Bahçeli: Türkiye'nin birinci iç tehdidi bölünmedir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye'nin birinci iç tehdidinin "bölünme" olduğunu belirterek "Türkiye bölünmenin eşiğindedir. Bunu kabul etmeyenler olabilir. 'Demokratik açılım' diyenler olabilir. Allah göstermesin bunları söyleyenler bu gafletten uyanmazsa Türkiye'nin karşı karşıya geldiği kaos, kargaşa, iç çatışmada ne diyeceklerini şaşır. Çünkü Türkiye karmakarışık olur" dedi.

Bahçeli: Türkiye'nin birinci iç tehdidi bölünmedir
Abone Ol google-news
AA
Yayınlanma: 05.03.2014 - 18:08

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Tekirdağ'da düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, AKP'ye oy verenlerin iyi düşünmesi gerektiğinin altını çizdi. AKP'nin 11 yıldır iktidarda olmasına karşın halkın beklentilerini karşılayamadığını, fakat buna rağmen milletin AKP'den umudunu kesmeyerek, oyunu yüzde 34'ten yüzde 51'e kadar yükselttiğini anlatan Bahçeli, şunları söyledi: "AK Parti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde sayısal çoğunluğu korumuştur. Bu iktidarın Türk toplumunun bütün sorunlarını çözmeye muktedir bir hükümeti vardır. Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy vermiş kardeşlerimize bu konuda düşünmeyi tavsiye ederim. Bir iktidar, demokratik toplum içinde, anayasada öngörülen kuvvetler ayrılığının üç unsuru olduğunu hatırlayarak, yasamada varsa ki vardır, TBMM'de en fazla vekile sahiptir ve dolayısıyla hükümeti kendileri oluşturduğu için yürütmede de vardır. O zaman Recep Tayyip Erdoğan beyin ülkeyi yönetmek istediği dönemde yasama ve yürütme kuvvetinde etkileri vardır. AK Parti'nin, bir elinde yasama bir elinde yürütme var. Üçüncü kuvvet ise yargıdır. Yargı üzerinde etkinliğini sağlamak için 28 maddelik bir anayasa değişikliği düşünülmüş ve referanduma gidilmiştir."

Bahçeli, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu düzenlemesiyle, adaletin de AKP'li hale geldiğini belirterek, partisinin bir çok olayda olduğu gibi HSYK düzenlemesindeki gerçek niyetin ne olduğunu da önceden tespit ettiğini ve bu oyuna gelmediğini ifade etti.

 

'Türkiye'nin birinci iç tehdidi bölünmedir'

Bahçeli, Türkiye'nin birinci iç tehdidinin "bölünme" olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Türkiye bölünmenin eşiğindedir. Bunu kabul etmeyenler olabilir. 'Demokratik açılım' diyenler olabilir. Allah göstermesin bunları söyleyenler bu gafletten uyanmazsa Türkiye'nin karşı karşıya geldiği kaos, kargaşa, iç çatışmada ne diyeceklerini şaşır. Çünkü Türkiye karmakarışık olur. Demokratik açılımın mimarı Beşir Atalay'a AK Parti'ye oy veren kardeşlerim sorsun. 'Türkiye'yi nereye götürüyorsunuz' diye...Kandil'de netleştirilen bir müzakere zinciri, iktidarın açılımlarına karşı adaletin, yargının elinin kolunun bağlanması PKK'yı cesaretlendirmiş, siyasallaştırmış, taleplerini karşılamış ve en sonunda dört gün evvel çıkan demokratikleşme paketiyle son aşamasına gelmiştir. Son aşama şimdi PKK tarafından dillendiriliyor. Dillendirmedeki şekil şudur; Suriye'yi hatırlayın. Orada iç savaş var. 130 bin insan ölmüş, 2 milyon insan ülkeyi terk etmiş. 700 bin insan Türkiye'ye gelmiş. Bu arada Suriye'de bir olay gerçekleşiyor. PKK'nın uzantısı olan PYD orada Batı Kürdistan özerk yönetimini üç kanton halinde kuruyor. Şimdi Türkiye'de bu kadar demokratik açılımın getirildiği yer burası olmuştur. Sayın Başbakan'ın en son Diyarbakır ziyaretinde Barzani denen peşmerge reisiyle bir araya gelerek, şarkıcı olup olmadığı şüpheli, peşmerge kıyafetiyle sahneye çıkıp millete bazı şeyler söyleyen bir zavallıyla, Türkiye'de 'Kuzey Kürdistan' ifadesi ilk kez kullanılmıştır. PKK, 2014 yılını Suriye'dekine benzer şekilde, 'özerklik yılı ilan ediyoruz' diyerek, BDP'nin aracılığıyla Kuzey Kürdistan Özerk yönetiminin 30 Mart'tan sonra gelişeceğini ifade ediyor. 'Bu bize verilen sözdür. Yerine getirmezlerse Başbakan'dan hesabını sorarız' diye utanmadan tehdit ediyorlar."

 

'Millet iktidara umut bağlamıştı'

İktidarı halkın beklentilerini karşılayamadığını savunan Bahçeli, şöyle devam etti: "Bu millet AK Parti'yi tek başına iktidar yapmıştır. Milletimiz AK Parti'den çok umutlanmıştır. Sorunlarının çözüleceği, bir çok konunun ortadan kaldırılacağı, huzur ve güven içinde bir hayat beklemiştir. Böyle bir durum karşısında AK Parti'nin tek başına bir güce sahip olması her türlü sorunun çözümü için programında var olan görüşler ve teklifler için seçim beyannamelerinde belirtilen vaatler için, çok uygun bir ortam söz konusu olmasına rağmen, sorunların çözümünde AK Parti'de gecikme ve bununla beraber beceriksizlik görülmeye başlanmıştır."

Bahçeli, partisinin 45 yıldan beri Türk siyasi hayatında ilkeli temiz ve dürüst toplum anlayışıyla varlığını sürdürdüğünü belirterek, bu seçimlere iddialı bir şekilde hazırlandıklarını söyledi. "Sizinle çok açık ve samimi sohbet etmek istiyorum" diyen Bahçeli, şöyle devam etti: "Burayı şereflendiren insanlarımız arasında değişik siyasi partilerin üyesi destekçisi yöneticisi arkadaşlarımız olabilir, hepsine saygı duyuyoruz ama Türkiye gerçekleri üzerinde MHP olarak tespitlerimizi tekliflerimiz ortaya koyarken hiç kimseyi kırmak, üzmek veya kötülemek gibi bir niyetin içerisinde olmadığımızı da bildirmek isterim. Türkiye 11 yıldan bu yana AK Parti tarafından yönetilmektedir. 2001 yılının ortalarında başlayan 2002 yılının sonuna kadar devam eden hepinizin bildiği bir ekonomik krizi bu ülke yaşamıştır. Ekonomik krizden çıkış yollarının uygulanması ile ile ilgili tedbirlerin düşünüldüğü sırada toplumumuzdan çok büyük şikayetler ve sıkıntılar duyulmaya başlanmıştır. İnsanlarımız, yüksek enflasyondan, işsizlikten, ticarethanelerini kapatmaktan, hayat pahalılığı altında ezilmekten, çok sayıda şikayetle yeni bir arayışın içerisine girmiştir. Bu arayışın karşılığı olarak milli görüş çizgisinden ayrılmış bir grup insanın oluşturduğu ve 1,5 yıl içerisinde kurulmuş olan AK Parti'ye yönelmiş ve onu tek başına yüzde 34 oyla TBMM'de sayısal çoğunluğu elde eden, dolayısıyla da tek başına iktidar olmayı sağlayan bir başarı ortaya koymuştur."

 

'İlkokuldan Andımız'ı kaldırmanın gerekçesi ne olabilir?'

Bahçeli, ilkokullarda andın okunmasının kaldırılmasını eleştirerek, şunları kaydetti: "Bir başka konu var ki bu olaylar olurken bu iktidar özellikle de Erdoğan tarafından bazı oyunlar uygulamaya konuluyor. Diyelim ki Türkiye'nin ekonomik sosyal bölünme tehdidi karşısında önemli sorunları varken, ilkokuldan Andımız'ı kaldırmanın gerekçesi ne olabilir? 'Türküm, doğruyum, çalışkanım' sözünden niçin rahatsız olursunuz? Ziraat Bankası'nın başındaki TC harfleri neden kaldırılır. Bunların kaldırılması ile Ziraat Bankası'nın mevduatı mı artmıştır. Halka verilen kredilerde faizler düşürülmüş müdür? Şimdi TC'yi kaldırdınız bunların sonunda nelerin olacağını hiç düşündünüz mü? Türkiye'nin dağında, ovasında, her yerde bazı kurumların önlerinde 'Ne mutlu Türküm diyene' sözünü kazımanın ne faydası var? Demek ki demokratik açılımın kaldırım taşlarını döşemek için sinsi faaliyetlerle bu ülke karşı karşıya kalmıştır. Recep Tayyip Erdoğan kulağın çınlasın. Milliyetçi Hareket Partisi diyor ki, Allah nasip eder iktidar olduğumuzda ikamet ettiğin evin karşısına, 'Ne mutlu Türküm diyene' yazdırmazsam namerdim. Bazı kurumlarda özellikle Ziraat Bankası'nda, çünkü her tarafta o var. Orada Ziraat Bankası'nın TC'sini kaldıran banka genel müdürü, şubenin müdürü, kimseniz oraya tekrar kendi elinizle TC yazdırmazsam namerdim. Çocuklarımızın andını kaldırdınız. 'Türküm, doğruyum, çalışkanım' sözünden rahatsızlık duymuşsanız, şimdi o çocuklar 'hırsızım, soyguncuyum, yolsuzcuyum mu' desin. Recep Tayyip Erdoğan, oturduğun semtte ilkokula giden çocuklarımız haftada bir gün evinin önüne gelecek. Orada Andımız'ı yüksek sesle okuyacak, duy Recep Tayyip diyecek."

 

17 Aralık operasyonları

Bahçeli, 17 Aralık operasyonlarına da değinerek, "17 Aralık 2013 Türk siyasi hayatında bu kara gündür. Adalet ve Kalkınma Partisi açısından bu bir yüz karasıdır. Bu kara günün tekrar aydınlık günlere dönüşebilmesi için yolsuzluk ve rüşvet üzerinde yoğun bir faaliyetin ve mücadelenin yapılması elzemdir. 17 Aralık günü ne olmuştur. Hepiniz biliyorsunuz. Bir savcı kolluk güçlerini görevlendirerek 41 kişinin tutuklanması talimatıyla bir operasyon başlatmıştır. Bu operasyonun içinde belediye başkanı ve kardeşi var. Bu operasyonun içinde bir bankanın genel müdürü var. Bu operasyonun içinde dört tane bakan ve evlatları var. Bu operasyonun içinde İran'dan gelmiş ne idüğü belirsiz 29 yaşında bir uşak var. Bu operasyonda neler olmuş. İmar yolsuzluğu. Bu operasyonun ana sebebi nedir? Kamu ihalesine fesat karıştırma. Bu operasyonun ana sebeplerinden birisi altın kaçakçılığı, birisi nedir, kara para aklama" diye konuştu.

Operasyon kapsamında 4,5 milyon doların bir ayakkabı kutusunda yakalandığını ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti: "Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Genel Başkanı, yolsuzlukları ve rüşvetleri inkar edeceği yerde deseydi ki, 'Ben AK Parti'yim. 11 yıldan beri iktidarım. İnançlı insanlar olarak kendimizi tanıyoruz. Bizim kendi aramızda yolsuzluk ve rüşvet olmaması lazım. Onun için bütün savcıları, emniyet güçlerini görevlendiriyorum. Milletime sesleniyorum. Sivil toplum kuruluşlarına çağrı yapıyorum. Bilgi, belge ne varsa gönderin. Yolsuzluk ve rüşvetin kökünü kazıyalım. Nereye kadar gidiyorsa gitsin. Bunun kökünü kazıyıp yargının önüne çıkaralım. Cezasını verdireceğim' demesi gereken yerde... Sayın başbakan da bir panik olmuş yolsuzlukla rüşvetle ilgili operasyon 17 Aralık saat 06.30 ile 07.30 arasında yapılırken. Saat 08.30 civarında sayın başbakan oğlu Bilal'i arayarak bir konuşma yapıyor ve o konuşma daha sonra basında yer alıyor. Türkiye'yi TOKİ aracılığıyla dolaşan bu değerli başbakan, ilerde cumhurbaşkanı olacak olan başbakan bu bana komplodur diyor. Bu bana yargı ile darbedir diyor. Birtakım çalışmalarımızı engelliyorlar diyerek reddediyor ama bunu böyle devam ettirirken bir süre sonra kamuoyuna duyrulur duyrulmaz bu sefer de bu bize montajdır diyor. Böyle bir konuşma yoktur diyor. Yine inkara devam diyor ama yolsuzlukla mücadeleyi bir türlü başlatmıyor. Fezlekeler meclise geliyor, mecliste bekletiliyor. Sonra Adalet Bakanlığı tarafından iade ettiriliyor. Böyle karmaşık bir ortamda Türkiye tam 79 günden bu yana mahalli idareler seçim döneminde yolsuzluk ve rüşveti tartışıyor."

 

'Yolsuzluk ve rüşvet toplumu çürütür'

Bahçeli, yolsuzluk ve rüşvetin toplumun çürümesine yol açtığını belirterek, "Yolsuzluk ve rüşvet, bir toplumsal hastalıktır. Kanser gibidir, kangren gibidir. Müsaade edildiği takdirde toplumun her tarafına yayılır. Bu toplumu çürütür. Devleti çökertir. Bunun dünyada çok örneği vardır. Meraklı olanlar, Tunus'u incelesin, meraklı olanlar Mısır'a baksın. Meraklı olanlar Libya'ya, meraklı olanlar Ukrayna'ya baksın. Meraklı olanlar Endonezya'yı incelesin. Orada diktatörler, orada toplumun en fazla kabul gören karizmatik liderleri diye isimlendirilen hattı zatında özü de sözü de yalan ve hırsız olan insanlar hep ortadan kalkmıştır. Ülkeleri terk etmişlerdir. Böyle bir ortamın Türkiye'de sosyal hareketliliklerle ortadan kaldırılıp Türkiye'nin yanlış yollara sürüklenmesi de doğru olmaz. O sebepten dolayı yolsuzlukla mücadele mutlaka ama mutlaka yapılmalıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi bunu yapamıyor ise o zaman vatandaşımız şimdiden adını zaten koyuyor" şeklinde konuştu.

 

'Başbakan'ın siyasi ömrü tükenmiştir'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi ömrünün tükendiğini iddia eden Bahçeli, şunları söyledi: "Recep Tayyip Erdoğan'ın siyası ömrü tükenmiştır. Bunun cumhurbaşkanı olması artık mümkün değildir. Ya aklanacak, paklanacak ya da yüce divana gidecektir. Çankaya yokuşunu sırtındaki bu haramla sırtındaki bu sözlerle Çankaya yokuşunu çıkamaz, dizinin bağı çözülür, nefesi kesilir. O sebepten dolayı demokrasi içerisinde bir çıkış bulmalıyız. Ne yapmalıyız. Demokrasi içinde çıkış seçimdir. En yakın seçim hangisidir 30 Mart'tır ancak 30 Mart uyarma görevini yapar, belediye başkanını seçer fakat iktidar değişikliğini yapamaz. İktidar değişikliği milletvekilliği seçimlerinde olur. Öyleyse 30 Mart'ta Recep Tayyip Erdoğan'ı uyarmak lazımdır. Biraz oylarını kaybettirmek lazımdır. Eğer bunu yaparsanız Recep Tayyip Erdoğan diyecek ki, 'Ben yanlış yaptım, hatamı anladım. Milletimden desteğimi kaybediyorum' diyecek. Kendisine çeki düzen verecektir. Yoksa daha da kabalaşacak, zulme heveslenecek, ihtirası yükselecek. Benim dediğim olur ben tek adamım diyecek ve yine benimle beraber gelecek olanlara da biz böyle yürüyelim bu yollarda diyecek."

Bahçeli, tek adamlığın diktatörlüğe götürdüğünü belirterek, "Diktatörlerin sonu yoktur. Dünyada birçok örneği vardır. O zaman AK Parti'liler diyecek ki, 'Birlikte yürüyelim bu yolları derken, yollarımız ayrılıyor galiba. Senin gittiğin yol dikenli, çamur ve tek yön işaret ediyor. Tek yöne baktığımız vakitte yüce divan gözüküyor diyecek.' Bu sebepten dolayı bu seçimde uyarı görevinizi milletimizin öz evlatları olarak yerine getirmeniz gerekiyor. Kime oy verirseniz verin, bu vicdanınızın meselesi ama bugünkü iktidarı eğer bugün Türkiye'yi kaos, kargaşa, çatışma, kardeş kavgasına düşürmemek istiyorsanız ve sorunları demokrasi içerisinde çözmeye müsait bir siyasi kültüre sahip olmak istiyorsak işte 30 Mart sizin için en güzel bir başlangıçtır."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler