Ayvalıklı İlyas Venezis
KONUK YAZAR | Bergama eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın, Cumhuriyet Ege için yazdı...
Görkemli Midilli Adasının kuzeyinde, ada ile Anadolu kıyıları arasında bir nehir gibi akan Ege Denizi’ne kuş bakışı bakan Molivos Kalesi yüz yıllarca bu yöreye gözcülük etti.
Geçmişteki askersel öneminin yanı sıra günümüzde kentin ve çevresinin güzelliğiyle nam salıyor.
1923’de yaşanan, karşılıklı zorunlu göç, “Mübadele”den önce Türkler’in ve Rumlar’ın birlikte yaşadıkları kente Türkler Moliva diyordu. Helenler Molivos, Mitimna.
(Midilli Adasında Molivos)
Eski çağda, Edremit Körfezi’nin kuzeyindeki, büyük filozof Aristo’nun bir süre sığındığı tarihi Assos’u, Mitimnalıların kurduğu söylenir. Mitimna’nın adı Helence/Yunanca’dan çok, eski Anadolu dillerini çağrıştırır.
Kentte, Osmanlı’nın bir camisi, çarşısı, çeşmeleri ve kimi Türk evleri hala ayakta durur.
Kale’nin sarp eteğinde birer sanat yapıtı gibi sıralanan, Rum ustaların elinden çıkmış bakımlı taş evler; pembe sardunyalar ve beyaz begonyalar içinde, bir balkon gibi dik yamacı süsler.
Eteklerinin dibinde uzanan Ege Denizi’nin ışıltılı mavisi belki başka hiçbir yerde yoktur. Günbatımının kıpkızıl görünümü de!
Molivos Kalesi’ne çıkan dolambaçlı yokuşun kıyısındaki küçük bir mezarlıkta önemli ama mütevazi bir Rum yazar yatıyor.
(Midilli Molivos’da bir Türk çeşmesi. Foto: Naki Özkan)
***
Anadolulu İlias Venezis .
1904 yılında Ayvalık’ta doğmuş. Babası Yunanistan’ın batısındaki Kefolanya adasından, annesi Midillili.
Ana tarafı köklü ve varlıklı bir Anadolu ailesi olmalı.
Ayvalık’ta görkemli taş evler, Kozak Yaylasında çiftlikler.
Bu çevrenin insanıdır Ayvalıklı İlyas.
“İlias/İlyas” adı semavi dinlerde kutsal bir kişiliktir.
Musevilikte İlias/ Elias/Elijah adlarıyla bir peygamber olarak kabul edilir. Tanrı'nın sadık bir hizmetkârı olarak İsrail'deki sapkınlıklarla mücadele etmiştir.
İncil’de ise Hz.İsa’nın gelişine öncülük eden bir kişidir.
İslam'da İlyas Peygamber Allah'ın gönderdiği peygamberlerden biridir ve Kur'an-ı Kerim'de adı geçer.
Anadolu halk inancında Hızır Peygamberin yoldaşıdır.
Çaresizlere çare olurlar birlikte. 6 Mayıs günleri, Hıdrellez (Hızır ve İlyas) onların buluşma, istekleri onlara iletme getirme günüdür.
İlias/İlyas, Anadolu’da hem Türkler’in hem Rumlar’ın çocuklarına sıkça verdiği bir isimdir.
***
İlias Venezis küçüklüğünde, Ayvalık’ta ve doğusundaki Madra Dağlarına uzanan Kozak Yaylasında, Kimindenia olarak andığı yörede, dedesinin çiftliğinde unutulmaz günler geçirmiş.
Yazdığı Eolya Toprağı (Aiolis Gi) adlı kitapta, Petros adlı bir çocuğun gözünden o günleri anlatıyor.
Nasıl da dikkatle gözlemlemiş doğayı ve insanları!
Sözcüklerinde buram buram Ege Denizi’nin ve ona kıyı Anadolu topraklarının kokusu duyuluyor.
(İlias Venezis)
Kuşlar, hayvanlar, ağaçlar şiirsel bir bakışla yazıya dökülüyor.
O yıllarda Türkler’in ve Rumlar’ın birlikte, huzur içinde yaşadığı Ege kıyılarındaki ortam bir cennet gibidir İlyas’ın gözünde.
Kimindenia, Kozak Yaylası yazarın kaleminde hem mistik hem mitolojik hem büyülü topraklardır:
“Bazı geceler vardı ki, hiçbir şey duyulmazdı, Kimindenia’nın dışında hiçbir şey olmazdı. Ölü gecelerdi onlar. Dilsiz dalgaların üstünde inerdi dağlardan serin rüzgar ve çiğ damlaları dönelip yapraklara ilişirdi. Yolculukları süreliydi, temiz havada süzülüyor ve kötü hiçbir şeye rastlamıyorlardı.”
“Tek yoldaşları ve yol göstericileri yıldızlardı. Fakat ne yoldaşa ne yol göstericiye ihtiyaçları vardı. Çünkü serin rüzgarların damlaları yükseklerde doğduğundan beri, hedefledikleri toprak büyülü bir diyardı. Sonuçta kaderlerinin orada olduğunu biliyorlardı ve böylece toprak, düşüp kaybolmaları için onları çekiyor, onun cazibesi sürüklüyordu.”
(Solda, Venezis’in Ayvalık’taki eski evi. Foto: Mikhael Kalafatas. Sağda, evin günümüzde restore edilmiş durumu. Foto: Özay Sır Kurunaz)
İlias Venezis’in anlattığı öykülerde doğa insanlardan habersiz, insanlar rüya kahramanları gibidir.
Ama Ege insanlarıdır.
Tutumları ağırbaşlı, duyguları derin, eylemleri coşkulu, sözcükleri şiirsel!
Emekleriyle yaşarlar!
Doğa ise sanki yüzyıllar öncesinin fısıltılarını taşır.
İlias Venezis’in tümceleri bu doğayı ve insanları anlatır.
“Laz Efe korkunç bir eşkıyadır ama sessizdir”.
“Çakalların şarkıları çocuklara ninni gibidir”.
“Barba Iosif, çorak fakir topraklı (Çanakkale Boğazı karşısındaki) Limnos (Limni) adasından rızkını bulmak umuduyla ‘dünyanın kutsanmış toprağına’, Kimindenia’ya, Kozak yaylasına gelmiş bu gizemli ülke onu burada alıkoymuştur”.
“Yöre insanlarından, kimseye zararı dokunmayan Çepnilerden (Çetmilerden) Ali ‘beyaz başlı deveyi’ arayıp durur Kozak Yaylası ve çevresinde.”
“Semerci Stephanos bir zeytin ağacıyla usul usul konuşur.”
Küçük Petros, Laz Efe, Barba Iosif, Çetmi Ali, Semerci Stephanos hep bu toprakların insanlardır.
Tabii ki İlias Venezis de.
“Kayıp cennetin çocuklarıdır onlar.”
(Kozak Yaylası/Kimindenia)
***
İlias Venezis, 1904 yılında, Yunanlıların Kydonia (bu sözcük Yunanca’da da Ayvalı yer demektir) dediği Ayvalık’ta doğmuş. 1973’de Atina’da ölmüş.
Çocukluğu, antik çağlardan beri Helenlerin/Yunanlıların Aiolis/Aiolia (Eolis/Eolya) adını verdikleri bu topraklarda geçmiş.
İ.Ö.1200’lü yıllarda Yunanistan anakarasından Batı Anadolu’ya olan göçler sırasında, Helenlerin İon boyu Efes-Milet kıyılarına, Dor boyu Bodrum çevresine çıkarken, Aiol boyu Midilli Adası dahil Edremit Körfezi ile Kyme/Aliağa arasındaki kıyılara yerleşmiş.
(Ayvalık)
Yerel halkla kaynaşmışlar. Yeni, olağanüstü bir kültür doğmuş buralarda.
İlias Venezis’in doğduğu Ayvalık ve çevresi Aiolis/Aiolia idi.
O zamanlar entelektüel bir merkez olan Ayvalık’ta, Lise düzeyinde eğitim veren Akademia’da eğitim gördü.
Zeytinlikler içinde, Midilli Adasına çok yakın bir liman olan Ayvalık zengin bir kentti.
18.yüzyıl sonlarında, Rusların Sakız Adası karşısındaki Çeşme baskınından kaçan, iki evcil aslanıyla dolaşan Cezayirli Hasan Paşa, Ayvalık’a sığındığında yerli Rumlardan büyük yardım görmüş, bir ara sadrazam da olan Paşa Ayvalık’a vergi muafiyeti gibi birçok ayrıcalık tanımıştı.
(Ayvalık Sokakları)
Ayvalık’ta, aslen Gürcü olan Hasan Paşa’nın korumasıyla zenginleşen Rumlar neredeyse özerk bir yönetime sahiptiler.
Ayvalıklı küçük İlyas’ın ergenliğe geçtiği yaşlarda I.Dünya Savaşı çıkmış.
O kargaşalı ortamda, 1914’de ailesinin, kendini daha güvenli hissedeceğini düşündüğü, karşıda daha çok Rumun, Yunanlının yaşadığı Midilli Adasına taşınmışlar.
(Venezis’in Eftalou/Midilli’deki evi)
Yunan Ordusu 1919’da İzmir’i ve çevresini işgal edince aile tekrar Ayvalık’a dönmüş.
1922’de Batı Anadolu yeniden Türkler’in eline geçince, 18 yaşındaki İlias Venezis, başka Rumlarla birlikte tutuklanmış, Osmanlının son zamanlarına oluşturulan “Amele Taburlarıyla”, çalıştırılmak üzere Anadolu’nun iç taraflarına doğru, yayan yola çıkarılmış.
“Amele Taburu” denilen, aslında tutsak olan Rumlardan birçoğu yolda ya da konuldukları kampta ölmüş.
Yunan kaynaklarına göre yola çıkarılan 3000 kişiden ancak 23’ü gidilecek yere varmış.
(Amele taburları)
Venezis bu kampta 14 ay kalmış.
Türkler için “Büyük Zaferle sonuçlanan Kurtuluş Savaşı”, Yunanlılar için “Büyük Felaket” olan savaş 1922’de sona erince Venezis serbest bırakılmış, o da Midilli adasına sığınmış.
Adaya yerleşen İlais Venezis, daha sonraları, üç kez Nobel’e aday gösterilen ve ondan on dört yaş büyük olan, tanınmış savaş karşıtı Yunan yazar Stratis Myrvilis’le karşılaşmış ve onun haftalık gazetesinde yazmaya başlamış.
Onu ünlü yapan “Amele Taburu”nda çektiği sıkıntıları ve yaşadığı zorlukları anlattığı, 1931’de yayınlanan “Numero 31328” romanıdır.
Bir daha yaşanmaması için anımsanması gereken acı günlerdir o günler.
Kitabın adı tutsaklığı sırasında kendine verilen sırt numarasıdır.
1938 yılında yine Ayvalıklı olan Stavritsa Molyviati hanımla evlenmiş.
Daha sonraki yıllarda, 1943’de yazdığı, Türkçe de yayınlanan “Eolya Toprağı (Aiolis Gi)” kitabında Ayvalık ve Kozak yaylasındaki özlem duyduğu çocukluk günlerini, 1946 yılında yazdığı “Galini-Sakinlik” kitabında bir Anadolulu Rum göçmenin yabancı sayıldığı Yunanistan’daki yaşama uyum sağlamak için karşılaştığı zorlukları anlatmış İlias Venezis.
***
İdeolojik, siyasal kimlikli bir yazar olmaktan çok, insani trajedileri edebiyat yoluyla anlatan, hümanist bir sanatçı olan Venezis 1943’de Yunanistan’ı işgal eden Faşist İtalyan, ardından Nazi Alman Ordusu tarafından tutsak alınmış, hapishanede ölüm mahkumlarının kapatıldığı koğuşlara konmuş.
O zamanki Yunan aydınların ve ileri gelenlerin baskısıyla Faşistler serbest bırakmak zorunda kalmış onu.
Atina’da “Acropolis” gazetesinde makaleler yazmış. Atina Akademisine seçilmiş.
Layık olduğu ilgiyi ömrünün son yıllarında görmüş.
1973’de Atina’da saygın bir yazar olarak hayata veda etmiş.
Ege Denizi’nin iki kıyısı arasında karmaşa içinde ve yorgun geçen bir ömrün sonunda İlias Venezis, dinginlik içinde sonsuza dek uyumak istemiş ki, kendine gömüt olarak, Midilli Adası’nda Molivos Kale’sine çıkan yolun kenarındaki küçük mezarlığı seçmiş.
Aiolis’te dalmak istemiş olmalı sonsuzluk uykusuna.
Tam karşısında, Troya Savaşları’nın Helen kahramanı Ahilleus’in (Aşil’in) arkadaşı Patraklos’un gömüldüğü söylenen Doğu Midilli yükseltileri var.
Onun ardında, parıltılı sularıyla Ege Denizi; karaçam, kayın, meşe ağaçlarıyla kaplı kutsal Kaz (İda) Dağları; yamaçları zeytinliklerle süslü Edremit Körfezi.
Ayvalık ve Kimindenia (Kozak) yaylası elini uzatıp yoklayacağı kadar yakın!
(İlias Venezis)
Sakin havalarda karşılıklı söylenecek hasret şarkılarının bile duyulabileceği uzaklıkta!
Ege insanlarının ruhunu, coğrafyanın inanılmaz eşsizliğini, doğa denen yoldaşı, gizem saklayan toprağı, buralarda oluşan kültürün derinliğini, savaşın yarattığı laneti, insanın böyle ortamlardaki sevinç ve çaresizliğini bir hemşeri olarak ne güzel anlatmış Venezis.
Şimdi ağır bir granit taşının altında yatıyor.
Taşın üstüne adının yazılmasını istememiş.
(Midilli adası-Molivos’ta İlias Venezis’in Mezarı)
Bugün bu mezar taşının üstünde tek bir sözcük var:
??????/Galini/ Sükûnet ya da dinginlik.
Bu gürültülü dünyada ne kadar çok dinginliğe ihtiyacı var insanlığın.
İşte böyle dinginlik arayan insanlar yaşıyor, yaşmış bu topraklarda.
Anılar asıl zenginliğimiz!
İlias Venezis ailesinin Ayvalık’taki evi restore ediliyor son günlerde.
Bu bağlamda onun anısına bu evin bir müzeye dönüştürülmesi ne güzel olur.
Ayvalık, çok çile çekmiş bu duygulu evladına yüksek sesle sahip çıksa!
***
Dileğimiz bakidir:
Hep sakinlik içine olsun Ege Denizinin karşılıklı kıyıları.
Kem gözler düşmesin bu sulardaki dinginliğe.
Balıklar oynaşsın, martılar uçuşsun, poyraz daim olsun.
Yürekler sakin!
Çocuklar hep dost, büyükler çocuklar kadar masum kalsın.
Barış toprağın derinliklerine kadar işlesin!
Dünya büyük, yaşam sonsuz, ömür kısa!
Sefa Taşkın
23.11.2024
Dikili/Aiolis/İzmir
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Emekliye iyi haber yok!
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- 350 bin 757 kez 'yazı-tura' atıldı... Sonuç şaşırttı!