Barış Atay sansürün perde arkasını anlattı

Uğur Dündar'la Halk Arenası'nın konukları CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce ve Sanatçı Barış Atay oldu.

Barış Atay sansürün perde arkasını anlattı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 31.01.2014 - 00:49

Uğur Dündar'ın sunduğu 'Halk Arenası'na bu akşam CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce ve sanatçı Barış Atay konuk oldu.

Programın başında Uğur Dündar'ın Muharrem İnce'ye 'Ülkede yüzsüzlüğün boyutu öyle bir hale geldi ki yolsuzluğun boyutunu bile geçti' sözünü hatırlatarak böyle bir tanımlamayı neden yaptığını sordu.

BAKAN VE BAŞBAKAN ÇOCUKLARI DOKUNULMAZLIK KAZANDI
Türkiye de dahil olmak üzere dünyadaki tüm ülkelerde siyasetin içinde yolsuzluğun olduğunu söyleyen Muharrem İnce, geçmişte Başbakan'ın yeğeninin yargılanıp hapse girdiği, Başbakanların yargılandığını, bir başbakanın bakanını şikayet edip bakanın yargılanarak ceza aldığını hatırlattı.

<video:35681>

'İlk kez bir şey oldu, bakan veya başbakan çocuğuysanız dokunulmazlık kazandınız' diye konuşan İnce sözlerini şöyle sürdürdü:

'Bunlar kim oluyorlar da meydan okuyorlar? Dokunulmazlığım olmasına rağmen vekil olarak buna benim bile hakkım yok. Böyle bir dokunulmazlık olmamalı.

Başbakan oğlunu makam aracına alıp gazetecilere göstererek meydan okuyor. Bu şu demek: 'Ey savcı, gel dokun göreyim seni.'

HARAM PARAYA EL SÜRMEMEK İÇİN...

Türkiye'de tüm bunlar olurken, ayakkabı kutularından kasalardan dolarlar fışkırırken birileri din iman edebiyatı yapıyor. Buradan bir mağduriyet yaratmaya çalışıyor. Bunlara İmam Hatip'te böyle mi öğrettiler?

Meclis'te bunu söylemiştim, bunlar bu para saymamakinesini niye kullanıyor bunlar biliyor musunuz? Bunlar haram paraya el sürmek istemiyorlar, onun için böyle yapıyorlar.'

BU ÇALINAN PARALAR DEVLETİN DEĞİL

Bu çalınan paralar devletin parası değil, işsizlerin, yoksulların, vergi verenlerin parasıdır, sizin, bizim paramızdır.

Hala utanmadan günde 5 miting yapıyor, adli kolluk yönetmeliğini değiştiriyor. Yetmedi, savcıyı değiştiriyor, yetmedi, hakimi değiştiriyor. 2000 polisi değiştiriyor, MASAK başkanını, BDDK'yı, HSYK'daki daireleri değiştiriyor. Yetmiyor, büyükelçilere talimat veriyor. Gidin bu örgütü paralel yapıyı siz anlatın diyor. Sorunlarımız basit. Cemaat iktidar kavgasında sorular net. 76 milyona teker teker anlatacağız. Başka yolu yok.

YALAKA BASINDAN BEKLEMEYİN

Halk TV var, Uğur Dündar var, biz varız. O yalaka basından bunu beklemeyin. Onlar anlatamaz bunu, onlar ihale derdinde, onlar korkuyor. Korksalar da fırçayı yiyorlar yine de.

Sorular net,

-  8 ay önce MİT uyarmış, bakanlar bu ilişkilerine dikkat etsinler.

- Başbakan hakim ve savcılara güvenmiyor. Herkesin mahkemelerde davası vardır. Hepimizin var, rekortmenlerden birisi benim. Başbakan güvenmiyorsa ben güvenecek miyim? Bütün yurttaşların güvenmeme hakkı ortaya çıkar

- Bir bakan çocuğu, başbakanın çocuğu açıktan çalsa, hırsızlık yapsa hangi polis, hangi savcı görevini yapacak? Başlarına gelenleri gördüler. Korkmayacak mı bunlar?

- Hükümet – cemaat kavgası olmasaydı bunlar öğrenecek miydik?

- Bu paralel devleti bir günde mi ortaya çıkardın. Daha dün ne istediler de vermedik, diyen sen değil misin, öven konuşmalar yapan sen değil misin? Paralel diyorsun da paralel bütçe harcaması oluşturmadın mı? Örtülü ödenek neyin nesi? Geçmiş dönemlere göre 100 katına çıktı.

- Savcı talimat veriyor. Polis yerine getirmiyor. Peki 25 Aralık'tan sonra kaç savcı kaç talimat verdi, kaçı yerine getirilmedi? Bunu bilmiyoruz.

Bir de şu, Başbakan diyor ki, burada bir suç örgütü var, burada bir çete var, paralel yapılanma var.

BAŞBAKAN HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Ben Başbakan hakkında suç duyurusunda bulundum, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olarak. Suç duyurum şu.

'Bu cemaat bir paralel yapıdır, örgüttür, çetedir' diyorsun. Başbakan olarak ne yapman lazım? Suç duyurusunda bulunman lazım. Suç duyurusunda bulundun mu? Hayır.

O zaman görevini savsaklıyorsun, görevini suistimal ediyorsun ya da iftira atıyorsun.

Ben gittim Başbakan hakkında suç duyurusunda bulundum. Bakalım bu savcılar ne yapacaklar bunu.

ÖRGÜT YÖNETİCİLİĞİ İSTANBUL İL SINIRINDA BİTİYOR MU?

Ben bu savcıyı aldım, bu polisi aldım diyorsun. Ne diye aldın? Çete, örgüt yöneticisi olduğu için aldın. Nereden aldın? İstanbul'dan. Nereye gönderdin? Tekirdağ'a.

Çete yöneticiliği İstanbul il sınırında bitiyor mu? Kimlikler geçerli olmuyor mu? Böyle bir kafa olabilir mi?

Göz göre göre yakalanmalarına rağmen, hırsızlıkları bu kadar ayyuka çıkmasına rağmen utanmadan insan içine çıkıp din iman edebiyatı yapıyorlar.

Onun için diyorum ki, Türkiye'de ilk kez yüzsüzlüğün boyutu, yolsuzluğun boyutunu aşmıştır.

BARIŞ ATAY NEDEN SANSÜRLENDİ?

Uğur Dündar'ın Barış Atay'ın 'Kırmızı Yorgunlar' adlı oyununa uygulanan sansüre ilişkin sorusu üzerine Atay, söz konusu sansürün şaşırdığı, beklemediği bir şey olmadığını, uzun zamandır yaşanılan bir şey olduğunu söyledi. Sansürün kendisiyle ilgili olmadığını söyleyen Atay, "Fikrini söyleyen hatta söylermiş gbii yapanlar hakkında yaptırım uygulanıyor" diye konuştu.

Atay sözlerine şöyle devam etti:

İKTİDAR ALEYHİNDE ÇOK KONUŞUYORMUŞUM

5 Şubat akşamı Gebze'de Osman Hamdi Bey Sahnesi'nde 'Kırmızı Yorgunlar' oyunu oynanacaktı. Çalışma arkadaşım Hasan, sahne müdürünün Kocaeli'deki Kültür Daire Başkanı'nın konuşmalarımdan rahatsız olduğunu iletti bana, çok konuşuyormuşum iktidar aleyhinde.

Durumun ne olduğunu anladıktan sonra Barolar Birliği'ndeki konuşmanın rahatsızlık yarattığını söylediler. 'Elimizden geleni yaptık, aylık programda adınızın olmaması şartıyla oyunu oynamanıza izin verecekler' dediler.

KİM ŞAŞIRTMIYOR Kİ

Konuyu arkadaşlarımızla değerlendirdik. Bunun apaçık bir yasak ve sansür olduğunu, oyunu oynadıktan sonra açıklarsak ilkeli duruşumuzu bozacağımızı, o yüzden seyircilerimizden özür dileyerek sahneye çıkmayacağımızı basın açıklamasıyla duyurmamız gerektiğine karar verdik.

Bugün de basın açıklamamızı yaptık. Telefonlar gelmeye başladı. Öncelikle sahne müdürü aradı, olayı çok büyüttüğümü, böyle bir şey olmadığını, meselenin parayı ödemediğimiz için olduğunu söyledi. Biz bir emekçi olduğu için adını geçirmemeye çok önem vermiştik. Ama kim şaşırtmıyor ki.

MÜJDAT GEZEN'E DE İZİN VERMEMİŞLER

Uğur Dündar ise sahnenin 'Biz Müjdar Gezen'e bile izin verdik' açıklamasına ilişkin Müjdat Gezen'le konuştuğunu, Gezen'in ise sahne tarafından kendisine 'tüm günlerimiz dolu' cevabının verildiğini söyledi.

'Siz oynayamazsınız dememişler, tüm günlerimiz dolu demişler.' diye konuşan Dündar sözlerini şöyle sürdürdü:

'Müjdat, 'aylık listenizi gönderin ben bir bakayım' demiş, onun üzerine bir boş gün olabileceği söylenmiş. 'Eğer bana bu imkanı vermezseniz. Ben de basın toplantısıyla bunu açıklar, sizin aleyhinizde dava açarım' demiş

BARIŞ ATAY VEKİL OLSAYDI MECLİS'TE DÖVERLERDİ

Barış Atay'ın TBB'de yaptığı konuşmanın ardından Muharrem İnce, şunları söyledi:

'Az önce Barış Bey'i dinlerken şöyle düşündüm. Acaba bu zekasıyla, ince diliyle milletvekili olsaydı, ne olurdu diye düşündüm. Ben size söyleyeyim, hiç kimse ona cevap veremeyeceği için Barış'ı dövmeye gelirlerdi.

Çünkü parlamento dilin, yüreğin ve beynin işlevinin olduğu bir yer ama son yıllarda yumruk ve tekmeler ön plana çıktığı için böyle maalesef.

İKTİDAR MİZAHTAN HOŞLANMAZ

Bütün baskı rejimlerinde, totaliter, faşist rejimlerde iktidarlar şunu ister. 'Haydi gençler, haydi sanatçılar, haydi bize karşı olanlar, bir şiddet kullanın da göreyim sizi' derler. Şunun içindir.

Aslında göstericilerin şiddet kullanması iktidarların işine yarar çünkü iktidarın elindeki şiddet daha güçlüdür. Tank vardır, polis vardır, toma vardır, biber gazı vardır.

İktidarın hoşlanmayacağı bir şey vardır. Mizah. Mizahtan hiç hoşlanmazlar.

Çünkü sokak tabiriyle konuşayım. Bunlarla kafa yapacaksın. Bu ülkede gençler ilk kez bunlarla iyi kafa yaptılar, karizmasını çizdiler bir kere.

ÜNİVERSİTELER GEZİ'DE YOKTU

Toplumun önünden gitmesi gereken, yönlendirmesi gereken 3 kesim vardır. Sanatçılar bilim insanları ve gençlerdir. Gezide Sanatçılar vardı gençler vardı ancak üniversite yoktu. Hocaları, bireysel katılımları tenzih ederim. Kurumdan, üniversiteden söz ediyorum.

Gençler bir şeyi daha öğrettiler. Kazanılabileceğini öğrettiler ve bence yendiler. Gece saat 1.30'du Taksim Meydanı'na geldim. Öyle bir gençlik benim hayalimdi. Başbakan'ın hayali susan gençlik. Benimki ise o direnen gençlikti.

AKP, DİRENİŞÇİLERE BİRA GÖNDERDİ

Topu topu 50 çocuk. gitmediler orada durdular, dikildiler. Ben fiziksel olarak bile çok yaşlı olmamama rağmen o 20'li yaşlardaki gençlerin enerjisine sahip değilim tabi, ben dayanamazdım o direnmeye. Müthiş şeyler yaptılar.

Arada onlara bedava bira gönderilmesine rağmen, AKP tarafından oraya bira gönderilmesine rağmen, AKP'nin provoke etmelerine rağmen direndiler.

Bu ülkenin Başbakan'ı, düşünün, 'benim canım seramiklerim gitti' diyor.

Adamın ağzında, adam diyorum kusura bakmayın. Bir kere çocuklar ölmüş, bir kez olsun baş sağlığı dilemedi. Gözü çıkmış çocukların, kafa travması geçirmiş. Bakan çocuklarına gelince çocukları hatırladı.

UĞUR DÜNDAR'DAN AYNA SORUSU

Uğur Dündar, Muharrem İnce'nin Endüstri Meslek Lisesi'nde Torna Tesviye Bölümü'nde okuduğunu, fark dersleri vererek Uludağ Üniversitesi'nde Fizik bölümüne devam ettiğini ve Fizik Öğretmenliği yaptığını hatırlatarak İnce'ye iki uzmanlık sorusu yöneltti.

- Torna tesviyeci olarak bugün yolsuzluk yapanları hangi kalıba oturtursunuz?

- İkincisi, fizik uzmanı olarak içbükey dışbükey parabolik aynalar konusunda da uzmansınız. Özellikle odak tespiti konusunda yetkin bir kişisiniz. Bugünkü yolsuzlukları hangi ayna daha iyi gösterir, odak nasıl bulunur?

Stüdyoda kahkalara neden olan bu sorulara İnce şöyle cevap verdi:

'Torna tezgahında bir ağacı, metali inceltirsiniz, yontarsınız, fazlalıklarını alırsınız. Bence bunları torna tezgahına bağlayıp koulunu kanadını kırmak lazım 30 Mart'ta. Dövmek anlamında söylemiyorum, sandıkta perişan etmek anlamında söylüyorum.

Genel seçimler de belli, Başbakan'ın hırçınlığı ondandır, artık Cumhurbaşkanı olamayacağını gördü. ama buna belediye seçimlerinde de göstermemiz lazım.

ODAK NOKTASINDAN GEÇECEK

Çok uzun zaman geçmiş üzerinden, çukur ayna, tümsek ayna, düz aynayla ilgili güzel bir örnek vereyim.

Çukur aynanın ortasında eksen vardır, asal eksen, paralel gelen ışınlar yüzlerce binlerce kaç tane olursa olsun, aynaya çarptıktan sonra odaktan geçerek yansır. Bakan, bakan çocukları, genel müdür, milletvekilleri, bunlar paralel geliyor, çarptıktan sonra odaktan geçiyor. Odaktaki kim? Hırsızlar imparatoru.

Bunu ben söylemiyorum, bunu savcı söylüyor hatta başkaları da söylüyor. Bakanın birisi istifa etti. Ne dedi? Bunu unutmayalım unutturmayalım.

'Ben tek başıma bunu yapmadım, bana ne söyleniyorsa onları yaptım, ben istifa ediyorsam, o da isitfa etmeli' dedi.

Yetim, fukaranın hakkını din iman edebiyatı yaparak yiyenlerden bu hesabı sormamız lazım.

ÖNCEDEN YARGISIZ İNFAZ VARDI, ŞİMDİ YARGI YOLUYLA İNFAZ VAR

Muharrem İnce, Silivri'de haksız yere yatanlar ile ilgili sorulan soru üzerine şunları söyledi:

'Silivri'deki tutsaklar yargılama sonucu orada değil, çünkü yapılan yargılama değil. Başbakan'ın başdanışmanı 'orduya kumpas kuruldu' dedi mi? Dedi. Türkiye'de ilk kez yargı mağdurlarını insan konuşur oldu. Önceden yargısız infaz vardı, şimdi yargı yoluyla infaz var Türkiye'de.

Meclis Başkanı, açıklama yapıyor. Anayasa'nın 138. maddesi çökmüş diyor. Hakimin tarafsızlığı maddesidir bu. Sen necisin orada? Bostan korkuluğu musun?
Yasamanın başında değil misin?

Yine Meclis Başkanı, yasalar işletilmiyor diyor. Yani yasaları Meclis yapıyor ama mahkemeler işletmiyor diyor.

O HAKİMLERİ VE SAVCILARI YARGILAYIN

Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırdınız. Ne yapacaksınız oradaki hakimleri ve savcıları? Diğer mahkemelerde görevlendireceksiniz değil mi?

Yetmez, onları da yargılayacaksın ki, o zaman Türkiye'de yargı düzelir, o zaman olur bu iş.

İşletmeyenlerin niyetlerini ortaya çıkarmamız lazım bizim. Kim bunlar? Ne yapmak istiyorlar? Neden kumpas kuruyorlar? Neden dalga geçiyorlar?

TORUNLARINIZ SOKAĞA ÇIKAMAYACAK

Silivri'deki o duruşmaları defalarca izlemiş birisiyim. İnanın, içler acısı bir durum.

Benim o duruşmalara gittiğim için iki tane fezlekem var. Mahkeme heyetine dönerek dedim ki. 'Menderes'i idam eden Salim Başol'un torunları bugün konuşamıyor. Benim dedem Salim Başol' diyemiyor. Sizin torunlarınız da sokağa çıkamayacak' dedim

'Bugün o yüksek yerde oturuyorsunuz. Bir gün o alt sıralarda, sanıkların oturdukları yerde oturacaksınız' dedim.

Bana gönderilen fezlekede de adil yargılamayı etkilemişim, mahkeme heyetini tehdit etmişim diyor.

HÜKÜMETİ YIKMAK İSTİYORUM

Pamukova'ya gidiyorum. Başkan adayımızı tanıtıyorum, oy istiyorum. Savcı fezleke yazıyor. 'Muharrem İnce hükümeti yıpratıcı konuşmalar yaptı'

Ne yapacaktım? Övecek miydim? Meclis'te kürsüye geldim, ya şu savcıya bir şey söyleyin dedim. Ben hükümeti yıpratmak istemiyorum, hükümeti yıkmak istiyorum...'

Sandıkta yapılan oy hırsızlıklarıyla ilgili İnce, 'Hazineden parayı, sınavdan soruyu çalan sandıktan oyu çalmaz mı' diye konuştu.

SOLUN İŞİ 30 SENEDİR ZOR
Türkiye'de solun işinin son 20-30 senedir zor olduğunu söyleyen Muharrem İnce, 'Solcular sosyal demokratlar türkiye'de entelektüel kadrolarını, entelektüel iddialarını yitirdiler. Siyaset pahalı iş haline geldi. 1980'den sonra doğal tabanımızla bağımız koptu. 46 milyon nüfuslu ülkede 2,5 milyon sendikalı işçi vardı. 76 milyon nüfusumuz var, 500 bin sendikalı işçi var. Doğal tabanla bağımız koptu. Bunlar olunca da bu iş zor oluyor.

Bir de bunun üstüne bal kaymak kimlik siyaseti başladı.

Türk daha Türk, Kürt daha Kürt, Alevi daha Alevi. Bunlar siyasetin uğraş alanı haline geldi.

80 öncesi duvarlara yazı yazan gençler olarak ne Kürtlük konuşurduk, ne Türklük ne Sünnilik ne Alevilik. Ezilenler vardı Ezenler vardı.'

TÜRKİYE'DE SANATÇI OLMAK

Barış Atay, dik duruş sergileyen sanatçıların iktidar tarafından türlü yollarla işsiz bırakıldığı yönündeki soruya Barış Atay şu şekilde cevap verdi:

'İş ve meslek ayrımını yapmak lazım. Mesleğinizi yaptırmayabilirler. Yaptırmamak için çok uğraşacaklardır. İşsiz bırakabilmek başka bir şeydir. Ben oyuncu olarak doğmadım. Hayatımda bir ilkeli duruş göstermek için oyunculuk dışında başka bir iş yapmak zorunda olmadığımı da düşünmüyorum. Bu dönemde üzerimizde baskılar olacağını tahmin ediyorduk.

Mehmet Ali Alabora'yla başladı baskılar. Levent Üzümcü, Şebnem Sönmez'le devam etti.

Ankara'yı yönettiğini iddia eden bir belediye başkanı var. Önüne geleni hedef gösteriyor. Onları hedefe oturttu.

Çok şaşırmadığımız, beklediğimiz, geleceğe dair bizi ürküten, daha fazla mücadele etmemiz gerektiğini hatırlatan şeyler. O yüzden işsiz kalma mevzusunu çok önemsemiyorum.

Şunu çok önemsiyorum. Sizin televizyonda izlediğiniz, sinemaya ve tiyatroya oranla sanat değeri çok tartışılır olmayan televizyon dizilerine bile bu kadar müdahale edilebiliyorsa sizin sanata bizden daha çok sahip çıkmanız gerekiyor.

Siz tiyatro seyretmeye gitmezseniz, tiyatroya da baskı gelir, sinemaya da baskı gelir, müziğe de, resme de aklınıza gelen her şeye. İş bizde değil, sizde bitiyor aslında.'

HESAPLAŞMAKLA DEĞİL YÜZLEŞMEKLE OLUR

Hukuksuzluk yeni değil, 81 doğumluyum, babam annem 78 kuşağı, siz 68 kuşağısınız. 90'ların ortasında genç oldum. Faili meçhullerle büyüdük, 2000'lerde de bu arkadaşlar geldiler.

Hukuksuzluk hep vardı koalisyonlar döneminde de vardı. Tabandan kopma olayını şöyle değerlendiriyorum. Özeleştiri yapılması gerekir. Sağ zihniyetle hesaplaşmakla değil kendinle yüzleşmekle olur.

İşçi sınıfının bitirilmesi önemli bir operasyon. Bu rejime gelene kadar en büyük problemimiz kendi hatalarımızla yüzleşmemek oldu.

ATAY'DAN İNCE'YE: ADAYINIZ TOMA'LARA SU TAŞIDI

Beyoğlu'nda aday çıkaracaksınız, çok önemli bir nokta. Ankara'da Mansur Yavaş, Antakya'da Lütfü Savaş'ı aday gösterdiniz ki Mansur Yavaş'tan daha kötü. Antakya, Ali İsmail'in, Abdullah Cömert'in Ahmet Atakan'ın Antakya'sı. Onların memleketi ve biz o adamın TOMA'lara su taşıdığını biliyoruz. Bunu size neden sölüyorum. Benim AKP'den bir beklentim olamaz. Ama eğer ben vekil olsaydım dediniz de, henüz sosyalist bir partinin Meclis'e girme ihtimali görülmediği için benim vekil olmam çok zor. Ama sosyal demokrasiye inanan bir parti olarak size bunu söyleyebilirim. Siz sosyal demokrasiye inanan bir parti olarak yüzünüzü sola dönmek zorundasınız. Ve Gezi bize en çok bunu öğretti.

Gezi'nin öğrettiği en büyük şey şudur ki, bu ülkede gerçekten merkez sağ ile flört etmeden, merkez sağa kaymadan sadece etnik kimlikler, dini kimlikler kullanılmadan safi muhalefet ederek insanlar başarıya ulaşabilir ve partilerin gerçekten samimilerse bunu yapabilirler. Özellikle Beyoğlu adayını düşünürken Gezi ruhunu hesaba katmamak büyük yanlış olur.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler