Suyu özleyen balina

Bayram coşkusunu bugün de yaşamak isteyen çocuklara bizden armağan. İşte Küçük Balina Foş’un öyküsü...

Suyu özleyen balina
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 24.04.2022 - 13:00

Günümüzden milyon yıllar önce balinalar karada yaşarken, suyla oynamayı çok seven küçük bir balina vardı. Küçük balina Foş ailesiyle birlikte günün büyük bir kısmını sıcaktan korunmak için denizde geçirse de suya bir türlü doyamaz, akşam uyku vakti geldiğinde bile denizden ayrılmak istemezdi. Güneş batıp da gökyüzü yavaş yavaş kızıldan laciverte dönmeye başladı mı, diğer tüm balinalar gibi Foş’un ailesi de denizden çıkar ve uyumak üzere yuvalarına doğru giderdi. Ama annesinin lafını hemen dinleyip onun peşine takılan kardeşlerinin aksine Foş’un denizden çıkabilmesi için illa ki her akşam annesinin onun minik patilerini tutması ve tüm gücüyle Foş’u karaya çekmesi gerekirdi. Foş suyu o kadar çok seviyordu ki başka türlü asla denizden çıkmayı bilmezdi. 

DENİZDEN ÇIKMIYORDU 

Foş her seferinde “Ama anne bak, henüz parmaklarım buruş buruş bile olmadı!” diye itiraz ederdi arasında kısacık yüzgeçleri olan parmaklarını annesine gösterip. “Parmakların buruşmamış olabilir ama güneş çoktan battı. Karanlıkta suda kalamayız” derdi annesi de. 

Foş annesinin ve kardeşlerinin peşine takılıp yuvalarına doğru yürürken defalarca dönüp arkasına bakar, denizi o günlük son bir kez görmeye çalışırdı. Gece yatağında uyurken de yüzüne çarpan dalgaları ve balıkları hayal ederdi. Hele su aygırı kuzeni Hipok’la suda oynadığı oyunlara asla doyamazdı. Ama tüm bu oyunların içinde Foş en çok kafasındaki delikten “foşşşş” diye su fışkırtmayı severdi. Hatta Foş adını da bu yaptığı oyun nedeniyle takmışlardı ona. 

Peki, gece deniz nasıl oluyordu? Tüm o balıklar geceleri neler yapıyordu? Bir gece yine denizi hayal ederken Foş dayanamadı ve kardeşleri uyuduktan sonra sessizce yatağından çıktı. Parmak uçlarına basa basa deniz kenarına kadar yürüdü. Geceleri gerçekten de ne kadar karanlıktı! Gökte parlayan dolunay da olmasa hiçbir şey göremeyecekti. Foş denizi ilk defa gece görüyordu. Simsiyah duran deniz onu bile korkutmuştu. Ama buraya kadar gelmişken geri dönemezdi. Tüm cesaretini topladı ve cup diye attı kendini karanlık sulara. Korkudan gözleri kapalı yüzdü bir müddet, ama biraz alışınca gözlerini usulca açtı ve denizin aslında gündüzden çok da farklı olmadığını gördü. Hele bir süre sonra yanından geçen fosforlu deniz analarını, ay ışığında parlayan balıkları görünce mutluluktan deliye döndü. Renk renk ufacık bir balığın peşine takılıp kendini daha önce hiç görmediği mercan resiflerinde buldu. Suyun altında ne kadar vakit geçirdiğini bilmeden oynayan Foş sonunda yoruldu ve esnemeye başladı. Ama dönme vakti geldiğinde birden kafası karışmıştı. Suyun altındayken nereden geldiğini anlamak ne kadar da zordu! Hele sular böylesine zifiri karanlıkken... Geri dönebilmek için bir o yana yüzdü, bir bu yana. Gittikçe daha da kayboluyordu. Etrafta hiç kara parçası göremiyordu. Gün yavaş yavaş ağarırken su da aydınlandı ve Foş kendini sonunda bir karaya attı. Bu sahilde daha önce hiç görmediği yüksek ağaçlar, bembeyaz kumlar ve çeşit çeşit hayvanlar vardı. O kadar güzeldi ki hemen dönüp annesiyle kardeşlerini de buraya getirmeliydi. 

YATAĞINDA BULAMADILAR 

O sırada Foş’un annesi de uyanmış ve Foş’un yatağında olmadığını görmüştü. Tüm diğer balinalarla birlikte Foş’u aramak üzere denize açıldılar. Ama deniz çok büyüktü, giderek de büyüyordu, çünkü diğer denizlere kesintisizce bağlanıyordu. Bu yüzden Foş’u dağılıp aramanın en iyisi olduğuna karar verdiler. Ve dünya üzerindeki tüm denizlerde gece gündüz demeden Foş’u aramaya başladılar.

Hâlâ balinalar denizlerde dolaşıp Foş’u arar. Arada bir yüzeye çıkıp kafalarından “Foşşşş” diye su fışkırtarak ona seslendiklerini siz de görebilirsiniz.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler