ABD’ye direnince gitti
Irak’ta herkesi karşısına alan Başbakan, uluslararası baskılara daha fazla dayanamadı.
Artık gitti. Tam sekiz yıl sürdürdüğü başbakanlığı elinden alınınca sorunu yargıya taşımış olmasına rağmen, bunun sonucunu beklemeden görevini bıraktı Kemal Nuri el Maliki. Aslında meçhul bir sürgünken Irak başbakanlığına gelen bu 64 yaşındaki enteresan politikacı Irak’ta Kral Faysalzamanında Eğitim Bakanlığı yapan şair Muhammad Hasan Abi el-Mahasin’in torunu. Ben-i Malik aşiretine mensup olan Maliki, Bağdat Üniversitesi’nde Arap edebiyatı okumuş, Arapça konusunda master yapmış biri. Üniversite yıllarından beri mensubu olduğu dava partisi 1979’da Saddam Hüseyintarafından yasaklanınca yurtdışına kaçtı. Hakkındaki idam kararı yokluğunda verildi. 1980’den itibaren İran’da, Suriye’de yaşadı. Sürgün yıllarındaki adı Cevat’tı. Irak içlerine kadar sınır ötesi saldırıları organize eden oydu. 2003’te Saddam’ın devrilmesinden sonra Irak’a döndü. Çok değil üç yıl sonra, 2006’da kendisi gibi Şii olan İbrahim Caferi’nin ardından başbakan oldu.
Başarısız değildi
Irak’ta “oyun kurucu” iç faktörler ile dış faktörlerin tepkisini bu kadar çekmesini nedenleri arasında Maliki’nin sanıldığı gibi başarısız olması yok. Aksine Maliki, iktidara geldiğinden beri, şimdinin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın henüz bir senatörken önerdiği Irak’ı üçe bölme planının varlığına rağmen Irak’ın bütünlüğünü ısrarla savundu. Bu konuda kimse Maliki’ye haksızlık edemez. Mezhepçilik yaptığı söylenen Maliki, kendi mezhebinin Irak’taki en önemli figürlerinden biri olan Mukteda el Sadr’a bile tavır almıştı. Irak’ta en çok ötelenen topluluk olan Türkmenler en çok temsiliyet şansına ayrımcılıkla suçlanan Maliki döneminde kavuştu. Maliki’ye hep otoriter olduğu suçlaması yapıldı. Böyle olduğu doğruydu elbette. Ancak onun otoriterliği ABD başta olmak üzere Irak’la ilgili her çevrenin istediği bir otoriterlikti. Meclis’ten kendisini tek adam yapan yetkileri, hemen hemen tüm ittifakların onayıyla aldığını anımsatmakta yarar var.
Neden İstenmedi?
Irak’taki siyasi aktörlerin neredeyse hepsinin artık gitmesini istediği Maliki’nin istifasına sıradan bir istifa gözüyle bakılmamalı. Bu yılın nisan ayında hem de çok büyük bir oy oranıyla seçimleri kazanmış bir politikacı olduğu nedense unutuluyor. Bu büyük bir halk desteğine sahip olduğunu da unutmak demek. Bu desteğe rağmen başbakanlık görevinin yeniden ona değil de aynı partiden arkadaşı Haydar el Abadi’ye verilmesinin birkaç nedeni var. Bunların bir kısmı elbette Maliki’nin kimi hatalarından kaynaklanıyor. Çoğu ise “Irak’taki aktörlerin” hoşuna gitmeyen “tasarruflarıyla” ilgili. ABD 2011’de Irak’tan çekilme kararı aldığında hiçbir Amerikan askerinin ülkede kalmasına izin vermedi örneğin. ABD’nin Suriye’de Esad’a karşı savaştığı gerekçesiyle “terörist listesi”nden çıkardığı El Nusra’yı yeniden o listeye aldıran Maliki idi. Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Bağdat’tan izinsiz petrol satışı başta olmak üzere “başına buyruk” tavırlarına ülkenin birliği adına sert tutum aldı. Irak Cumhurbaşkanı’nın Kürt olması gerektiğinde hep ısrarlı oldu. IŞİD saldırılarında, yardım istediği KBY de ABD de “yola gelmesi için” Maliki’ye önceleri destek vermedi. Maliki, bunun üzerine Rusya’ya yöneldi. ABD’nin geç gelen yardım önerisini ise reddetmekten çekinmedi.
Maliki, birçok kesimi şaşırtarak hiç de “uzaktan kumandalı” bir başbakan olmadığını bu tavırlarla kanıtladı. Halkın çoğunun tercihi ondan yana olmasına rağmen “oyun kurucu faktörler”in kurbanı oldu.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke