Panruhçuluğun yükselişi

İklim krizine karşı yanıt panruhçuluk olabilir mi?

Panruhçuluğun yükselişi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.10.2023 - 13:00

Matrix, dünyayı algılama biçimimize etki eden filmlerin başında gelir. Burada bulunan gerçeklik olarak deneyimlediğimiz dünya filmin repliklerinde yapı söküme uğratılır.

Neo, dünyayı kastederek “Bu gerçek değil mi” diye sorar. Morpheus’un yanıtı şöyledir: “Gerçek nedir? Gerçeği nasıl tanımlarsın? Eğer hissedebildiğin, koklayıp, tadıp, görebildiğin şeylerden söz ediyorsan ‘gerçek’ beyne iletilen elektrik sinyallerinin yorumlanmasıdır.”  

Film, gerçekliğin sorgulanmasında büyük bir başarı sağlar. Bu dünyanın sahici olmadığına gönderme yapan (post-modern) tüm mistik öğretiler “Matrix”ten hareketle savlarını sağlamlaştırma yoluna giderken dünya kendisinden el etek çekmeyi marifet bilen insanlarla bir çöle dönmeye devam eder. 

Elbette gerçek beyne iletilen elektrik sinyallerinin yorumlanmasıdır ancak bu gerçekliğin var olmadığını bize söylemez. Bilimsel olarak da onaylanan bu durum duyusal gerçeklik için geçerlidir ve duyusal gerçeklik -tüm gerçeklik düzeylerinde olduğu gibi- zaten özneden bağımsız bir “şey” değildir. 

NESNEDEN ÖZNEYE

“Matrix”, “Gerçeklik nedir” sorgulamasında bilimsel olgunun çarpıtılarak nesneden (bu dünyadan) özneye kaçışa neden olan ve bu nedenle Stoa bilincini tarih sahnesine yeniden çağıran bir filmdir. 

“Matrix”ten 10 yıl sonra gösterime giren bir başka bilimkurgu film “Avatar” da dünyayı algılama biçimimize etki etmiş ve “panruhçuluk”un yükselişine neden olmuş bir filmdir. 

Dünyayı paraya çevrilecek hammadde olarak gören askeri bir şirket, Pandora gezegeninde yaşayan Navi’lere huzur vermez. Şirket, madde hazzıyla vahşileşmiş modernizmi temsil ederken doğayla mutlak bir uyum içinde gerçekliği deneyimleyen Navi’ler insanlığın saf haline, modern öncesi geçmişe gönderme yapar. 

“Eğer dünyanın kurtarılması gerekiyorsa onu da biz yaparız” mesajını vermeyi ihmal etmeyen ABD yapımı filmde kahraman kişi ABD’li bir asker olan Jake Sully’dir. Neytri’ye olan aşkı sayesinde kutsal yaşam ağacı Eywa’nın hakikatini anlayan Jake, insan oluşun doğasına dönüp hepimiz adına bir tarafın temsilcisi olur.

AĞAÇ MI BİLGE İNSAN MI?

“İnsanın doğası ağaçla, hayvanlarla paylaşılan bir doğadır ve hatta bir bilgelik hiyerarşisi söz konusu olacaksa bir ağaç tek başına insandan daha bilgedir.” Bu naif düşüncede ağacı daha bilge yapan şey onun insan gibi bozulmamış olması ve bu nedenle varoluşun kaynağına insandan daha yakın olmasıdır. Panruhçuluk bize şöyle der: “Her dağın, çiçeğin, ağacın içsel yaşamı vardır ve bu yaşam tek bir şeyden kaynaklanmakta ve bu ‘bir’ paylaşılmaktadır. İnsan kendi doğasına dönmek istiyorsa bu doğa tabiat (tab edilmiş, damgalanmış, zorunluluğa tabi) olarak varoluş sahnesinde var olan şeydir.” Panruhçulukta insan kendi varlığının sorumluluğunu doğadan alan ve böylece özerk ve özgür olabilen bir varlık değildir. 

Kapitalizm insan denilen varlığın omuzlarında büyük bir yüktür. Yalnızca doğayı değil insanı da üretim ilişkilerinin sürdürülmesinde bir nesneye dönüştüren büyük bir beladır. Fakat kapitalizmin inşa ettiği yaşamdan kaçışın alternatifi panruhçuluk olmamalıdır. Her geçen gün biraz daha büyüyen iklim kriziyle panruhçuluk da yükselişe geçmiş durumdadır. İklimde yaşanan kriz insanlar arasında varoluşsal bir krizi de hepten tetiklemiş görünmektedir. 

İklim krizine sahici bir çözüm doğanın kutsallaştırılmasından ziyade tüketim alışkanlıklarımızın kitlesel hareketle değişiminde aranmalıdır. Tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesinin örgütlenmesi yerine “son kalan doğa”ya dönüp ona ham madde olarak değil ama bu kez insanın varoluşsal krizini çözecek bir bilge olarak sarılmak, onu kutsamak ve övmek iklim krizine bir çözüm sunmamaktadır.  

Panruhçuluk mevcut sorunlardan ve insanın hakiki doğası olarak görülmesi gereken “özgürlük”ten bir kaçış olmaktan başka bir şey değildir. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon