Lozan’dan Cumhuriyet’e yürüyüş

KONUK YAZAR | Atatürk Araştırmacısı Ahmet Gürel, Cumhuriyet Ege için yazdı...

Lozan’dan Cumhuriyet’e yürüyüş
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.07.2024 - 09:27

Cumhuriyet tarihimizde Türk diplomasisi Lozan ile başlar denilebilir. Lozan’da yapılan verilen arayla beraber 8 ay süren görüşmeler çok çetin ve ateşli geçmiştir. Çünkü masada tartışılan sorunlar sadece son 3-4 yılın değil yüzyılların sorunuydu. 24 Temmuz 1923 günü imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye, bağımsızlığını ve özgürlüğünü uluslararası topluma kabul ettirebilen dünyanın tek ülkesidir. Emperyalist ülkelere karşı verdiği kurtuluş savaşından sonra, adeta küllerinden yeniden doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin, bu onurlu mücadelesini anımsayalım.

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 1. BÖLÜMÜ: 

20 Kasım 1922 - 4 Şubat 1923

Lozan Barış Konferansı, 20 Kasım 1922 günü, İsviçre Konfederasyonu’nun Başkanı Habab'ın konuşması ile açılmıştır. Görüşmelerde Türkiye’nin karşısında Yunanistan, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya ve Sırp-Hırvat-Sloven (Yugoslavya) devleti yer almıştır. 

İngiliz Baş delegesi Lord Curzon, taraf bir delege olmasına karşın, kongrenin açılışında bir konuşma yapınca; Türk delegasyonu Başkanı İsmet Paşa, kimseden izin almadan konuşma yapmıştır. İsmet Paşa, konuşmasında Türk ulusunun içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmıştır:

“Barışın nimetlerinden her zaman yoksun kalan Türk ulusu, o tarihten bu yana, hak ve adalet elde etmek için ara vermeden yaptığı barış girişimlerinin yetersizliğini ve hiç bir şeye yaramadığını görerek ve artık hiç bir kurtuluş umudu kalmadığını anlayarak, varlığını korumayı ve maddi ve manevî kendi kaynaklarıyla bağımsızlığını kazanmayı başarmıştır. Türk ulusu, bu yolda, pek çok acılara katlanmış, sayısız fedakârlıklara rıza göstermiştir.”

“Bütün uygar uluslar gibi, özgürlük ve bağımsızlık istiyoruz!” Diyerek, ilk oturumda ağırlığını koymuştur. 

Uzun görüşmeler sonunda, İsmet Paşa ve Türk delegasyonunun “kapitülasyonun kalkması ısrarı” karşısında, İngiliz Baş delegesi Lord Curzon, kapitülasyonlardan vazgeçmek istemiyor ve “Türkiye için rahatsız edici oluyorsa, bunun yerine başka bir kelime kullanabiliriz” diyordu. 

Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türk tarafının “kapitülasyon ve esaret” konusundaki kararlılığı şöyle vurguluyordu:              

“Kapitülasyonlar bir devleti mutlaka bitirir. Osmanlı ve Hindistan Türk-İslam imparatorlukları bunun kanıtıdır.” 

Lozan - Uşi - Rumine Sarayı

Lozan görüşmelerinde Lord Curzon ile aralarında geçen bir konuşmayı İnönü şöyle aktarmaktadır. 

“Lord Curzon; ‘Aylardır müzakere ediyoruz. İstediklerimizin hiçbirini alamıyoruz. Biliniz ki, geri çevrilen isteklerimizin hepsini cebimize atıyoruz. Yorgun ve yoksul bir ulussunuz. Ülkeniz yıkık. Yarın, bunları onarmak ve kalkınmak için bizden yardım isteyeceksiniz.’ ABD temsilcisini işaret ederek:        

‘Para bende, bir de O’nda var. O zaman cebimizdekileri çıkarıp birer birer önünüze koyacağız.’ İsmet İnönü’nün Lord Curzon’a; yanıtı ise çok net olmuştu:       

‘Biz haklıyız. Lozan’da hakkımızı mutlaka alacağız. 

Bugün biz bunları alalım. Şayet yarın kapınıza gelirsek, siz de dilediğinizi yaparsınız.’” 

Lozan Antlaşması’nın çıkmaza girme aşamasına geldiğinde Lord Curzon’un: 

“Türkiye’nin imza edeceği en iyi antlaşma budur. Eğer imza etmezse, Türkiye düşünsün! Asya’nın görünmez derinliklerinde kaybolursunuz” sözlerine karşılık, İsmet Paşa kararlı bir şekilde:

“Memleketi esarete mahkûm eden bir belgeye imza koyamam” karşılığını vermiştir.   

“Ben bugüne kadar arkasında ne olduğunu bilmediğim kapıyı açmadım” diyen İsmet Paşa, görüşmelerin son durumu soran gazetecilere şunları söylemiştir: 

“Hangi imtiyazlar, hangi mukaveleler? Hangi koşullar altında verilmiş? Bilmiyorum ki imza edeyim. Bunları bana gösteriniz, tetkik edeyim. Hayır, şimdiden, görmeden, bilmeden, anlamadan imza ediniz, dediler. Reddettim.”

İsmet İnönü

28 Aralık 1922 akşamı, Lord Curzon alaycı ifade ile: 

“İsmet, sen bana tıpkı laternayı hatırlatıyorsun. Bizi bıktırıp usandırana kadar hep aynı havayı çalıyorsun; Milli egemenlik, milli egemenlik, milli egemenlik, milli egemenlik. Bu sözü duymaktan gına geldi” demiştir.

İsmet Paşa’nın ülkesi adına yaptığı haklı karşı çıkışlarından Lord Curzon adeta çılgına döndürmüştür. ABD delegesi John Grew, görüşmelerin kesildiği 4 Şubat 1923 günü yaşananları şöyle anlatmıştır:

“Curzon’un odasına gitmiştik ki, Curzon kızgın bir boğa gibi odasına girdi ve odada yürümeye başladı ve bağırarak:     

‘Dört korkunç saatten beri oturumdayız. İsmet her sözümüze şu adi sözcükle yanıt verdi; Bağımsızlık ve egemenlik.’ 

Curzon’a İsmet Paşa’nın hangi konuda anlaşmazlık çıkardığını sordum:

‘Hukuki sorunlarda’ dedi.”

17 Şubat 1923 tarihinde, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, Kurtuluş Savaşı’nın acılarının daha taze olduğu İzmir’de İktisat Kongresini toplamıştır. O, kongrede dünyaya verdiği mesajla:

“Arkadaşlar;        

Son söz olarak demiştim ki; ‘Memleketimizi artık esir ülkesi yaptırmayız.’ Dikkatinizi çekmiş olan Lozan Konferansı’nın son görüşmeleri bu nokta ile ilgilidir. 

…Konferanstaki muhataplarımız bizimle üç dört senelik değil, üç yüz, dört yüz senelik hesapları görüşüyorlar. Ve hâlâ muhataplarımız Osmanlı Devleti’nin tarihe karıştığını ve bugün yeni Türkiye’nin mevcudiyetini, bunu kuran milletin çok azim, imanlı ve yiğitlik dolu olduğunu, tam bağımsızlık ve milli egemenlikten zerre kadar fedakârlık yapamayacağını hala anlayamamışlardır. Bu yüzden İtilaf devletleri kararsızlığa düştü. İstedikleri kadar kararsız kalabilirler. Bu millet artık kararını vermiştir. Bu millet için kararsızlık devirleri çoktan geçmiştir. 

23 TEMMUZ 2024

AHMET GÜREL

ADD Genel Başkan Baş Danışmanı


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler