Yeni ABD yasası küresel tedarik zincirini nasıl etkileyecek?
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi Özel Raportörü Tomoya Obokata, 18 Ağustos’ta 'Etnik, dinsel ve dilsel azınlıklara mensup kişileri etkileyen modern kölelik' üzerine bir rapor hazırladı. Raporda, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden Arakan'a, Nijerya'dan Irak’a dünyanın muhtelif bölgelerindeki azınlıkların, 'Tarım ve imalat gibi sektörlerde zorla çalıştırdığı' öne sürülüyor.
BM’nin “modern kölelik” raporu üzerine harekete geçen Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin, Obokata’nın görevini kötüye kullandığını ve Çin karşıtı güçlere siyasi bir araç gibi hizmet ettiğini savundu. Sözcü Wang konuya ilişkin açıklamasında, "Çin bunu şiddetle kınıyor. Sincan’da hiçbir zaman zorla çalıştırma olmadı" ifadelerine yer verdi.
Wang Wenbin, Obokata’ya yönelttiği, “Çin karşıtı güçlere siyasi araç olarak hizmet etme” suçlamasıyla muhtemelen Amerika Birleşik Devletleri’ni ve bu çerçevede hem Çin’i hem de Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ni hedef alan, “Uygurları Zorla Çalıştırmayı Önleme Yasası”nı kastediyor.
Yasa ABD Kongresi’nde 21 Haziran’da onaylandı. Bu kapsamda, "Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde üretilen tüm ürünler, zorla çalıştırma yoluyla üretilen ürünler olarak etiketlendi" ve Sincan’dan ithalata yasak getirildi. Çin’in baştan suçlu olduğunu kabul eden bu yasa, ihracatçılara aksini kanıtlama sorumluluğu yüklüyor. Çin’in küresel tedarik zincirindeki kritik konumu düşünüldüğünde, genel hukuka aykırı olan bu yasanın uygulanması çok zor görünüyor.
Öte yandan, ABD’nin Sincan’daki vatandaşların insan haklarını koruma bahanesiyle bölgeye uyguladığı yaptırımlar yine en çok Sincan sakinlerine zarar veriyor. Şayet önlem alınmazsa, bölgedeki şirketler satış miktarının azaltılması nedeniyle iflas edebilir ve pek çok kişi işsizlik tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Uluslararası hukuka aykırı bu yasa, son tahlilde Uygurların haklarını korumak bir yana dursun, onları bizzat cezalandırıyor.
HEDEF KÜRESEL TEDARİK ZİNCİRİNİ YENİDEN ŞEKİLLENDİRMEK
Biden yönetimi yeni yasa ile birlikte küresel tedarik zincirinin zorla çalıştırmadan arındırılmasını sağlamaya çalıştığını öne sürüyor. Ancak uzmanlara göre, ABD bu yasa ile birlikte "En yakın ticari rakibi Çin’i küresel tedarik zincirinden dışlamayı, bu yolla küresel tedarik zincirini yeniden şekillendirmeyi ve hegemonyanın devamlılığını sağlamayı" hedefliyor.
Söz konusu yasanın yürürlüğe girmesiyle tedarik zincirleri zarar görürken, şirketlerin işleyiş maliyetleri de yükselecek. Bu noktada, Çin’den ithalat yapan ABD merkezli firmalar dahi hükümetlerinin ilgili yasa konusunda yeterli ölçüde yol gösterici olmadığından şikâyet ediyor. Zira yasa, ithal ürünlere ABD sınırında el konması gibi riskler içeriyor. Bütün bu olumsuzluklar düşünüldüğünde, bazı şirketlerin bölgedeki tedarikçilerle çalışmayı tamamen sonlandırmak zorunda kalacakları düşünülüyor. Dolayısıyla yasanın etkisiyle bazı ürünlerin tedarik zincirlerinin Çin dışına kayması bekleniyor.
TEMİZ ENERJİYE GEÇİŞ DE ETKİLENECEK
Söz konusu yasaya göre, ABD yönetimi güneş pilinin önemli malzemesi olan polisilikon ürünlerinde denetimi yoğunlaştırdı. Sincan’da üretilen polisilikonun dünyadaki payının yüzde 45 olduğu biliniyor. Uzmanlar ABD’nin, Çin’den polisilikonun ithalatını kısıtlayarak kendi güneş enerji sektörünü korumak istediği yorumunu yapıyor. Ancak, ABD’deki güneş enerji sektörünün maliyeti çok daha yüksek. Dolayısıyla söz konusu uygulama ABD’deki güneş enerjisi sektörüne de zarar verecek.
ABD, kısa bir süre önce, Çin merkezli Hoshine Silicon Industry isimli şirketten, kilit önemdeki bir güneş paneli malzemesinin ABD’ye ithalatını yasakladı. Devamında pek çok güneş enerjisi şirketi milyarlarca dolarlık projeleri durdurmak zorunda kaldı. Küresel rüzgar türbini üretiminin yüzde 13'ü de Sincan’da yapılıyor. Bölgenin yeni nesil teknoloji için ihtiyaç duyulan hammaddelerle olan ilişkisi göz önüne alındığında, küresel pil endüstrisi de büyük sıkıntı ile karşı karşıya kalabilir.
ABD yasayı tam olarak uygularsa, elektrikli araçlar ve yenilenebilir enerji projeleri için gerekli olanlar da dahil olmak üzere birçok ürünün kısıtlanması ya da sınırda engellenmesi ile karşı karşıya kalınabilir. Dolayısıyla bu durum, yenilenebilir ve temiz enerjiye geçiş sürecine de zarar verecektir.
ENFLASYONU DAHA DA ARTIRABİLİR
Hedef alınan diğer ürünler arasında domates ve pamuk yer alıyor. Bölgedeki domates salçası üretimi dünya üretiminin 4/1’ini oluştururken, ABD'ye bir yılda giren ithal tekstil ürünlerinin yaklaşık yüzde 20'sinde Sincan bölgesinde yetiştirilen pamuk kullanılıyor. Ayrıca, The New York Times'ta Ağustos 2020’de yayımlanan bir makaleye göre, dünya çapında satılan yaklaşık beş pamuklu giysiden birinin Sincan’dan pamuk veya iplik temin edilerek üretildiği tahmin ediliyor. Dünyadaki pamuğun yüzde 20'si de Çin'den gelirken, bunların yüzde 84'ü Sincan bölgesinde yetiştiriliyor. Yasadan en çok moda ve tekstil sektörünün etkilenmesi bekleniyor.
Yasa kapsamında, Sincan'daki pamuklarla üretilen ürünleri ABD'ye satan Avrupalı ve Britanyalı şirketlere de cezai yaptırımlar uygulanacak. Giyim, gıda ve güneş enerjisi endüstrileri, şimdiden alt üst oldu. Konuyla ilgili konuşan tedarik zinciri araştırma şirketi Altana AI'nın CEO'su Evan Smith, Çin’in pek çok tedarik zincirinin merkezinde yer aldığını söyledi. “Zorla çalıştırma malları, küresel ekonomimizin gerçekten geniş bir alanına giriyor” diyen Smith, bunun “denizde iğne aramak” olduğunu vurguladı. Uzmanlar, ABD’nin yasayı uygulama konusunda kararlı olması halinde, bu durumun işletmelerin tedarik zincirinde ciddi aksamalara neden olacağını belirtirken, mevcut enflasyonun daha da kötüleşeceğini ifade ediyor.
YASA, KÜRESEL EKONOMİYİ TEHDİT EDİYOR
Söz konusu yasanın uygulanması yalnızca ABD ithalatını önemli ölçüde bozmakla kalmayıp aynı zamanda dünya çapındaki tedarik zincirlerini de tehdit edebilir. Dünya çapında günlük ürün alıp satan bir milyon işletme bu yasadan etkilenebilir.
Türkiye’nin görünürde tedarik zincirindeki bu değişimden faydalanabileceği düşünülse de uzun vadeli olarak Çin ekonomisinin küçülmesi dünya ekonomisini olumsuz etkileyeceği gibi Türk ekonomisini de olumsuz etkileyecektir. Türkiye’nin en büyük ikinci ticaret ortağı olan Çin’in Türkiye’deki yatırımları şu anda yaklaşık 2 milyar dolar değerindedir; ağırlıklı olarak enerji, altyapı, lojistik, finans, telekomünikasyon ve hayvancılık sektörlerine yatırım yapılmaktadır. Ayrıca Türkiye, Çin’i ve diğer ekonomileri birbirine bağlamayı amaçlayan, küresel GSYİH'nın üçte birinden oluşan ve dünyanın en büyük ticaret ve altyapı girişimlerinden biri olan Kuşak ve Yol Girişimi’nde (KYG) önemli bir role sahiptir.
Bütün bunlara ilaveten, Türkiye’nin Çin’den ithalatında, tekstil ürünleri 1 milyar 579 milyon dolarla üçüncü sırada yer almaktadır. Sincan’a getirilecek kısıtlamalar sebebiyle, özellikle tekstil alanındaki siparişlerin Türkiye’ye kayabileceği konuşuluyor, ancak tekstilde birçok hammadde Çin’den temin ediliyor. Örneğin salgın döneminde, lojistik konumunun da uygunluğu nedeniyle Türkiye tedarikçi ülke olarak öne çıktı ve Türk ürünlerine olan talep arttı. Ancak, hazır giyim, mobilya ve züccaciye gibi birçok sektörde artan talep hammadde sorununa takıldı. İçeride üretilen hammadde büyük oranda ihraç ediliyor. Salgın döneminde Avrupa açısından Türkiye avantajlı bir konuma gelmiş olmasına rağmen, Türkiye hammadde sorunu nedeniyle mevcut potansiyeli tam olarak değerlendiremedi.
Özetle Çin ekonomisinin zarar görmesi, zincirleme olarak küresel ekonominin zarar görmesine yol açacaktır, oysa Çin ve Türkiye beraber kazanabilir. Kendisi de ABD’nin yaptırımlarına maruz kalan Türkiye’nin, kısa vadeli hesaplar yapmak yerine Çin ile uzun vadeli, sağlam ve güvene dayalı ilişkiler geliştirmesi çıkarına olacaktır.
ABD’NİN “ZORLA ÇALIŞTIRMA” KARNESİ
Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun 10 temel sözleşmesinden sadece ikisini onaylayan ABD, 1930 tarihli Zorla Çalıştırma Sözleşmesi’ni dahi henüz onaylamadı. Kendisini zorla çalıştırmayla mücadelede öncü gibi göstermeye çalışan ABD, bu alanda en az uluslararası anlaşmaya taraf ülkelerden biri.
ABD, 2021 İnsan Hakları İhlalleri Raporu'na göre, ülkedeki göçmenlere yönelik insan hakları ihlalleri giderek şiddetleniyor. Yine ABD Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, yılda yüz bin kadar insanın ABD'ye kaçırıldığı ve zorla çalıştırıldığı belirtiliyor. 2016 yılında, o zamanki BM İnsan Ticareti Özel Raportörü Maria Grazia Giammarinaro’nun ABD'yi zorla çalıştırma ve emek sömürüsüne karşı insan ticaretini tespit etmek amacıyla daha etkili çaba göstermeye çağırması gündem olmuştu.
Mazlum ülkelere uyguladığı yaptırımlarla o ülkelerin ekonomileri sarsan ve halklarını zor durumda bırakan ABD’nin derdinin Uygurların ‘zorla çalıştırılması’ olmadığı ortada. Hegemonyasını korumak isteyen ABD, Çin’i ve Sincan bölgesini bilinçli olarak hedef alıyor. Sincan’daki hâkim endüstrilere zarar vermeyi amaçlayan Washington yönetimi, bu yolla ABD’nin yerli sanayisinin rekabet edebilirliğini de artırmaya çalışıyor. Ancak Washington’un Çin’e yönelik ticari saldırıları ve yaptırımları, sadece Çin’e değil hem kendi ülkesine hem de dünya ekonomisine zarar veriyor.
Küresel tedarik zinciri Çin ile bu kadar iç içe geçmişken, Çin ekonomisi dünya ekonomisi ile bu kadar bütünleşmişken, ABD’nin tedavüle soktuğu bu yeni yasa Çin’in kalkınmasını engelleyemeyecektir, fakat hiç şüphe yok ki ABD’nin günden güne eriyen itibarını daha da zedeleyecektir.
En Çok Okunan Haberler
- Narin Güran davasında ikinci gün sona erdi!
- 'Önümüzdeki 72 saat önemli, bir baba olarak...'
- Milyarlık vurgun iddiası!
- Hâkimin itirafı
- Erdoğan'dan 'sürpriz' 10 Kasım kararı
- 'Kurultay haktır, Genel Başkan padişah değildir'
- Erdoğan'dan kayyum için ilk açıklama
- '22 yılın yükünü sırtıma almam'
- Açıklayacağına söz verdiği 'gizli dosyalar' neler?
- Yangın itirafı!