Sergen Deveci sessizliğini bozdu: ‘Geri gelmek istedim’

Başarılı kariyerine talihsiz bir kazayla ara veren Sergen Deveci yeniden ekranlarda.

Sergen Deveci sessizliğini bozdu: ‘Geri gelmek istedim’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 24.12.2023 - 12:00

Sergen Deveci geçen yılın sonunda oyuncu arkadaşlarıyla birlikte geçirdiği kazada ağır yaralanmıştı. Deveci’nin tedavi sürecinde, sağlık durumu hakkında türlü söylentiler çıkmıştı.

Ancak bedeninde oluşan hasarları bir buçuk ayda gidererek bir mucizeye imza attı. Bu yılı kapatırken de BluTv’de yayıma giren Behzat Ç. evreninden yeni bir anlatı olan “Çekiç ve Gül: Bir Behzat Ç. Hikâyesi” ile izleyiciye göz kırptı. Bu azim ve duygu dolu öyküyü kendisinden dinleyelim...

- Kazadan sonra "Çekiç ve Gül: Bir Behzat Ç. Hikâyesi" ile mesleğe dönüşünüzü kutladığınız bir yapım oldu diyebiliriz sanırım.

Başlı başına uzun yıllar çok şey başarmış bir işten bahsediyoruz. Ben yapıma girdikten sonra diziye karşı inanılmaz bir sevgi kitlesi olduğunu fark ettim. İçerisinde yer almam zaten benim açımdan neresinden bakarsak bakalım kusursuz bir kıvanç. Ayrıca kazayı hesaba katarsak tabii ki geri dönmek güzel ama şöyle bir şey söyleyebilirim: Mutsuzluk dinomasına yaslanmış bir yapıda diziye evlenerek girmek benim açımdan ayrı bir şey. (Gülüyor) Bir de ilk sahnemin salonda “yürüme” sahnesi olması benim için ayrı bir tat taşıyor.

- Behzat Ç. serüveni 14 yıldır sürüyor. Bu evrene dahil olmadan önce Behzat Ç. hikâyesi ile nasıl bir iletişiminiz olduğunu merak ediyorum.

Bir şeyler izlemeyi seven insanların, Behzat Ç.’nin herhangi bir sahnesine denk gelememiş ihtimali olamaz. Hiçbir bilgisi olmayan insanlar için bile birçok sahne küçücük zamanlamasına rağmen çok etkili olmuştur. Bilenler için zaten birçok repliğin altında nelerin yattığını biliyorsanız her söz, her durum daha da lezzetleniyor. Birazcık da hüzne meyliniz varsa -ki burada kendimden bahsettiğim bence belli olmuştur-. Behzat Ç.’nin “Burnundan çocuğunu çıkardığını...” bir sahne vardı. İlişkim buydu (Gülüyor)

- Yaşadığınız kaza ile ilgili elbette çok güzel anılarınız yok. Bunları daha önce anlattınız ama bana kalırsa tüm üzüntü ve sıkıntıların içinde beklenenden çok kısa sürede yeniden ayağa kalkmanız tüyleri diken diken edecek biçimde esin verici bir gerçek öykü.

Başınıza bir şey gelince hayıflanmak sadece sizi olumsuz yönde etkiliyor. Açıkçası ben kaza sürecine dair sadece kaybettiğim arkadaşlarımı taşıyorum. Geriye kalan tüm ağrılar ve sızılar için gelecek sürecim olarak bakıyorum, baktım. Sanırım “korkmamak” denilen zahmetli eylem sizde bir gömlek gibi kendisini gösterince siz de kendinizi görebiliyorsunuz.

Tanımınız çok hoş, seçili cümleleriniz için minnet duyarım çok naifsiniz, ben hemen geri gelmek istedim. Söylenen her şeyi daha fazla yapmaya çalıştım. Kendimi övmek için söylemiyorum ama yapacak başka işiniz olmadığında ve yatacak bolca zamanınız olduğunda planını yaptığınız şeyden başka bir şeye odaklanmak gelmiyor elinizden. Bir de “Bir şeylerin değerini anlamak için kaybetmek gerek” metaforu hâlâ dünyanın en düz söylenen sözlerinden birisi olabilir ama benim için sanırım artık öyle değil. Bu bahsettiklerim yüzde 12-13’lük kısımdı. Geriye kalan her şey aile...

İLETİŞİM KARŞILIKLIDIR

- Bu süreçte mizah da en büyük yardımcınızdı sanırım. Hatta kaza sonrasında yaşadıklarınızı da standup gösterinizde paylaşıyorsunuz. Kötü olaylara mizahi açıdan bakabilmek güçlü insanların gösterebileceği bir tavır ama tepki gösterenler de oldu.

Ben elbette herkesi mutlu etmek isterim. Eğer ehli mertebesindeki niyetim güldürmek güdüsü ile taraf ve kesim seçmek elbette ilk inisiyatifim değildir. Fakat sizler de biliyorsunuz ki iletişim hiçbir zaman tek taraflı yürüyebilen bir şey de değildir. Buna mukabil aldığımız tüm kararlar ortak eylemlerle ortaya çıkıyor. Sonrasında da kimin neye gülüp neye gülmediğine ve nasıl tepki gösterdiğine bakıyorsunuz. “Önemli değil” diyemem, size söylenen her kötü şey muhakkak bir kötülük taşır. Ne kadar etkileneceğimiz konusu meçhul. Okul dönemimde birkaç arkadaşımla küçük bir organizasyon yapmıştım. Sınıf arkadaşlarımızdan ve çevrelerinden fazla kıyafetler toplayıp yılbaşında Taksim-Kabataş hattında gezip ihtiyaç sahiplerine dağıtmak istemiştik. 4-5 mont, ayakkabılar falan... İmkânımız olana da küçük maddi yardımlar yapıyorduk.

Adına da “Yılbaşı her sokağa girsin” demiştik. Hoşumuza gitmişti, bir günlük etkinlikti. Demirören AVM’nin ara sokağında bir ağabeye rastladık, “Yardım ediyoruz” dedik. Hiç unutmuyorum demişti ki: “Her şeyim var sosyal hizmetlerde kalıyorum ama içki alır mısınız?” Bir de öyle güzel konuştu ki sonuna şu mesajı ekledi: “Eğer arttıysa tabii.” Dedik “Alalım yani bir insanı yılbaşı gecesinde mutlu edelim ne olacak?” O sırada da kendimizce şuradayız, buradayız diye duyuru yapıyoruz. Ağabeyle de oturduk sohbet ettik. Bunu yaparken herhangi bir ideolojiye ya da inanca bağlı kalarak yapmıyorduk. Günün sonunda “Buna gerek var mı?” gibisinden tepki almıştık. Sanırım böyle olunca bir yerden sonra “Başkaları mutlu olsun” diye başkalarını mutlu etmektense benim içime sinen şekilde başkalarını mutlu etmek daha cazip oluyor.

DANISKA ŞOV DÖNÜYOR

- Gelecekle ilgili planlarınız neler? Sanırım YouTube'a ve Daniska Şov'a geri dönüyorsunuz. Başka mecralarda da planlarınız var mı?

Şu sıralar sadece Daniska için heyecanlıyım. Uzun süredir ikinci sezonunu planlıyorduk ve şu an her şey hazır bizler de sıkı çalışıyoruz. Kendimi iyi ifade ettiğim bir program olduğunu düşünüyorum. (Gülüyor) Çağımızın nimetlerinden birisi de bu sanırım artık yalın hayalin peşinden gitmiyoruz, birçok fikrimiz birçok düşüncemiz oluyor. Benim de öyle. İkinci kitabıma çalışıyorum bir yandan. Bir yandan kendi projelerimizi yazmaya çalışıyoruz. Şu sıralar çalışmayı çok özlediğim için sadece işlere dair hayaller kuruyor olabilirim ama karavan alıp dünyayı gezme fikri hâlâ sıkıcı geliyor bana. (Gülüyor)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler