12 Mart’ın askeri-sivil cephelerde sol gösterip sağdan vurma oyunları kırılamıyor

12 Mart’ın askeri-sivil cephelerinden, sağ emperyal ittifakçıların, bağımsızlıkçı sol cepheye karşı, en ağır işkenceler içinde, her yol geçerli savaşlarında; 1973, saldırıların gücünün pervasızlığı ile halktan, sandıktan gelen tepki oylarının çarpıcı çelişkisi.. 14 Ekim 1973 seçimlerinde AP ile CHP çekişiyor vitrininde, sonuçlar şaşkınlık yaratıyor. Soldan CHP, sağdan MSP’nin aldıkları oy, çıkardıkları milletvekili artışları, ikisinin de soldan ve sağdan antiemperyalist kimlikleriyle birlikte, dipten gelen dalganın, tepkilerin yansımasını oluşturuyorlar.. Ancak seçmen tabanda, partilerde, sağ siyasal İslamın gücü, parti çoğunluğu kadar oy toplamı ile de etkinliğini koruyor..

12 Mart’ın askeri-sivil cephelerde sol gösterip sağdan vurma oyunları kırılamıyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 04.12.2020 - 06:00

Ecevit’in başkanlığında CHP, Erbakan başkanlığında MSP koalisyon görüşmelerine af gündemi ve anlaşmasından yola çıkmışlarken yürüdükleri yollara, Demirel’in önderliğinde Amerikancı ideolojiden yana taşlar bir bir, ustaca konuluyor. 14 Mayıs günü Meclis’ten çıkan afta 163 suçları kapsam içinde, 141-142 suçları kapsam dışında kalıyor. Af; sevinç, üzüntü, siyasal bunalım yaratıyor. Ecevit’in istifası gündeme geliyor. Anayasa Mahkemesi’nin 12 Temmuz 1974’te yayımlanan kararı imdada yetişiyor, 141-142 suçlarından mahkûm olanlar için de tahliyeler gerçekleşiyor.

14 Ekim 1973 seçimlerinde seçmen taban, aslında 12 Mart’ın askeri-sivil cephelerde sol gösterip sağdan vurma oyunlarına, ağır işkenceler, kontrgerilla eliyle açılan davalar bombardımanında idamlar, kanlı operasyonlar, provokasyonlar tuzaklarına sert tepki veriyor. CHP ve MSP’ye soldan ve sağdan ulusalcı çizgide iki parti beklentisi içinde seçmenden yüksek oranlı oy artışı geliyor. Sağdan Demirel’in başını çektiği çoğunluk, emperyal cephede partilere karşı, verdikleri oy ve milletvekili artışı patlaması ile iki partinin af ve ortak ilkeler çalışmalarını aylar sürecek çalışmalarının sonucu oluşacak koalisyon iktidarlarının önünü açıyorlar.

14 Ekim 1973 günü, 450 milletvekili, 52 senatörlük için oy kullanma hakkı olan 17.5 milyon vatandaş, seçmen olarak sandık başına gidiyor. 15 Ekim günlü sayfamızda CHP’nin oylarında büyük artış olduğu bilgisi var. Cumhurbaşkanı Korutürk, Ecevit ve Demirel’in oy kullanma fotoğrafları paylaşılmış. 16 Ekim tarihli manşetimizde CHP’nin seçimi kazandığı, sonuçların partiler arasında şaşkınlık yarattığı paylaşılmış. 17 Ekim tarihli gazetemizde seçim sonuçlarına göre partilerin kazandıkları milletvekili sayıları ile birlikte Demirel’in ön alarak muhalefette kalacakları açıklaması var. MSP’den gelen açıklama ise uygun bir protokolle koalisyonun olabileceği yolunda.

Koalisyonun gerçekleştiği haberinin verildiği sayfanın tarihi ancak 24 Ocak oluyor. Bunalımın 99. gününde hazırlanan protokolün imzalanacağı duyurusu yanında sayfada yer almış diğer haberler uzun tartışmaların af üzerinden yapıldığının belgeleri niteliğinde.

26 Ocak tarihli Cumhuriyet’in manşetinde Ecevit-Erbakan ikilisinin koalisyon hükümeti üyeleri tanıtılıyor. İkilinin 109 maddelik koalisyon protokolü açıklamaları, tek başına, başlıklarıyla bile ulusalcı çizgide bir koalisyonun ilkelerinin altının çizilmesi içerikli.

CHP ve MSP’nin aylar süren hükümet kurma pazarlıklarında, kamuoyuna yansıyan ulusalcı ilkeler anlaşması kolay, ama af üzerinden uzlaşmak sanıldığından çok zordu.

25 Ocak tarihinde kurulan Ecevit - Erbakan, CHP- MSP hükümetinin 26 Ocak tarihli Cumhuriyet’in iki tam sayfasında yer alan kabinesi, ulusal bağımsızlıkçı ilkeler etrafında toplanmış ilkeleri bir yana, af üzerinden aylar süren ve hükümetin kuruluşunu da geciktiren gelişmeleri, o gün için basının gündemine taşınmamıştı. Gerçeğinde tartışmaları, ayrışmaları Cumhuriyet’in ağırlıklı gazeteci ve hukukçu yazarlarının gündeminde, titizlikle izlenmekteydi. Paylaşacağımız 13 Ocak tarihli Cumhuriyet’in 1. sayfa kupüründen göreceğiniz üzere hukukçu kimliği, her dönem bağımsız yargı, düşünce özgürlüğü kimlikli savaşımları, Barolar Birliği Başkanlığı içinde, tutukluluklarıyla bilinen Orhan Apaydın, CHP ve MSP’nin sonuçta ayrı ayrı hazırlamış oldukları 50. yıl affı ile ilgili önerilerini, gazetenin 5. tam sayfasında ana hatlarıyla kamuoyuna sunuyor. İmkânsız karşıtlıkların olmadığı sonucuna varıyor. MSP’nin özgürlükçü düşünce özgürlüğüne yakınlığının görülmesi ile CHP’nin görüşüne katılmasının beklendiğinin altını çiziyor. Cumhuriyet okurlarına yeniden tanıtmanın gereği yok. Halit Çelenk, 15 Ocak tarihli gazetemizin ikinci sayfasındaki “Genel Af ve Bir Madde” başlıklı yazısında, sonuç olarak af yasası metninde, 141-142. maddeler suçlarının ayrılmış olarak yer almış olmasının, söz konusu suçların başka suçlar maddeleriyle de birleşmesi nedeniyle çıkabilecek sorunlar, sakıncalar üzerinde duruyor. Çözümün ancak işlenmiş suçlar ayırımının yapılmaması üzerinden olabileceğinin altını çiziyor.

CHP VE MSP AF KAPSAMINDA ANLAŞIYOR

Cumhuriyet’in 21 Ocak tarihli manşetine giren Turhan Ilgaz arkadaşımızın haberine göre, aslında CHP ve MSP, 25 Ocak tarihli kuruluş kararından önce, 20 Ocak tarihi ile affın kapsamı hakkında anlaşmaya da varmış bulunuyor. Protokolde din eğitimi özgürlüğü gibi maddeler için de ayırım yapılmaksızın uzlaşma sağlanmış oluyor.

Sanık aileleri Cumhurbaşkanı’na yazdıkları mektupla 141-142’yi de kapsayan sınırsız af istediklerini kamuoyuna duyuruyorlar. Haber 24 Temmuz tarihli 1. sayfamızda yer alıyor. Af yasası üstüne yazdığı 30 Ocak tarihli yazısında Nadir Nadi de kimi kaygılarını paylaşıyor. Genel affın kademeli olarak çıkarılmasının düşünülmesi yolundaki Ecevit’in grup açıklamasından çıkarımında “Bu konuda CHP’yi frenleyen herhalde iktidarın MSP kanadı olacaktır. Henüz vakit geçmemişken af yasası üzerine tarafların dikkatle eğilmelerinde yarar gördüğümüzü belirtmeliyiz” diyor. Velidedeoğlu Hoca, 1 Şubat tarihli “İşkence ve af” başlıklı yazısında, ayrıntılı olarak dönem içinde yaşanan işkenceler üzerinden alınmış ifadelerle, kanıtsız oluşturulmuş davalar halkalarının üzerinde duruyor. Hak ve hukukun gereklerinin yerine getirilmesi yolunda güvensizlik doğuracak gelişmelerin önlenmesi, adalet bunalımlarına yol açılmaması uyarılarını yapıyor. 27 Şubat tarihli gazetemizde yer alan DİSK’in panelinde ise Prof. Nevzat Gürelli, Prof. Tarık Zafer Tunaya, Doç. Sait Güran, insanları suça iten koşullar üzerinde de ayrıntılı durarak “ancak geniş ve kapsamlı, siyasi suçları amaçlayan bir affın barış vaat edebileceğinin” altını çiziyorlar. Affedilenlerin sosyal haklarının da verilmesi gerektiğini de vurgulayarak. 28 Mart tarihli affın görüşülmesine ilişkin Cumhuriyet’in sayfasının içeriği de çok çarpıcı. Okunabilir başlıklarıyla paylaşmaya çalışalım.

4 Nisan tarihli gazetemizin haberinde ise Meclis’te AP’liler ile CHP’lilerin dövüştüklerinin, AP’lilerin görüşmeleri engelleme girişimlerinin ayrıntıları var. Ali Ulvi’nin çizgisi yeterince açıklayıcı.

SAĞ İTTİFAK İSTEDİĞİNİ YAPIYOR

Aynı gün İlhan Selçuk “Tornistan” başlığını koyuyor. Nadir Nadi “Yazık oldu” diyor. 13 Temmuz sayfası, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının yayımlanması ile birlikte tahliyelerin başladığı haberini veriyor.

HOCALARIN HOCASI VELİDEDEOĞLU’NDAN 1973 DEĞERLENDİRMELERİ

27 Mayıs Anayasası’nın aşamalı çalışmalarının odağında, her aşamasının son metnini doğrudan kaleme almış, yaşamı boyunca da getirdiği hak ve özgürlüklerin sonuna kadar savunuculuğunu yapmış Velidedeoğlu, 27 Temmuz 1973 tarihli köşesinde, “Af ve Seçim” başlıklı yazısında genel affı gündeme getiriyor. Cumhuriyetin 50. yılında nasılsa genel bir affın gündeme geleceği inceliğiyle, “Cumhuriyetin 50. yılının aynı zamanda af yılı” olacağının da ilanını yapıyor. Hoca’nın Gazi Meclis’te 1. Kâtip olduğunu da anımsarsak birinci sorun olarak genel affın parlamentoya 14 Ekim seçimlerinden önce mi, sonra mı geleceğinin sorgulamasını yapması, tartışmasını gündeme getirmesi çok doğal. CHP’nin, seçimlere af gündemi ile girmesinin kendi yararına olacağını düşünmesinin de çok doğal olduğuna işaret ediyor. Seçime giren sağ partilerin ise CHP’ye tepki olarak aksine bir duruş sergilediklerinin altını çiziyor. Velidedeoğlu’na göre ikinci sorun ise genel affın gerçekten genel içerikli olması. Yaşanan çok ağır fikir suçları üzerinden yargılamalardaki hukuksuzluklar, ağır cezalar üzerinden Batı demokrasilerinden gelen yoğun tepkilere değiniyor. Genel affın seçimden önce mi, sonra mı olacağı sorusundan çok, gerçekten Cumhuriyetin 50. yılının anlamı ile uyumlu, gerçekten bütün hükümlüleri içeren kapsamlı bir af olması gerektiğinin altını çiziyor. 9 Eylül tarihi “Atatürkçülük ve Hukukçuluk” yazısında ise Atatürk devrimciliğinin ilkelerinden gündeme girerek, dönemin hukukçularının bu yoldaki yürüyüşlerinin sorgulanmasına geçiş yapıyor. Aydınlara, özellikle de idari ve askeri bütün hukukçulara, kendilerini “Atatürk’ün çizdiği uygarlık yolunda yürüyüp yürümedikleri, verdiği direktiflere uyup uymadıkları..” sorgulamasını yapmalarını öneriyor. Siyasiler bir yana, hukukçuların adalet yolundan sapmaları ile ilişkili olarak üzüntülerini paylaşıyor. Atatürk’ün yoksulluk ve yoksunluk koşullarında yarattıklarından sonra, mütareke döneminin hainlerine dönmemek için hukukçulara düşen büyük sorumlulukları anımsatıyor. Velidedeoğlu, 21 Ekim tarihli, seçim sonrası yazısında en çok seçimlerin gürültülü, seçmenlerin oylarını kapmaya yönelik kampanyalarının sona ermiş olması nedeniyle duyduğu sıkıntıyı vurgulamak üzere “Seçimler ve Sabır Taşı” başlığını atmış. En çok da AP’nin ve onun ardından giden güçlerin tezgâhladıkları oyunların bozulmuş olmasından duyduğu hoşnutluğun altını çiziyor. Seçmenin sandıkta verdiği dersin, liderlerin tutumlarına bağlı olarak sonuçlar vereceğinin vurgusunu yapıyor. 28 Ekim tarihli yazısı kaçınılmaz Cumhuriyetin ilanının 49. yılının son günü üzerinden “Tarihe Tanık Olma” başlığını taşıyor. Yarım yüzyıl önceye dönüş, “Yeni mi Onarılmış mı?”, “Kutlama Mutluluğu” başlıkları üzerinden, dönemin yaşanan büyük acıları üzerinden, Atatürk’ün izinden yürümeye ilişkin kaygılarını paylaşıyor. Ben 4 Kasım tarihli “Bütün Tedbirler ve Ak Günler” başlıklı yazısından, içeriğinden çok etkilendim. Sevenlerine bulup okumalarını öneririm. 14 Ekim seçim sonuçları, Cumhuriyetin 50. yılının kutlanması sonrası, ülkenin gerçek yaşamından, halkın acılarının üzerinden örneklere geçiş yapar. Yaşananların, depremlerin yerleri, bulaşıcı hastalıkların adları, kent sorunları üzerinden tartışmaların boyutları, adları, su sorunları, boyutları, pahalılık üzerinden rakamları, dahası köprüler üzerinden adlarını değiştirerek, tartışmaları değiştirerek günümüze kadar uzanan tüm sorunların birbirinin ne kadar da aynı çarkların işleyişinin ürünü olduklarını çırçıplak sergiliyor gibi. Elbette yazan Velidedeoğlu Hoca olunca, uyarılar, çıkarılacak dersler, alınacak önlemler kendisinin tanımı ile “Atatürk’çe” oluyor. 11 Kasım tarihli yazısında, bir kez daha “Atatürk’çe”nin anlamı üzerinde durma gereğini duymuş “Ata’nın Özü ve Sözü” başlıkla yazısında inançlı ve inandırıcı, ekonomik bağımsızlık, ulus bilinci başlıkları altında önemli özdeyiş niteliğindeki uyarılarını paylaşmış. 18 Kasım tarihli yazısında ise CHP’nin seçimlerde çok büyük oy patlamasına karşın, koalisyon hükümetinin kurulabilmesine dönük, sağdan gelen provokasyon çalışmalarından duyduğu kaygıları “Faşizme Davetiye mi?” başlığı altında paylaşmış.

ŞİLİ’DE DÜNYAYA MEYDAN OKURCASINA VAHŞİ AMERİKAN DARBESİ

Tarihe not düşmeden geçmek olanaksızdı. Dünya ve ülkemiz için çok geçerli 12 Eylül travmalarından bir örnek daha gibi de.. 12 Eylül 1973 tarihli Cumhuriyet gazetesinin manşetindeki başlıkları paylaşmak, yeterince çarpıcı, ders verici. 13 Eylül günlü manşetimiz, Allende’ye bağlı işçilerin cuntaya karşı direnişlerinin gelişmelerini özetliyor. 15 Eylül günlü Şili gelişmeleri manşetimizde ise birden çok yönlü gelişmelerin haberlerinin başlıklarını olsun okurla paylaşmak istedik. Oktay Akbal’ın 16 Eylül tarihli “Evet Hayır” köşesinin “Ölerek Yaşamak...” başlığı altındaki yazısı gerçek bir edebiyatçı düşünürün, insan yaşamının her haline ilişkin gözlemlerini okuyabilmek adına çok değerli.

Allende’nin devrimi, direnişi, yaptıklarıyla sadece kendi ulusuna değil, Güney Amerika ülkelerinin uluslarına, dünyaya unutulamayacak ders- ler verdiğinin altını çiziyor. Şili’de yaşananların ülkemiz ve dünya için unutulmazlığının bir belgesini daha yine 16 Eylül tarihli birinci sayfadaki Şili haberinin kupürü ile paylaşalım..


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler