Psikolojide mesleki kirlilik

Psikologlar PDR (psikolojik danışma ve rehberlik) uzmanlarını, psikiyatristler ise her iki grubu ortadan kaldırmaya çalışırken mesleki eğitimi ve yeterliliği olmayan yaşam koçu ve aile dizimi uzmanı gibi kişiler öne çıkıyor.

Psikolojide mesleki kirlilik
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 24.03.2024 - 13:34

               Aslında bu yazının başlığı “ruh sağlığı alanında kirlilik” olmalıydı ancak bazı kişiler psikoloji, ruhla ilgileniyor zannetmesinler diye bu ifade şeklini tercih etmedim. Ne yazık ki ülkemizde temel psikoloji, psikiyatri eğitimi almadan ruhsal sorunları çözdüklerini iddia edenler var, “Yılanların soktuğu firavunun ruhu sana geçmiş, o yüzden yılan fobin var” diyenler var. Ruh kelimesi bu kişilerin kafalarını karıştırabilir. Çağdaş psikoloji ruhla değil insanların ve hayvanların bilişleriyle (cognition) ve davranışlarıyla ilgilenir. Psikoloji her ne kadar “ruh bilimi” anlamına gelse de bu tarihsel bir adlandırmadır. Nasıl ki adı Muzaffer olan bir boksörün bütün maçları kazanması veya adı Selvi olan her kadının ille de uzun boylu olması gerekmiyorsa günümüzde psikolojinin de ruh bilimi olarak tanımlanması gerekmemektedir.   

BİLİMDIŞI UĞRAŞLAR

               Bugüne kadar insanın kişiliğini ve davranışlarını belirleyen iki temel faktör olduğunu düşündük, bunlar kişinin genetik yapısı ve ailesi dahil tüm fiziksel ve kültürel çevre koşullarıydı. Belirli yatkınlıklarla dünyaya gelen insanın öğrenerek bir miktar da özgür seçimleriyle varlığını şekillendirdiğine inandık. Şimdi artık tüm bunları “bağlantısallık ve yaşamdaşlık” kavramları altında ifade etmeye çalışıyoruz.* İster eski ister yeni bakış tarzı insana ilişkin iç ve dış işleyişi bilimin sınırları içinde ele alır. Bir de hiçbir bilimsellik taşımayan, genetikten ve öğrenmeden habersiz yaklaşımlar vardır. Bunlar insanın kişiliğini, davranışlarını ispata dayanmayan, gelişi güzel, uydurma faktörlerle açıklamaya çabalar. Bu gruba giren sözde bilimsel yaklaşımlar arasında astrolojiyi, isim analizini, ruhsal özgürleşmeyi, enerji terapilerini, mistik ve dini görüşleri psikoterapiye monte etme çabalarını sayabiliriz.  

               Bu bilimdışı uğraşların yanı sıra ne yazık ki bir de psikolojiyle ilgili hiçbir temel eğitim almamış olan sahte (çakma) psikologlar var. Bunlardan bazıları lisansta psikoloji, psikolojik danışma okumadan 40-50 saatlik kurslar alıp aile terapisti olduklarını zannediyorlar. Ruhsal özgürleştirme uzmanı, yaşam koçu, ruhsal danışman adı altında, kuramsal temelden yoksun ve süpervizyon almadan psikologluk yapıyorlar. Bazı genel müdürlerin psikoloji eğitimi almamış yaşam koçlarına danıştıkları söyleniyor. Kısa süreli kurslara katılıp standart olmayan eğitimler almış olan ve icraatları denetlenmeyen bu yaşam koçlarına nasıl güveneceğiz? Bir genel müdür yaşam koçuna “Eşim beni aldatıyor” deyip ağlamaya başlarsa bu koç ne yapar? Herhalde “Takma kafanı” diyerek mendil uzatır. 

               Şimdilerde ülkemizde televizyonun etkisiyle aile dizimi çok revaçta. Psikoterapi bilmeyen, psikodramanın sadece adını duymuş birtakım girişimciler aile dizimi yapmaya çalışıyorlar. Bir süre önce bu kişilerin ne yaptıklarını görmek için eşim Prof. Dr. Zehra Dökmen’le birlikte bir aile dizimi gurubuna katıldık. (Psikoterapiyi bilen birisi bir karı kocayı aynı anda grubuna almaz.) Gönüllü oldum, aile hikâyemi anlatmaya başladım. Başlamaz olaydım. Bir ara annem doğmadan önce peş peşe ölen üç dayımdan söz ettim. Oturumu yöneten kişi beni durdurup -yanlış bir kararla- yerde yatan üç dayımın cesedini hayal etmemi istedi. Hayal ettim fakat yıllarca psikodrama yaptığım ve belli bir mesleki olgunluğa eriştiğim için psikolojik açıdan dağılmadım. Oysa benim tecrübeme sahip olmayan pek çok kişi bu durumda dağılabilir. Böyle bir durumda amatör yönetici ise dağılan üyeyi hastaneye götürmek zorunda kalır.    

               Bilimdışından yardım beklemek aslında çok eski bir insan tercihidir. Kurşun döktürmek, çocuğa nazar boncuğu, eve at nalı asmak bunlardan birkaç tanesidir. Oysa Ay’a gitmek veya pandemiyle başa çıkmak konusunda bu tür yöntemlerin işe yaramadığını, artık bazılarımız öğrenmiş bulunuyoruz.

NE YAPMALI?   

               Bugün ülkemizde psikiyatri, klinik psikoloji, psikolojik danışma alanları, bu alanlarda onaylanmış, standart eğitimlere sahip olmayan kişilerin istismarına, saldırısına uğramaktadır. Özellikle psikoloji, PDR (psikolojik danışma ve rehberlik) ve PDR’nin temelini oluşturan psikolojik danışma alanları erozyona uğramakta adeta kapanın elinde kalmaktadır. Bu vahim durum karşısında psikologlar ve PDR uzmanları alanlarını koruyamıyorlar çünkü kendilerine ait birer meslek odaları yok. Bu iki alanda çalışanlar psikiyatrinin gölgesi ve baskısı altında kalmışlar, odalaşamamışlardır. Sokak köftecilerinin 60 yıldır meslek odaları vardır. Anahtarcıların, çilingirlerin odaları vardır, psikologların, PDR’cilerin odaları yoktur. Çakma psikologların yaban otları gibi ülkeyi sarmalarının temel nedenlerinden birisi budur. Çakma makine mühendisi, çakma hekim olamaz çünkü bu grupların arkasında sapasağlam meslek odaları vardır.  

               Uzun yıllardır örtülü, şimdilerde ise açıkça bir kör dövüşü var ülkemizde. Psikologlar PDR uzmanlarını, psikiyatristler ise her iki grubu ortadan kaldırmaya çabalıyor. Bu üç meslek grubu alanlarını istila eden alan dışı kişilerle uğraşmak yerine birbirleriyle uğraşıyorlar. Oysa aralarındaki çekişmeye son vermeli, alanlarına musallat olan fırsatçılarla mücadele etmelidirler. Batı’da psikiyatrist, klinik psikolog, psikiyatrik hemşire hatta sosyal hizmet uzmanı ekip oluşturup işbirliği yapar. Bizde bu yoktur. Sol iyidir diye pek çok kişi sol şeritten gider, sol şerit tıkanır, bazı meslek gurupları ise yalnız ben kazanayım mantığıyla ekip çalışması yapmaz, meslek alanları talana uğrar.     

Kaynakça

* Kılıç, T. (2021) Yeni Bilim Bağlantısallık, Yeni Kültür Yaşamdaşlık. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler