Soprano dizelerinden Na’vi çığlıklarına
“Avatar” filminin akıldan çıkmayan müzikleri dev bir orkestra eşliğinde sahnede.

Dünya çapında milyonlarca hayranı olan ve gezegenimiz hakkında önemli iletileri olan “Avatar” bu kez sıradışı biçimde Zorlu PSM sahnesinde olacak. “Avatar” ve “Avatar: The Way of Water” filmlerinin müziklerinin büyük bir orkestrayla sahnede canlı olarak seslendirileceği etkinlik 22 Mart’ta yapılacak. “Avatar Live in Concert” isimli etkinliğin öncesinde sahnede solist olarak yer alacak Eleanor Grant ve orkestra şefi Ernest van Tiel ile konuştuk.
- Bu projeye nasıl katıldınız ve Avatar sizin için ne ifade ediyor?
Geçen yıl “Avatar in Concert”ın solo vokalist pozisyonu için seçmelere katıldım. Daha önce başka filmlerde benzer çalışmalar yapmıştım, bu yüzden benden ne beklendiğini biliyordum. Filmi çok sevmiştim ve seçmelerimin başarılı olduğunu öğrendiğimde çok sevindim. “Avatar”, gezegeninize bakmakla ilgili çok güçlü bir mesaj veriyor. “Geldikleri dünyaya bakın, orada yeşil yok, annelerini öldürdüler” sözü bende her zaman yankı uyandırır çünkü doğal dünyamızın durumu ve ne kadarının yok edildiği konusunda düşünmenizi sağlar. Hikâye kurgu olmasına karşın Pandora halkının doğa ana ile etkileşimini esin verici buluyorum.
- Bir filmde canlı performansı yapmanın zorlukları nelerdir? Bunların üstesinden nasıl geliyorsunuz?
Benim için filmlerin canlı performanslarındaki en büyük zorluk çok sayıda farklı şarkı söyleme stilinin gerekli olması. Çok yüksekten uçan soprano dizelerinden bağıran Na’vi çığlıklarına kadar... Avatar ise özellikle çeşitlidir! Ancak ben zorlukları severim ve bu yüzden bu filmde solist olmaktan dolayı çok heyecanlandım. Ayrıca bitiş jeneriğinde hem büyük bir şarkı olan hem de icra etmesi aşırı derecede coşkulu olan büyük pop şarkısı “I See You” da var.
İÇGÜDÜSEL BİR TARZ
- “Cindirella”, “Alaaddin” ve “Küçük Deniz Kızı” gibi birçok fantastik-rüya konulu film müziği kadrosundaydınız. Bu projeleri benimsemenizi sağlayan sesiniz mi yoksa başka bir şey mi?
Kayıt ve performans arasında farklı şarkıcıları ve stilleri taklit ederek çok fazla pratik yapıyorum. Her tür müziği seviyorum ve sesinizi uyarlamayı öğrenmenin en iyi yolu çok fazla dinlemektir. Disney filmleriyle büyüdüm bu yüzden Disney tarzında şarkı söylemek benim için çok içgüdüsel. Genellikle bir konserde veya bir film için şarkı öğrenirken nota kâğıdına bakmadan önce şarkıyı birkaç kez dinler ve orijinaline eşlik etmeye çalışırım. İşitsel öğrenme çok faydalıdır.
- Bildiğim kadarıyla son zamanlarda ilk albümünüz üzerinde çalışıyorsunuz. Gelecekle ilgili hayalleriniz neler?
İster kendi müziğim ister başkasının müziği olsun performans sergilemeyi kesinlikle çok seviyorum. Şarkı söylemek ve bir dinleyici kitlesiyle bağlantı kurmak en büyük aşkım. Bir şarkı yazarı olarak son 5 yılda gerçekten geliştiğimi düşünüyorum. Stüdyolarda ve film konserlerinde yaptığım işlerle bazen kendimi biraz bukalemun gibi hissedebiliyorum bu yüzden sadece kim olduğumu yansıtmak açısından değil aynı zamanda hangi şarkıların sesime en iyi şekilde uyduğunu yansıtmak açısından da en otantik hissettiren bir “sese” inmem zaman aldı. Hayalim sadece bu şarkıları yayımlamak değil aynı zamanda bu şarkıların hepsini mümkün olduğunca canlı olarak söylemek! Şarkıların ne zaman çıkacağını bilmiyorum ama çok fazla hikâye anlatımı ve insanları bırakıp şimdiki zamanda yaşamaya teşvik eden şarkılar bekliyorum.
- Son zamanlarda hangi müzikleri dinliyorsunuz?
Broken Biscuit Company'nin “Primrose Hill” şarkısını çok seviyorum, Sabrina Carpenter'ın “Short n' Sweet” albümünü çıktığından bu yana neredeyse her gün dinliyorum. Jacob Collier'in “Little Blue” şarkısını da çok seviyorum. Çok dinlendirici ve ilham verici bir şarkı.
- En sevdiğiniz film hangisi?
Dürüst olmak gerekirse en sevdiğim filmlerden biri “Avatar”! Çok derin bir film olduğunu düşünüyorum, her izlediğimde ağlıyorum (Sahnedeyken ağlamamak için çok çabalıyorum). Dediğim gibi büyük bir Disney hayranıyım. “Lady and the Tramp”, “Dumbo”, “Pocahontas”a bayılıyorum. Greta Gerwig'in “Barbie”sini de seviyorum. Bence dahiyane bir film.
BİR BALE VEYA TİYATRO GİBİ
Şef Ernst Van Tiel
- Canlı film müziği şefliğine nasıl başladınız?
Başlamam Orchestre de Monte Carlo’nun benden Alexander Nevsky filmini piyanist Sergey Prokofiev’in müziğiyle yönetmemi istemesiyle oldu ve ben bunu o kadar çok sevdim ki sonrasında bu isteklerin çoğunu kabul ettim.
Bu gösterinin izleyiciyi tatmin etmesinin püf noktası nedir?
Seyirci açısından tatmin edici olması için opera veya bale gibi bir tiyatro etkinliği niteliğinde olmaları gerekiyor.
- Sessiz film döneminde tiyatrolarda canlı orkestralar vardı. Bu deneyim izleyiciye sinemaya dair nostaljik bir his vermeyi mi amaçlıyor?
Seyirciye daha çok sanki her şey canlı yaşanıyormuş gibi sürükleyici bir his veriyor.

En Çok Okunan Haberler
-
Kayda Geçsin ekibinin yeni adresi belli oldu
-
Bakanlık, ünlü bal markasını ifşa etti
-
Gece kulubünde büyük facia
-
Devlet Bahçeli neden fotoğraf vermiyor?
-
Mezunlardan dikkat çeken 'diploma' açıklaması
-
Tadilat için gelen usta cinayete kurban gitti!
-
CHP birinci, o parti MHP'yi yakaladı!
-
Çocuk koruma altında, anneye soruşturma!
-
Bahçeli'den 'kurucu önder' açıklaması
-
TGS çalışanı -25 derecede unutuldu!