Politico'dan çarpıcı analiz... İmamoğlu olayının Trump ile ne ilgisi var?

Politico'ya göre, Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması, Türkiye’nin demokrasi mücadelesinde kritik bir dönüm noktasına işaret ediyor. Bununla birlikte, Trump'ın ABD başkanlığına geri dönüşü ile birlikte dünya genelinde otoriter liderler kendilerini artık 'daha güçlü' hissediyor. ABD’nin insan hakları yerine jeopolitik çıkarları önceleyerek bu olayda Türkiye’ye karşı ciddi bir duruş sergilemeyeceği açıkça görülüyor.

Politico'dan çarpıcı analiz... İmamoğlu olayının Trump ile ne ilgisi var?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.03.2025 - 18:19

Politico'da yayımlanan, 'Türkiye demokrasisi için dönüm noktası' başlıklı analizde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 19 Mart'ta gözaltına alınmasının Türkiye demokrasisi için kritik bir dönüm noktası olduğu vurgulanıyor.

Yazıya göre, İmamoğlu'nun gözaltına alınması sadece tek bir siyasetçinin değil, Türkiye'nin daha otoriter bir rejime kayıp kaymayacağının da sınandığı önemli bir olay. Tutuklamanın zamanlamasının rastlantı olmadığı, ABD'de Trump yönetiminin dönüşü ve Türkiye'nin stratejik öneminin artması gibi uluslararası faktörlerin iktidardaki AKP’ye cesaret verdiği ifade ediliyor.

CHP Adana Milletvekili Bilal Bilici tarafından kaleme alınan makalede ayrıca, AKP’nin İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak güçlenmeden önce saf dışı bırakmak amacıyla hareket ettiği ve bu hamlenin parti içindeki endişeyi ve güçsüzlüğü ortaya koyduğu belirtiliyor.

İmamoğlu'nun siyasi olarak tasfiyesinin muhalefetin diğer güçlü isimlerini de caydırmayı amaçladığı, ancak mevcut tepkilerin kısa vadede AKP için zorluk yaratabileceği aktarılıyor. Yazı, Türkiye’nin demokratik geleceğinin bu süreçten nasıl çıkılacağına bağlı olduğunu ve sonuçların uzun yıllar hissedileceğini vurguluyor.

İşte, o makaleden öne çıkanlar:

GÖZALTILARIN VERMEK İSTEDİĞİ MESAJ

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması yalnızca bir kişiyle ilgili değil; Türkiye’nin daha da otoriter bir yönetime sürüklenip sürüklenmeyeceğiyle ilgilidir. Bu sürecin sonucu, ülkenin gelecek nesillerinin kaderini belirleyecek.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı olarak resmi açıklamasına sadece birkaç gün kala, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 19 Mart sabah erken saatlerde gözaltına alınması, Türkiye’de yaşanan demokrasi gerilemesinde endişe verici yeni bir aşamayı temsil ediyor.

'Muhalefet tolere edilmeyecek' mesajını veren bu hamle ayrıca, ülkenin en popüler muhalefet figürlerinden birini tasfiye etmek ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP) meydan okumaya cesaret eden herkese açık bir mesaj amacıyla hesaplanmış bir adım.

OLAYIN TRUMP İLE İLGİSİ NE?

İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının zamanlaması da tesadüf değil. Hem iç hem dış koşullar, AKP’nin bu eşi görülmemiş baskıyı minimum tepkiyle gerçekleştirmesi için son derece elverişliydi. AKP için şimdi harekete geçme zamanıydı.

Küresel düzeyde, Donald Trump'ın ABD başkanlığına geri dönüşü, dünya genelindeki otoriter liderlerin kendilerini daha güçlü hissettiği bir ortam yarattı. Trump’ın geçmişte demokrasi ihlallerine göz yumduğu düşünüldüğünde, ABD’nin insan hakları yerine jeopolitik çıkarları önceleyerek Türkiye’ye karşı ciddi bir duruş sergilemeyeceği açıkça görülüyor.

Ayrıca Suriye’de son dönemde yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin stratejik önemini ciddi biçimde artırdı. Esad rejiminin çöküşü ve İran’ın kilit bölgelerden çıkarılmasıyla birlikte, Türkiye bölgede etkisini genişletti. ABD, özellikle Ortadoğu güvenlik çerçevesinde İran’ın nüfuzunu dengelemek için Türkiye'nin işbirliğine ihtiyaç duyuyor.

ABD’nin Avrupa güvenliğinden kısmen geri çekilme ihtimali, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye’yi, Avrupa’nın Rusya’ya karşı savunulmasında daha kritik bir hale getiriyor. Ukrayna’daki savaşın ardından güvenlik stratejilerini yeniden şekillendirmekte zorlanan AB ülkeleri, Türkiye’yi karşılarına almaktan kaçınabilir. Bu da AKP’ye ciddi sonuçlarla karşılaşmadan hareket etme konusunda güven veriyor.

ZAMANLAMA MANİDAR

İç siyasette ise gözaltı, İmamoğlu’nun resmi cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemek için yapıldı. 23 Mart Pazar günü CHP’nin bir milyondan fazla üyesinin katılacağı geniş çaplı bir ön seçim düzenlenmesi planlanıyordu. Böyle büyük bir katılım, İmamoğlu’nun adaylığının meşruiyetini güçlendirecek ve ona fiili bir siyasi dokunulmazlık sağlayacaktı.

20 yılı aşkın süredir Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde olan AKP için bile, bu kadar büyük bir desteği arkasına almış resmi bir cumhurbaşkanı adayını hapse atmak veya siyasetten men etmek zor olacaktı. Bu tarz hamleler genelde Rusya, Belarus veya Venezuela gibi ülkelerde görülüyor; hâlâ demokrasi olduğunu iddia eden bir ülkede değil.

CHP’nin İmamoğlu’nu erken aday göstermesi, iktidar partisinde alarm yarattı. İmamoğlu'nun 2028 seçimlerine giden süreçte siyasi gücünün daha da artacağını bilen AKP hızlı ve agresif bir şekilde hareket etti. Ancak İmamoğlu desteğini sağlamlaştırmadan önce harekete geçmeleri, aslında adaylığından ne kadar korktuklarını ortaya koyuyor.

Hatta bu acele hareket, AKP’nin göründüğü kadar güçlü olmadığını da gösteriyor. Eğer seçimlerdeki üstünlüklerinden emin olsalardı, İmamoğlu'nu bu kadar erken saf dışı bırakmaya ihtiyaç duymazlardı.

"TÜRKİYE İÇİN BİR DÖNÜM NOKTASI..."

Teoride, İstanbul belediye başkanını seçimlerden üç yıl önce tasfiye etmek, halkın tepkisini de zamanla azaltabilir. Bugün kamuoyu öfkesi zirvede ve seçimler hemen yapılsa İmamoğlu açık ara kazanabilir. AKP, seçimlere daha üç yıl varken, bu öfkenin zamanla azalmasını umut ediyor.

Bunun ötesinde, bu önleyici baskı, güçlü muhalefet figürlerini caydırmayı amaçlıyor. Eğer İmamoğlu başarılı bir şekilde saf dışı bırakılırsa, diğer potansiyel adaylar da benzer sonuçlardan korkarak cesaret edemeyebilir.

İmamoğlu’nun tutuklanması, kendisine yönelik siyasi amaçlı uzun bir dizi hukuki saldırının son halkasıdır. 2019'da göreve gelmesinden bu yana İmamoğlu hakkında yolsuzluk, rüşvetten Covid-19 sırasında toplu taşıma araçlarını aşırı kalabalıklaştırmak gibi absürt iddialara kadar 90’dan fazla soruşturma açıldı. Tutuklanmasından sadece bir gün önce üniversite diplomasının iptal edilmesi ise adaylığını engellemek için atılan son adımdı.

Aynı anda 100’den fazla çalışma arkadaşının gözaltına alınması ise baskının sadece İmamoğlu ile sınırlı kalmadığını, tüm siyasi ekibinin hedef alındığını gösteriyor. Daha önce de İstanbul’daki bazı kritik CHP’li belediye başkanları tutuklanmıştı.

Bu kritik dönem, acil ve koordineli bir siyasi hareket gerektiriyor. Muhalefet birleşmeli, kitlesel protestoları, hukuki mücadeleleri ve taban örgütlenmelerini sürdürerek, bu otoriter baskıya karşı durmalıdır.

İmamoğlu'nun tutuklanması sadece tek bir kişiyle ilgili değil. Bu, Türkiye’nin demokratik bir ülke olarak mı kalacağını, yoksa daha da otoriterleşeceğini mi belirleyecek bir dönüm noktasıdır. Bu mücadeleden çıkacak sonuç, ülkenin geleceğini uzun yıllar şekillendirecektir.