Bıçak Timi’nin korkunç cinayetleri

Ergenekon’da gizli tanık Aydos’un ifadeleri bölgede kanlı cinayetler işleyen bir oluşumu ortaya çıkardı.

Bıçak Timi’nin korkunç cinayetleri
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.12.2015 - 21:01

Davanın açılmasına giden süreci, Ergenekon davasında gizli tanık Aydos’un “Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı Hasan Atilla Uğur’un terörle mücadele adı altında bölgede birçok cinayet, işkence vb. karanlık faaliyetler gerçekleştirdiği” iddiaları başlattı. Bu ifade üzerine evrakın gönderildiği Diyarbakır Başsavcılığı’nın dinlediği tanıklar ise JİTEM ile ilgili iddiaların yanı sıra “Bıçak Timi” adı verilen bir oluşumu işaret etti.

Savcılık, H. Atilla Uğur, Eşref Hatipoğlu ve Ahmet Boncuk’un JİTEM’in yöneticileri olduklarını, Kızıltepe’de koruculardan ve itirafçılardan “Bıçak Timi” kurulduğunu belirtti. Savcılık, Uğur, Hatipoğlu, Boncuk ve 6 korucu ile bir asker hakkında “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, üye olmak ve tasarlayarak öldürmek” suçlarından 2014’te dava açtı.

Helikopterden attılar

Davanın iddianamesinde yine vahim iddialar vardı...

Çoban Menduh Demir, Mazıdağı Yücebağ köyü kırsalında hayvan otlatırken bölgede çıkan çatışmada bir PKK’li öldürüldü, Bedran Kaban isimli PKK’li de yaralandı. Korucuların ifadelerine göre, Kaban, “Ancak alay komutanına teslim olurum” diye bağırınca Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Eşref Hatipoğlu bölgeye çağrıldı.

Bu esnada dağdan seslenen çoban Demir de korucuların yanına geldi. Astsubaylar ile korucular Demir’i zarar görmemesi için sakladı. Helikopterle gelen Hatipoğlu, PKK’li Kaban’ı sorguladığı esnada korucuların Demir’i sakladığını öğrendi. Hatipoğlu, çobanı ve yaralı PKK’liyi helikoptere alarak havalandı ve her ikisi de helikopterden atılarak öldürüldü.

Olayla ilgili savcılığa “Yer gösterme işlemleri için getirilen iki PKK’linin sığınakları gösterdikleri esnada gerçekleşen patlama sonucu öldükleri” bildirildi. Kızıltepe Savcısı’nca aynı gün yapılan ölü muayenesi sonucu şahısların vücutlarının parçalanmış olduğu belirlendi. Ölü muayene tutanağında şahısların kimlik bilgilerine de yer verilmesine rağmen cesetler ailelerine teslim edilmedi. Demir’in ağabeyi Habip Demir 2013’te savcılığa müracaat ederek “kardeşinin cesedinin İpek Mahallesi’ndeki mezarlıkta olduğunu duyduklarını “ söyledi. Açılan mezarda Kaban ve Demir’in battaniyeye sarılmış cesetleri çıktı.

‘Sempatizan’ diye infaz

Yusuf Çakar, PKK üyesi olmak suçundan gözaltına alındı, ancak Mardin Başsavcılığı’nca serbest bırakıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamadı. Çakar’ın cesedi 1 Aralık 1992’de Kocasırt köyü yakınlarında bulundu.

Aynı gün, İzzettin Yiğit, Mehmet Ali Yiğit, Nuri Yiğit, Abdulvahap Yiğit, Abdulbaki Yiğit, Abdurrahman Öztürk, Tacettin Yiğit PKK kıyafeti giymiş kişilerce evlerinden alınarak Tuzluca mezrası yakınlarında öldürüldü. İncelemede Çakar ve 7 kişinin öldürülmesinde aynı silahın kullanıldığı ortaya çıktı. Jandarma, cinayetleri PKK’nin işlediğine dair tutanak düzenledi.

Cezaevinden ölüme...

PKK’ye yardım suçundan cezaevinde olan Kemal Birlik ve Zeki Alabalık 28 Mart 1995’te Kızıltepe Cezaevi’nden tahliye edildikten sonra kendilerini karşılamaya gelen Abdulbaki Birlik ve Zübeyir Birlik’le birlikte kaçırıldı. Bir tanık, kaçırılanların etrafının askerler tarafından sarıldığını söylemişti. Hasan Atilla Uğur’un cezaevindeyken Kemal Birlik’i “çıkışını bekliyorum” diyerek tehdit ettiğini söyleyen tanığın yanı sıra Birlik’in tahliye olmadan önce ailesine yazdığı mektupta “Ya kalabalık gelin, ya da gelmeyin” dediği ortaya çıktı.

Gardiyan Behçet Kurt da Uğur’un, Kemal Birlik’in ne zaman tahliye olacağını öğrenmeye çalıştığını söylüyordu. Bu durumu tahliye günü dönemin cezaevi savcısı Yahya Akçadırcı’ya anlattığını ancak savcının “Behçet seni severim, başını belaya sokma, bugün o şahıslar tahliye olana kadar benim yanımda kal’” dediği anlattı.

Para karşılığı cinayet

Necat ve Nurettin Yalçınkaya isimli kardeşler 27 Ocak 1995 günü evlerinden kendilerini polis olarak tanıtan şahıslar tarafından alındı. Aynı gün karakola müracaat eden yakınları eve gelenlerin polis olmadıklarını öğrendi. İkisinin de cesedi 2008’de açılan Katarlı köyündeki su kuyusunda bulundu. Cesetlerden birinin kafasına ateş edilmiş ve diğerine de işkence yapılmıştı. Gizli tanık Aydos ifadesinde “Necat ve Nurettin Yalçınkaya’nın kan davalı düşmanları Gökçen ailesinin isteği üzerine ve yüklü miktarda para karşılığında JİTEM mensubu Abdurrahman Kurğa ve arkadaşları tarafından kaçırılıp öldürüldüğünü” söyledi.

Süleyman Ünal, Arıklı köyündeki evinde 3 Nisan 1994’te askeri kamuflaj giymiş iki kişi tarafından ateş açılarak öldürüldü. Jandarma Ünal’ın PKK tarafından öldürüldüğüne dair raporlar düzenledi. Oysa Ünal, “PKK’ye üye olduğu” iddiasıyla zaman zaman gözaltına alınmış ve işkence görmüştü. Tanıklar, Ünal’a korucu olması için H. Atilla Uğur tarafından baskı yapıldığını söylüyordu.

Yine sürgün dava...

Dava daha ilk duruşma yapılmadan “güvenlik gerekçesiyle” Ankara’ya nakledildi. 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 3 Mart 2015’teki ilk duruşmada Uğur ve Hatipoğlu hakkında kovuşturma izni alınması gerekçesiyle dosyayı HSYK’ye gönderdi. HSYK’den henüz bir cevap gelmediği gelişme sağlanamayan davada ikinci duruşma 16 Ocak’ta görülecek.

Yazı dizisinin birinci bölümü: Dokuz kişilik katliam karartılmak istendi

Yazı dizisinin ikinci bölümü: Çocukları öldürüp kuyuya attılar

Yazı dizisinin üçüncü bölümü: Korku filmi gibi köy baskını


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler