Atatürk’e büyük sevgi

Milli Mücadele’nin 100. yılına özel sahneye konulan “Yeniden Doğuş” operasında Atatürk’ü canlandıran tenor Ali Murat Erengül ile konuştuk.

Atatürk’e büyük sevgi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.11.2019 - 22:42

Müzik, ilk olarak Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde sanat müziği eğitimi almasıyla hayatına girdi. Sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde yine sanat müziği eğitimiyle devam etti. Konservatuvarda opera bölümünü ise “İstiklal Marşı”nı okuyarak kazandı. Ünlü tenor Ali Murat Erengül’den bahsediyorum. 

Yeniden Doğuş operasında Atatürk’ü canlandıran sanatçı, bu rolü canlandırdığı için çok gururlu olduğunu söylüyor. 

Samsun Devlet Opera ve Balesi’nde (SAMDOB) 10. yıl için Kurtuluş Savaşı’nın 100. yılına özel sahneye koyulan Atatürk ve silah arkadaşlarının mücadelesinin anlatıldığı “Yeniden Doğuş” operası, opera, bale ve orkestra sanatçılarından oluşan yaklaşık 130 kişilik ekip tarafından sahneleniyor.

Proje yaratıcısı ve sanat yönetmenliği Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Murat Karahan’a ait. “Yeniden Doğuş” operasının librettosu ve bestesini ise Tevfik Akbaşlı üstleniyor.

DUYGULU ANLAR... 

İstanbul Devlet Opera ve Bale sanatçısı olan Erengül, “Bana bu teklifi getiren sevgili Tevfik Akbaşlı, eserin aynı zamanda librettosunu ve müziğini besteleyen çok değerli bir insan. Biz onunla başka bir eser için tanıştık, o da Çanakkale Belediyesi’nin onu görevlendirdiği, ‘Bizim için yazar mısın?’ dediği ‘Troya’ adlı eser... O eserde Achille (Aşil), Akhilleus, o rolü bana teklif etti. O eseri çalışırken biz, bana ‘Ali Murat böyle böyle bir eser yazıyorum, yarısını tamamladım, genel müdürümüz Murat Bey de çok destekliyor. O eserde başrolü oynamanı istiyorum’ dedi, ‘Çok güzel seninle çalışmayı çok isterim’ dedim. ‘Ama bir sürprizimiz var sana, Atatürk’ü canlandıracaksın’ dedi. Cevabım ‘Hiç benzemiyorum ki ben’oldu. Sonra fark ettik ki, yanaklarım, dudağım, çenem, burnum çok benziyor. O yüzden mesela plastik makyaj yapılmadı bana, sadece kaş ve saç yapılıyor. Lensi de taktıktan sonra bu kadar benzeyeceği mi hiç tahmin etmiyordum. Oynayana kadar yeteri kadar hissedememiştim açıkçası. İlk çıktığım zaman koroda ağlayan bazı arkadaşlarımı görünce fark ettim ne kadar benzediğimi. Karakter olarak da verebilmeye yansıtmaya çalışmak çok önemliydi benim için, çünkü eseri istediğiniz kadar iyi söyleyin orada, o kurtarıcımızı, iyi yansıtamadıktan sonra müzik de güme gider herkesin emeği de... İşte o rolü yansıtmak, tabii içimizde hep sevgisi olduğu için çok zor olmadı, elimizden geleni yaptık” diyor. 

Operadan sonra çocukların tepkilerinin çok ilginç olduğunu söyleyen Erengül, “Anneler, babalar ‘Bak Atatürk kızım’ ya da oğlum’ diyor, yaşadığını zannediyorlar, hiç çekinmeden ellerini uzatıyor çocuklar, aslında yabancı biriyim ama değil, tabii karşılarında Atatürk’ün olduğunu düşünüyorlar nasıl bir güven duygusu, duygu dolu anlar anlatamam. Benimle fotoğraf çektiren insanların ellerinin titrediğini biliyorum. O yüzden eser bittikten sonra en az bir saat fotoğraf çektiriyorum. Tabii gurur veriyor bana bir sanatçı olarak işimi iyi yapabildiğim için. Ve insanların Atatürk sevgisini gözlemlediğimde çok mutlu oluyorum. O bakışları hayatım boyunca unutmam, annem hariç hiç kimse bana öyle bakmadı, onun bakışı bile değil başka bir bakış bakılan... Ağabey, baba, kurtarıcı, lider, insan, sevgi, aşk hepsinin karışımı bir duygu ile bakın deseler ancak zannedersem Atatürk’ü görünce böyle bakılabilir. Çok mutluluk verici bir durum” diyor. 

‘MUTLUYUM...’

1912 ile 1922 arası yılları konu alan yapıt, Kurtuluş Savaşı, Büyük Taarruz, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı, İzmir’de düşmanın denize dökülmesiyle bitiyor. Tüm bunlar sahnede olabildiği kadar canlandırılıyor. 

Yapıtta 3 arya söyleyen Erengül, yapıtta etkilendiği yerleri şöyle anlatıyor: “Atatürk’ün Fikriye ile olan duygusal bağını da anlatıyoruz. Mesela Meclis’in açılışında askeri kıyafeti çıkarıp, sadece ceket ve kravatı takıyorum ve kalpağı alıyorum, öne gelip duaya başladığımız zaman seyirci inanılmaz alkışlıyor. Çünkü orada bir inanç var, inançsız bir topluluk değil o topluluk, bunu da söylemek isterim. Ve şehitlerimizin tepeye bayrağı dikerken teker teker vurularak birbirlerinin üstlerine yıkılmaları beni çok etkiliyor. Ama tabii bütün o toprakları bize bağışlayan, bizim için savaşan bütün askerlerimize, her yerde görev yapan herkese minnettarız. Bunu oynarken ve yaparken bir nebze yansıtabiliyorsak ki biz hissedebiliyoruz. Atatürk karakteri olarak opera sahnesinde ilk defa görünüyor ve bu bana nasip oldu, çok güzel bir duygu. Bana söylüyorlardı ‘İlk seslendiren sensin’ diye, benim için ilk olmasından ziyade isterse sonuncusu bana gelsin, ben 10.uncusunu söyleyeyim, yine mutlu olurdum. Burada sıra önemli değil, burada önemli olan duygu, ruh” diyor. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler