ABD'den dede toprağına susuz tarımla döndü

Aynur Ece Onur, ABD Indiana Üniversitesi'ndeki akademisyenliği bırakıp dededen miras kalan adeta kuş uçmaz, kervan geçmez, ot bitmez tarlalarda susuz tarıma başlıyor.

Yayınlanma: 10.07.2021 - 15:59
ABD'den dede toprağına susuz tarımla döndü
Abone Ol google-news

“Dedemin köyünde, tarlalar ekilmiyorsa, okul, sağlık ocağı kapanmış, gençler göç etmişse, ABD'de üst üste yılın en başarılı eğitimcisi ödülünü almışım ne fayda” diye başlıyor söze Aynur Ece Onur. ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitiriyor ardından ABD’de Indiana Üniversitesi'nde Askeri Antropoloji üzerine doktora yapıyor. Sonra burada öğretim üyesi oluyor. ABD'de üst üste yılın en başarılı eğitimcisi ödülünü de alıyor Aynur Ece Onur. 2011’de dedesini kaybedince sarsılıyor.

“Yurtdışında yaşayan için bir yakınınızın ölümü en büyük kabustur” diyor Aynur Ece Onur ve dedesinin kaybından sonra Türkiye'ye dönmeye karar veriyor. Sonra kızını kaybediyor. “Dedemin kaybı beni Türkiye'ye kızımın kaybı beni köye getirdi” diye ekliyor. 2015’te dede yurdu Burdur’un Karamanlı ilçesindeki Kayalı Köyü'ne dönmeye karar veriyor. Dededen miras kalan adeta kuş uçmaz, kervan geçmez, ot bitmez tarlalarda yıllarca araştırma yapıyor ve susuz tarıma başlıyor. Lavantadan, altın otuna (ölmezçiçek), tıbbi papatyadan, adaçayına, kekik ve biberiyeye kadar birçok tıbbi aromatik bitkiler yetiştirmeye başlıyor. Bu bitkilerin yağını çıkartacak bir tesis de kuruyor. Bu ürünlerden ilk parasını da bu ay kazanacak. Aynur Ece Onur’un, ABD'den Burdur'un Kayalı Köyü’ne uzanan hikayesine kulak verelim.

- ABD’de başarılı bir akademisyenlik kariyeriniz varken nasıl karar verdiniz Türkiye'ye dönmeye?

Dedem her Türk çiftçisi gibi çok çalışıp az kazanan bir çiftçiydi. Türkiye dışında yaşayan herkesin kabusudur sevdiğini kaybetmek. 3 uçakla 2 arabayla yaklaşık 36 saatlik mesafedeydim dedem öldüğünde. Doktora yeterlilik sınavına gireceğim içim ailem bana haber vermemişti. Benim için çok sarsıcı oldu.

Doktora biter bitmez diplomamı alıp dedemin mezarına geldim. Dedem kızların okumasına çok önem verirdi. İki kızı vardı. Biz de 4 torunuz. Benim erkek kardeşim, teyzemin de iki kızı var. Dedem öldükten sonra tarlaları ne yapacağız, satacak mıyız, boş mu kalsın muhabbeti oldu. Bizim buna gönlümüz razı olmadı. Traktörü satılmıştı, bu beni ve kardeşimi çok sarstı. Biz bir şeyler yapmalıyız diye düşündük. Tam da o dönemde ABD’de yılın eğitimcisi, geleceğin eğitimcisi ödüllerini almışım. Kitap yazmışım ödül almışım, ama Burdur’da annemin köyünde, okul, sağlık ocağı kapanmış, bakkal yok, tarlalar ekilmiyor, köyde çocuk genç kalmamış. Buralar çaresizliğe terk edilmiş, ben ABD’de en başarılı öğrencilere ders versem, ödüller alsam ne fayda. Memleketime dönmeliyim dedim.

Kardeşimle baş başa verip bir şey yapmalıyız dedik. Kardeşim de uluslararası bir şirkette Ar-Ge müdürüydü. Biz asker çocuğuyuz. Babam emekli albay, askeri lojmanlarda büyümüşüz, aslında hiç köy hayatımız olmamış. Şimdi döndüm köye dedemin kerpiç evinde yaşıyorum.

DELİRDİN Mİ DİYENLER OLDU

- Hiç pişmanlık duydunuz mu, nereden döndüm buralara diye?

Olmadı. Köyde, bizim kaçmaya çalıştığımız yere sen niye geliyorsun diyenler oldu. Delirdin mi çıldırdın mı kafayı mı yedin ne işin var burada diyorlardı. Bunlar çok okumuş aklını bozmuş gibi tepkilerle karşılaştık. İlk başta İki ODTÜ’lü kardeş madem ırgat olacaktınız niye bu kadar okudunuz diyorlardı. Ben buralara tarlalara bakınca burada nasıl çiçekler açar, ne yetişir, kerpiç evler nasıl restore edilir diye hep yapıcı baktım.

- Kayalı Köyü’nde susuz tarım yapmak sizin mi kardeşinizin mi fikriydi?

Birbirimize destek vere vere oldu. İkimiz evlerimizi sattık fabrikayı kurduk, arabaları sattık traktörü aldık. Şu an projeyi ben götürüyorum. Sermayemiz azaldığı için kardeşim tekrar işe girdi. Babam fabrikanın inşaatında, annem tarlada çalışarak bize çok destek oldular.

Son 1 yıldır dedemin kerpiç evinde yaşıyorum. Türkiye'ye ilk döndüğümde İstanbul’da yaşıyordum. O dönem hamileyken kızımı kaybettim. Kızımın köy yerinde bir çiftlik ortamında yaşamasını istemiştim. Şimdi fabrikanın çevresinde bir çiftlik kuruyoruz. Buranın ismini Ece’nin Çiftliği koyduk. Kızımın adı. Dedemin kaybı beni Türkiye'ye, kızımın kaybı beni köye getirdi.

- Fabrikada neler yapıyorsunuz?

Şu anda dedemden annem ve teyzeme miras kalan 135 dönüm toprağımız var. Şu an 75 dönümünü susuz tarıma ayırdık. Lavanta, adaçayı, altın otu, kekik, biberiye, tıbbi papatya üretiyoruz. Bu yıl da nohut, kavun ve çilek ektik. Suni gübre zirai ilaç kullanmıyoruz. Tamamen organik gıda ve tıbbi aromatik yağlar üretiyoruz. Fabrikada tıbbi aromatik bitkilerin yağını çıkarıyoruz fabrikada. İlk paramı bu ay kazandım.

KADINLARLA YOLA ÇIKTIK

- Kaç kişilik ekipsiniz, kaç kadın çalışıyor?

Kimsenin çalıştırmak istemeyeceği, aile sağlık sorunları yaşıyor olabilirsen, daha çok dezavantajlı kadınlarla yola çıktık. 18-78 yaş arası evini geçindirmek isteyen kadınlarla yola çıktık. Hasat zamanına göre değişmekle birlikte 30 kişiyle çalışıyoruz bunların sadece ikisi erkek. Şimdi buraya gelen kadınlar buradaki teknikleri görüp 3-5 dönümlük kendi tarlalarında da uyguluyorlar. Ürünlerinin pazarlanmasına aracılık etmeye çalışıyorum. Hep birlikte belimizi doğrultmaya çalışıyoruz.

- Girişimci olmak isteyen kadınlara neler önerirsiniz?

Yeni bir şey yaratmaya çalışan insanlara dönük çok umut kırıcı yaklaşımlar var. Dalga geçen küçümseyen oluyor. Katma değerli üretim yaparsanız, toprağa emek verirseniz, işinize emeğinizi sevginizi katarsanız başarılmayacak şey yok. Doğru pazarlama yapın. Çiftçi milletin efendisidir diyoruz ama hep hor görülen bir meslek oldu. Geleceğin mesleği bu. Çiftçilerin artık emeklerinin karşılığını alması gerekiyor. Türkiye bir tarım toplumuydu. Ama bu an dışa bağımlı hale geldik.

Bizim bu tarlalarda ot, diken bile bitmez diyorlardı. Ama çölün ortasında rengarenk çiçekler açtırdık. Bizim tarlalara en yakın su kaynağı 5 km mesafede.

- Nasıl bir Türkiye hayaliniz var?

Ne yazık ki ülkenin koşulları insanları bunalttı. Maalesef gençler yurtdışına gidiyor. Herkes kaçarken biz döndük.

Kendi kendine yetebilen bir Türkiye hayal ediyorum. Tarım, sağlık, eğitim, gıda anlamında kendi kendine yetebilen bir ülke. Tanımda, teknolojide daha fazla kadın ve genç olmalı.

3 yıl içinde susuz tarım kooperatifi kurmak istiyorum. Kadınların ve 35 yaş altı gençlerin olduğu bir kooperatif.



Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler