‘Pump up the jam’, Paptircem oldu

Kendine özgü, eğlenceli ve uykusunda bile beste yapabilecek kadar doğal bir müzisyen: Paptircem.

Yayınlanma: 15.10.2023 - 13:00
‘Pump up the jam’, Paptircem oldu
Abone Ol google-news

Genç kuşağın ilgiyle izlediği videolarında dikkat çeken müzikal becerisini artık müzisyen olarak da gösteren bir isim Paptircem. Cuma günü çıkan yeni teklisi “Beni Yanlış Bırak”tan hemen önce bir araya geldiğimiz başarılı isimle farklı yola çıkış öyküsünü, sosyal medyada kitlelerin ilgisini nasıl çektiğini ve her işini neden kendi yaptığını konuştuk. Paptircem ismi, Technotronic'in 90’lı yıllarda o çok bilinen Pump Up The Jam şarkısının Türkçe telaffuzunda oluşan anlam karışıklığından gelmiyordur umarım. Şaka bir yana neden Paptircem? Üstelik insanlar sizi Cem olarak da biliyor bu isim sayesinde.

Ne yazık ki oradan geliyor. Çok küçükken bunu çok komik bulduğum için ve hiçbir internet sitesinde bu rumuzun daha önce başka bir kullanıcı tarafından kullanılmadığını fark edince tüm platformlarda rumuzumu "Paptircem" olarak kullanmaya başladım. Adım bu şekilde insanlar tarafından "Cem abla" olarak kalıcı hale geldi. Ben de çocukluğuma bir gönderme diye değiştirmek istemedim. Yani sorunuza yanıt olarak hiçbir nedeni ve anlamı yok. (Gülüyor)

- Peki Paptircem veya Sena Gül kimdir? Müzikle ilişkisi nedir?

Bu sorunun yanıtını keşke ben de bilsem. Kim olduğuma dair fikirlerim her gün değişiyor. Her gün kendi değerlerimi yıkıp yanlış olabilme olasılıklarını göz önünde tutup hepsini yeniden sorguya tutuyorum. Bir şeyleri körü körüne savunmamaya, konuşmak yerine dinlemeye çalışan biriyim, bu da bazen yorucu olabiliyor ama bu  değişkenlik içinde tek sabit kalan şey müzik. O yüzden müzik şu anlık gücüne, kapsamına ve büyüsüne kendimi bırakabildiğim en kutsal kalem. Mutsuz, mutlu, sinirli, umutlu, umutsuz... Her moduma eşlik edebilen tek şey.

- 10 yaşında konservatuara başlayıp, üniversitede psikoloji ve felsefe alanında çift anadal yapmak ilginç bir kariyer inşası.

Küçük yaşta konservatuara başlamak benim verdiğim bilinçli bir karar değildi tabii. Canım ailem sağ olsun, küçük yaşlarımda müziğe duyduğum ilgiyi fark ettiklerinde beni konservatuara yazdırmaya karar verdiler. İyi ki de vermişler. Dürüst olmak gerekirse müzik eğitimiyle devam etmek istemediğimi fark ettim bu sayede. (Gülüyor) Müzik benim için insanların kalplerinden fışkıran özel frekansları tıpkı parmak izi gibi eşsiz şekilde dışa vuruş biçimi. O yüzden belki de üniversite dönemimde farklı dallarla ilgilenmem beni başka yerlerden çok fazla besledi. Psikoloji ve felsefe, insan doğasına, algısına, belki de dile konu olan her şeyi araştırma alanı yapmış çok değerli iki alan. Bana kazandırdıklarını sadece kariyerimde, müziğimde değil aynı zamanda kişiliğimde, yaşantımda da derinden hissediyorum.

- Aslında siz müziğe sosyal medya kanalıyla dahil olan bir isimsiniz. Başta içerik üreticisiydiniz sanırım. Bu alanda nasıl başladınız, müzik nasıl daha ağırlıklı oldu?

Üniversiteden mezun olduktan sonra -her yeni mezunda olduğu gibi- ne yapmak istediğimle ilgili ciddi kuşkular içinde buldum kendimi. Hayatımın bundan sonraki kısmını nasıl yaşamak istediğim, tamamen bana bağlı diye hissetmiştim. Bu her ne kadar güzel bir düşünce olsa da aynı zamanda inanılmaz bir yük. Hayatımdan, mutluluğumdan ben sorumluydum ve tercihlerimi iyi değerlendirmeliydim. Çok farklı şeyler denedim. Staj yaptım, video düzenledim, asistanlık denedim. En son espri anlayışımı ve müziği bir içerikte birleştirmenin çok eğlenceli olacağını düşünüp sokaktan geçen bir hurdacı videosuna piyano düzenlemesi yaptım. İlk günden çok büyük ilgi gördü. Kendim için yaptığım sadece benim güleceğimi düşündüğüm bu içeriğin bir anda bu kadar insan tarafından ilgi gördüğünü görmek beni çok cesaretlendirmişti. O gün bugündür, tüm üretimimi kendim yapıyorum.

- Yeni şarkınız “Beni Yanlış Bırak” hakkında neler söylersiniz?

Sabahın dördünde çocukluk dönemimden kalma bir günlük bulmuştum çekmecenin birinde. O kadar masumca hatalarımı yazmışım ki. Şimdi aptallık gibi görünen, ama o dönem tüm kalbimle inandığım hatalar. Çocukluğumuzda sahip olduğumuz "cahil cesareti" bize bir sürü çocuksu hatalar yaptırdı. Büyüdükçe, bu hataları yapmamak için bu cesaretimize ket vurduk, hayallerimiz yerini daha gerçekçi hedeflere bıraktı. Daha doğru olmak buysa, ben yanlış kalmak istiyorum. Şarkı da bunu anlatıyor.

- Son olarak tüm bunları yapmanızdaki asıl motivasyon kaynağınız nedir?

Kalbimin o benzeri olmayan frekansını ona en yakın şekilde yansıtabilmek. Dinleyenlerin hikayemi duymasını, kendi hikayelerinde bir yere koymasını sağlamak belki ve yaşamlarına üç dakikalık şarkılarla eşlik edebilmek. Üzgün olduklarında şarkılarımla onlara her zaman sarılabilecek olmanın verdiği bir motivasyon bendeki. Umarım dinleyenler de kendi hikâyelerini duyarlar benimkilerde.

HER SESTE BİR AHENK VAR

- Deneysel çalışmalarınız da var. Örneğin takipçilerinizin yolladığı seslerle müzik de yapıyorsunuz...

Müziğin yalnızca eğlence unsuru olmadığını göstermek için bir sürü farklı içerik deniyorum. Bunlardan bazıları da söylediğiniz gibi doğadan, kentlerden, nesnelerden topladığım seslerle yaptığım düzenlemeler. Aslında iyi dinleyebilirsek her şeyde bir ahenk var. Bu, tüm dünyanın bir ahenk içinde olduğunu hatırlatıyor bana.

SPOTİFY MI YOUTUBE MU?

- Sizin için Spotify'da dinlenmek mi öncelikli yoksa YouTube'da izlenmek mi?

Soruya net bir cevap veremedim bir türlü. İnsanların dinleme tercihleri oldukça farklı olabiliyor. Kimi klibiyle dinlemeyi tercih ediyor şarkıları, kimi diğer dijital platformlardan. Benim için önemli olan her dinleyene, onun ihtiyacı olan şekilde, kendime en uygun versiyonunu tanıtabilmek.

MOR VE ÖTES, VİDEOSU

- Pek çokları sizi Mor ve Ötesi dönüşümü videosuyla tanıdı. Bu video nasıl ortaya çıktı?

Üç arkadaş (Yüce Akın, Alp Görener) pandemi döneminde efkarlandığımız bir gecede Mor ve Ötesi'nin tüm albümlerini sırayla dinlemeye başladık. Dinledikçe Mor ve Ötesi'nin yolculuğunun hikâyesini de dinlemeye başladık. Bunu da tek bir aranjmanda anlatmak istedik. Kendi müzikal zevkimizle, çocukluğumuzun kahramanlarının tüm şarkılarını kronolojik olarak sıralamaya başladık. Sonucu o kadar duygusaldı ki hemen Harun Tekin'le paylaşmak istedik. Harun ağabey ve tüm Mor ve Ötesi ekibi de üretimimizi çok sevdiler. Onların bu düzenlemeyi dinlemiş olmaları bile bizim için çok büyük bir gururken, üzerine beğenmiş olmaları ve bizimle tanışmak istemeleri bizi havalara uçurmuştu. (Gülüyor)

MÜZIKLİ TALK ŞOV

- El attığınız her şeyden söz etmemiz biraz zor ama Fi Fijör'den de konuşalım. Müzikli bir talk şov, ilginç bir format.

Mezuniyet sonrası kafamın karıştığı ve her şeyi denemeye çalıştığım o dönemde, Twitch platformunda yayınlar da açmayı denemiştim. Çok güzel bir kitle edinmiştim orada. Birlikte müzik dinliyor, izleyicilerimle konserler izliyordum yayınlarda. Sonradan müzisyen arkadaşlarımla yayınlarda müzik yapmaya ve sohbet etmeye başladık. İçerik o kadar tatlı oldu ki bunun daha uzun halini YouTube'a taşımaya karar verdim. Ve çok güzel bir müzik talk şovu serisine imza attık.

HER İŞ ONDA

- Şarkılarınızın, söz, müzik ve prodüksiyonunu kendiniz yapıyorsunuz, klipleriniz de kendi elinizden çıkma. Bütün işler neden size kaldı?


Bazen “Keşke bana kalmasa” diye iç geçirdiğim oluyor, özellikle de işlerin giderek yoğunlaştığı dönemlerde. Ancak gelin görün ki, müzik benim için, yalnızca şarkının kendisinden ibaret değil. Bir şarkıyı yazarken gözümün önünden renkler, görüntüler, bazen burnuma kokular geliyor. Belki de sanatın en güzel tarafı, hepsinin birbiriyle iç içe olması, ve söz ettiğim o özel frekansı anlatabilmek için bir sürü farklı yol olması. O yüzden sadece şarkıyı değil, onun benim için nasıl bir görselde olduğu, fotoğrafında ne anlatmak istediğim, nasıl görselleştirmek istediğim... Hepsiyle ilgilenmeye bayılıyorum. Hiçbirinde uzman değilim, ama hepsinden biraz biraz bilerek kendi iç dünyamı samimi bir dille ifade etmeye çalışıyorum. Bence bu durum takipçilerime de cesaret veriyor.




Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler