‘Ölmem herkes için daha iyi olacak’

Dünya üzerinde milyonlarca hayranı olan şarkıcı ve oyuncu Selena Gomez’i konu alan My Mind and Me adlı belgeseli Apple TV’de yayımlandı ve kısa sürede büyük ilgi ve tartışma yarattı. Gomez, belgeselinde bipolar bozukluk tanısı aldığı süreci ve ruhsal çöküşlerini paylaştı. Belgesel, psikolojik rahatsızlıklarını yüksek sesle paylaşan Demi Lovato ve Cara Delevingne gibi ünlüleri de akla getirdi.

‘Ölmem herkes için daha iyi olacak’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.11.2022 - 13:00

Her zaman güçlü görünme, “ideal” fizikte olma, zayıf taraflarını gizleme… Geniş bir tanınırlık kitlesine ulaşmış kişilerden bunca zaman beklenen bu oldu. Sektörün baskısıyla ekranlar önünde güçlü gülümsemesini eksik etmeyen çoğu ünlü ismin yaşadığı bazı psikolojik sorunlar olduğunu ancak rehabilitasyon merkezine gittiklerinde öğrendik. Elbette bu döngüyü kıranlar da var. Selena Gomez, psikolojik sorunlarını ele alan My Mind and Me (Aklım ve Ben) belgeselinde, kendisine bipolar bozukluk teşhisi konulduğundan ve zaman zaman yaşadığı intihar düşüncesinden söz ediyor. Ulaşılması olanaksız güzellik standartlarının akıl sağlığını bozduğuna da değiniyor. Sanatçı, 2016'da dünya turnesindeyken “Ölmem herkes için daha iyi olacak” diye düşündüğünü söylüyor. 

My Mind and Me tamamen mental sorunlar üzerine kurgulanmış. Öyle ki Gomez, belgeselin büyük bir mesajı olduğunu fark ettiğinden bunu aktaracak doğru kişi olup olmadığını sorgulamış, belgeseli yayımlamak konusunda emin olamamış. Ancak özel gösterimden sonra izleyici tepkisini görünce bir kişiyi bile etkilemenin neler değiştireceğini düşünerek yayımlanmasına onay vermiş. Çocukluğundan beri ekran karşısında olan eski Disney yıldızlarından Gomez, depresyonla başlayıp izlolasyona dönüşen sürecini Rolling Stone’a verdiği röportajda şöyle anlatıyor: “Yatağımdan çıkamazdım. Kimsenin benimle konuşmasını istemiyordum. Bazen haftalarca yataktan çıkmazdım, alt kata inmek bile nefesimi keserdi.”

Bipolar bozukluğa sahip olduğunu kabullenmekte zorlandığını söyleyen Gomez yine de bir umut ışığı gördüğünü belirtiyor. “Mental olarak çöktüğüm o dönem yaşanmasaydı şu an burada olmazdım” diyen sanatçı, tüm bunlar olmasaydı olasılıkla “sürekli güzel kıyafetler giymek isteyen o sinir bozucu kişiler”den olacağını düşünüyor. Kendisine bipolar bozukluk tanısı konulan bir başka eski Disney yıldızı ise şarkıcı Demi Lovato. Lovato, yaşadığı tüm mental sorunları uzun süredir medyayla paylaşıyor. Tıpkı Gomez gibi erken yaşta tanınırlığa ulaşan şarkıcı, sektörün erişilmesi güç güzellik standartlarından etkilenmiş. Bipolar bozukluğun yanında madde bağımlılığı ve bulimia nervoza ile de mücadele eden sanatçı, her zaman psikolojik sağlık hakkında farkındalık çalışmalarını destekledi ve 2017’de Global Citizen tarafından Mental Sağlık Elçisi seçildi. Tüm bu deneyimlerinden yola çıkarak insanlara umut aşılamayı amaçlayan bir kitap yazan ve belgesellerinde zihinsel sıkıntılarından söz eden Lovato, "Mental sağlık hepimizin konuşması gereken bir konu. Gelin farkındalığı artıralım, psikolojik rahatsızlık ve bağımlılık sorunu yaşamanın kabul edilebilir bir şey olduğunu herkesin bilmesini sağlayalım" diyor.

Genç yaşında oldukça baskıcı ve belirli kalıplar içerisinde olan moda endüstrisinde kariyerine başlayan model ve oyuncu Cara Delevingne de psikolojik sorunlarını sık sık dile getiren isimlerden. Ergenliğinden beri depresyon gibi çeşitli rahatsızlıklarla mücadele eden Delevingne, o dönemde yaşadığı tüm karmaşanın kendisinde duygusal olarak çöküş yarattığını söylüyor. “Yabancılaşmış ve yalnız hissettim. ‘Benim sorunum ne’ diye düşündüm. Hep insanların beni sevmesini istedim, bu yüzden onlara hiç kızmadım. Öfkemi kendime çevirdim. Depresyonda olduğum için kendimden nefret ettim, depresif hissetmekten nefret ettim, hissetmekten nefret ettim” diye konuşan model, ergenlik yıllarının kendi içinde anlamadığı "karanlık bir şey" olduğunu anlatıyor.

Kendisini panseksüel (cinsiyet gözetmeden insanlara cinsel ilgi duyan) olarak tanımlayan Delevingne, depresyonunu ve intihara meyilli anlarını cinsel çırpınışına bağlıyor. Bir podcast programında cinsel yönelimi ve kimliğiyle ilgili geçmişte çok fazla utanç yaşadığını belirten Delevingne, modellik kariyerinin de işleri zorlaştırdığına değiniyor. Delevingne, “Çok mutsuzdum. Tüm o kalıplara sığma meselesi… Ben androjen biriyim. Kadın olmayı, giyinmeyi seviyorum ama ‘itiş-kakış’ bir ‘erkek’ olmayı da seviyorum. Akışkanlık içinde çok daha rahat hissediyorum çünkü olduğumuz şey bu” diyor.

Model ya da oyuncu olmak, kamera önünde yer almak her zaman insanları belirli kalıplara ve gerçekleşmesi güç beklentilere sokuyor. Profesyonel kariyeri dışında kendi özel hayatlarında da çeşitli sorunlar yaşayabilen bireyler bu kalıpların içine girmeye çalıştıkça daha da ağır sıkıntılarla yüzleşebiliyor. Ancak belki önceki kuşaklardan farklı olarak daha genç isimler mental sıkıntılarını yüksek sesle söyleyebiliyor. Bunu yaparak psikolojik sorunlar hakkında farkındalık da kazandıran bu isimler, kendi içsel yolculuklarından bahsettiklerinden bir anlamda kendileriyle ünlü olmayan insanlar arasındaki o “duvarı” kaldırmış da oluyorlar. 


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon