Zamanın hafıza ile işbirliği

İdil Sivritepe ve Olgu Baran Kubilay’ın, 84 90 62 74 / Old Fools tiyatro oyunun metninin içinden koparıp gerçek hayata getirdikleri Vivian ve Tom karakterlerinin hafıza üzerinden sevgiyle sınavını konuştuk.

Zamanın hafıza ile işbirliği
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 14.01.2024 - 12:14

84 90 62 74 / Old Fools tiyatro oyununda akışın parçalı yapısı içinde çok hızlı ve kıvrak biçimde farklı duyguları yakalayıp seyirciye başarılı biçimde aktaran İdil Sivritepe ve Olgu Baran Kubilay ile sevgi ve hafıza üzerine konuştuk ama önce biraz oyundan söz edeyim. Tristan Bernays’ın yazdığı, 20 Ocak'ta saat 18.00'de Craft Tiyatro'da sahnelenecek oyunu Çağ Çalışkur yönetiyor. İdil Sivritepe (Vivian) ve Olgu Baran Kubilay’ın (Tom) canlandırdığı çiftinin yaşam öyküsüne tanık oluyoruz ve genç yaşlarda tanışan aşk dolu bir çiftin yaşlılık zamanlarına kadar yaşadıkları mutluluk ve hüzünleri anlatılıyor. Fuaye alanında tiyatronun başlamasını beklerken Kubilay, piyanonun başına geçip sevgilisini gördüğünü söyleyerek ona bir şarkı ithaf ediyor. Sevgilisi ise aramıza karışarak Kubilay’dan saklanıyor. Kubilay’ın söylediği şarkının bitmesiyle izleyiciler sahne alanına alınıyor. Oturma düzenine geçtikten sonra anladım ki oyun, fuaye alanında başlamış bile ve bizler, Tom ve Vivian’ın karşılaştığı sahnenin içindeymişiz. Çiftin anılarının arasında çıktığımız bu yolculukta kendinizi bazen bir hastanede bazen de bir evde buluyorsunuz. Aniden değişen sahnelerde Vivian ve Tom’un duygu geçişleri arasında gözlerimizin dolduğu bir andan sonra kendimizi kahkaha atarken buluyoruz. İzleyicinin odağı sahne geçişlerinde kullanılan ses ve ışıkla destekleniyor. Sivritepe ve Kubilay 90 dakika boyunca tükenmek bilmeyen yüksek enerjileriyle su gibi akan replikleriyle izleyiciden ayakta alkış topluyor.

- Bu oyunla birlikte hafıza üzerine düşüncelerinizde neler değişti?

İdil Sivritepe: Sanırım hayatın geçiciliğinin hafıza ile bir bağlantısı var. Yaşadıklarımızı düşünün. Mutluluk kocamandı, öfkeniz çok güçlüydü. Şimdiki zamanda o anlara dönüp bakınca normal görünüyorlar. Zaman hafıza ile işbirliği yapıyor. Yazarımızın çok sevdiğim bir notu var: “Hayat sadece ama sadece o mutlu anlar için yaşamaya değer o yüzden onları içinize çekin.” Çünkü hayat çok geçici. Hafızamız da öyle.

Olgu Baran Kubilay: Yeni bir karaktere, yeni bir tiyatro metnine ya da senaryoya çalışmanın en güzel yanı o döneme kadar üzerinde incelikle düşünmediğin konuları belirli bir süre önüne sermesidir. Bu oyunla da “hafıza” üzerinden “alzheimer” hastalığını, sadece bu hastalığı yaşayanların değil hastalık boyunca yanlarında olan yakınlarının hayatlarının, psikolojilerinin üzerine çok fazla düşündük. Benim için en büyük fark: Çoğu yaşamsal fonksiyonumuzu gün içinde bilinçli bir şekilde kullanmıyoruz. Nefes alıp vermek gibi. Nefes alıp veriyoruz ama farkında olmuyoruz bunu yaparken. Hafıza, hatırlamak, unutmak da böyleymiş ve üzerine düşündükçe kendini daha çok hatırlatmaya başladı. Neyi, neden unuttuğumu, neyi nasıl hangi bağlantılarla hatırladığımı daha çok farkına varır oldum. En büyük değişiklik de unutkanlık anlarından gelmeye başlayan o ince, sessiz “korku” hissi.

- Alzheimer’a yakalanan Tom, Vivian'a "Daha kötüleştiğinde ne yapacaksın" diye soruyor. Benzer bir durumda kalsanız sizin yanıtlarınız ne olurdu?

İ. Sivritepe: Bu çok zor bir deneyim, yanıt vermek de öyle. Emin adımlarla yürümesi zor bir yol. Yani Alzheimer hastalığı sadece kişiyi değil etrafını da psikolojik olarak yoruyor. Biliyorsunuz ki bir sonraki gün dünden daha iyi olmayacak. Tanıdığınız kişinin yaşarken size yabancılaşması ve buna karşın sizin aynı kişi olarak hayata devam edebilmeniz nasıl mümkün olur? Elimde sevdiğim o insanla ilgili yaşanacak her günü aklıma kazımak isterdim sanırım. Güçlü kalmaya çalışırdım.

O. B. Kubilay: Oynadığımız oyunun kelimesi ve duygusu “sevgi”. Hem yakınlarımıza hem de kendimize gösterdiğimiz sevgi. Oyunun en etkileyici yeri Tom’un bu soruyu Viv’e sorduğu an. Benim bu bu soruya cevabım ise “Sana ve kendime olan sevgimin bitme riskine gelinceye kadar yanındayım” olurdu. Çünkü gidenin arkasından devam etmesi gereken insanlar var. Yeniden sevmesi, sevmeye devam etmesi gereken insanlar var. Hem sabrı, hem de sevgiyi sınayan bir süreç. Tom, başına gelecekleri bilseydi belki de böyle bir soruyu sormazdı. Çünkü Tom, Viv’i sevdiği kadar Viv’in kendini sevmesini de seviyor.

ÖNEMLİ OLAN SEVMEK

- Bu oyun, sevgiye, birlikteliğe ve anılara olan bakışınızı nasıl değiştirdi? Oyundan bir cümle seçseniz bu ne olurdu?

İdil Sivritepe: İyi ve kötü anılar vardı ve her zaman da olacaktır. Mühim olan gerçekten ama gerçekten sevmek. Eğer o insanı tüm kalbinizle seviyorsanız yol arkadaşı oluyorsunuz. Tom’un, Alice’e söylediği cümle bunu özetliyor: “Birini sevmek, onu her zaman, her koşulda seveceğin anlamına gelmiyor. Hatta bazen bunu yapmak o kadar zorlaşıyor ki… Ama birini gerçekten seviyorsan, üstesinden geliyorsun. Bir şekilde bir yolunu bulup atlatıyorsun ve bu seni daha iyi biri yapıyor.”

Olgu Baran Kubilay: Birini sevmek demek; onu her zaman, her koşulda seveceğimiz anlamına gelmiyor. Ama gerçekten seviyorsak bir yolunu buluyoruz.

MÜTHİŞ BİR DENEYİM

- Seyirciyle hem çok yakın oynanan, hem de onları da oyunun içine alan bir oyun Old Fools. Seyirciyle bu kadar iç içe olmak nasıl bir deneyim.

İdil Sivritepe: Bir oyuncu olarak müthiş bir deneyim ve sunulmuş bir fırsat olarak görüyorum yönetmenimiz Çağ Çalışkur’un inanılmaz bir sahne görüsü var. Oyunu ilk çalışmaya başladığımız günden beri Olgu ile aramızda hiç düşmeyen bir enerji oluştu. Çağ, bizi izlerken kafasında hayal ettiği şeyi anlattı. Oyunun tavrına yakışan bir şekilde seyirciyi de aramıza aldığımız bir oyun alanı oluştu. Bu durumun oyunumuzu taze tuttuğuna inanıyorum. Bizim için de her oyun farklı bir deneyim.

Olgu Baran Kubilay: Kendimi ne olacağını bilmediğim alanların içine atmayı severim. Seyirciye, sahnedeyken bir saniye sonra ne yapacağımı bilmediği bir enerji vermeyi de çok seviyorum. Benim için harika bir deneyim, seyircinin heyecanını, tedirginliğini, coşkusunu bu kadar yakından hissetmek. Hele bunu bir de gözünün içine bakan, seninle güven ve bağlılıkla sahnede var olan, hayran olduğum bir oyuncu, bir partner, partnerden öte bir dostla yapabiliyor olmak paha biçilemez.

‘RUHUMA BİR HEDİYE’

- Her ikinizde farklı karakterler ve yaşlar arasında çok hızlı geçişler yapıyorsunuz. Hem içsel hem de bedensel olarak bu geçişleri çalışırken neler yaptınız.

İ. Sivritepe: İşimde en çok sevdiğim şey bu. Hep şöyle tasvir ederim; sanki bir kapıyı açıp başka biri olma şansım var gibi hissediyorum. Zaten hep oyun oynamak isteyen ruhuma resmen bir hediye bu. Birden fazla karaktere ve yaşa çalışmak benim için çok geliştirici oldu. Korkular da yaşadım. Karakterlerin fazla karikatürize gözükme ihtimali beni korkuttu açıkçası. Fakat şu an geldiğimiz noktada homojen bir akış içerisinde karakter ve yaş değişimlerini gerçekleştiriyoruz. Ani geçişler seyirci kadar bizim içinde şaşırtıcı fakat bu bizi uyanık tutuyor ve oynaması inanılmaz zevkli.

Olgu Baran Kubilay: Çok çalıştık. Şunu yaptık, bunu yaptık desem yalan olur, eksik kalır. Sadece çok çalıştık.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler