Dr. Damla Cihangir-Tetik, Fransa'nın seçim sonrası gündemini değerlendirdi
Son yapılan Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandıktan birinci çıkan Emanuel Macron’un ikinci görev döneminin beklendiği kadar kolay geçmeyeceği düşünülüyor.
Macron’un aşırı sağcı rakibi Marine Le Pen, yüzde 41 alarak ülke tarihinde aşırı sağın zirvesini gördü. Seçimler sonrası Fransa’nın ile Avrupa Birliği’nin (AB) gündemini ve aşırı sağa kayan oyları İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Dr. Damla Cihangir-Tetik Cumhuriyet’e değerlendirdi.
Cihangir-Tetik, Cumhurbaşkanı Macron’un önündeki beş sene, öncekine göre çok daha zorlayıcı olacağını belirtti ve yeni döneme ilişkin “İlk başta, bir sonraki hükümeti kurabilmek için partisinin haziran ayındaki parlamento seçimlerini de kazanması gerekiyor” dedi.
Meclis seçimleri söz konusu olunca, “Macron’un daha fazla ekonomi ve dış politika alanlarında etkili olması ve Fransa siyasetini kutuplaşmadan uzaklaştırma rolünü üstlenmesi önem kazandı. Ekonomide, seçimlerde oy kaybına yol açan emeklilik yaşını 62’den 65’e çıkaran emeklilik reformu ve iyi yönetemediği ‘sarı yelekliler’ eylemleri gibi sosyoekonomik sorunlarla baş edebilmeli. Diğer taraftan, dış politikada da AB ve üye ülkelerinin Rusya’ya karşı daha fazla baskı kurması için çalışması bekleniyor” dedi.
Tetik ayrıca, “Fransa’nın AB dönem başkanlığında olması ve Macron’un Rusya karşıtı tutumu seçmen tarafından takdir edilmiş gözüküyor. Fakat en önemlisi, Fransa’da aşırı sağın bugünkü siyasi başarısına karşı Macron’un, Fransa siyasetinde merkez sağ ile sol seçmeni birleştirme görevini üstlenmesi ve seçimlerde Le Pen’e oy veren memnuniyetsiz kırsal seçmen ile kararsız seçmeni kazanması denilebilir” yorumunda bulundu.
RUSYA ETKİSİ
Sağ ve AB karşıtı söylemlerin güç kazandığı ülkelere işaret eden Cihangir-Tetik, bu süreçte Rusya’nın “yumuşak güç” kullanmasının altını çizdi.
Akademiyen Tetik, “Macaristan ve Sırbistan’da hatta Ukrayna ile tüm Batı Balkan ülkelerinde Rusya, pek çok araçla AB karşıtı gündemi son 10-15 yılda çok fazla destekliyor. Bu açıdan kıta Avrupası’nda ‘AB yanlıları karşısında Rusya yanlıları’ gibi bir siyasi ve sosyal dönüşüm var. Bu durumun tarihsel bir boyutunun olmasının yanında AB’nin son dönemlerdeki iç krizlerinin de bu kutuplaşmada rolü var. 2008 finansal krizi, Brexit, Göç krizi, yükselen sağ siyaset ve Covid-19 salgını ve Birlik’in krizleri kalıcı bir şekilde çözememesi ile halihazırda AB’de yapısal olarak var olan ‘demokrasi açığı’ hem bu krizleri derinleştirdi hem de bireylerin daha AB karşıtı partilere yönelmesine sebep oldu” ifadelerini kullandı.
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- Beyoğlu'ndaki cinsel saldırı dehşetinde yeni gelişme
- Türkiye'de bir sağlık skandalı daha!
- Napoli'den Galatasaray'a Osimhen yanıtı!