Aydınlar: Özgür düşünce ‘Aslı gibidir’
Yazar Aslı Erdoğan’ın Özgür Gündem Gazetesi’ndeki emeği ve duruşu sebebiyle tutuklanırken, dün annesi Mine Aydostlu Cumhuriyet’e verdiği demeçte, “Düşünce hangi demokratik ülkede suç olabilir ki” diye sordu.
Kapatılan Özgür Gündem gazetesinin Yayın Danışmanı ve yazar, bilim kadını Aslı Erdoğan’ın tutuklanması öncesinde seslerini birleştiren onlarca aydın, dün İstanbul Cezayir Lokantası’nda bir araya gelerek, bir açıklama yaptı. Açıklamaya, yazar Sema Kaygusuz, Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz ve şair, yazar ve editör Sait Efe Aydın eşliğinde toplantı salonuna gelen birçok isim katıldı. Ortak imzacılar listesiyle yazdıkları bildiride buluşan aydınlar, “Onun sesini susturmayı amaçlayan baskı, özgür düşünceye yönelmiş demektir. Biz o sesi sahipleniyoruz. Tercih yapması gerekenler, yazarlar değil yöneticilerdir. Baskı ve zulümle mi yaşam sürecekler, yoksa demokrasi ve kardeşliği mi seçecekler? Bizler demokrasiden, kardeşlikten ve barıştan yana durmaya, olmamız gerektiği gibi özgür düşüncemizi söyleyip yazmaya devam edeceğiz” mesaj verdi.
Toplantıya katılan Erdoğan’ın annesi Mine Aydostlu ise, kızının İstanbul Çağlayan Adliyesi’ne ifadeye çağrıldığı ve yazar meslektaşlarının kendisine destek için yola çıktıkları saatlerde, gazetemize şu açıklamada bulundu:
“Bu dayanışma beni son derece mutlu etti. Sonra burada güzel bir haber aldım, kızım savcılığa gidiyor. Tabii, merakla sonucu bekliyorum. İnşallah salıverirler. Demokraside düşünce ve ifade özgürlüğü olmalı, bu baskıyı hiç anlamıyorum. Düşünce hangi demokratik ülkede suç olabilir ki? Sosyal medyada açılan kampanyalardan kızımın gördüğü ilgiyi de duyuyor ve çok olumlu karşılıyorum. Kızım, bilgisayar kullanmazdı, hatta kendi bilgisayarına da girildiğini düşünerek iptal ettirmiş ve bu konuda yasal hakkını kullanarak bir rapor da almıştı.
Türkiye’nin gittiği yol beni endişelendiriyor. Halk için çok ümitsizim çünkü ne olursa olsun oylar hiç değişmiyor ve halk yapılanları sorgulayıp niye bunlar oluyor diye sormuyor. Ne iktidar, ne de halk böyle bir sorumluluk hissetmiyor.”
Aydostlu daha sonra toplantıya katılanlara özetle şu sözleri sarf etti: “Hiçbir zaman rahat bir hayatı seçmeyip, insan Hakları ihlalleri neredeyse kariyerini bırakıp bunu yazmayı seçti. Aslı, devamlı PEN yazarlar derneği vasıtası ile yurtdışına gitti, En son Polonya, Avusturya ve sonrasında Danimarka’ya gidecekken, her nedense bunu erteledi. Ve bana “Burada yalnızım, ama gidince orada daha da yalnızım” dedi. Ama şimdi görüyorum ki, burada yalnız değil, bunun için size teşekkkür ederim.”
MUSTAFA KÖZ
“15 Temmuz sonrasında, iktidar bir bıçak buldu ve bulduğu bu bıçağın iki yüzünü de bilemeye başladı. Bir yüzünü dindaşları üzerinde sınadı, şimdi sıra bıçağın diğer yüzüne geldi. Bu yeni bir hal değil, bu faşizmin artık görünen yüzü. Zaman zaman gazeteler kapatılıyor ama, şimdi topyekûn, cümbür cemaat muhalifleri susturmaya çalışıyorlar. Aslı Erdoğan vicdanını bir ülke gibi kullandı. Tam da bu yüreği ve vicdanıyla yazdı ve düşündü. Bu sıkıntılı, belalı günler geçecek. Buna inanıyoruz.
Aslı’nın kaygıları vardı. Geçen ay bir telefon iletisinde bana, “Zor günlerden geçiyoruz, TYS olarak yanımızda olur musunuz?” dedi. TYS Aslı’nın yanında. Çünkü bu bir gözdağıydı. Sadece onun için değil, tüm düşünen, yaratan yazarlar için bir korku dağı oluşturulmaya çalışılıyor. Bunu Ragıp Zarakolu’nun başına gelenlerden de görüyoruz. Buna karşı bu güç birliğini çoğaltıp Aslı’nın aramızda olduğuna inanmak bizi rahatlatacaktır. Buna inanmak istiyorum. Ancak, inandıklarımız, bilincimiz işlemez oldu. Akıl izan, mizan, terazi, şakül, her şey şaştı. Muhaliflerin daha dikkatli ve yan yana olma bilincini taşıması gerekiyor.
SERAY ŞAHİNER
“Memlekette çok baskın bir gelenek var: Elini taşın altına koyanları taşa tutmak. Biz Aslı gibi, özgürlüğü kısıtlanmış insanlar için özgürlük isterken, şimdi onu görüyoruz. Bugün biri adına fotoğraf tutanın yerini yarın kendisi alıyor. Bir fizikçi olarak da tanıdığımız Aslı’nın tercihi üzerinden yaşananı görüyoruz ki, atomu parçalamak, tahammülsüzlüğü kırmaktan daha kolaymış.”
SAİT EFE AYDIN
“Barış için Herkes” toplantısında Aslı ile beraber konuştuğumuzda, ben orada, Kürtçe olarak “Turgut Uyar’a inanıp seviyorsunuz, ama devletin Muş Tatvan yolunda veya Kürdistan’da insanları öldürebileceğine inanmıyorsunuz” demiştim. Aslı sadece yazar olduğu için değil, Türkiye’nin en büyük muhalif gücü olan Kürt basınının içinde cesurca yer aldığı için gözaltında. Biz buralarda buluşup, sıra kime gelecek diye soruyoruz; ama Gündem yine çıkar, biz yokuş yola yazarız; Aslı yine çıkar, yine yazar. Bir an önce özgürlüğe kavuşmasını bekliyoruz.”
NECMİYE ALPAY
“Bu bir gözdağı ve bu tür politikalar uyguluyorlar. Bu soruşturmanın bütünü için gizlilik kararı alınmış. Niçin diye düşününce aklıma ilk gelen, devlet bu tür işlerde daima bir parmak sahibi olduğu için, bunlar gizli olsun istiyor. Aslında, Kürt özgürlüğü sorunu ne yazık ki daha çok Kürtlerin verdiği bir sorun olageldi. Bazı polisler, Kürt olmayan gazetecilere “senin ne işin var” diyebiliyorlarmış. Hakikaten, niçin bizler, Kürt sorunun çözümü için işin içinde değiliz? Bu soru bu toplantının en önemli sorusu.”
SEMA KAYGUSUZ
“Biz şu anda çok az kişiyiz. Bölünemeyecek kadar azız. Ben artık buna içerliyorum. Gurur duyduğum çağdaşım Aslı’nın o gazetenin danışma kurulunda olması bir tesadüf değil tercihtir. Kadın bir tercih kullandı. Onun metninde dünya ağrılı, yaralı bir bedendir. Her şeyi kendi bedeni üzerinden anlatır. Halkın da en ağrıyan, yaralı yerinden, edebiyatın ürettiği yerden tuttu.
Okurları yazdıklarından güzelce pay çıkarır, alıntı yaparken... yok mu bu kadının 20 bin, 30 bin okuru? Var. Korku dağları sarmamış. Korku ovaları sokakları, şehirleri sarmış. Bu korkudan bıktım ben. Bununla yaşamaktan bıktım.
Bir mitolojik sahnenin içindeyiz. Hainler mezarlığı, Taksim’de insan asmak gibi cümlelerin günlük hayatta kurulduğu bir medya dünyasında arkadaşımızı içeri aldılar. İnsanların değersizleştirdiği özgürlük ve barış sözcükleri karşısında sen ülkede bunlar olurken kendinden ve çocuklarından utanmıyor musun diyebilir miyiz?”
MURAT UYURKULAK
“Demokrasi nöbetlerinden, diktatör olmak için elinden geleni yapan bir muktedirin kendi hezeyan Nöbetine gelmiş olduk. 15 Temmuz sonrası estirilen Demokrasi nöbetleri meselelerinin altının, temelinin olmadığı, TC devletinin 90 senelik zulüm refleksleri ile hareket ettiğini, giderek net görüyoruz.
Özgür Gündem çalışanlarının gözaltına alınması ve Ragıp Zarakolu ile Aslı’ya yapılanlar kabul edilemez. Özgür Gündemi değil, kendi korkunç, vahşi gündemini hayata geçirmeye çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bunun karşısında mümkün olan en geniş cepheyi oluşturmak gerekiyor. Bir araya geleceğiz ve bu zulüm gidişatını durduracağız. Başka çaremiz yok.”
PROF. SELÇUK EREZ
“Çağımızda iç savaş geçirenlere bakalım: Kuzey İrlanda’da kan gövdeyi götürdü ve sonra masa başında anlaşıldı. Bütün kritik mesele, bu uzlaşma “şimdi mi olsun?” İnsani açıdan şimdi olsun. Çünkü artık adam ölmesin. İki, eğer bölünmez bütünlük diyorsan yine şimdi olsun.. Çünkü beş yıl sonraki husumet o anlaşmayı geçici kılar. Eğer memleketin bölünmez bütünlüğüne taraftar değilsen, şimdi otur. Demek ki Aslı haklı. Biz de desteklemekte haklıyız.”
TEVFİK TAŞ
“Zulme karşı basın mensupluğu yapmak denilen şeyden ötürü buradayım. Bu bir vicdan meselesi ve bir bilinçti; bunun etrafında dönüyoruz. Gerçeği söyleyen basın, birbirine benzeyen dünyada çok büyüktür. Çok da doğru söylüyoruz. Doğru kazanacak. Buna inanıyorum.”
YAŞAR MİRAÇ
“Aslı Erdoğan, ne takıyye bilir, ne yalan. Aslı Erdoğan özgür yaşamış ve özgür yazmıştır. Aslı gibidir.”
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- Beyoğlu'ndaki cinsel saldırı dehşetinde yeni gelişme
- Napoli'den Galatasaray'a Osimhen yanıtı!