Sarı bir gülle başlayan aşk

Mustafa Kemal’in Latife Hanım ile evliliği kalp kalbe başlamış, çalkantılı sürmüştü. Ancak bitene kadar her anı aşk ve onurla bezeliydi.

Sarı bir gülle başlayan aşk
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.02.2022 - 13:00

Duyguların yozlaştığı, günlük, saatlik hatta anlık olarak tüketildiği bir dünyadayız. İki insanın özeli olan yaşamlar artık her gün ekranlardan süzülüp evimizin içine akın ediyor.

Yitirdiğimiz değerleri adeta tokat gibi yüzümüze de vuruyor. Selvi Boylum Al Yazmalım ile büyüyen kuşaklar olarak pek çoğumuz eski Türk filmlerini bu nedenle tekrar tekrar izliyoruz. Eski Türkiye’nin fotoğraflarına bakıp, iç geçiriyoruz. Masumiyeti, onurlu ve uygar bir millet olmanın gururunu anımsıyoruz.

Milletiyle el ele verip bu onuru bize yaşatan Atatürk’e gönül borcumuz dudaklarımızdan dökülüveriyor. Onun simgelerine bile katlanamayan azınlık karşısında milletçe birlik olabiliyoruz… Neden? Çünkü Atatürk, milletin gönlünde tek bir savaşçı olarak yola çıkmış, Türk milletinin gönlünü fethetmişti.

O’nun gönlünü fetheden ise Latife olmuştu. Mustafa Kemal’in yakıştırmasıyla Latif… Latif; ince, zarif, kibar, nazik, hoş demekti… Gazi Mustafa Kemal’e aşkı boynunu süsleyen madalyondaki resimle simgelenmişti. Evliliklerinin başlangıcı da sonu da aşk ve onurla bezenmişti.



Mustafa Kemal evlilik teklifini duvarda asılı duran bir resmin arkasına yazmış, üzerine de sarı bir gül iliştirerek yatağının üzerine bırakmıştı. Latife, odasını toplarken gül ve notla bırakılan mesajı aldı… Koşup yanına gitmeyecekti, istediği, evlilik teklifini onun ağzından duymaktı. Hiçbir şey olmamış gibi resmi duvara astı, gülü ise giydiği elbisenin yakasına gizledi. Mustafa Kemal, Latife’nin sessizliğiyle kıvranmaya başlamıştı. Akşam yemekte dayanamadı, sordu.

- Latifçiğin bugün odamı siz topladınız değil mi?

- Evet Paşam ben topladım.

- Bir gariplik gördünüz mü?

- Paşam yalnızca yatağınızın üzerinde resim vardı onu duvara astım.

- Peki resmin üzerinde bir gül vardı onu ne yaptınız?

Latife yavaşça yakasını çevirip gülü gösterdi.

- Aldım, yakama, kalbimin üstüne koydum…

BİR KAPLANLA EVLENDİ

Latife ve Mustafa Kemal 29 Ocak 1923 günü evlendi. Evlilik birliği kurulduğunda henüz Türk Medeni Yasası kabul edilmemişti. Ancak nikaha Latife Hanım ve şahitleri katılabilmişti. Kalp kalbe başlayan evlilik birliği çalkantılı sürdü. Kanımca, "neden" sorusuna en doğru yanıtı Veled Çelebi (İzbudak) vermişti.

Latife Hanım’ın Mustafa Kemal’den yakınmalarını dinlemiş ve ona şöyle demişti:

"Kızım! Sen bir koca ile değil, bir kaplan ile evlendin. Kaplana gem vurulmaz ki!…"



Takvimler 22 Temmuz 1925’i gösteriyordu. Ankara tren istasyonunda Başbakan İsmet İnönü ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa hıçkırıklarını gizlemeye çalışan genç kadını teselliye çalışıyorlardı. Latife kendisi için hazırlanan kompartımana yerleşti, tren ağır ağır gözden kayboldu. Evlilik 29 Ağustos Çarşamba günü son bulacak, ama aşk hep sürecekti.

Latife İzmir’e döndüğünde dudaklarından iki kelime döküldü:

"Ben hayatımın aşkını kaybettim."

İzmir’de hava pırıl pırıldı. Salonda, camın önündeki koltuğuna küçücük bedenini bırakıvermişti. Camdan süzülen güneşi içine çekti. Kız kardeşi Rukiye yanı başındaydı. Ona dönmeden yine mırıldandı. "Hava da ne kadar güzel bugün. Bizim acımıza inat güzel bir gün yaşanacak…" Masaya uzandı. Kâğıt ve kalemi eline aldı. Günlerdir cesaret edemediği düşüncelerini kâğıda dökmeye başladı.  

Takvim yaprakları 11 Kasım 1925’i gösteriyor ve o "ikinci babam" dediği Yaver Salih’e sesleniyordu:

"Öksüzüm. Kimsem yok… Ben kocamdan eminim. Çünkü değer bilir. Yüksek ruhludur. Aramızdaki gerginliğe son vermesini, güzel bir mazinin vereceği kuvvetle rica et… Bir haftadır uykusuz, gıdasız, idama mahkumum. Sebebi çocukluk. Halbuki çocuklar bu ağır cezadan muaftır…"

Çankaya’ya da yalnızlık çökmüştü. Mustafa Kemal çalışma odasına kapanmıştı.

Gramofondan gelen cızırtılı ses de odayı sarıyordu:

"Gördüm seni bir gün yeni açmış güle döndüm/ Coştum şakıyıp aşk okuyan bülbüle döndüm/ Bak ayrılığın şimdi karanlık bucağında/ Bir bağrı yanık boynu bükük sünbüle döndüm."

AĞLADIĞI DUYULDU

Saadettin Kaynak imzalı şarkının makamı Uşşak’tı. Uşşak; Âşıklar demekti.  Fahrettin Altay Paşa o günlerde şu notu düşmüştü:

"Yıl 1925: Bu senenin en önemli olayı… fesi atarak şapka girdirmesi… En üzücü olay da Latife Hanım’dan ayrılmasıdır. Bu ayrılış O’nu çok üzdü… Odasında 'Bağrı yanık bülbüle döndüm' türküsünü çaldırarak ağladığı duyulmuştu…"

Yıl 1934: Muammer Bey ve ailesi Uşşaklı soyadını seçti. Mustafa Kemal ise Latif’i için Uşşaki soyadını uygun buldu. Tüm Türkiye, hatta dünya onların ilişkilerini konuştu. Yorumladı…

Onlar sustu…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler