‘Squid Game’: Zamanın ruhunu yakalıyor

Anlaşılan o ki Netflix’in “La Casa De Papel”den sonraki yeni global fenomeni Güney Kore yapımı dizi “Squid Game” oldu. Çok kısa bir sürede (yayına girdikten yaklaşık 2 hafta içinde) 90’dan fazla ülkede bir numaraya yükselen dizi Türkiye’de de bir süredir Netflix’in en çok izlenenler listesinin zirvesinde.

Dizinin herhangi bir kitap, çizgi roman gibi bir kaynaktan uyarlanmadığı gerçeği de dikkate alınırsa bu popülerliğin daha da şaşırtıcı olduğu aşikâr.

HER SANİYE GERİLİM

Distopik bir geri planı olan “Squid Game” sınıfsal farklılıkların alabildiğine keskin olduğu bir toplumsal yapıda, büyük çoğunluğun gitgide fakirleştiği ve bir kısım zenginin de ahlaksızca bir lüks içinde yaşadığı Güney Kore’de geçiyor ama yaşadığımız zamanın ruhunu çok iyi yansıttığı için ve tüm bu ekonomik eşitsizlikler dünyanın dört bir yanında hissedildiği için evrensel bir etkiye ulaşıyor.

Yine de dizinin önemli bir başarısının da gerilim, aksiyon ve duygusal anlar dengesini her biri yaklaşık 1 saat civarında süren 9 bölüm boyunca çok doğru bir şekilde ayarlayabilmesi olduğunu söyleyelim.

Özellikle oyun sahnelerinde ciddi bir gerilimle izleyiciyi sarıp sarmalayan dizi yüksek yapım kalitesi ve temiz anlatımıyla da çok derinleşmeyen senaryonun basitliğini göze batırmamayı beceriyor.

BEZOS BİLE HAYRAN

Netflix’in bu uluslararası pazarlama becerisine Amazon’un sahibi Jeff Bezos’un bile hayranlığını gizlemediği biliniyor.

Daha önce “Narcos”, “Dark”, “La Casa De Papel” gibi İngilizce olmadıkları halde tüm dünyada izlenen örneklerin ardından gelen ve belki de Oscar galibi Parazit’in de rüzgârını bir şekilde arkasına alarak fenomene dönüşen “Squid Game”in ardından bir kez daha aynı soruyu sormak kaçınılmaz oluyor elbette:

Türkiye’den bu denli büyük popülerliği yakalayan bir dizi çıkacak mı?

Verdiğiniz yanıtı duyar gibiyim.