AKP’nin yeni sözü yok

Gazetemiz yazar ve yöneticileri için AİHM’ye yapılan başvuruya aylarca savunma göndermeyerek oyalama taktiği izleyen hükümet, nihayet savunma verdi. 6 Kasım’da gönderilen metinde davayla ilgili hiçbir yeni iddiada bulunulamadı. Murat Sabuncu’nun adıyla anılan davada tweet’ler, manşetler ve köşe yazıları “Terör örgütüne üye olmadan yardım etme” suçlamasına kanıt olarak gösterildi. Savunmanı

AKP’nin yeni sözü yok
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.11.2017 - 22:40

Gazetemiz yazar ve yöneticileri için yapılan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvurusuna, aylarca savunma göndermeyerek oyalama taktiği izleyen hükümet, savunmasını 6 Kasım’da gönderdi. Birinci sıradaki başvurucu olduğu için gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun adıyla anılan davada, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5’inci, ifade özgürlüğüyle ilgili 10’uncu ve kısıtlamaların öngörüldükleri amaç dışında kullanılamayacağını belirten 18’inci maddelerinin ihlal edilip edilmediği karara bağlanacak.

Bugüne dek yapılan 4 duruşma boyunca yazar ve yöneticilerimizin sunduğu kanıtların görmezden gelindiği hükümet savunmasında, temel olarak iddianamedeki iddialar tekrarlandı. Tweet’ler, manşetler ve köşe yazıları “terör örgütüne üye olmadan yardım etme” suçlamasına kanıt olarak gösterildi. AİHM’ye verilen savunmanın hiçbir yerinde Türkiye’de basın özgürlüğü olduğu ileri sürülemedi.

Hükümet, ifade özgürlüğü ihlali yapmadığını AİHM’nin Leyla Şahin davasıyla savundu. Murat Sabuncu’nun, tutuklu sanığı kalmayan kapatılan Özgür Gündem için attığı “Özgür Gündem’deki meslektaşlarımızın yanındayız” tweet’i, “terör örgütü üyesi olmadan örgüte destek verme” suçlamasına kanıt diye sunuldu. Atalay’ın yurtdışından kendi isteğiyle döndüğünü AİHM’den gizleyen Türkiye, AYM’nin 70 bin dosyaya bakmasının önünün nasıl kesildiğini de saklayarak, kabul edilmeyen başvurucu sayılarını sundu.

Çağlayan’da savcının iddialarının aksini Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin kanıtlamasını isteyen Türkiye, AİHM’de bunun aksini savundu. Cumhuriyet’e yönelik tutuklama ve yargılamanın “gizli bir amaçla” yapıldığına dair kanıtı Cumhuriyet’in sunmasını istedi.

Basın özgürlüğü isteme suçu

Adalet Bakanlığı’nın İnsan Hakları bölümünden Dr. Hacı Ali Açıkgül imzasıyla sunulan savunmada, Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu’nun, tutuklu sanığı kalmayan Özgür Gündem davasına yönelik “Özgür Gündem’deki meslektaşlarımızın yanındayız” paylaşımı dahi tutuklamalara gerekçe olarak gösterildi. İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay’ın Zaman, Samanyolu ve Koza İpek’e yönelik kayyım atama kararları üzerine yazdığı, “Şimdi susarsak sonra konuşmaya hakkımız ve fırsatımız olmaz. Zaman ve Samanyolu yayın grubuna yönelik baskın ve gözaltıyı kınıyoruz” sözleri de örgüt üyeliği için bağlantı olarak gösterildi. Ama iddianamede yer alan “Ya biz anlatamadık ya da siz anlamamakta ısrar ediyorsunuz; biz cemaati değil, basın özgürlüğünü, hukuku, kendimizi savunuyoruz” tweet’lerine ise hükümet savunmasında yer verilmedi.

Atalay’ın kendisinin döndüğü gizlendi

Tutuklu yargılama gerekçeleri sıralanırken mahkemenin “şartlı tahliye” vermemesini, “gerçeklerin açığa çıkmasının önlenebileceği” teziyle savunan Türkiye, Akın Atalay’ın ülkeye kendi isteğiyle, tutuklanacağını bilerek döndüğünü ve havaalanında tutuklandığını ise gizledi. Atalay’ın, Vakıf Senedi’nde olmayan “İcra Kurulu” adında bir organ oluşturduğu iddialarına karşı, Atalay’ın kurulduğu günden bu yana İcra Kurulu’nun Vakıf Senedi’nde olduğunu belirten savunması görmezden gelindi.

Hükümet 5 ay iddianame bekleyen Cumhuriyet’i AİHM’ye gerekli zamanı tanımadan başvurmakla suçladı. Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu’nun 141’nci maddesine göre başvurucuların iç hukukta herhangi bir tazminat başvurusunda bulunmadığını belirten Türkiye, bunun yargılama sürerken bir işlevinin olmadığına ise değinmedi.

70 bin ret gizlendi

Türkiye’nin savunmasında Cumhuriyet’in AYM’ye yaptığı başvuruya neden hâlâ yanıt verilmediği de darbe girişiminin ardından bireysel başvuruların artmasıyla savunuldu. Savunmada, işlerinden atılan binlerce kişinin AYM’ye yaptığı başvuruların OHAL Komisyonu’nun kurulması nedeniyle geçersiz kaldığına değinilmezken komisyona 103 bin 496 başvuru yapıldığı bilgisine yer verilmesi dikkat çekti.

Oysa AYM, bu kararlarla 70 bin başvuruyu reddetti ve başta gazeteciler ile tutuklu vekillerin başvurularını da hâlâ karara bağlamadı. Savunmada, Adalet Bakanlığı’nın komisyona görüş ilettiği belirtilerek ve bu başvuruların kısa süre içerisinde görüşülmesinin beklendiği kaydedildi. FETÖ ile bağlantı iddiasıyla, bugün kapatılan bazı kurumlara ödenen ve alınan reklam gelirlerinde de iddianamedeki çelişkiler sürdürüldü. Koza şirketine kayyım atanmasının ardından Cumhuriyet’e verilen reklamlar kanıt diye sunuldu. Kaynak AŞ’nin Cumhuriyet’e verdiği 5 reklama karşın, Yeni Şafak 309 kez, Sabah 286, Yeni Akit 44 kez Bank Asya reklamı aldığı duruşmalarda sunulmuştu.

OHAL’de yaşam değişmemiş

İddianamede uzun uzun Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehditleri anlatan hükmet, OHAL’in demokrasiyi, insan haklarını ve hukuk devletini korumak için ilan edildiğini savunurken “OHAL sırasında alınan önlemler günlük yaşamda bir değişikliğe neden olmadı. Temel haklar ve özgürlükleri etkileyecek hiçbir kısıtlama getirilmedi” dedi. OHAL döneminde aldığı tedbirlerle AİHS’yi ihlal etmediğini savundu. 15’inci maddeyle getirdiği çekinceleri (yükümlülük azaltma) savundu.

Türkiye’nin savunmasında, ülkede basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün sağlandığı, medyaya baskı olmadığı gibi AİHS’nin temel değerlerinden söz edilmedi. AYM’nin OHAL’e açık çek veren kararlarını anımsatan Türkiye, savunmasında sadece “Medya kurumları, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır” diyebildi.

Medyanın, demokratik toplumlardaki rolünün sorgulanamaz olduğunu belirtirken de “medya mensuplarının gerçeği belirtmek için şok edici ve abartılı dil kullanabileceğini” kabul eden Türkiye, hiçbir özgürlüğün bir başkasını yok etmek için kullanılamayacağını söyledi. 17-25’ten 15 Temmuz’a kadar “algı operasyonu” yapıldığını ileri sürdü. Ancak gazeteciler için soruşturmada bir ayrıcalık yapamayacağını savundu.

Özgürlük ve güvenlik hakkına mafya örneği

Özgürlük ve güvenlik hakkı, Madde 5: OHAL ilanında günlük yaşamın değişmediğini savunan Türkiye, savunmasında ise özgürlük ve güvenlik hakkını, Sözleşme’nin 15’inci maddesine OHAL ilanıyla koyduğu çekincelerle savundu. Cumhuriyet gazetesine yönelik başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere suçlayıcı tüm açıklamalara, iddianamenin bile Cumhuriyet avukatlarından önce diğer kurumlara sızdırılmasına karşın, soruşturma ve kovuşturma aşamasında “ulusal yetkililerin” sorumluluklarını yerine getirdiği savunuldu. Uzun tutukluluk için de İtalya’daki mafya soruşturmasıyla ilgili mahkemenin Pantano kararı örnek gösterildi. AYM’nin Cumhuriyet davasını hâlâ ele almamasının nedeni olarak da, sadece Turhan Günay hakkında bakanlığın görüşünün iletildiğini belirtti.

Hak aramak suç

AİHM’ye, AYM kararı beklenmeden başvuru yapıldığını ve sadece 2 ay 6 gün beklendiğini belirten savunmada, AİHM’nin Cumhuriyet ve gazetecilerin davalarına öncelik verme kararı da eleştirildi. 13’üncü aya giren Cumhuriyet davasında geçen sürenin “normal şartlarda bile fazlasıyla makul” olduğunu savundu.

İfade özgürlüğü, Madde 10: İfade özgürlüğündeki kısıtlamaları da Sözleşme’ye getirdiği çekince ile savunan hükümet, ülkede OHAL altında günlük yaşamdaki değişimi de kabullenmiş oldu. Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin hayatında yaptığı başka bir iş olmadığını tüm duruşmalarda tekrarlamasına karşın, “gazetecilik faaliyetleri nedeniyle” tutuklanmadığı savunuldu. Cezaevinde köşe ya da mektup bile yazmalarına izin verilmeyen gazetecilerin, ifade özgürlüğüne bir kısıtlama getirilmediğini savunan hükümet, gazetecilik faaliyetlerini önlemek istemediğini söyledi. Başvuruculara karşı Ceza Kanunu’nun “açık ve anlaşılır olduğunu” savunan hükümet buna örnek olarak da türban davasıyla AİHM’ye başvuran Leyla Şahin ile ilgili içtihadı gösterdi. AİHM Büyük Dairesi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin eski öğrencisi Leyla Şahin’in temyiz başvurusunu reddetmişti. Büyük daire, Şahin’in başvurusuna ilişkin, daha önceki alınan kararı onayarak “Türkiye’nin insan hakları ihlalinde bulunmadığı” görüşüne varmıştı.

SEÇMECE HABERLER

İddianamenin aksine Türkiye’nin AİHM savunmasında kısıtlı sayıda manşet, haber ve köşe yazısına yer verildi. Bunlar şöyle:

* Nusaybin Yerle Bir

* Bodrum’a baskın: onlarca ölü

* Sokaktaki tehlike

* Eksik Demokrasi l Aydın Engin’in, ‘Cihanda Sulh, Peki Yurtta Ne?’ başlıklı yazısı

* Kadri Gürsel’in ‘Erdoğan babamız olmak istiyor’ başlıklı yazısı

Sanıkların yayın politikasında “radikal değişiklik” yapmakla suçlandığı savunmada, Türkiye, tutuksuz yargılaması devam eden Önder Çelik, Turhan Günay, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Kara, Musa Kart, Güray Öz, Bülent Utku ve Kadri Gürsel ile ilgili iddiaların bu dosyadan düşürülmesini talep etti. Muhabirimiz Ahmet Şık’ın AİHM’ye yaptığı başvuru ise, tutuklaması daha sonra gerçekleştiği ve ayrı başvuru yapıldığı için başka dosya sayısı üzerinden yürüyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler