Sanat zehirlenmesi

Bir kent insanı hasta edebilir mi? Havası suyu kirliyse, stresi bolsa evet. Peki ya tüm bu olumsuz koşullar o kentte yoksa ve yalnızca görkemli sanat eserleri gelen turistleri hastanelik ediyorsa. İşte o kent Floransa, hastalık ise Stendhal sendromu...

Sanat zehirlenmesi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.05.2024 - 12:00

İlkbahar ile artan turistik gezi planlarının beraberinde pek çok önlemi de getirdiği ortada. Gidilecek yerdeki iklim değişikliklerini hesaplamak, tropik bir bölge hedefleniyorsa önerilen aşıları tamamlamak ve olası gıda kaynaklı bağırsak bozukluklarına karşı gerekli ilaçları bulundurmak bunların en bilindikleri. Öte yandan bazı bilinirliği az ve hesaplanamayan durumlar vardır ki ancak başa geldiğinde farkına varılır.

Floransa'da görevli psikiyatrist Graziella Magherini, çalıştığı dönemde karşılaştığı bazı vakaların klasik hastalardan farklı olduğuna dikkat etmişti. Yaklaşık 10 yıl boyunca acil servise başvuran ve kaydını tuttuğu 106 hastanın bazı ilginç özellikleri vardı. Çoğu, kentin sanat galerileri ve müzelerinde hastalanarak hastaneye getirilmişti. Geldikleri zaman bulguları arasında baş dönmesi, çarpıntı, halüsinasyonlar, oryantasyon bozukluğu, kimlik kaybı ve fiziksel yorgunluk vardı. Magherini öncelikle sorunun kaynağının yorgunluğa, susuzluğa ve açlığa bağlı olabileceğini düşündü. Ancak ortak noktaları bunlar değildi.

KENTTE ORTAYA ÇIKAN BELİRTİLER

Bulguların neden çıktığını değerlendirdiğinde tetikleyici olarak etkilenebilir bir kişilik yapısı, gezi stresi ve Floransa’da sanat tarihinde önemli figürlerin eserleri ile karşılaşma ve ölüm düşüncelerin hâkim olduğunu gördü. Hastaları taburcu olduktan sonra da bir süre takip etti. Tam iyileşmeleri ise ancak kentten, hatta İtalya’dan ayrılınca gerçekleşiyor, bir daha da belirtiler kendini göstermiyordu. Magherini tüm bu vakaların üzerinde çalışırken aklına yine bir zamanlar ülkesinde ve kentinde bolca zaman geçirmiş olan 19. yüzyılın Fransız yazarı Stendhal geldi. Sanki o da buna benzer bir şeyler yaşamıştı.

Marie-Henri Beyle, ünlü imparator Napolyon’un himayesinde yaşarken yazdığı eserlerde “Stendhal” takma adını kullanıyordu. 1800'de Avusturyalılar ile savaşmak için Grand Saint-Bernard geçidinden ilerledikten sonra ilk kez İtalya’ya ayak basmıştı. Savaşın bitimini ilan eden Fontainebleau Antlaşması'ndan sonra ilk görüşte âşık olduğu bü ülkede yaşamaya karar verdi ve Milano'ya yerleşti. Sonrasında da Trieste ve Civitavecchia'da Fransız konsolosu olarak görev yaptı. Bu sırada yazdığı tüm eserler İtalya’da geçiyordu. Janiculum Tepesi'nden tüm Roma'yı seyrinden başlayarak antik mezarların ve su kemerlerinin kalıntılarına kadar her şeyi hayranlıkla izliyor ve yazıyordu.

Pek çok ülke gezmesine karşın İtalya’ya hayranlık duyan Stendhal, 1817’de yine geldiği ülkede Santa Croce Bazilikası'nı ziyaret etti. Volterrano'nun Sibyls fresklerini doya doya izledi ve sonra yazdı:

“Floransa'da olma fikri ve az önce mezarlarını gördüğüm büyük insanlara yakın olmak beni coşku içinde bıraktı. Yüce güzelliği düşünmeye daldım, onu yakından gördüm, tabiri caizse ona dokundum. Güzel sanatların ilahi hislerinin tutkulu hislerle buluştuğu o duygu noktasına ulaşmıştım. Santa Croce'den çıkarken çarpıntım vardı. Hayat içimden çıktı ve düşme korkusuyla yürüdüm.”

GÜZEL SANATLAR HASTA EDİYOR

Stendhal’ın tarif ettiği durum aslında Magherini’nin hastalarında tanık olduğu durumdu. O yüzden vakalarını toparladı ve buna “Stendhal sendromu” adını vererek bilimsel bir dergide yayımlattı. Her ne kadar ruhsal bozukluklara ilişkin temel kitaplarda yer almasa da gün geçtikçe bilinirliği arttı. Floransa'daki Uffizi Galerisi'ne gelen bir ziyaretçinin Sandro Botticelli'nin “Venüs'ün Doğuşu”na hayranlıkla bakarken kalp krizi geçirip ölmesi 2018’de sendromun daha dikkatli ele alınmasına neden oldu.

Günümüzde bu sendromu yalnızca birkaç güne sığdırılan turlardaki koşturmacaya ve uzun bekleme sürelerine bağlayanlar da elbette ki vardır. Ancak isimlendirmesi nispeten yeni yapılmış olsa da yüzyıllardır kutsal bölgelere gidenlerin bazılarında da benzer bulguların yaşandığı zaten bilinen bir durumdur. Floransa gibi görkemli sanat eserleri olan yöre ve mekânların yarattığı heyecan da karşılaşanlarda benzer etkileri yaratabilmektedir.

PARİS SENDROMU DA VAR

Turistik gezi demişken Paris sendromunu da hatırlamadan geçemeyiz. Paris’i gezerken benzer şikâyetlerle hastaneye kaldırılan Japon turistlerin bilimsel analizinde ise gerekçe çok farklıydı. Paris’i hayallerinde bambaşka yaşayan ve idealize eden turistlerin kenti gerçekte gördüklerinde yaşadıkları düş kırıklığının sonrası psikiyatrik tedavi gereksinimine dek giden bir durumdu bu. Nihayetinde son söz olarak diyebiliriz ki sırf bedeni değil, zihni de yıpratmayacağınız yolculuklar planlamalıyız.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler