Amerikan sineması ve eşcinsellik

Amerikan sinemasının kalbinin attığı Hollywood’da eşcinsellik nerdeyse tabu olmaktan çıktı gibi. Amerikan televizyonu sinemadan daha hoşgörülü davrandı: Ellen DeGeneres, Neil Patrick Harris, Rosie O’Donnel, Sarah Paulson gibi oyuncular cinsel tercihlerini çoktan açıkladılar.

Yayınlanma: 18.12.2020 - 10:34
Abone Ol google-news

William Haines

Amerikan sinemasının kalbinin attığı Hollywood’da MGM’in patronu Louis B.Mayer’in cinsel eğilimlerini saklamayı reddeden yıldız oyuncusu William Haines’i stüdyodan kovduğu 1933 yılı sanki gerilerde kalmış gibi. "Six Feet Under" (2001-2005) dizisinin yapımcısı Alan Paul, doksanların Hollywood’unu eşcinsellikten uzak bir endüstri olarak tanımladı: “Eskiden olduğu gibi kent alabildiğine eşcinsellerle doluydu ama hiç kimse eşcinselliğini açıklamıyor ketum bir tutumla saklıyordu. Bugünse eşcinsellik nerdeyse tabu olmaktan çıktı.”

Cary Grant                                                                              Tyrone Power

Cary Grant’ın, Tyrone Power’ın biseksüelliklerini gizledikleri, Rock Hudson’ın kadınların dayanamadıkları erkek görünümünü üstlenip sergilediği dönemse gerilerde kaldı. 1940’ların tutucu, önyargılı Amerika’sında hem görünür hem de cinsel seçimini gizlemek ağır bir işti. 1950’lerde Marlon Brando, Montgomery Clift, James Dean’le Amerikan sinemasına yeni bir oyuncu kuşağı geldi. Bu kuşak doğal yorumlarıyla, bağımsız tutumlarıyla Hollywood’un yıldız yaratma düzenini alt üst edivermişti.

James Dean

GİZLENEN KİMLİKLER

Kırkların iki yüzlü Amerika’sında ilk cinsel deneyimlerini yirmi yaşında yaşayan Montgomery Clift (1920-1966) eşcinselliğinin  starlığı için büyük bir engel olduğunun ayrımındaydı ama sert bir ahlak anlayışında olsa da bu eğilimini tümüyle saklayacak bir yapıda değildi. Eşcinselliğini örtmek ona hep acı verdi. "Red River"da (Kanlı Nehir/ 1946) Clift’ten aşırı tedirgin olan bağnaz John Wayne sette ondan hep uzak durdu.

Montgomery Clift

Anlamlı yeşil gözleriyle, incinebilir çekici görüntüsüyle , kararsız cinselliğiyle Montgomery Clift Amerikan sinemasının en önemli yüzlerinden biriydi. James Dean (1931-1955) Amerikan gençliğinin idolü olmaktanda öte onların ilk kez beyazperdede özdeşleşebildikleri bir antikahramandı. Stüdyolar genç adamın cinsel eğilimlerini kalabalıklardan saklamak zorunda kaldılar. 1949’da askere çağrıldığında görevlilere “Beni askere alamazsınız ben eşcinselim” diyerek doğruyu söylemişti. New York’taki gay barlara gidiyordu, Türk hamamlarının sürekli müşterisiydi.

Ellen DeGeneres                Rosie O’Donnel                                             Sarah Paulson

Günümüzde Ellen DeGeneres, Neil Patrick Harris, Rosie O’Donnel, Sarah Paulson gibi TV dizisi oyuncuları eşcinsel oldukların çoktan açıkladılar. Yıldız Tom Cruise ise kimliğini gizli tutmaya çalıştı. İngiliz aktör Ian McKellen 2006’da bir oyuncunun cinsel seçimini belirtmesinin zor olduğunu çünkü sinema endüstrisinin eşcinsellik konusunda sert ve tepkisel olduğunu belirtti.

"Philadelphia"

Gus Van Sant, Todd Haynes, Bryan Singer, Roland Emmerich gibi yönetmenlerse bu eğilimlerini saklamadılar. İki gay sinemacının gerçekleştirdiği "The Celluloid Closet" (Rob Epstein, Jeffrey Friedman/ 1995) belgeselinin açıkladığı gibi eşcinsellik sinemada ya gülünç, ya acınacak bir öğe olarak ya da korkulacak, iğrenilecek bir hastalık gibi işlendi. Doksanlı yıllarda bağımsız sinemacılar “queer cinema” (eşcinsel sinema) türüyle eşcinselliğe ayrı bir boyuttan baktılar. Jonathan Demme "Philadelphia"yı (1993) çekti, film büyük bir başarı kazandı. 

KARŞITLIKLAR ÜLKESİ

"Brokeback Mountain"

2005’te "Brokeback Mountain" (Brockeback Dağı/ Ang Lee) sinemada bir dönüm noktası oldu. Hollywood filme Oscar vermeyi reddetti. Ang Lee en iyi yönetmen ödülünü alabildi. Medyada çıkan haberler Hollywood’un eşcinsellikten ne ölçüde iğrendiğini ve homofobik olduğunu böylece doğruladı.  "Brokeback Dağı"nın ardından gayliği anlatan projelerde artış oldu. 1993’ten beri Milk üstünde Gus Van Sant filmi çekmek için tam 15 yıl bekledi (2008). Yönetmen fragmanlarda filmin eşcinsel boyutundan çok politik yönünü öne çıkardı.

"Milk"

Amerikan televizyonu sinemadan daha hoşgörülü davrandı: 1997’de Ellen DeGeneres sitcom’unda sosyokültürel bir olay yarattı. Geceleri televizyona çıkan gay ve lezbiyenlerin sayısı arttı. Kalıplarına karşın TV dizisi "Will and Grace" Amerika’da eşcinselliğin hoşgörüyle karşılanmasını sağladı.

"Queer as Folk"

Örümcek Adam’ın çizeri Stan Lee, Showtime kanalı için eşcinsel bir süper kahraman yaratacağını açıkladı. "Queer as Folk", "The L World" gibi kışkırtıcı diziler gündeme geldi. "Milk"in (1988) Oscar adaylıkları açıklanırken Lifetime kanalı "Prayers for Bobby"yi gösterime soktu. Dram, inançlı bir anneyle din baskısı yüzünden intihar eden gay oğlunun gerçek öyküsünü anlatıyordu.

Bazıları Kaliforniya eyaletinde eşcinsel evliliği yasaklayan 8 numaralı önerinin onaylanmasından önce "Milk" gösterime girseydi seçmenler üstünde olumlu olabilirdi düşüncesini savundular. Brad Pitt seçim kampanyası süresince eşcinsel haklarının savunulması için 100 bin dolar bağışladı. Los Angeles Film Festivali’nin koyu mormon başkanı eşcinselliğe karşı yaptığı bağış için görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

Jodie Foster, Altın Küre Ödülleri - 2013

Oyuncu, yönetmen, yapımcı Jodie Foster, 2013 Altın Küre ödülleri töreninde Cecil B.DeMille Başarı Ödülü’nü alırken lezbiyen olduğunu açıkladı. Jane Fonda ile lezbiyen Lily Tomlin’in yapımcıları oldukları Tv dizisi "Gracie and Frankie" (2015-2020) gay kocaları tarafından aldatılan Gracie ve Frankie’nin espirili serüvenlerini anlattı. ABD karşıtlıklar ülkesi olmayı hala sürdürmekte…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler