Benim annem kahraman

Otizmli çocukların anneleri kendilerine, ailelerine ve topluma karşı savaşıyor. Devlet okullarındaki eğitimin yetersizliği, özel eğitim aldırma çabası, doğum sonrası teşhisin zorluğu ve duyarsızlık bu savaşların başında geliyor. Yaşadığı zorluklara dayanamayarak intihar eden anneler var. İstanbul Otizim Gönüllüleri Derneği’nde bir araya geldiğimiz anneleri dinledik.

Benim annem kahraman
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.11.2018 - 11:20

‘Sonra ne olacak?’

Zuhal Çetin, 39 yaşında. 15 yaşında Furkan adında otizmli bir oğlu var. Furkan, 9 aylıktan itibaren garip sesler çıkarıyor, ismini çağırdığında bakmıyor. Başka bir çocukla yan yana geldiğinde farklı olduğu hissediliyor. Çocuk doktorları ise her seferinde “bir şeyi yok” diyerek aileyi eve gönderiyor. Furkan, iki yaşında içine kapanmaya, kendi etrafında dönmeye başlıyor. Anaokulundaki psikolog, ‘oğlunuz otizimli olabilir’ diyor. Çetin, o an yaşadığı hayal kırıklığını şöyle anlatıyor: “Konduramadım. Psikologla kavga ettim. Eşim, annem, babam doktora götürmek istediğimde, ‘Bir şeyi yok. Niye kurcalıyorsun’ diyorlardı. Çok fazla doktor gezdim. İki buçuk yaşında teşhis kondu.” Furkan şimdi çok iyi bilgisayar kullanıyor. Ezberi çok iyi. Ansiklopedi gibi beyni var. Piyano gitar çalıyor. DJ müzikleri yapabiliyor. 3 yaşında okumaya başladı. Konuşmazken kitap, gazete okuyordu. Çetin ise insanlara sürekli bir şey anlatmaya çalışmaktan yorgun. Furkan’ın çıkardığı sesler yüzünden sokakta rahat edemese de inadına sokağa çıktıklarını anlatıyor. Oğlunun yeteri kadar eğitim alamamasından dertli: “Ayda 8 saat eğitim veriliyor. Haftada 40 saat gerekli. Özel eğitim çok pahalı. Eşimin desteğiyle ayakta kaldım. İki sene bunalıma girdim. Aile yıpranıyor. O yüzden de çocuğa faydamız olmuyor. Biz hayatta olmayınca ne olacaklar? Bunun bir cevabı yok. Devlet tarafından bir girişim yok.”

‘Bırakacak kimse yok’

41 yaşındaki Saime Dülger’in 12 ve 23 yaşlarında otizmli iki kızı var. Dülger, ilk çocuğun otizmli olduğunu öğrenmenin ve kabullenmenin biraz zaman aldığını söylüyor. “Çevrem anlayışlı ama bana yardımcı olacak kimse yok” diyen Dülger, sokakta insanların bakışlarından, soru yamuruna tutulmaktan bıkmış. Devlet yardımının da çok yetersiz olduğunu dile getiriyor. “Bir yere asla gidemiyorum. İstiyorumki haftada bir kaç gün kızlarımı bırakabileceğim bir yer olsun. Küçük kızımı ilkokula devam ettiremiyorum. Çünkü diğer kızımı bırakacak kimse yok. Ayırca, öğretmenler otizm konusunda bilinçlendirilsin. Devlet sadece masa başı eğitim veriyor. Çocuğun spora başka aktivitelere ihtiyacı oluyor. Bunlar hep ailere yükleniyor. Hepsinin maliyeti yüksek” diyor.

‘Denetim yapılmıyor’

Sarah Başar’in 6 yaşında Maya adında bir kızı var. Kızına atipik otizim tansını konulmuş. Başar da teşhisin geciktiğini dile getirerek, şunları anlatıyor: “Konuşmada problem var. Devlet okulunda kaynaştırma öğrencisi. Yaşıtlarının gerisinde. O farkı kapatmak için rehabilitasyona başladık. Zamanında çocuk doktorları bu durumu anlayamadı. Farklılıkları olduğunu söylesek de çocuğa çok odaklı yaşadığımız düşünülerek kışkışlandık. Öğretmenlerin de bilgisi yok. Devlet denetlemiyor. Eğitim aldığını söyleyemem.”

‘Parka gitmek istiyoruz’

Sibel Işık 34 yaşında, iki çocuk annesi. 9 yaşında olan kızı otizmli, kaynaştırma öğrencisi ikinci sınıf. Işık aynı zamanda kızının gölge ablası: “Kızımla beraber derslere giriyorum... Otizm nedir biz de bilmiyorduk. Benim kızım hamurumsu bir bebekti. Ayakkabının içinde katlanan parmaklarını düzeltiyordum. Kabullenmek uzun zaman alıyor. Aile desteği çok önemli. Sonuçta çocuk için bir ekip kurman gerekiyor. Ayda 60 saat çok yoğun eğitim aldı. Şimdi kızımı gören otizmli demez. Maddi manevi bizi götürüyor. Olduğu sürece hep vereceğim.” Oğlunun büyüdükçe ablasının bazı konularda kendisine engel olduğunu düşünmeye başladığını da aktaran Işık, “Evdeki her türlü yük annede. Evin içinde çocuğunu başkasına emanet etmeden duş alamıyorsun. Çevre de psikolojik baskı yapıyor. Biz çocuğumuzu alıp rahat rahat parka çıkabilmeliyiz. ‘Madem çocuğun böyle niye getirdin’ konuşmalarına ve bakışlarına maruz kalıyoruz. Bizim amacımız çocukları sosyalleştirmek. Günü insanlarla münakaşa ederek geçiriyoruz. Çocuğu akşama kadar evin içinde tutamam ki...” diyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler