Adım adım başbakanlığa: Liz Truss

Mary Elizabeth Truss, 1975’te Oxford’da dört kardeşin en büyüğü olan sol görüşlü bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Dört yaşındayken ailesi matematik profesörü olan babası John’un çalıştığı Glasgow yakınlarındaki Paisley’e taşındı. Hemşire olan annesi Priscilla, Nükleer Silahsızlanma Kampanyası’nın bir üyesiydi ve genç Liz’i Margaret Thatcher karşıtı sloganlar atmaktan söz ettiği “bombayı yasakla” yürüyüşlerine götürdü. Truss, ailesini “İşçi Partisi’nin solunda” olarak nitelendirdi ve annesinin kampanyasını desteklemesine rağmen, babasının ona oy vereceğinden emin olmadığını söylediğini açıkladı.

MONARŞİ KARŞITIYDI

Oxford’daki Merton College’da siyaset, felsefe ve ekonomi bölümünü kazandı. Öğrenciyken siyasete atılan Truss, üniversitedeki Liberal Demokratlarının başkanı oldu ve monarşiyi ortadan kaldırmak için kampanya yürüttü. Parti üyeleri, o zamanlar 34 yaşında olan Truss’ın, evli Muhafazakâr vekil Mark Field ile ilişkisini açıklamadığı için seçimden çıkarılmasını sağlamayı denedi.

BREXİT’TE YÖN DEĞİŞTİRDİ

Truss, 2012’de  genç bir eğitim bakan yardımcısı olarak politika basamaklarını tırmanmaya başladı ve çocuk bakımıyla ilgili bazı tartışmalı reformları zorlamaya çalıştı. İngiltere’nin 2016’da Avrupa Birliği’nde ayrılış süreci Brexit’e karşı olan Truss, Ticaret Bakanlığı sürecinde görüşlerini değiştirdi ve partisinin sağ kesiminden destek görmeye başladı. 

Adalet Bakanı olarak zor bir dönemin ardından Theresa May tarafından bakanlıktan alınan Truss, 2017’de ülkede birden fazla bakanlık pozisyonuna sahip olan Hazine’ye bakan olarak atandı. Truss, bu görevi kabul ederken “Baş bozguncu olmayı hedefliyorum” diyerek bürokrasiyi azaltmak istediğini açıkladı. Bu koltuk ile “aileleri ve işletmeleri mali açıdan güçlendirmek” hedefinde olduğunu açıkladı.

Hazine Bakanı olduğu dönemde meslektaşları Truss’ın burada prestij kazandığını söylediler. 10 Eylül 2019’da Johnson hükümetinde Amber Rud’ın yerine Kadın ve Eşitlikler Bakanı görevine getirilen Truss, 15 Eylül 2021’de ise Dominic Raab’ın Dışişleri Bakanlığı koltuğunu devraldı. Burada ise Rusya’ya karşı sert bir tavır alarak Çin’den gelen tehdit konusunda uyardı ve İran’da tutulan İngilizlerin serbest bırakılmasına yardımcı oldu.