‘Rezonans Kanunu’

Hem ülkemizde hem de dünyada çok satan bu kitap sahte bilime en iyi örneklerden biri ve safsatalarla dolu.

‘Rezonans Kanunu’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.08.2024 - 12:28

İnsan hayatta kalabilmek ve kaliteli yaşayabilmek için iki şeye ihtiyaç duyar. Bunlar az sonrayı veya oldukça ileriyi tahmin etmek ve olayları kontrol etmektir. Tahmin ve kontrol etmek için de birkaç yol vardır. Birincisi eski çağlardan beri hurafelere başvurmak ve büyü yapmaktır. Örneğin insanlar yıldızlara, kahve fincanlarının diplerine baktılar. Bunu yapanlar hâlâ var. Olayları kontrol etmek için de büyüye başvurulmuştur. Olumlu veya olumsuz amaçla büyü yapmak için çeşitli yollar denenmiştir. Dileklerin gerçekleşmesi için ağaç dallarına çaput bağlayanlar, komşunun felakete uğraması için bahçesine tavuk kemiği gömenler, düşmanının bezden kuklasını yapıp kuklaya zarar verenler vardır. Eski Mısırlılar düşmanlarının resmini sandaletlerinin altına çizerlerdi. 

Bu gruba giren tüm önlemleri “sahte bilim” olarak anlamlandırabiliriz. Sahte bilim kapsamındaki her şey akılcılıktan ve bilimsellikten yoksundur. 

Olayları tahmin ve kontrol için ikinci yol hurafelere değil, bilime ve akla güvenmektir. Örneğin meteoroloji, hava durumuyla ilgili kaydedilmiş pek çok gözleme, veriye bakarak bir gün sonra havanın nasıl olacağını tahmin eder. Bu bilimsel bir yaklaşımdır. Tahmin etmenin ötesinde yağmur bombası atıp yağmur yağdırmak ise olayları bilimsel olarak kontrol etme gayretidir. 

Bir şamanik gelenekle hasta çocuğun başının etrafında yakılan yağlı çaputu “Alaz, alaz” diye üç defa çevirmek bir hurafedir, çocuğu hekime götürmek ise bilime uygun davranmaktır. Şüphesiz bu arada hekimin Hipokrat Yemini etmiş gerçek bir hekim olması, hacamat ve sülük gibi çağın gerisinde kalmış tababet tekniklerine başvurmuyor olması gereklidir. Sadece siyasi amaçlarla hacamat kongreleri düzenlemek pozitif bilime ihanettir. 

SAHTE BİLİM

Sahte bilimi gözleme, deneye, bilimsel yöntemlere dayanmayan, bilimmiş izlenimi veren aslında bilimsel olmayan birtakım iddialar ve varsayımlar topluluğudur. Sahte bilimden yola çıkarak olayları tahmin veya kontrol etmeniz olanaksızdır. Astroloji, isim analizi, gözlerinizin, kulaklarınızın sayısıyla günün tarihini birleştirip kehanette bulunmak vb. yöntemler sahte bilimdir. İnsanlar sahte bilimlere savaş dönemlerinde, doğal afet korkusu karşısında, pandemide ve enflasyonun arttığı ekonomik kriz ortamlarında daha yoğun şekilde rağbet ederler. Amaçları olayları tahmin ve kontrol etmektir. Niyetleri samimi, yöntemleri işlevsizdir. 

2021’de Avrupa Birliği tarafından yapılan bir araştırmada ülkemiz insanının yüzde 60 oranında sahte bilime inandığı ortaya çıkmıştır.* Bu sonuçla Türkiye, Avrupa ikincisi durumundadır. Benim gözlediğim kadarıyla da ülkemizde üniversite mezunları dahil pek çok kişi sahte bilimlerin, “bilgisi yok, fikri var” savunucularıdır. 

VARSAYIMLAR TOPLULUĞU

“Rezonans Kanunu” adlı kitap, hiçbir bilimsel yönteme ve kaynağa dayanmayan bir varsayımlar topluluğudur, çok şey anlatıyormuş gibi gözüken aslında sadece temelsiz varsayımlar ortaya koyan bir kitaptır. Kitaptaki  varsayımlara birkaç örnek: 

“İnandığınız şey gerçekleşir, çünkü inançlar kalpten yayılan en güçlü enerjiye sahiptir.” (Eski Mısırlılar da kalbin kerametine inandıkları için mumyalama sırasında işe yaramaz sandıkları beyni çıkarıp atıyor, kalbi altın kutuda saklıyorlardı.)

“Bilimcimizi odaklarsak gerçekleşmesini istediğimiz şeyin rezonans alanına girebiliriz.” (Bu da kerameti kendinden menkul bir varsayımdır, safsatadır.) 

Bu kitaba benzer şekilde, “Erkekler Mars’tan Kadınlar Venüs”ten adlı varsayımlara dayalı çok satan bir kitap daha var. Yazarı psikolog olmayan bu kitap ciddi psikoloji kitaplarından, örneğin konunun uzmanı psikoterapist Alon Gratch’in “Erkekler Dile Gelse” adlı kitabından çok daha fazla satıldı dünyada. “Rezonans Kanunu” adlı kitabın yazarı da ne fizikçidir ne de psikolog. Bu durum dünyanın, özellikle ülkemizin sahte bilime rağbet ettiğini göstermektedir. Niçin böyledir? Çünkü bilimsel bir konuyu anlamak zordur, masallardaki gibi anlaşılması basit bir iletiyi ise çabucak kavrayabilir insanlar. Evrim konusunda uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanan makaleleri herkes okuyup anlayamaz ancak biyolog olmayanlar tarafından yazılmış kitaplarda “Evrim bir aldatmacadır” cümlesini okuyan önyargılı herkes evrimin olmadığına inanabilir.  

Yukarıdaki görüşlerimi ifade ettiğimde üniversite mezunu pek çok kişi, “Hocam yani astroloji tamamen bilim dışı mı” veya “Hocam ‘Rezonans Kanunu’ kitabı bilimsel değil mi” diye hayretle soruyor. Bu durum toplumun pozitif bilim konusunda daha pek çok şey öğrenmesi gerektiğini gösteriyor bize. Bu konuda “Boyutsallık: Bilimsel Farkındalık” adlı kitabımı okuyarak işe başlayabilirsiniz. Avrupa’nın sahte bilime inanan ülkesi olmak istemiyorsak MEB’in de okul müfredatlarını çağdaş hale getirmesi, ÇEDES uygulamasına son vermesi gereklidir. Şu an ortaöğretimdeki derslerin yaklaşık üçte biri ezbere dayanmaktadır. Bu yüzden sorgulanmayan ezber bilgiyi değil düşünme becerisini ölçen PISA sınavlarında dünyada 34. sıradayız. PISA’da 34., sahte bilimlere inanmada Avrupa’da 2. sırada. Şayet bu durumdan kurtulmak istiyorsak bireylere ve devlete düşen sorumluluklar vardır.   

______________________

* Şirin, S. (2024). Sözde bilim tuzağındaki Türkiye. Oksijen, 31 Mayıs - 6 Haziran.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler