TED Yönetim Kurulu Başkanı Pehlivanoğlu, 95. yılında kurumun vizyon ve misyonunu gazetemize anlattı: 'Cumhuriyet öncü oldu'

Türk Eğitim Derneği (TED) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, TED’in kuruluşunun 95. yılında olduğunu belirterek, düşmanla savaşırken bile nesil yetiştirmeye önem veren Cumhuriyetin kurucu kadrolarına dikkat çekti. Pehlivanoğlu, “TED bir kolej değil, bir Sivil Toplum Kuruluşu (STK)” dedi.

TED Yönetim Kurulu Başkanı Pehlivanoğlu, 95. yılında kurumun vizyon ve misyonunu gazetemize anlattı: 'Cumhuriyet öncü oldu'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.01.2023 - 04:00

Selçuk Pehlivanoğlu, yönetim kurulu başkanı olduğı Türk Eğitim Derneği'nin (TED) kuruluşunun 95. yılında, kurumun vizyon ve misyonunu Cumhuriyet’e anlattı.

Pehlivanoğlu’nun sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: 

- TED, 95 yıl önce nasıl kuruldu?

 Bombalar patlarken 1920’de Ankara’da Milli Eğitim Şurası’nı toplayan bir irade düşünün. Türkiye’yi işgal etmiş ve etme gayreti içerisinde olan emperyalist dünyaya karşı bir lider... Ama liderle beraber hali vakti yerinde olan çiftçisi, köylüsü, esnafı, okulunu bitirmemiş genci, imamı, buna o günün koşullarında canları pahasına karşı duruyorlar. Cumhuriyeti kuran kadrolar her alanda bir öncü kuruluş kurmuşlar.

Savaşı kazanıp kazanamayacakları belli değilken, düşmanla savaşırken bile nesil kurtarmanın önemini idrak etmiş bir zihniyetten bahsediyoruz. Türk Maarif Cemiyeti’nin ilk adresi Birinci Meclis. Kurucu listede; 202 milletvekili, Genelkurmay Başkanı, o dönem varolan tek üniversitemizin rektörü,Vehbi Koç gibi iş insanları ve gazeteciler var. Mesela Türk Eğitim Derneği, Merkez Bankası’nın ortağı.

- Hala var mı bağlantınız?

 Tabii... 2 hissemiz var burada, bu kurumu da onore ediyor. Devletin geliri olmadığı için birkaç yıl basın ilan hakları, kurum hakları, gelirleri Türk Maarif Cemiyeti’ne veriliyor. Hatay vatan topraklarına katıldığında cemiyet hemen orada yurt açıyor. 1928’de kurulur kurulmaz İstanbul’da bir yurt açıyor. 1920’lerde Türkiye’nin tamamında 23 lise, 72 ortaokul var. Binlerce misyoner okul var. Kurucu irade, “Çocuklarıma yabancı dilde eğitim verecek milli okullarımız olsun” diyor. Aslında millilik ve milliyetçilik bu.

İkinci olarak, “Yoksul çocuklara sahip çık” diyor. Cemiyet, ilk döneminde binlerce insana okuma yazma öğretme seferberliği yapıyor. Bunu yapabilmesi için Milli Piyango’nun geliri cemiyete tahsis ediliyor. Üçüncü olarak ise “Eğitime yön verin” diyor. İlginç bir madde daha var: “Bu cemiyet, siyaset yapmaz yazıyor” tüzüğümüzde. Maalesef sonra dernek, bir ‘kolej’ algısına oturuyor. TED, bugün maalesef  tek okul adıyla anılır bir hale geliyor. Aslında TED, yalnızca bir okul değil, bir sivil toplum örgütü...

- Kaç tane okulunuz var? Kaç öğrenciye burs veriyorsunuz?

 Bugün derneğin biri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde olmak üzere 45 okulu, bir üniversitesi var.  Biz o okullarımız sayesinde oyundaki rekabet koşullarını değiştiriyoruz. O ildeki bir kısım çocuğumuzu dernek bursuyla okullarımızla alıyoruz, okul bursu hariç. O ildeki öğretmenlerimize destek veriyoruz. Dernek bugüne kadar yaklaşık 50 bin civarında kişiye burs vermiş. Biz15 yıl önce yeni dünya düzeninin getirdiği koşullardan dolayı burstaki stratejimizi değiştirdik. Artık bireylerin gerçekleştirdikleri inovasyonlar, toplumları hem ekonomik hem de sosyal olarak kalkındırıyorlar. Dolayısıyla öncü çocuklar yetiştirmek gerekiyor.

‘BURS EŞİTTİR HAYAT’

- ‘Öncü çocuklar yetiştirme’ hedefinize anlatır mısınız...

Mali imkanı yetersiz ama başarılı çocukları çeşitli kademelerden geçirerek ya kendi okullarımıza alıyoruz ya da devlette okurken nitelikli burs veriyoruz. Bizim stratejimizde ‘burs eşittir para’ değil. Burs eşittir hayat. Tabii ki bir çocuğun paraya ihtiyacı var. Onu da veriyoruz ama öğrencilerimiz kişisel gelişim kurslarına da tabi oluyorlar. Çocuklarımızın hepsi diksiyon dersi alıyor.

Çocuklarımız beraber çalışma ve toplum hizmeti yapma noktasında sorumluluk sahibi oluyorlar. Burs verirken çocuğun nerede doğduğu, annesinin başı kapalı mı, açık mı, hangi kültürel köklerden geldiği bizi ilgilendirmiyor. Ama koşulumuz var: Bayrağını, toprağını, insanını, milletini sevecek. Hedefimiz 10 bin genç meşale. Devletten hiçbir yardım almıyoruz. 3 yıldır sivil toplum kategorisinde en büyük bağışı toplayan kurumuz. 

- TED’in başka hangi projeleri var?

Her yere dokunmaya çalışıyoruz. Erzincan depreminde, Soma’da, orman yangınlarında da vardık. Biz afet bölgesine kırkından sonra gideriz. Birinci gün gidip insanların acılarını yaşaması, dualarını etmesi, aile içinde birbirlerine sarılması gerekirken büyük kalabalıklarla sarhoş edilmelerini doğru bulmuyoruz.

Kırkından sonra Milli Eğitim Bakanlığının koordinasyonunda bölgeye gidip kayıplarımızın, şehitlerimizin çocuklarının ihtiyaçlarını tespit edip onlara sahip çıkıyoruz. Milli Eğitim Bakanlığımızla beraber mesleğinin ilk 3 yılındaki kadın köy öğretmenlerine akademik, sosyal ve psikolojik destek programı uyguluyoruz. Böyle 938 öğretmene ulaştık, bin 500’e çıkacağız. 

‘KÖY OKULLARI AÇILMALI’

- Bugün köy okullarının önemli bir bölümü eğitime kapalı. Bunun hakkında ne söylemek istersiniz?

Köyleri şehirleştireceğiz derken, şehirleri gecekondululaştırdık. Büyükşehirlere göçü engelleyemedik, çünkü orada doymayı sağlayamadık. Köy okulları kesinlikle açılmalıdır ama buradaki okuldan kastım, ilkokul. İlkokulda birleştirilmiş sınıflar dünyanın her yerinde var. Bu, bir geri kalmışlık değildir. Gerekirse birleştirilmiş sınıf bile olsa köy okullarına açılması taraftarıyız. Aksi takdirde köyde kalmış olanlar bile göç etmek mecburiyetinde kalıyor. 

- Sınav sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Eğitim sorunlarının başında kademeler arası geçişteki sınav sistemi var. Biz bir kampanyamızda “Hayat eşittir 180 dakika mıdır?” diye sorduk. Devletimiz “Hayır 195 dakika” diye cevap verdi, sınavın süresi uzadı. Milletin yoksul bireylerinin başaramayacakları bir hedef için okulun dışındaki dershane baronlarına aktardıkları paralar gündeme geldi. Dersanelerin en etkin olduğu süreçlerde bile dershane düşmanlığı yaptık. Çünkü esas olan bize göre okuldur. Sınav sistemi eğitim sistemine hizmet ederken, eğitim sistemini sınav sistemine hizmet eder hale getirildi.

- Siyaset, eğitimi nasıl etkiliyor?

Eğitim, herhangi bir siyasal görüşün, siyasi partinin, bir grubun veya zümrenin tatmin alanı değildir. Eğitim bir millet ödevidir, görevidir. Bana kalsa ben okulları öğrencilere temizletirim. Dünyada ‘kaybetmeyi öğrenmek’ diye bir kavram var. Onun içindir ki düşük aile gelirli ve orta aile gelirlerinin çocuklarına bir fırsat verirsek bu ülkeyi onlar kalkındırır. Sınav sisteminin okulların yerini almasına karşıyız. Dershanelere karşı değiliz, dershanelerin okul olmasına karşıyız. 

- Z kuşağı ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Z kuşağı yorumlamalarını en fazla kimler yapıyor? Seçim öncesinde siyasi partiler ve markalar. Gençlik oy veya müşteri mi? Hayır, gelecek. İşte onun için bu hale geliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, tüm siyasi partiler bizden bilgi alıyorlar ama uyguluyorlar mı, o tartışma konusu...

‘EĞİTİMDEN EZBER ÇIKMALI’

- Önerileriniz neler?

Siyasetin özgürleşmesi, vicdanın özgürleşmesidir. Eğitimin özgürleşmesi, aklın özgürleşmesidir. Bir ülkenin demokrasiyi getirebilmesinin tek yolu eğitim-siyaset ilişkisinin reel bir noktaya oturmasıdır. Düşünceyi ve adaleti özgürleştirmeyen yapılar büyük filozoflar, edebiyatçılar çıkaramaz. Genç nüfus bizim en büyük tehditimizdir. Fırsatımız değil. Tüketim toplumu olarak yığınlar mı yaratacağız yoksa üretim toplumu olarak öncüler mi yaratacağız? Şu an yığına doğru koşarak gidiyoruz. Yapılması gereken 21. Yüzyılın gereklerine uygun dönüşümü sağlamak.

Eğitim sisteminizden ezberi çıkaracaksınız. Buna ‘zihinsel soykırımı’ çıkarmak diyoruz. İlkokulda çocuklarımıza Türkçeyi, matematiği, yabancı dil temelini ve dijital okur yazarlığı öğretmeliyiz. Çocuklarımıza bilgiyi okumayı öğretmeliyiz ki zihin haritalarına fazla etki etmesinler. TED olarak 12 yıllık zorunlu eğitimin tartışma konusu olup, 8 yıl adam gibi eğitime ihtiyacımız olduğunu düşünenlerdeniz. Kademeler arası geçişi adam etmemiz lazım. Liseye geçiş sınavı hemen kaldırmalıyız. Fen lisesi sayısını ve sosyal bilimler lisesi sayısını düşürmeliyiz. Okul başarı puanını okul içinde sıralamamız gerekiyor. Çok büyük bir sosyal adaletsizlik var.  TED’de okuyan çocukla, siz köydeki çocuğu ortak okul başarı puanında sıralamaya koyuyorsunuz.

En azından adaletli eğitim verene kadar bunu dengelemek zorundasınız. 11’inci sınıfta lise diploması verilmesini öneriyoruz. Lise diplomasını alan öğrenci açık öğretime, ön lisans programlarına, meslek yüksek okullarına ve beceriyle gidilen yerlere bu lise diplomasıyla, sınavsız okul başarı puanıyla gitmelidir. 12. sınıf üniversite sınavına hazırlık yılı olacak. Ama okulda... Üniversite sınavına giren öğrenci sayısını azaltmalıyız. Dünya meslek liselerini kapatmaya veya dönüştürmeye başladı. Biz şu anda çok doğru bir şekilde organize sanayi ve sektörlerdeki öğrencileri destekliyoruz. Organize sanayi bölgeleri gibi her sektörde istihdama teşvik verilmeli. Önerimiz, meslek lisesine giden öğrencilerin 5 günün 4 günü sektörde çalışması.. 

- Cumhuriyetin 100. yılında kurumumuzun hedefleri nedir?

Devletten hiçbir kaynak almıyoruz. Kaynağımızı kendimiz yaratıyoruz. Dokunmadık birey bırakmama gayreti içindeyiz. Toplumdaki eğitim algısını ve zihin haritasını değiştirmek için mücadele ediyoruz. Umuyorum ki 100. yılda yalnızca mühürlü bir kağıdın değil (diploma), yetkinliklerin değerli olduğu; herkesin üniversite mezunu olup makine gibi kendini bir kandırmaca içine soktuğu değil, herkesin yaş segmentine göre mutlu olacağı bireyler yetiştirmeye gayret sarf etmemiz gerekir. Güçlü bir ülke olmanın yolu mutlu ve nitelikli bir nüfustan geçer.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon