizmle ilgili de onlarca yazının olduğu bilgisi veriliyor.

LATİN ALFABESİNE GEÇİŞ 2025’TE TAMAMLANACAK

Kazakistan’ın en önemli devrimlerinden biri 2025 yılında tamamlanacak. O da Latin Alfabesi’ne geçiş. Bu büyük devrime elbette Kazakistan’ın en eski ve büyük gazetesi de önderlik edenler arasında. Gazetenin adı olan “Egemen Kazakistan” karar alındığı günden bu yana Latin harfleriyle yazılıyor. Dışarıdan misafir yazarlar geliyor ve kendilerine ayrılan köşelerinde Latin harfleriyle yazılar kaleme alıyor. Amaç, halkın gözünün Latin harflerine bir an önce alışmasını sağlamak.

'LATİN ALFABESİNE DÖNÜYORUZ'

Egemen Kazakistan aslında 1929 yılından 1940 yılına kadar yani 11 yıl boyunca Latin harfleriyle yayımlanmış bir gazete. O nedenle gazetenin emekçileri de bu devrimi “Latin alfabesine geçmiyoruz, Latin alfabesine dönüyoruz” şeklinde yorumluyor. Gazetenin Kazakistan ve bölge tarihini özetleyerek 10 cilt şeklinde kitaplaştırdığı eser ise belki de Kiril alfabesiyle yapılan son köklü çalışma olarak tarihte yerini alacak.


ULUSLARARASI TÜRK AKADEMİSİ BAŞKANI KYDYRALİ
‘Atatürk, Türklerin dirilişinin anahtarı’

Tarihsel yönden gazetemizle büyük benzerlik gösteren Egemen Kazakistan Gazetesi Başkanı Darkhan Kydyrali ile Türkiye’yi, Kazakistan’ı ve Türk dünyasını konuştuk. Kydyrali aynı zamanda Türk ve Türk dünyası üzerine akademik çalışmalar yapan, Türkiye, Kazakistan, Kırgızistan ve Azerbaycan olmak üzere toplam 4 ülke cumhurbaşkanının onayıyla seçilen Uluslararası Türk Akademisi’nin de başındaki isim. Doktorasını Türkiye’de “Türkiye Cumhuriyeti Tarihi” üzerine yapan Prof. Dr. Kydyrali, Kurtuluş Savaşı’nın önemini “Atatürk’ün Samsun’a çıkması yalnızca Türkiye’nin kurtuluşu değil, aynı zamanda Türk dünyası dirilişinin de bir anahtarıdır. Eğer Atatürk Milli Mücadele’ye başlamasaydı veya Milli Mücadele’yi kazanamasaydı Türk dünyası, hatta Türk ismi olmayabilirdi” diye özetliyor.


- Başkent Almaatı’dan çok daha kuzeyde olan Astana’ya taşındı. Şimdi ise Astana’nın adı Nur Sultan olarak değişti. Bunun için anayasa değişikliğinden söz edenler de var. Halk bu değişimi genel olarak nasıl karşıladı?


Astana boş araziydi, ilçe gibiydi. Birkaç yıl içinde modern bir şehir haline geldi. Kazakistan’ın kalkınması için de bir model oldu. Ekonomide canlanma oldu. Yatırımlarıyla Kazakistan’ın yönünü belirledi. Başkentin isminin değişmesi ile ilgili şimdiye kadar halkın ve Meclis’in birkaç kez teklifi olmuştu ama son teklifte Nazarbayev cumhurbaşkanı değildi, görevi devretmişti. Yeni yönetim bu teklifi getirdi. Bu manada şimdi her iki isim de kullanılıyor, ancak insanlar Nur Sultan’a kısa sürede alıştı. Şu anda Nur Sultan her yerde kullanılıyor ve “Kulağa hoş geliyor” deniyor.

- Başkent neden taşındı?

Başkentin taşınması o zaman bir hayal, fantezi gibi görülüyordu. Taşınma ilk kez 1994’te dillendirilmişti, 96’da Meclis’e geldi, bir yıl içerisinde taşındı. O zaman Kazakistan’ın ekonomisi iyi durumda değildi. Sovyetler’den yeni çıkmıştı. Ulaşım, demografik, etnik sıkıntılar vardı. Rusya ve Çin ile sınırlar tam olarak netleşmemişti. Sorunlar çoktu. 90’lı yıllarda farklı konuşmalar da oldu. Hatta Soljenitsin gibi yazarlar ülke topraklarının bir kısmında hak iddia ediyordu. 91’de bağımsızlık ilan edildiğinde yalnızca yüzde 39 Kazak vardı, ülke nüfusunun büyük bir kısmı diğer milletlerden oluşuyordu. Şimdiki başkentin, o zamanki ismiyle Çelinograd’ın nüfusunda Kazakların oranı yüzde 10 bile değildi. Kazakistan etnik durumu karışık, ekonomisi zayıf ve hammaddeye bağlı, Sovyetler’den sonra tamamen çöken ve altyapısı yok olmuş bir ülke durumundaydı. Bu durumda birçokları başkentin taşınmasına karşı çıkmıştı. Ama Elbaşı kararlılık gösterdi. Ona göre merkezi taşımak stratejik bir karardı. Ekonomiyi canlandırma açısından da çok önemliydi. Çünkü Almaatı çok güneyde ve sınıra yakındı. Amaç; hem başkenti güvene almak, -aynı Atatürk’ün başkenti Ankara’ya taşıması gibi- hem ekonomiyi canlandırmak hem de yeni açılım yaparak ülkenin kuzeyini teminat altına almaktı.


Ülkenin güneyindeki yoğun Kazak nüfusunu kuzeye taşımak gibi birçok konu bir aradaydı. Çoğu insan o zamanlar karşıydı. Çünkü burası soğuk, küçük bir kasaba gibiydi. Almaatı ise güzel bir şehir. Kimse inanmıyordu. Fakat Elbaşı Nursultan Nazarbayev çok kararlı davrandı. Nazarbayev, karizmatik ve dirayetli, kararının arkasında duran bir lider. Nazarbayev, Astana’ya ilk kendisi geldi ve adeta çocuğu gibi burayı büyüttü. Bu da insanlara büyük örnek oldu ve şehir kısa zamanda bir cazibe merkezi haline geldi.

‘ATATÜRK'ÜN YOLUNDA’

- Türkiye’nin kuruluşu ile Kazakistan’ın 91’de bağımsızlığını kazanmasının ardından yaşadığı süreç benzerlik taşıyor. Buna katılır mısınız?

Sayın Nazarbayev, birçok kararı alırken Atatürk’ü örnek aldığını vurguluyor. Burada en güzel heykellerden biri Atatürk’ün heykelidir ve açılışını da bizzat kendisi yaptı. Atatürk’ün 20. yüzyılın en büyük liderlerinden biri olduğunu söylemişti. Ekonomik reformlar, halk ile bütünleşme, “Yurtta sulh, cihanda sulh” diye genel olarak barış politikalarını sürdürmesi, herkesi kucaklaması... Şu an Kazakistan dünyada ülkeleri barıştıran bir ülke haline geldi. Örneğin Suriye meseleleri de burada görüşülüyor. Nur Sultan dünyadaki sulh görüşmelerinin yapıldığı bir başkent oldu. Bunların hepsi Sayın Nazarbayev’in geniş görüşlü olduğunu ve Atatürk’ün yolundan gittiğini gösteriyor. Atatürk’ün Dil ve Tarih kurumlarını kurması, oraya mal varlığını emanet etmesi... Nazarbayev’in de “manevi yükseliş”, “kültürel miras”, “bozkır tarihi” gibi programları yaparak daha çok tarihe önem vermesi... Sadece ülkeyi kurmuyor aynı zamanda kimlik kazandırmaya çalışıyor.


‘TÜRKİYE DESTEKÇİ’

- Türkiye ile ilişkilerini nasıl değerlendirirsiniz?

Üst düzeyde ilişkiler yürütülüyor. Kazakistan, Rusya-Türkiye krizinde de aracılık yaptı. Bu bakımdan Erdoğan-Nazarbayev arasındaki ilişki Erdoğan-Tokayev arasında da sürecektir. Nur Sultan’ın gelişiminde Türk işadamlarının emeği çok büyüktür. Türkiye zaten Türk dünyasının geleceğini belirleyen, Türk adını yaşatan ve bağımsızlıktan sonra da en çok yardım eden ülkedir.

- Kültürler benzer mi?

Çok benzerdir. Türkiye’deki filmler, kültür burada çok bilinmektedir. Ama bunu daha da artırmalıyız. Özellikle iletişim alanında. Örneğin Kazakistan’da Türkistan vilayetinde Arıs bölgesinde bir patlama oldu ama Türkiye’deki gazeteler ilgisiz kaldı. Türkiye gazetelerinde Türk Zirvesi toplantıları, Türk Konseyi, Türk Akademisi gibi Türk dünyasının meseleleri az yazılmaktadır. Biz bunu üzülerek izlemekteyiz. Medya olarak “halk sansasyonel haber istiyor” bakış açısıyla koşturursak, değerlerimizden uzaklaşabiliriz. O nedenle benim kanaatimce ortak değerleri ön plana çıkarmak gerek. Medya, haberin önünde ve haberin belirleyicisi olursa, o zaman esas dördüncü güç olmanın hakkını verecektir.

‘TÜRK İSMİ OLMAYABİLİRDİ’
Bu yıl bizim gündemlerimizden biri de Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 100. yılı idi. Nutuk’u çevirdik, konuyla ilgili toplantılar yaptık. Çünkü Atatürk’ün Samsun’a çıkması yalnızca Türkiye’nin kurtuluşu değil, aynı zamanda Türk dünyası dirilişinin de bir anahtarıdır. Eğer Atatürk Milli Mücadele’ye başlamasaydı veya Milli Mücadele’yi kazanamasaydı Türk dünyası, hatta Türk ismi olmayabilirdi. O bakımdan biz çok önemsiyoruz.


'TÜRKLER KÖKTENDİNCİ DEĞİLDİR'

- Kazakistan Müslüman bir ülke. Ancak birçok Müslüman ülke gibi terör sorunu yok. Kazakistan bunu nasıl başardı, bunda coğrafyanın etkisi ne kadar?


Kazakistan laik bir ülke. Kazakistan’da gelenek, tarih çok önemli. Yolunu şaşıranlar burada da çıktı ama onlar da ülkeye getirildi. Türklerin özü kökten dinci değildir. Müslümanlığın Türk yorumu vardır. Bizim geleneğimizde kadını yüceltmişlerdir. Kazak Türkleri tarih boyu Müslüman olmuştur ama hiçbir zaman köktendinci olmamıştır. Her zaman gelenek, görenek, örf ve âdetler öndedir. Kazaklar Müslümanlığı da gelenek yolu ile, geleneklerle iç içe yaşatmıştır. Ama ne olursa olsun Türkiye ile Kazakistan’ı bu açıdan kıyaslamak çok zor. Çünkü Türkiye’nin hem oluşumu hem de coğrafyası çok farklı.

- Türk Akademisi’nin amacı nedir, neler yapıyorsunuz?

Bu akademinin temeli atılalı 10 yıl oldu. Türk dünyasına hizmet vermeye çalışıyoruz. Akademinin yanında müze, kütüphane var. Çok sayıda kitap yayımlıyoruz. Her yıl toplantılar düzenliyoruz. Akademi sayesinde Türkçe, UNESCO’nun yedinci dili haline geldi. Geçen yıl kaybolmakta olan Türk dillerinin hepsini topladık. Macaristan bize üye oldu. Özbekistan ile diyalog geliştiriyoruz. Türkiye, Kırgızistan, Kazakistan ve Azerbaycan kurucu ülkeler ama bizim sınırlarımız çok daha geniş. Türk dünyası nereye kadar uzanıyorsa biz oralara kadar gidiyor ve inceleme yapıyoruz. Japonya ile birlikte çalışmalar yapıyoruz. Moğolistan’da 4 yıldan fazla zamandır arkeolojik kazı çalışmaları yürütüyoruz. Ötüken’de Orhun Vadisi’nde önemli buluşlar gerçekleştirdik. Moğolistan’dan Macaristan’a kadar geniş bir coğrafyada hatta Hindistan, Mısır... Nerede Türk, Türk dili varsa biz de oradayız. Bilim sahasında tüm Türk dünyasını araştırıyoruz. Hem kendimizi tanımaya hem de kendimizi dünyaya tanıtmaya çalışıyoruz.

BİTTİ


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler