Altunöz: Özellikle enerji, inşaat, perakende ve sanayi gibi sektörlerde kepenk kapatmalar yükselebilir

Sinop Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Altunöz: Yurttaşlar, gelecek dönemde daha fazla mali baskı altında kalabilir. Gelir erimesini ve enflasyonu hafifletmek için hükümet, sosyal destek programları geliştirmeli.

Altunöz: Özellikle enerji, inşaat, perakende ve sanayi gibi sektörlerde kepenk kapatmalar yükselebilir
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.09.2024 - 04:00

Sinop Üniversitesi Bankacılık ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Utku Altunöz, gelecek dönemlerde daha fazla iflasın meydana gelmesinin muhtemel olduğuna dikkat çekerek “Talep yetersizliği yaşayan sektörler, artan maliyetlerle baş edemeyebilir ve iflas riskiyle karşı karşıya kalabilir” dedi.

Gelirlerin enflasyon karşısında değer kaybetmesi nedeniyle yurttaşların daha fazla borçlanmaya yönelebileceğine işaret eden Prof. Dr. Utku Altunöz ile ekonomideki son gelişmeleri konuştuk.

HEDEFLER TUTMAZ

Orta vadeli programda (OVP) başta enflasyon, işsizlik ve büyüme ile ilgili hedefleri ne kadar gerçekçi buluyorsunuz?

OVP’nin gerek içsel tutarlılık gerekse sunduğu eylemler yönünden beklentileri karşılamaktan uzak bir yapıda olduğu görülebilmekte. Enflasyonun düşürülmesi için daha sıkı para politikaları gerekebilir, ancak büyüme hedefleriyle bu politikanın dengelenmesi zor olabilir. İşsizlik tarafında ise yapısal reformlar olmadan hedeflere ulaşmak zor görünüyor. Geçmiş OVP hedeflerine ulaşılamamasını maalesef bu OVP’de de yaşanacağını düşünüyorum. 2021’den bu yana gerçekleşen resmi hükümetin hedeflediği enflasyondan çok daha yüksek seyrediyor. OVP’deki büyüme hedefleri aşağı yönlü revize edildi. Yeni OVP, enflasyonla birlikte ekonomide durgunluğun da aynı dönemde yaşanacağını ortaya koyuyor.

Bakan Mehmet Şimşek öncülüğünde uygulanan ekonomi programı ekonomideki gerçek sorunları çözmeye yetiyor mu?

Şimşek’in ekonomi yönetimi, özellikle rasyonel politikalarla piyasa güvenini sağlamaya odaklanıyor. Bu çerçevede, sıkı para politikaları ve mali disiplini önceleyen bir yaklaşım benimseniyor. Türkiye’nin ekonomi sorunları sadece para ve mali politikalarla çözülebilecek düzeyde değil. Özellikle yapısal reformlar, enflasyon, işsizlik, dış borçlar, cari açık ve TL’nin değer kaybı gibi temel sorunlar, daha uzun vadeli ve kapsamlı çözümler gerektiriyor. Program, esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştırmayı hedefliyor. Çalışanların alım gücü düşerken hükümetin enflasyonla mücadelesi yetersiz kalıyor. Program gelir ve vergi adaleti sağlamaktan uzak görülüyor.

CİDDİ BELİRSİZLİK VAR

Ekonomideki en temel problemler neler, çözüm için asıl atılması gereken adımlar hangileri?

Türkiye, uzun süredir yüksek enflasyon sorunu yaşıyor. Enflasyon, hem maliyet artışları hem de beklenti yönetimi açısından ekonomide ciddi bir belirsizlik yaratıyor. Enflasyonla mücadelede öncelikle Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve kredibilitesi sağlanmalı. Türkiye’nin cari açık sorunu, döviz kuru oynaklıklarını artırmakta ve dış borç stokunun sürdürülebilirliğini tehlikeye sokuyor. Cari açığın kalıcı bir şekilde düşürülmesi için ihracata dayalı bir büyüme modeli benimsenmeli, katma değerli üretim teşvik edilmeli. Yüksek işsizlik oranları, özellikle genç nüfus arasında önemli bir sorun olmaya devam ediyor. İnsan onuruna yaraşır iş koşullarını teşvik eden istihdam politikaları benimsenmeli ve güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaşması önlenmeli. Döviz rezervlerinin artırılması, kur dalgalanmalarının minimize edilmesi açısından kritik bir rol oynayacak. Ekonomide kalıcı iyileşme ancak kapsamlı ve uzun vadeli bir reform süreciyle sağlanabilir.

Türkiye’nin yabancı yatırıma da ihtiyacı var, yatırım çekmek için hangi adımlar atılmalı?

Bağımsız yargı, adil karar alma mekanizmaları ve hukukun üstünlüğü yabancı sermaye için kritik güven unsurlarıdır. Türkiye’nin ekonomik ve politik istikrarını güvence altına alması, yabancı sermaye akışını teşvik eder. Ani görevden almalar ya da kurumsal yapıda istikrarsızlık, yatırımcılar açısından büyük bir risk oluşturur.

GIDAYA, KİRAYA PARA YETMEZ

Yurttaşın gelir erimesi devam ediyor. Yurttaşı nasıl günler bekliyor?

Yurttaşın gelir erimesi, özellikle yüksek enflasyon ve TL’nin değer kaybı nedeniyle ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Gıda, enerji ve kira gibi kalemlerdeki fiyat artışları, düşük ve orta gelirli haneler üzerinde ciddi bir baskı yaratıyor. Enflasyon kontrol altına alınmadıkça, hanehalklarının reel gelirleri düşmeye devam edecek. Sabit gelirli yurttaşlar, maaş zamları enflasyonun gerisinde kaldıkça, özellikle temel gıda, kira ve enerji harcamalarını karşılamakta zorlanacaklar. Yatırım yapma kapasitesi azalan haneler, uzun vadede ekonomik güvenliklerini kaybedebilirler. Gelirlerinin enflasyon karşısında değer kaybetmesi nedeniyle yurttaşlar borçlanmaya daha fazla yönelebilir. Ancak artan borçlanma finansal stres yaratabilir ve hanehalkı borçlarının sürdürülebilirliğini tehlikeye atabilir. Gelir erimesini ve hissedilen enflasyonu hafifletmek için hükümetin, enflasyonla mücadelede kararlı adımlar atması ve sosyal destek programlarını genişletmesi gerekmektedir. Aksi halde hanehalkları için ekonomik koşullar daha da zorlayıcı hale gelebilir.

TL DEĞER KAYBEDEBİLİR

Yılsonuna yaklaştık, büyüme, döviz kuru, faiz, cari açık tarafında öngörüleriniz neler?

2024’te Türkiye’nin büyüme hızında bir toparlanma öngörülse de iç talep zayıflığı ve küresel talepteki daralma büyüme hızını baskılayabilir. Yüksek enflasyon ve dış borç servisleri nedeniyle TL’de değer kaybı görülebilir. 2025’te enflasyon beklentilerinin iyileşmesi durumunda faiz oranlarının düşmesi beklenebilir. 2024 yılında cari açık, yüksek ithalat maliyetleri ve enerji bağımlılığı nedeniyle genişlemeye devam edecek. 2024 ve 2025’te yüksek enflasyon Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından biri olmaya devam edebilir. Türkiye ekonomisi, büyüme ve döviz kuru açısından bir dizi zorlukla karşı karşıya kalabilir. Faiz oranlarındaki yüksek seviyeler, enflasyonu kontrol altına alırken büyüme üzerinde baskı yaratabilir. 

KOBİ’LER ZORLANACAK

Önümüzdeki dönemlerde daha fazla iflas bekliyor musunuz?

Özellikle faiz oranlarının yüksekliği ve enflasyonist baskılar, şirketlerin borçlanma maliyetlerini artırarak nakit akışlarını zorluyor. Bu durum, iflas ve konkordato başvurularında artışa neden oluyor. Önümüzdeki dönemlerde daha fazla iflasın meydana gelmesi muhtemel. Özellikle KOBİ’ler ve düşük kârlılıkla çalışan firmalar, finansmana erişim konusunda daha büyük zorluk yaşayabilir. Enerji fiyatları, hammaddeler ve işgücü maliyetleri gibi kalemlerdeki artışlar, kârlılıklarını koruyamayan firmalar için büyük bir tehdit oluşturuyor. Özellikle enerji, inşaat, perakende ve sanayi gibi yüksek maliyetli sektörlerde iflasların artması beklenebilir. Eğer ekonomik koşullarda hızlı bir iyileşme gerçekleşmezse, şirketlerin bu tür risklerle karşı karşıya kalması muhtemeldir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon