Okan Bayülgen: Beni Cumhurbaşkanı'na şikayet ettiler
2016 yılındaki Altın Kelebek Ödülleri sırasında 'Diriliş Ertuğrul' dizisine yönelik ifadeleri yüzünden hedef gösterilen ünlü televizyoncu Okan Bayülgen, o dönemde yaşananları Cumhuriyet Pazar'a anlattı.
Ekranların en sıra dışı isimlerinden olan, sözünü pek sakınmayan ve bu tavrını 90’lı yıllardan beri sürdüren bir isim olan Okan Bayülgen, şimdi yeni bir heyecan yaşıyor. Bayülgen, 17 Kasım’da İKSV Tiyatro Festivali’nde Shakespeare’in ünlü oyunu III. Richard’ın farklı bir yorumunu sahneye taşımaya hazırlanıyor.
Bayülgen’le yeni oyununu, hükümet tarafından kendisine uygulanan ambargoyu, dijital dünyayı ve Z kuşağını konuştuk. Tahmin edebileceğiniz gibi çok ses getirecek açıklamalar yaptı.
- Shakespeare'in en ünlü oyunlarından III. Richard’ı Dada ekibiyle İKSV Tiyatro Festivali’ne taşıyacaksınız.
Oyun, Zorlu PSM’de 2 bin 200 kişilik büyük salonda oynanacak. Projenin heyecan verici kısmı şu ki: Sırtınızı yarım bin yıllık, bütün dünyada tanınan bir yazara dayadığınız için rahatça bugünün bakış açısıyla kalem oynatabileceğiniz, sahnede arzu ettiğiniz gibi bir uyarlama gerçekleştirebileceğiniz ve kimi stil denemeleri yapabileceğiniz bir iş bu. Hikayemiz Londra'da bir küçük sanat tiyatrosunda geçiyor ve bu tiyatro bir “III. Richard” sahnelemeye karar veriyor.
Orada işler karışıyor, tiyatroya İngiliz olmayan bir adam “undercover” olmaya çalışmış. Belli ki kriminal bir tip ve tiyatrocularla beraber makyajla, kostümlerle polisten kaçıp kurtulabileceğini sanıyor. Bu adamın tiyatroyu ele geçirmesiyle Richard'ın krallığı ele geçirmesi paralellik gösteriyor ve belki de biz bu uyarlamayla seyirciye bizim tiyatrocuların dünyasından Richard'ı bir kez daha anlatıyoruz.
Diyeceksiniz ki “Sen bu oyunu oynuyorsun ama ilgi olur mu?” Olur, çünkü ben Youtube'a girdiğimde bakıyorum “Mısır piramitleri nasıl yapılmış” videosu 3 milyon izlenmiş. Ben gençken kimse Mısır piramitlerini bu kadar merak etmiyordu. Demek ki gençlerde de bilgiye böyle bir açlık var.
- Gençliğe gelmişken... Z kuşağı hakkında açıklamalarınız oldu. Bir konuşmanızı hatırlatmak istiyorum size. 2011 yılında Altın Kelebek’te Beyazıt Öztürk'le yeni neslin önünü açmak gerektiğini, onlara fırsat verilmesi gerektiğini vurgulayan bir konuşmanız olmuştu.
Evet, “bir daha vermeyin almayacağım bu ödülü” dedim,
- Çok umutlu bir konuşmaydı. Şimdi daha umutsuzsunuz. Neden?
Hayal kırıklığı oldu çünkü hem internete hem mobil iletişim araçlarına doğdular. Her şeye ulaşabiliyorsun. Yani matbaanın icadından daha büyük bir şey olması gereken bir olay, tersine insanları daha sığ, daha aptal ve hakimiyetsiz bir hale getirdi. En azından uyandığında Instagram'a bir fotoğraf koy, aman ona geri mesaj yaz, bak Whatsapp'ta bekliyor “falancanın telefon numarası neydi?” aptal sorusu... Hatta Instagram'da kimi takip edersem bir süre sonra ondan tiksinmeye başlıyorum. Çok sevdiğim, özlediğim arkadaşlarımın çoğunu sildim.
- Bakıyor musunuz Instagram’da birilerinin profiline?
Bakıyorum ve o kişiden de, tüm ailesinden de, yaptığı işten de tiksiniyorum ve onu artık özlemiyorum. Gizeme çok inanıyorum, garip olmaya, farklı olmaya. Herkes bayılıyor: kendini aynı aptal suya soksun, o suyun yüzeyinde kalmaya çalışarak daha çok “post” atsın, takipçilerini artırsın. Hele şöhretli insanlar vallahi pornografi. Nedir pornografi? Kolayca üretilecek, basit olacak, hemen bir takım duygularımıza hitap edecek... Bakıp geçilecek, bir yere saklanmayacak, saygı gösterilmeyecek içerikler. Eee aynı tarif bu.
- Söylemlerinizden anladığım kadarıyla sosyal medya size göre sığ.
Eskiden “Komşunun kızı reklamda oynamış” vardı. Şimdi “komşunun kızı ‘influencer’ olmuş”a geçtik. Ayda 200 bin lira kazanıyormuş. Şimdi bunu bir işçi ailesi, memur ailesi duyduğu zaman ne yapsın? O da diyor kendi çocuğuna “Bir influencer olamadın.”
‘ÇIK ÖZÜR DİLE’
- 2016 yılında Altın Kelebek ödül törenini sundunuz, ben de izlemiştim. Zamandan, sunucudan, ekipten kaynaklı bazı hatalar olmuştu. Bir de zaman kısıtlaması vardı.
Zaman kısıtlaması yoktu. dört buçuk saat sürüyordu tören, ben iki buçuk saate indirmeye çalışıyordum. Organizasyonu ben yapmadım, oradaki problem şu oldu: Çok basit bir şey yapmıştım. “Ödülü almaya gelen salondan, ödül vermeye gelen kulisten geliyor. Sonra hepsi birden kulise gidiyorlar, ardından hepsi dönüp salona dağılıyorlar” gibi bir uygulama yaptırdım. O sırada ödül alan dizinin heyeti konuşma yapamadı.
Ben de sahnede değildim. Sonra bana baskı yaptılar, “Çık özür dile” diye. “Ben sahnede bile değildim, ben niye özür diliyorum” dedim. Kuliste sağa sola çekiştirmeler, müdahaleler olmaya başladı. Ben de biraz sarkastik bir konuşma yaptım diziyle ilgili, ama kötü bir şey söylemedim.
"CUMHURBAŞKANI’NA ŞİKAYET ETTİLER"
- Aslında sizin tutumunuz bu.
Yok canım, benim hiçbir suçum yok. Zaten ben kendi kendime kriz yönetebiliyorum ama bütün televizyon ve gazete yöneticileri toplanıp “Özür dile, özür dile” deyince şöyle düşünüyorsunuz: Televizyonu, gazeteyi kurtarayım. Ama hiçbiri beni kurtarmadı. Ben orada, beni Cumhurbaşkanı'na şikayet edip iki buçuk yıl ambargo uygulatanlara sinirlenmiyorum. Ben kendi tarafıma sinirleniyorum, çünkü o yöneticilerin baskısı yüzünden oldu bu.
Dünyadaki birçok ajans, İsveç devlet kanalı bile benimle röportaj yapmak istedi, çünkü bir ülkede bir gösteri insanı o ülkenin bir numaralı yöneticisi tarafından hedef alınıyor. Dedim ki, “Bu, bu ülkede yaşamanın bir bedeli.” Başka bir yerde bu traji komedyadır. O arada Bodrum'da İstanbul'un görmediği güzellikte büyük bir kabare açtım, kitaplar seslendirdim falan... Beraber televizyona iş yaptığım akranlarımın hepsi bıraktı sadece ben kaldım. Şimdi 30 yaşıma geri dönmüş gibiyim. Bunu Cumhurbaşkanımız sayesinde yaptım. Teşekkür ediyorum kendisine.
"YALAN SÖYLEMEYİ BIRAKMALIYIZ"
- Türkiye'de şu an bir mutsuzluk hali, kutuplaşma ve kültürel yozlaşma var. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Bizim morale ama ilk önce değişikliğe ihtiyacımız var. Bunu nasıl anlıyorsanız anlayın. Şu anda iktidar değişikliği, insanın kendini değiştirmesi, hayat biçimini değiştirmek olarak anlayın, böyle anlaşılması lazım. Bence en önemlisi yalan söylemeyi bırakmamız gerekiyor bir anda.
AMADEUS’TAN NEDEN AYRILDI?
- Amadeus yıllardır kapalı gişe giden başarılı bir oyun, ama siz ayrıldınız...
Üç sezon oynadım. Bu, tanınan bir oyuncu için çok uzun bir süre. Oyuncular bir ya da iki sezon sonra rolü kendisi kadar başarılı bir aktöre devrederek giderler. Ben Tansu Biçer'e devrettim Mozart rolünü, çok iyi bir aktör. İzledim, tamamen farklı bir ele alışı var. Bu oyuna bir şey kaybettirmez aksine bunu bir de Tansu’dan izlemek isteyenler bir kere daha gidip izlerler. Tabii Selçuk Yöntem’in başarısı tartışılmaz.
Kameraman: İsmail Bayraktar, İbrahim Taran
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'da hissedilen deprem!
- Türkiye'nin en ünlü tekstil devi kapandı
- SMA'lı bebeğin babası intihar etti!
- Salonu terk ettiler!
- 'Bunu da yaptınız, yazıklar olsun!'
- Türkiye bağlantıları dikkat çekti!
- Muğla'da helikopter kazası: 4 kişi öldü!
- Fenerbahçe'den Jose Mourinho kararı!
- 'Su sorununu çözmek, DSİ'nin görevi değil'
- 'Ev hapsi' kararının ardından ilk kez konuştu