Baro susarsa hukuk susar
‘Avukatlar olmasa yargıyı ne güzel idare ederdik(!)’
Av. ONUR TATAR
SOSYAL DEMOKRAT AVUKATLAR DERNEĞİ BAŞKAN YARDIMCISI
Avukatların meslek örgütü olan “barolar” bir okul. Hukuk fakültesi mezunlarının “avukatlık mesleği”ne adım atmadan önce, yasal olarak zorunlu olan bir yıllık staj sürelerinde eğitimlerinden sorumlu olan barolar, onlarca farklı fakülteden stajyerlerine, yani geleceğin avukatlarına “temel insan hakları, hukuk devleti, demokrasi, avukatlık mesleğinin tarihi, meslek kurallarını” öğreten bir akademi.
Baroların mesleki faaliyetlerinden önce mesleki eğitim fonksiyonlarını Adalet Bakanlığı’na bağlamak istediler. O henüz gerçekleştirilmedi. Bir bahaneyi bekliyor.
Yeri gelmişken bir başka bahane ile baroların genel kurullarına, seçim sistemine, bir ilde birden fazla baronun kurulup kurulamayacağına ilişkin düzenlemeyi gündeme getirdiler.
İktidar sahipleri hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Neyin fırsata dönüştürüleceği ise o günün gündemine, konjoktüre, siyasal işbirliklerine, ittifaklara ve biraz da insafa kalmış.
Gönül isterdi ki...
80 baronun, Türkiye Barolar Birliği’ni de peşlerine takarak yaptıkları açıklama elbette yerinde.
Gönül isterdi ki Türkiye Barolar Birliği bu açıklamaya öncülük etsin. Ancak uzun zamandır başkanının kişisel ajandasına hapsolmuş Türkiye Barolar Birliği’nin bunu yapmaya mecali yoktu.
Açıklama, TBMM gündemine getirilmesi düşünülen teklifin özetle geri çekilmesi, Türkiye Barolar Birliği, barolar ve akademisyenlerden oluşacak bir komisyonun önerilerinin dikkate alınması gerektiğini söylüyor.
“Avukatlık kanununda barolar ve seçim sistemlerine yönelik değişiklik girişimlerini doğru bulmuyor, bu girişimlerin durdurularak geri çekilmesini, ülkemizin gerçek gündemlerinin çözümüne dönülmesini talep ediyoruz. İleride, avukatlarımızın ve barolarımızın ihtiyacını ve beklentisini karşılayacak Avukatlık Kanunu hazırlanması aşamasında asıl muhatap, barolar ve TBB olmalıdır. Türkiye Barolar Birliği nezdinde, 80 baronun, uzmanlar ve akademisyenlerin katılımıyla bir komisyon oluşturulmalı, bu komisyonca hazırlanacak tasarı, kamuoyu ve ilgililerle paylaşılmalıdır. Doğru, adil ve hukuki olan hareket tarzı bu olmalıdır.”
Hükümet edenlerle uzun zamandır teşriki mesaisi olduğunu ve her gelişmeden haberdar olduğunu söyleyen Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın ise gelişmelerden haberdar olmayı bırakın, gelişmelere müdahale edecek mecalinin de olmadığı anlaşılıyor.
Nereden mi? Yazının yazıldığı tarih itibarıyla AKP tarafından hazırlanan, henüz TBMM’ye sunulmayan taslak teklife göre “avukat sayısı 1000’den 2 bine kadar olan illerde en az 500, 2 bin 1’den 4 bine kadar olan illerde en az 750, 4 bin 1’den 10 bine kadar olan illerde en az 1000, 10 binin üzerinde olan illerde en az 2 bin üye kaydedilmesi halinde bir ilde birden fazla baro kurulabilecek. Alternatif baroya üye olan avukatlara da 4 yıl geçiş yaptığı baroda kalma şartı getirilecek.”
Meslek hedef alınıyor
Pek “çoklu baro kırmızı çizgimizdir” beyanatlarına itibar edilmiyor gibi. Ankara, İstanbul , İzmir, Antalya, Adana, Mersin, Diyarbakır, Bursa gibi büyükşehirlerdeki baroları hedef aldığı düşünülen “çoklu baro” olarak adlandırılan sistem, özünde “avukatlık mesleği”ni hedef alıyor.
Staj eğitimi, CMK, adli yardım, meslek içi eğitim, disiplin, toplum yararına kamusal nitelikteki davaları takip etmek, özünde, yurttaşın temel hak ve hürriyetlerini korumak, demokrasinin, insan haklarının, hukuk devletinin işlevselliğini sağlamak, bu amaçlar doğrultusunda bağımsız savunmayı temsil etmek gibi anayasal işlevi olan barolar, siyasal iktidara yedeklenmek isteniyor.
Avukatların bağımsız olmadığı, siyasal iktidara yedeklendiği, siyasal iktidarın aparatına dönüştüğü bir düzen nasıl bir düzendir?
Sene 2007’ye dönelim. Herkesin sustuğu Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları- davalarını hatırlayalım. Avukatlar sussaydı ne olurdu? Bu sorunun cevabı çok açık. Bu yargılamaların bir kumpas yargılaması olduğu hiçbir şekilde ortaya çıkmazdı.
O günün kudretli hâkim ve savcıları, bugünün kaçak ve mahkûmları karşısında avukatlar ve barolar durmasaydı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar bugün özgürlüğüne kavuşmamış, toplum bu davaların bir “kumpas” olduğunu hafızasına kazımamış olurdu.
Esasen Yurttaş Susar
Barolar olmazsa, nitelikli yetiştirilmeye çalışan avukatlar olmazsa ne olur?
Bir daha “Soma” olur, “Çorlu” olur. Daha fazla iş cinayetleri olur. Hâkimleri arayan, bunu kendisine hak gören Burhan Kuzu’ların sesi daha gür çıkar. Zekeriya Öz gibi heykeli dikilmek (!) istenenler kahraman (!) gibi topluma sunulur. Delil karartılır, delil yerleştirilir. Gizli tanıklar çoğalır. Daha çok ağaç kesilir. Dereler kurur. Daha fazla canlıya kıyılır. Özgürlüğünüz insafa kalır. Kaderiniz iki dudak arasında olur. Anayasal haklarınız yerle bir olur. Oy verdiğiniz adayın seçimi “hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu” diyenlerce iptal olur.
Barolar susarsa “hukuk” susar. “Hak” susar. Esasen “yurttaş” susar.
Hukukun değeri, savunmanın önemi kaybedildiğinde anlaşılır. Herkes için adalet, adalet için ise avukat gereklidir. Avukatın bağımsız meslek örgütü barolar susarsa herkes susar.
Gecenin kör vaktinde arayacak bir avukat bulmak istiyorsanız, hukuka erişmek istiyorsanız... Bu niyete karşı çıkmak sadece bir mesleki görev değil, bir yurttaşlık görevidir. Hukuk, uygar yaşamın düzenidir.
Peki, karşı çıkmazsak?
Yaşayalım görelim.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke