'Peçe'nin ardındaki kimlikler: The Veil
Elizabeth Moss, Disney+’ta yayımlanan dizide göz kamaştırıyor.
“The Veil”in, ikna becerisi bir hayli yüksek, “yok olma takıntılı” ve yeni kimliklere bürünebilme hızıyla nam salmış MI6 ajanı ile hikâyenin girizgâhında bir havalimanında tanışıyoruz. Karşısında oturan adam, Interpol’ün kendisini yakalayacağını öğrendiği anda soruyor: “Kimsin sen?” İngiliz ajan yanıtlıyor: “Son 37 gündür yaptığın her hareketi ve sözü ezberleyen kişiyim.”
Bu andan sonra yeni görevi için yeni kimliğini belirleyen ve aslında bir bakıma olay örgüsü boyunca yaşayacağı kimlik krizinin fitilini ateşleyen Imogen (Elizabeth Moss), IŞİD’in en güçlü komutanlarından biri olduğu düşünülen bir kadını, Adilah El Idrissi’yi (Yumna Marwan) bulmak üzere Türkiye-Suriye sınırındaki mülteci kampına gidiyor. Karlarla kaplı kampta açlık çeken insanlara, özellikle çocuğu olan annelere yemek dağıtırken gördüğümüz Adilah’ın -bir vesileyle- kaçmasına yardımcı olan Imogen’in görevi kadının Djinn al Raqqa, yani Rakka’nın Cini lakaplı komutan olup olmadığını öğrenmek. Ancak Anadolu’nun dağlarından önce İstanbul’a, peşi sıra Paris’e ve Londra’ya uzanacak bir yolculukta sahip oldukları çoklu kimliklerin ötesine geçen ve birbirlerini tanıyan iki kadının “arkadaşlığı” “The Veil”in katmanlarını inşa ediyor. Ne var ki bu katmanlar arasına sıkışan kimlikler, yalnızca Adilah için değil bir süre sonra ahlaki sınırlarını ve görev tanımlamasını kaybetmeye başlayan Imogen için de kaçınılmaz bir benlik arayışına dönüşüyor.
GERÇEK KİMLİKLER ORTAYA ÇIKIYOR
Gerçekten de Türkiye’de aldıkları ilk pasaporttan itibaren asıl kimlikleri su yüzüne çıkmaya başlayan, şekil değiştirmekle ünlüyken sonradan öğreneceğimiz nedenlerle birbirlerine karşı şekil değiştirmeyi bırakan iki kadının bu karakter gelişimleri hikâyenin en büyük destekçisi. Hatta hem Moss hem de Adilah’ı canlandıran Marwan’ın rollerinde büyüleyici olduklarını söylemek gerek. Ancak kötü bir karakter olarak Adilah’ın portresi o denli “beyaza” yakın betimleniyor ki bir süre sonra Imogen Adilah’ın yanında daha gri kalmaya başlıyor. Bu bir bakıma Moss için yaratılan karakterin hem tüm hikâyeyi sırtlayacak kadar zengin olması hem de aktrisin performansıyla ilişkili. Öte yandan Adilah’ın kuşku uyandırma yönünün törpülenmiş görüntüsü, iki karakter arasındaki zıtlığın zayıflamasına neden oluyor. Şu bir gerçek ki sinema tarihi, kötü karakterlerin gücüyle desteklendiği için unutulmaz hale gelen iyilerle dolu. Adilah, dünyanın en korkunç terörist gruplarından birinin üyesi olarak daha fazla siyaha bulanmış olsaydı ve filmin gizemini daha fazla besleseydi, “peçelerinin ardındaki kimlikleri gösteren” iki kadının yolculuğu seyirci üzerinde daha etkili olurdu. “The Veil”in ve dolayısıyla dizinin yaratıcısı Steven Knight’ın bu noktada hikâyeyi çok daha ileriye götürecek bir fırsatı kaçırdığını ve halihazırda pek çoğu tek boyutlu izlenimi uyandıran karton yan karakterler ile onlara iliştirilmiş klişe dokundurmalarla birlikte inandırıcılığını -bazı anlarda- zayıflattığını düşünüyorum.
Bununla birlikte her iki kadının öykü boyunca yaşadığı değişimin yanı sıra Imogen’in benlik krizinin, geçmişini, ailesini, yaşadıklarını keşfe dönüşmesi ve finalde görkemli bir monologla süslenmesi bütününde “The Veil”i sürükleyici bir dizi yapmaya fazlasıyla yetiyor. Neticede bir çırpıda izlenen, aksiyon ve drama dozunun dengeli olduğu ama en çok da Moss’un ve Marwan’ın kimyalarının The Veil’i parlattığı bir casus serüveni bu. İki kadının, çokça kimliğin ve ahlaki sancıların, iyi-kötü karmaşasının ve acıyla dolu geçmişlerin bir mozaiği ve bir hayli de duygu yüklü.
Puanım: 6.5/10
En Çok Okunan Haberler
- 9 sayfalık not bırakmışlar
- İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS nedeniyle öldü
- Ayşe’yi siz öldürdünüz!
- Mansur Yavaş'tan ilk açıklama!
- 'Erdoğan dönemi artık kapandı'
- AKP’li üyeler bütçe oturumunu terk etti
- Mansur Yavaş'tan jet yanıt!
- İstanbul'da metro yangını
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne soruşturma!
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı