Avustralya yerlileri aborijinler, sömürgecilik mirasını sorguluyor
ABD'de bir siyahın polis tarafından gözaltına alınırken öldürülmesiyle büyüyen ırkçılık karşıtı hareket, yerli halkların sömürgeciliğin mirasını hala çok ağır ödediği Avustralya'da büyük yankı uyandırdı.
ABD'de George Floyd'un beyaz bir polis tarafından gözaltına alınırken öldürülmesi Avustralya'da da büyük yankı uyandırdı.
Yerli halklar Avustralya nüfusunun yalnızca yüzde 3'ünü oluşturuyor ama 1991 yılında yapılan bir ulusal araştırmanın eşitsizlikleri ortaya koymasına ve tavsiyelerde bulunmasına rağmen, son 30 yıl içinde polis gözetiminde ölen yerlilerin sayısı 400'ü aşıyor.
Ülkedeki çocuk hapishanelerindekilerin yarıdan fazlası yerli çocuklar.
Avustralya yerli halkları Aborijinler ve Torres Boğazı Adası halkı, yargı ve infaz sisteminin, polis şiddetinin neden en çok kendilerini hedef aldığını sorguluyor, tıpkı ABD'de olduğu gibi polise ayrılan bütçenin eşitsizlikleri gidermeye yönelik sosyal projelere yönlendirilmesini istiyor.
TOPLUMSAL PROJELER
Bazı sosyal projelere hükümet fon veriyor. Keenan Mundine'nin kurduğu küçük yardım örgütü Deadly Connections (Öldürücü Bağlantılar) ise küçük bağışlarla yaşıyor.
33 yaşında bir Aborijin Avustralyalı olan Keenan, yerli halklardan gençleri cezaevinden ve polisle karşı karşıya gelebilecekleri gergin durumlardan korumaya çalışıyor.
"Bizim buralara polis sadece sevdiğimiz birini götürmek için gelir" diyor Keenan.
Polis gördüğü zaman ne hissettiğini sorduğumda düşünmeden "Korku" diye cevaplıyor.
Günü onun doğup büyüdüğü Sdyney'in Redfern mahallesinde geçirdik. Etraftaki bir çok bina onun "otorite" ile karşı karşıya geldiği farklı anıları temsil ediyordu.
Bu binalardan birinde polis tarafından kovalanan en yakın arkadaşı balkondan düşerek ölmüştü.
Binalara ve bir basketbol sahasına bakan kaldırımda durup "Bakın şu an durduğumuz yerde bir gözaltına alınmıştım" diyor.
Bu sokaklarda oynarken daha iyi bir hayatı, polis tarafından kovalanmamayı hayal ederdim. Birlikte oynadığım çocuklardan bazıları polis yüzünden hayatlarını kaybetti" diye ekliyor.
Keenan 6 yaşındayken babası intihan edip, annesi uyuşturucu doz aşımından ölünce kimsesiz çocukların konduğu bakımevine gönderilmiş.
14 yaşına geldiğinde hırsızlıktan çocuk gözetim evine konmuş. Uyuşturucu işine de karıştığından ondan sonraki 15 yılın büyük bölümünü parmaklıklar arkasında geçirmiş.
Bu döneme ilişkin hatıraları silik ama doğum günlerini hatırlıyor.
"18 yaşıma çocuk hapishanesinde girdim" diyor.
"Doğum günlerinde ailenizin yanında olmak, sevildiğinizi hissetmek istersiniz. Normal biri gibi hissetmeyi arzularsınız. Hediye ya da başka bir şey değil, sizi seven birileriyle bir masanın etrafında oturmak."
Keenan, hayatını değiştirmeyi başarmış. Son hapisten çıkışının üzerinden hayli yıl geçmiş. Evlenmiş ve Khaius ve Khyreese adında iki küçük oğlu var.
Çocuklarına çok düşkün ve bizimle konuşurken sürekli gözü onların üzerinde. Birlikte salıncaklara gidiyoruz. Çocukların geleceğinden kaygılı olduğunu söylüyor.
Yargı sisteminin kendisi gibi Aborijin halktan insanlara adil davranmadığını ve bu durumun değişmediğini söylüyor.
"Sürekli olarak çocuklarımın benim yaşadıklarımı yaşamasından ve hayatları boyunca onlarda iz bırakacak şeylerle karşılaşmalarından korkuyorum. Büyüdüklerinde tutuklanmalarından, hapse girmelerinde korkuyorum" diyor.
SÖMÜRGECİLİĞİN İZLERİ
Keenan'ın korkularını yerli halklara mensup binlerce kişi paylaşıyor.
Avustralya nüfusunun sadece yüzde 3'ünü oluşturan yerli halkların cezaevlerindeki yetişkinlerin dörtte birinden fazlasını oluşturması normal değil.
Çocuk tutukluların durumu daha da vahim. Avustralya'daki çocuk hapishanelerindeki tutukluların yarıdan fazlası Aborijin.
Bu durumda yerli çocukların hapishaneye gitme ihtimali üniversiteye gitme ihtimalinden yüksek.
Aborijinler ve Torres Boğazı Ada halkları hukuk bürosundan Roxanne Moore, "Yerli halkların orantısız bir şekilde cezaevine konması Avustralya'da sömürgeciliğin bir kalıntısı" diyor.
18. yüzyılda Avustralya'da yerleşimler kurabilmek için İngilizler yerli halklara yönelik katliamlar ve tutuklamalara girişmişti. Polis gücü insanları topraklarından sürmek için kullanılmıştı.
Ve 1970'lere kadar polis hala yerli çocukları zorla evlerinden toplayarak beyaz ailelere veriyor ya da kurumlara yerleştiriyordu.
Aborijin çocukların ailelerinde zorla koparılması beyazların yerlilerden üstün olduğu ırkçı varsayımıyla hareket eden sömürgeci hükümetin asimilasyon politikalarının bir parçasıydı.
Bu politikaların amacı yerli halkların beyaz nüfus içinde yavaş yavaş eritilmesi ya da mümkün olan durumlarda beyaz topluma uyumlaştırılmaları (asimilasyon) idi.
Kuşaklar boyu ailelerinde koparılan yerli çocuklara bugün Çalınmış Nesiller deniyor ve bunun sebep olduğu travma ve kayıp duygusu bugün bir çok Aborijin aileyi hala etkiliyor.
Roxane Moore "Bu bizim için geçmiş değil, biz her gün haal sömürgeciliğin mirasını ve etkisini hissetmeye devam ediyoruz. Özellikle de yargı sisteminde. Halkımıza yönelik aşırı polis müdahalesi, hala varolan sistemli ayrımcılık bunun izleridir " diyor.
Moore bir kere sistemin içine düşen bir gencin bir daha kendini kurtarmasının çok zor olduğunu çünkü her düzeyde sistemin yerli halkların aleyhine olacak şekilde düzenlendiğini söylüyor.
"Polisle kurulan ilişkiden mahkemeye ve mahkumiyete kadar, kefaletin reddedilmesine, gözaltında ölümlere kadar her şeyde görüyoruz. Bu yüzden halkımız için gerçek adalet ancak yapısal değişiklikle gerçekleşebilir" diyor.
KAPTAN COOK'UN MİRASI
Kaptan James Cook'un heykelleri, İngiliz kaşifin kıtaya 1770 yılında ayak basışını simgeliyor.
Fakat Cook, mirası ve yaptıkları tartışmalı bir şahsiyet.
Onu kahraman olarak gören bir çok insan var. Ama başkaları da onu Avustralya yerli halklarının mülksüzleştirilmesi ve topraklarından sürülmesinin yolunu açın kişi olarak görüyor.
Bazı siyasi liderler Avustralya'nın geçmişinde yaşanan bu haksızlıkları kabullenme yoluna gitti fakat örneğin hala ülkenin anayasasında adı geçmeyen yerli halklar bunları yeterli bulmuyor.
2008 yılının Şubat ayında zamanın başbakanı Kevin Rudd, Avustralya'nın yerli halklarından, yüzlerce yıl devam eden acılara sebep olan ve polisin de önemli rol oynadığı politikalardan dolayı resmen özür diledi.
Bu önemli bir andı. Fakat bir çokları bu özürü, gerçek bir değişimin izlemediğini düşünüyor.
Hükümetin yürüttüğü bir dizi projeye rağmen Avustralya yerli halkları hala sağlıktan, eğitime ve yaşam beklentisine kadar bir çok alanda dezavantajlı konumda.
Keenan beni birlikte çalıştığı iki gençle, Chaise Patten ve Malakai Marr ile tanıştırdı.
Mahallede basket oynarlarken ve bir şeyler atıştırırken konuştuk.
15 yaşındaki Chaise yerli bir genç olarak en büyük sorununun derisinin rengi ve oturduğu mahalle olduğunu söylüyor.
"Uyuşturucu kullanan çok insan var. Çok suç işleniyor" diyor ve ailesinden bir çok kişinin de bunlara karıştığını söylüyor.
"Biz bu yoldan gitmek istemiyoruz. Çalışmak, meslek edinmek istiyoruz" diye ekliyor.
Malakai ise bir başka sorunun başarılı olabileceklerinden hep kuşku duyulması olduğunu söylüyor.
"Ben iyi biri olmak istiyorum. Fakat polis siyah olduğum için eninde sonunda uyuşturucu satacağımı ve hapse düşeceğimi düşünüyor. Ben böyle olmayacağım. Kendi işimi kuracağım, üniversiteye gideceğim:"
Bu gençler kendilerinden önceki kuşaklarınkinden farklı bir gelecek kurabilmeyi ve gidişi değiştirebilmeyi umuyor.
Keenan bu yüzen eski mahallesinden kopmadığını anlatıyor.
"Gittiğimde kendi hikayemi görüyorum. Hala büyük sıkıntılar görüyorum" diyor.
"Bu toplum beni travmaya uğrattı. Ama ben bundan çıkıp, 'umut var' demek istiyorum. Sizin kim olacağınızı koşullar belirlemeyecek demek istiyorum."
En Çok Okunan Haberler
- Birsen Güran'dan geri adım: 'Ben yanlış ifade ettim...'
- Milyarlık vurgun iddiası!
- Görüntülerle ortaya çıkardı: Doktor gözaltında
- Hâkimin itirafı
- Ünlü fenomen adeta bir servet kazandı!
- Galatasaray, Tottenham'ı sahadan sildi!
- Erdoğan'dan 'sürpriz' 10 Kasım kararı
- Arbede çıktı, oturuma son verildi
- Köy tipi yoğurt diye yedirmişler!
- AKP’li vekil ateş püskürdü!