AP’de eğilim ‘dondurmak’

AP’den Türkiye ile ‘müzakereleri dondurma’ kararının çıkması beklenirken AP Türkiye raportörü Piri, ‘Türkiye, gazeteciler için en büyük hapishaneyken, 10 milletvekili hapisteyken bunun dürüst bir süreç olduğunu AB vatandaşlarına da Türk vatandaşlarına da anlatamam’ dedi.

AP’de eğilim ‘dondurmak’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 21.11.2016 - 00:57

2005 yılında reform hamleleriyle AB ile müzakerelere başlayan Türkiye’nin 53 yıllık mücadelesinde önemli bir geri adım için düğmeye yarın basılıyor. Avrupa Parlamentosu Türkiye ile 11 yıldır süren müzakereleri sürdürüp sürdürmemeyi oylayacak. Ankara-Brüksel arasında ‘diyalog’ için varılan mutabakata karşın Türkiye’nin AP Raportörü Kati Piri’yi kabul etmemesi süreci tetikledi. AP yarın Türkiye ile müzakereleri ‘dondurma, askıya alma veya durdurma’ kararını oylayacak; büyük olasılıkla ‘dondurulmasına’ karar verilecek. Karar, AB Konseyi’nin Aralık ayında Türkiye ile ilgili alacağı karara da zemin oluşturacak. Brüksel-Ankara hattında diyalog arayışları sırasında Ankara’nın ‘istenmeyen insan’ ilan ettiği ve ‘o gelirse gelmeyin’ dediği Kati Piri Cumhuriyet’e konuştu.

- Yine kötü, istenmeyen kişi ilan edildiniz Türkiye tarafından. Neden?

Bana neden istenmediğim konusunda resmi bir yanıt verilmedi. Haberi Başkan Schulz’dan aldım. Schulz, Bakan Ömer Çelik aracılığıyla “AP’den bir delegasyonun ziyaretinin, ben bu heyetin parçası olmadığım takdirde, memnuniyetle karşılanacağını” iletti.

Desteği kaybedeceğiz

- Söylenen ‘siz müzakerelerin askıya alınmasını istediğiniz için’ istenmediniz. Bunu mu istiyorsunuz?

Burada bir fark var. Parlamento’da Türkiye raportörü olarak benim çoğunluğun görüşünü yansıtmam gerek. AP’de 8 farklı siyasi grup var ve bu 8 grubun hepsi de katılım müzakereleri ile ilgili siyasi adım atılmasını istedi. Benim de içinde olduğum bazıları müzakereleri dondurmayı istedi; bazıları resmi olarak müzakerelerin askıya alınmasını; bazılarıda resmi olarak müzakerelerin durdurulmasını istedi. Bu aşamada, AB’nin katılım müzakerelerinin itibarı söz konusu. Eğer şimdi sağlam bir duruş sergilemezsek Türkiye’de tüm bu olan bitenlerle ilgili, Türkiye’yi gerçekten AB ile birlikte görmek isteyen vatandaşların desteğini kaybedeceğiz.

8 parti de istiyor

- Ama AP’nin tek başına müzakereleri dondurma, askıya alma ya da durma yetkisi yok!

Kesinlikle. Bu AB liderlerinin vereceği bir karar ve onlar da aralık ayında toplanacaklar. AP sadece siyasi bir sinyal gönderebilir, tek başına bir karar alamaz. Ama 8 parti grubunun AB liderlerine aralık ortasındaki toplantı için yollamak istediği siyasi mesaj, “Türkiye ile katılım müzakerelerini dondurun çünkü şu andaki hükümet bu görüşmeler için samimi taahhütte bulunmuyor”; “bugüne kadar yaptığımız gibi devam edemeyiz” demenin zamanı geldi. Salı günü oturumda Yüksek Temsilci Mogherini konuşma yapacak, karar çıkacak. Ve bu kararda da AB liderlerine, Türkiye’de bir şeylerin tekrar normalleştiğini görene kadar, katılım müzakerelerini geçici olarak dondurma çağrısında bulunacağız. Yani; geçmişte olduğu gibi hukukun üstünlüğüne ve ifade özgürlüğüne saygı duyana kadar.

Tutumum aynı

- Sizin raporlarınız Ankara tarafından hep çok eleştirildi; iade edildi. Siz Türkiye’yi AB’de istemiyor musunuz? Siz mi kötü rapor hazırlıyorsunuz, yoksa Türkiye mi tepetaklak gidiyor?

Türkiye’de çizilen bu imaj komik çünkü AP’de, Türkiye’nin AB sürecini başından beri destekleyenlerden biriyim. Ve çok üzgünüm ki şu anki hükümet, Türkiye’yi AB’den her geçen gün daha da uzaklaştırıyor. Ben Türkiye ile ilgili tutumumu değiştirmedim; benim için Türkiye’nin geleceği AB içerisindedir. Ama ben aynı zamanda bir Avrupalı siyasetçiyim ve mevcut hükümetle, AB’ye entegrasyon süreciyle ilgili konuşmanın inandırıcılığına bakmak zorundayım. Şu an Türkiye, dünyada gazeteciler için en büyük hapishaneyken; 10 muhalif milletvekili hapisteyken ben bunun dürüst bir süreç olduğunu AB vatandaşlarına da Türk vatandaşlarına anlatamam.

- Türkiye bu dondurma kararını nasıl durdurabilir? Gazetecileri, politikacıları serbest bırakırsa bu süreç tersine döner mi?

Kesinlikle. Anahtar Ankara’daki hükümetin elinde, bizim elimizde değil. Biz sadece onların adımlarına tepki gösteriyoruz. Türkiye’de bir şeylerin yeniden normalleşmeye başladığını gördüğümüz anda “masaya oturalım ve son 10 yıllık süreçte kaybettiğimiz Türkiye destekçisi vatandaşlarımızı ve kaybettiğimiz Türk vatandaşları ile ilgili konuşalım” diyen ilk ben olacağım. Bu nedenle de bu aşamada resmi olarak askıya alma çağrısında bulunmuyoruz. Askıya alma ancak Türkiye, ölüm cezasını kabul ederse söz konusu olur.

- Müzakereleri dondurarak Ankara’ya iletilen mesaj ne?

Müzakereleri dondurmak siyasi bir işarettir; AP söz konusu olduğunda bu aşamada Türk hükümetini daha fazla entegrasyonu konuşmak için bir ortak olarak göremeyiz demektir. Eğer aksi yönde bir eylem görürsek, eminim ki AP, Konsey’den bile daha önce, gerçekten entegre olalım ve Türk hükümeti tarafından uzatılan bir el varsa buna yardımcı olalım diyen ilk taraf olacaktır.

- Siz ağustosta da Başbakan ve Çavuşoğlu ile görüştünüz. Sizi neden o zaman kabul ettiler?

Sanırım farklı politik yaklaşım nedeniyle. Ağustos ayının sonuna geldiğimizde, ki bu AB’nin darbeden sonraki ilk ziyaretiydi, meslektaşlarım benim gibi düşünmese de bence AB, darbe girişiminin Türkiye toplumundaki etkisini hafife aldı. Avrupa’da kimi zaman Türkiye ve halkı ile ilgili çok olumsuz fotoğraflar yer alıyor. Ve onlar Türk vatandaşlarının yaşadığı acıyı ve geçtiği zorlu dönemi görmüyor; mesela mülteci sorunu, Suriye savaşı, ülkedeki terör saldırıları... Bunlar bence AB liderleri tarafından, ben de dahil AB tarafından, yeterince anlaşılmadı. Ağustos sonundaki ziyarette görüşmeleri yeniden başlatmak hedefleniyordu. Böylesine zor bir dönemde, Türkiye’ye yardım etmek için, hukukun üstünlüğünü yeniden hâkim kılmak için onbinlerce insan tutuklandığında ve işlerinden atıldığında bu sürecin hukuka uygun nasıl sürdürülebileceği ele alınıyordu. Biz oraya Türk hükümetine nerede isterse yardım elimizi uzatmaya gittik.

İtici güç olmaz

- AP’nin müzakerelerin dondurulması yönünde alacağı bir kararın Brüksel-Ankara ilişkilerine nasıl bir etkisi olur?

Çok bir etkisi olacağını düşünmüyorum çünkü son 3 yılda katılım süreci açıktı. Ve kabul etmeliyiz ki Türkiye’de AB konusunda pek bir ilerleme olmadı. Bu aşamada, AB her ne karar alınırsa alınsın, bunun Türkiye’de itici gücü olacağını düşünmüyorum. Ben ve Parlamento için tüm diyalog kanalları her zaman açık olacak. Bu aşamadaki soru; bence Türkiye’nin AB üyeliği gündemimizin birinci sırasında yer almamalı.

DEĞERLERİMİZİ PAYLAŞMIYORLAR

- Peki, Türkiye’nin AB’ye katılımını destekleyenleri bu karar hayal kırıklığına uğratmayacak mı?

Bu hepimiz için çok zor bir dönem. AB bu dönemde çok zayıf; 28 üye ülke mülteci kriziyle nasıl başa çıkacağı konusunda uzlaşamıyor. Biliyorum Türkiye’deki birçok demokrat da, AB-Türkiye mutabakatı ile Türkiye’den mültecilerin gidişini durdurmasının istendiğini gözleriyle gördüklerinde, AB’ye olan güvenini kaybetti. Bu aşamada bizim değerlerimize bakmamız her şeyden daha önemli. Türkiye’de de, Avrupa’da da vatandaşlarımız, sahip olduğumuz tek gücü, ‘yumuşak gücü’, ‘değerlerimizi’ yeniden güçlendirmemizi istiyor. Ve AB söz konusu olduğunda benim önemsediğim de bu. Bu aşamada Türkiye’de tüm bu olanlara baktığımızda, bizim ilkesel bir tutum almamız gerek. Bu Türk halkına karşı değil; kesinlikle Türk vatandaşlarını cezalandırmak için değil ama bu ‘bizim belli değerlerimiz var ve bu aşamada Türk hükümeti bu değerleri paylaşmıyor. Bu nedenle de bir işaret veriyoruz’ demek.

- Türk hükümeti mi, Cumhurbaşkanı Erdoğan mı?

Ne Türk hükümetinden ne de Cumhurbaşkanı’ndan farklıbir ses duyuyoruz. Herkes için açık ki Türkiye’de karar verilen her konuda son söz olmasa da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözü çok önemli. Ama hükümet demokratik bir yolla seçildi; demokratik bir şekilde seçilmiş parlamenterleriniz parlamentonda. Dolayısıyla insanlar farklı düşünüyorsa karar vereceği sistem orada ama bu aşamada orada da faklı bir karar alındığını düşünmüyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler