Bir Cumhuriyet analizi...

“Her ekim ayı gelince bende bir Cumhuriyet ikliminin romantik bir nostaljisi başlar. Kütüphanemin raflarında gezinirken, erken Cumhuriyet’e ait yerli yabancı çok sayıda kitaba rastladım. Roman hikâye, biyografi, hatırat ve akademik çalışmalar... Başta Şevket Süreyya, Halide Edip, Yakup Kadri, Refik Halit gibi yüzlercesinin yanında Cumhuriyet’imizin kurucu kahramanı ve ikinci adamı İsmet İnönü’nün, askeri ve siyasi kişiliğinin çok yönlü ve değişik parametrelerini ortaya koyan Günlükleri ve Hatıraları...”

Bir Cumhuriyet analizi...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.06.2021 - 00:05

Her ekim ayı gelince bende bir Cumhuriyet ikliminin romantik bir nostaljisi başlar. Büyük zafer ardından gelen Mudanya Mütarekesi, onun ardından saltanatın kaldırılması, onun ardından Lozan, onun ardından Ankara’nın başkent oluşu ve Cumhuriyet...

Bugün kütüphanemin raflarında gezinirken, erken Cumhuriyet’e ait yerli yabancı çok sayıda kitaba rastladım. Roman hikâye, biyografi, hatırat ve akademik çalışmalar... Başta Şevket Süreyya, Halide Edip, Yakup Kadri, Refik Halit gibi yüzlercesinin yanında İnönü’nün Günlükleri ve Hatıraları...

MUHALİF HANIM PAŞA; HALİDE EDİP!

Hemen gözüme Türk’ün Ateşle İmtihanı çarptı. Halide Edip dönemin en ilginç kişiliği ve yazarı... Ankara’nın kadınları onu Hanım Paşa diye anarlardı. Bu kolejli hanımın başındaki çarşafı Türk usulü olsa da elbisesi Paris kesimiydi. Karargâhın başköşesindeydi.

Halide onbaşı olarak Sakarya’yı Duatepe’den, Büyük Taarruzu Afyon cephesinden at sırtında izlemişti. Daha sonra kendi isteğiyle yurt dışına gönüllü sürgüne çıktı ve anılarını İngilizce yazdı. Adını Türkün Ateşle İmtihanı koyarak kendisi Türkçeye çevirdi.

Muhalif olmasına rağmen onu da koymamız gerekir, Milli Mücadele günlerinin bir köşesine...

İşte kitabından bir bölüm... Mustafa Kemal’i Fevzi ve İsmet Paşalarla, ahırdan bozma bir köy damında yakalamıştı. İlginç bir diyaloğunu anlatır. Sarışın Paşa’ya sorar: “Zafer sonrasında ne yapacaksınız?” Paşa’nın cevabı hazırdır: “Birbirimizi yiyeceğiz hanımefendi, birbirimizi!” Gerçekten de öyle oldu. Kendisi dahil ilk kadrolar birbirine düştüler. Şimdilik bunları geçelim.

‘ESERLERİ VE KİŞİLİĞİ O GÜNLERİN TA KENDİSİ!’

Paşaların etrafını köy kadınları sarmıştı. Sarışın Paşa’ya şunları söylüyorlardı: “... Paşam, öcümüzü al. Onların kadınlarını yakalarsan, bize yaptıklarını sen de onlara yap! Köpekler, domuzlar!”

Halide Edip’in eserleri ve kişiliği ile, o günlerin ve eleştirel gerçekliğin ta kendisidir çünkü kendi bilincini ancak öyle var edebilmiştir. Kocası Aziz Mahmud Hüdaî torunu, kendisi Selanikli Edip Bey soyu. Anne tarafı Kürt Ali Şamil Paşa egosu.

Adıvar ailesi, Ankara’da el üstünde tutulup itibar görmesine rağmen, Mustafa Kemal ölene kadar yurt dışında gönüllü sürgüne çıktılar. Kendisi olmasa da kocası Adnan Bey devrimlerin haklılığını görerek gizli pişmanlığını dile getirmesini bildi...

YAKUP KADRİ’NİN YABAN’I…

Milli Mücadeleyi anlatan kitaplardan biri de Yakup Kadri’nin Yaban romanıdır. Yunan harbi sonrası Tetkik-i Mezalim Komisyonu üyesi olarak Ege köylerinde dolaşmış, gördüklerini yazmıştır.

Onun yazdıkları da Halide Edip ve Sovyet elçisi Aralov’dan farklı değildir:

“... Şimdi ne görüyorum? İşte Anadolu... Düşmana akıl öğreten müftüler ve köy ağalarının, her gelen gasıpla bir olup komşusunun malını talan eden kasaba eşrafının, asker kaçağını koynunda saklayan zinacı kadınların, frengiden burnu çökmüş sahte sofuların, cami avlusunda oğlan kovalayan softaların türediği yer burasıdır...”

Erken cumhuriyet ve kadro hareketinin en radikal havarilerinden biri olan Yakup Kadri’yi de burada keselim. Rafımdaki kitapların en uzun soluklusu Şevket Süreyya’nın Tek Adam ve İkinci Adam’larıdır. Şimdilik onu bir yana koyalım.

İSMET PAŞA’NIN ‘GÜNLÜKLER’İ

İsmet Paşa üzerine literatürümüzde çok sayıda kitap mevcut. En dikkat çekeni 2001 baskılı iki ciltlik Günlükler’idir. Altını çizerek okumuş, notlar almış, bazılarına atıf da yapmışımdır. 1 Ocak 1919 tarihinden başlayan bu notlarda mütareke ve sonrasının ilginç olayları bulunur.

Miralay İsmet, gün gelip Milli Mücadele’ye katılarak (19 Mart 1921), Mustafa Kemal emrinde yoldaş ve onun sağ kolu olacaktır. Batı cephesi ve Sakarya harbini Duatepe’den beraber yönetirler (23 Ağustos - 13 Eylül 1921). (Not: Sakarya harbi olurken Vahdeddin de 5. gerdeğine giriyordu.)

Şimdi bu Günlükler’den çok az bilinen acıklı bir olayı aktaralım. Büyük Taarruz başlamadan üç ay önce 19 Mayıs 1922 günü, Akşehir karargahındayız. Paşa şunları yazmış ajandasına: “... Sabah Konya’ya muvasalat, İstasyonda basit bir istikbal. Evde, Hayri tifodan ağır hasta. İzzet zayi olmuş...”

Bu notun bize söylediği şudur. İsmet Paşa’nın küçük oğlu İzzet altı ay önce ölmüş, ama ailesi cephedeki babanın morali bozulmasın diye gizlemişler. Acılı baba bağrına taş basarak cepheye gitmiş, ordunun başında 9 Eylül’de İzmir’e girmiştir. Bu olayı Halide Edip de yazar. İsmet Paşa “muharebede samanlığa saklandı, asker kaçağıdır” yavelerini uyduran dinci taşra molozları bunları bilmezler.

Büyük Zafer’in ardından Mudanya, ardından Lozan hikâyesi gelir. Meclisi de cepheyi de yöneten Adam’ın emrindedir. Muhalifler ordumuzun zaferini değil, Mustafa Kemal’in hezimetini bekler. Yakından tanıdığımız Fevzi ve Refet Paşa, Karabekir ve Rauf Beyler, o günlerde Lider’in yanında sanılır.

‘İNÖNÜ HEM YOLDAŞ HEM SIRDAŞTI’

Görünüş öyle ama gerçek öyle değil... Yoldaş görünenler ile sırdaş olanlar başkadır. İsmet Paşa Lozan’da uzağa düşmüşse de, Lider’e Ankara’daki Rauf Bey’den daha yakındır. Çünkü İsmet Paşa, sadece yoldaş değil aynı zamanda inanmış bir sırdaştır. Paşalar kavgasının gerçek nedeni buralarda aranmalıdır...

İsmet Paşa’nın asker kişiliği Lozan’da sona erecek, sivil hayatı başlayacaktır. Mecliste Lozan kabul edilince devlet şekillenmeye başlar. 13 Ekim 1923’te Ankara başkent yapılır ve İstanbul ile ipler tamamen koparılır. İki hafta sonra Cumhuriyetin ilan edileceğinden, Mustafa Kemal dışında (İsmet Paşa dahil) hiç kimsenin haberi yoktur. Adını koyalım. Saltanat nasıl Lozan’ın temsil krizi ardından kaldırılmışsa, Cumhuriyet de, Mustafa Kemal’in çıkardığı bir hükumet bunalımı sonucu ilan edilecektir.

CUMHURİYET’İN KURUCU KAHRAMANI VE İKİNCİ ADAMI!

1922 Ağustos ve Eylül Ankara’sında ilginç bir sonbahar yaşanmakta, herkes diken üstündedir. Ortalıkta cumhuriyet sözleri dolaşmaya başlamıştır. Kafası en yoğun kişi elbet Gazi Paşa’ydı. 28 Ekim gecesi Çankaya en büyük devrime gebedir. Tarihin doğurduğu adamla Lozan kahramanı baş başalar. İsmet Paşa’nın gerçek sırdaşlığı ve ikinci adamlığı artık su yüzüne vuracaktır. Cumhuriyetin ilanı o gece kararlaştırılır. Ankara kalesinden başka bir güneş doğacak, bayrak daha özgür dalgalanacaktır.

101 pare top sesleri her yeri inletirken, Karabekir Trabzon’da Rauf Bey İstanbul’dadır. Mecliste Cumhuriyet kabul edilir. Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal, ilk başvekilimiz de İsmet Paşa olmuştur.

HATIRALAR…

Rafımdaki diğer kitap, İsmet Paşa’nın iki ciltlik Hatıraları’dır. Günlükleri gibi sıcağı sıcağına yazılmış bilgiler olmayıp, yaşlılık günlerinde hafızasına dayanarak anlattıkları. 1985 baskılı bu anıları İsmet Paşa anlatmış, Sabahattin Selek yazmıştır. Çocukluğundan başlayıp Atatürk’ün ölümü ile sona ermekte, milli şeflik ve muhalefet dönemleri bulunmamaktadır. Her cildin sonuna önemli tarihi belgelerin asılları da eklenmiştir.

İsmet Paşa’nın Anıları ve Günlükleri üzerine çok şey söylenebilir, ancak şu notu vermeden geçmeyelim. Sakarya Harbi öncesi muhalifler Mustafa Kemal’e kan kusturuyordu: “... Nerde bu ordu, ne zaman kıpırdayacak, nerde Mustafa Kemal Paşa?.”

Muhalifler onu çarmıha germek için, ordunun zaferinden çok yenilgisini arzuluyordu. Başını da bizim Hüseyin Avni çekiyordu. Mustafa Kemal ise tüm hazırlıklar bitmeden taarruz düşünmüyordu. Öyle bunalmıştı ki, aklından Meclisi kapatmak bile geçiyordu. Bu fikrini Karabekir ve İsmet Paşa’ya bile yazmıştı.

‘DEMOKRAT VE MANTIKLI KARAKTERİ UNUTULAMAZ

İsmet Paşa karakterini bu olayda daha net görürüz. Cepheden yazdığı telgrafta, Mustafa Kemal’e karşı doğru yolu önerir. “Madem bu Meclisle yola çıkıldı, zaferi de onlarla kazanmamız gerekir,” diyordu. İsmet Paşa’nın demokrat mantıklı karakteri, Mustafa Kemal’in ihtilalci tavrı ile çatışıyordu. Milli Mücadele ve erken Cumhuriyet’e kafa yoran biri bu İsmet Paşa karakterini asla unutamaz.

İsmet Paşa üzerine nasıl bir hüküm cümlesi kurmamı istersiniz? İsmet Paşa’nın askeri ve siyasi kişiliğinin çok yönlü ve değişik parametreleri vardır. Hakkında pek fazla çalışma da vardır. Bunlar akademik araştırma konularıdır. Eleştiri ve değerlendirilmeler yapılabilir. Yapılmalıdır da. Ama Cumhuriyet tarihimizde onun yeri ucuz polemik ve dedikodulara dayandırılamaz.

İLERİYİ GERİDE ARAYAN ZERZEVAT KÜLTÜRÜ!

Cumhuriyetin 97. yılına girdiğimiz şu günlerde, medrese öğretisinin tekke ve takke ruhlu takma kafaları ve taşra molozları, üzülerek belirtelim olay ve olguları gerçek yerine koyacak tarih bilincinden halen yoksundur.

İleriyi geride arayan zerzevat kültürünün tarihe bakışı halen Mustafa Sabri, İskilipli Atıp, Süper Mürşit ve Fesligiller kafasıdır. Nereden bakılırsa bakılsın, askeri ve siyasi kişiliğiyle İsmet Paşa Cumhuriyet’imizin kurucu kahramanı ve ikinci adamıdır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon